Ahmet Nesin/artigercek.com
Erdoğan, bugüne dek, kendi partisindeki hırsızları açıklayıp da adalete teslim etmeyen bir genel başkan olarak tarihe geçecektir.Onca film çekildi, fotoğraflar var, ses kayıtları piyasada ama iş Fethullah Gülen ekibinin başına kaldı. Öyle bir rezillik ki, daha önce Ergenekon davasından hapis yatan albaylar, generaller beraat edip de TV’lere uzman olarak çıkınca “Gülen’in darbe girişimi 17-25 Aralık’la başlamıştır” diye bilimsel açıklamalar da yaptılar.
17-25 Aralık AKP için tarihi bir önem taşıyor, hatta altından kalkması kolay olmayan bir dönem bence. 4 bakanın karıştığı iddia edilen yolsuzluk olayları ama AKP’nin inkar ettiği paralar. Öyle bir inkar ki, aynı zamanda o bakanlarla yollarını ayırmak zorunda kaldılar. Bakanları yüce divana gitmekten kurtardılar ama görevlerinden de aldılar. Sadece 4 bakan mı, zamanın başbakanı Recep Tayip Erdoğan’la oğlu Bilal’in telefon görüşmeleri ve “Bıbıcım, bıbıcım, çoğunu hallettim de, kalanını n’apcam bıbıcım” feryatları. Ayakkabı kutularının en çok gündemde olduğu, konuşulduğu günler. Öyle bir durum ki, ayakkabı alanlar kutularını ayakkabıcıda bırakıp, koşar adım evlerine zor atıyorlar kendilerini. Herkes, her türlü dedikodudan korkuyor, ne ödü kopması, patlıyor neredeyse.
4 bakanı atlatması kolay da, İran’dan gelen, esas olarak ne iş yaptığını bilmediğimiz Reza Zarraf var, o da yetmedi Halk Bankası Genel Müdürü var, evinde tomarla para çıkmış, pardon, tomarla değil, ayakkabı kutusuyla. Saymak için para sayma makinelerinin olduğu evler bunlar, ortalık toz duman yada bizler öyle sanıyoruz.
Biz öyle sanıyoruz, çünkü alışık değiliz böyle şeylere. Daha doğrusu alışığız, aslan gibi 2 tane Yahya Demirel’imiz var. Amcaları hiçbişey olmamış gibi devam etti iktidarına, hatta inat eder gibi bir de cumhurbaşkanı oldu. Turgut Özal’ın oğulları babalarının “Anayasayı bir kere delmekle bişey olmaz” mantığıyla ilk özel televizyonu kurdular. Birileri aleni üç kağıtçılığın adına demokrasi dediler. Bunlar da bişey mi, Özer Çiller banka batırınca karısı Tansu Çiller ekonomiden sorumlu devlet bakanı oldu, sonra da partinin başına geçip batırmadı mı? Yetmemiş gibi şimdi de 2019 yılında Edoğan başkan, Çiller de başkan yardımcısı olacakmış. Necmettin Erbakan dolandırıcılıktan hapse mahkum olmadı mı, onunla yargılanması gereken Abdullah Gül önce başbakan, sonra da cumhurbaşkanı olmadı mı? Üstüne üstlük cumhurbaşkanı olarak cezasını affetmedi mi? Alpaslan Türkeş’in kızlarının ettikleri para kavgası da cabası…
Ben mi yazmıştım, biz böyle şeylere alışık değiliz diye, ne yalan söyleyeyim, halt etmişim ben. Tam tersine, çok alışığız da, biz alışık değiliz. Yani artık bu durumdan da kurtulamazlar sanıyoruz ama sıyırıp, daha beter geliyorlar. Onca film çekildi, fotoğraflar var, ses kayıtları piyasada ama iş Fethullah Gülen ekibinin başına kaldı. Öyle bir rezillik ki, daha önce Ergenekon davasından hapis yatan albaylar, generaller beraat edip de TV’lere uzman olarak çıkınca “Gülen’in darbe girişimi 17-25 Aralık’la başlamıştır” diye bilimsel açıklamalar da yaptılar. Daha da vahim olan, bunlardan biri Ada’da insan haklarını konuşan arkadaşlarımızın adliyeye getirilip tutuklandığı gün, en üst kattan olayı takip edip tutuklanmaları izlemiş keyifle.
Reza Zarraf Amerika’ya gitti ve tutuklandı, Halk Bankası müdür yardımcısı gitti ve tutuklandı. Bu arada Erdoğan AKP genel başkanı oldu ve partisini yeniden dizayn etmeye başladı. Nasıl mı dizayn ediyor, son söylediği şu: “Bize hesabi değil hasbi olanlar lazım. Eğer hesap adamı olursa çökeriz. Hesap adamı olursa çökeriz, hasbi olursa kaleleri düşüre düşüre yolumuza devam ederiz.”
Ne demek “Hesabi”, herhalde matematiği kuvvetli olan demek değil, öyle olsa dükkan senin derler, parayı seven, parayı tırtıklayan, demek. Yani “Bunlardan bizim içimizde vardı ve varlar ama artık ben bunları istemiyorum” diyor Erdoğan. Sadece böyle de demiyor, “Bu millete hizmette kalkıp da afedersiniz her türlü yolsuzluğa bulaşan mı var, kenara koyacağız” da dedi Erdoğan. Bu ne demektir biliyor musunuz, “Geçmişteki hırsızlarımızı adalete teslim etmeyeceğiz, çaldıklarıyla kalsınlar, bu onlara yeter artık” demek. Buna benzer çok şey söyledi esasında, hatta “Bana artık hırsız adaylarla gelmeyin” bile dedi. Son olarak da “Bu arkadaşlar ya istifa etsinler yada biz yapacağımızı biliriz” dedi.
Bugüne dek, kendi partisindeki hırsızları açıklayıp da adalete teslim etmeyen bir genel başkan olarak tarihe geçecektir Erdoğan. Bu arada şunu yazmalıyım, Erdoğan bu konuşmasıyla, partisinde istifa eden herkesi töhmet altında bırakmıştır. Sadece istifa edenler de değil, ilçe ya da il kongresinde seçim kaybedenler, bir daha aday yapılmayacak bütün belediye başkanları ve vekiller töhmet altındadır.
Peki, Türkiye’de bunlar olurken ABD’de ne oldu, ne olacak, Reza Zarraf ve Halk Bankası genel müdür yardımcısının yargılandığı mahkemenin savcısı 17-25 Aralık’ta suçlanan bakanlardan Zafer Çağlayan ve Halk Bankası genel müdürü Süleyman Aslan hakkında tutuklanma istedi ve jüri tutuklanma talebini onayladı.Ne diyeyim, SIRADAKİ GELSİN…