Kürdistan Bölgesi’nde yapılan referandumun ardından Türkiye’nin ekonomik ve askeri seçeneği gündeme getirmesini Diyarbakır’daki STK ve siyasi parti temsilcileri Artı Gerçek’e değerlendirdi.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) düzenlenen bağımsızlık referandumuna hükümet cephesinden sert açıklamalar geliyor. Sınır kapılarının kapatılması, petrol satışlarının durdurulması, ekonomik yaptırımlar uygulanması gibi açıklamaları askeri seçenekte izledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyil Erdoğan ve hükümet cephesinden gelen bu açıklamalar, Diyarbakır’da nasıl yorumlanıyor. STK ve siyasi parti temsilcilerine sorduk.
Artı Gerçek’e konuşan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven, halkların kendi kaderini tayin etme hakkının, Birleşmiş Milletler tarafından güvenceye aldığını hatırlatarak, “Halkların, kendi statüsünü belirleme hakkı var. Başur (Irak Federal Kürdistan Bölgesi) Federatif bir bölgeydi, yıllardır orada o şekilde yaşıyorlardı. Bunun zorluklarını yaşadılar ve bağımsızlığa gitmenin ilk adım olan bağısızlık referandumunu gerçekleştirdiler. Referandum gerçekleştireceklerini dünya aleme ilan ettiler. Bu onların temel hakkıdır. Biz kararın alış biçimine eleştiriler sunduk. Biz, parlamento almalıydı bu kararı dedik. Daha iyi bir zemin oluşturulabilirdi dedik. Ama sonuç olarak, oranın hükümeti böyle bir karar aldı ve bu referandum gerçekleşti. Tüm bu açıklamalara rağmen, halk büyük bir coşku ve moralle sandık başına gitti. Yüzde 93 gibi bir sonuçla da evet öne çıktı” dedi.
DÜNYA TEHDİTLERE KARŞI SESSİZ KALIYOR
Bağımsızlık referandumuna bu şekilde sert tepki gösterilmesinin anlaşılabilir bir durum olmadığını ifade Güven, “Egemen güçler, bunu boğmaya, bunu yok saymaya çalışmaktadır. İran ve Türkiye’nin bunun savaş gerekçesi olacağını söylemesi kabul edilebilir bir durum değildir. 21’inci yüzyıldayız. Kürtler de diğer bütün halklar gibi kendi statüsüne dönük referandum yapabilir, statülerini belirleyebilir. Bu tartışılabilir. İran ve Türkiye’nin bu kadar gözü kara bir şekilde referandumu savaş ilanı sayarak müdahale gerekçesi saymak bu yüzyılda kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Katalanya’da, ya da başka yerlerde bu yapıldığında kimsenin sesi çıkmaz. Neden söz konusu biz Kürtler olduğunda herkes birleşiyor. Uluslararası güçlerin Türkiye ve İran’ın bu tehdidine karşı seyirci kalması, cevap vermemesi kaygı verici bir durumdur” diye konuştu.
Güven, Türkiye’nin, özellikle hükümet cephesinde gelen askeri müdahale seçeneğine de değindi. Şu askeri müdahale ve savaş seçeneğini düşünmek bile istemediğini ifade eden Güven, şunları söyledi: “Savaş seçeneğini düşünmek bile istemiyorum. Türkiye’nin böyle bir akıl tutulmasına imza atacağını düşünmüyorum. Her ne kadar tezkereyi geçirmişler olsalar da, her ne kadar sınırda tatbikat olmuş olsa da ben bunun daha öteye gideceğini düşünmüyorum. Türkiye’nin böyle bir şey yapmaması gerektiğini, yapmayacağını ümit ediyorum. İran aynı şekilde…
BAŞUR’A MÜDAHALE BURAYA YAPILMIŞ SAYILIR
Sayın Barzani’yi eleştirsek de, yarın oraya bir müdahalenin burada ki Kürtler olarak kendimize yapılmış sayarız. Yani Erbil’e, Kerkük’e, Süleymaniye’ye yapılmış bir müdahale Diyarbakır’a, Batman’a Van’a yapılmıştır. Rojava’da aynı şeyi söylüyor. Kaldı ki Başur halkı kimsenin toprağına el uzatmamış, kendi toprağı üzerinde bir referandum yapmış. Biz böyle bir şeyi asla düşünmek istemiyoruz. Sadece biz değil, özellikle muhalefet, MHP dışında CHP’nin buna karşı bir tavır geliştirmesi gerekiyor. Tezkereye ‘evet derken’ de savaş istemiyoruz diyorlardı. Madem savaş istemiyorsunuz, el kaldırarak tezkereye evet dediniz, bugün halkaların birbirini boğazlamasına engel olmaya çalışın o zaman. Herkesin buna karşı durması gerekiyor.”
EKONOMİK YAPTIRIM TÜRKİYE’NİN ZARARINA OLACAKTIR
Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM), Kürdistan Bağımsızlık Referandumu’nda da resmi gözlemci sıfatıyla katıldı. DİTAM Başkanı Mehmet Kaya, hükümetin askeri ve ekonomik yaptırımlar olacağı yönünde açıklamalarına ilişkin şunları söyledi; “Askeri ve ekonomik yaptırımın olacağına çok ihtimal vermiyorum doğrusu… Ekonomik yaptırımın da uygulanabilir boyutunun olduğuna inanmıyorum. Çünkü ekonomik yaptırım, oradakilerin aç kalmasına sebep olmayacaktır. Çok da sınırları kapalı bir bölgeden bahsetmiyoruz, ama Türkiye’nin ekonomik anlamda Ortadoğu’yu tamamen kapatmasına sebep olacak. Türkiye bu riske girmeyecektir. Böyle bir durumun zararını daha çok Türkiye çekecektir. Oradan yeni geliyoruz. Bölgenin neredeyse pazarında, inşaatında, çarşısında Türk müteahhitler, Türk iş insanları var. Sadece Türkiye ile sınır kapıları olduğu ya da muhtaç oldukları için değil, orada Türk-Kürt kardeşliğinin gerçekten tam da karşılığını görebiliyorsunuz. Türkiye ve Türk malları tercih ediliyor, böyle bakmak gerekiyor. Çinliler gelip, dünyanın her yerine mal satıyorlar, oraya mı satamayacaklar. Türkiye bence iç politikaya oynuyor ama bence bunun ölçüsünü kaçırıyor. Irak Bölgesel Yönetimi, bugüne kadar özellikle AK Parti ile halen çok iyi diyalogları olan, ekonomik anlaşmaları olan bir yapı…”
BU KARAR TÜRKİYE’YE KARŞI ALINMADI
Hükümetin, Kürdistan Bağımsızlık Referandumu’na ilişkin tavrı ve açıklamalarının incitici ve kırılmayı derinleştirici olarak değerlendiren Kaya, “En önemli unsur olan güveni ortadan kaldıracak. Eğer güven ortadan kalkarsa, ilişkiler gelişmez, yavaş yavaş gerilemeye başlar. Artık durum düzelse bile gerilemeye başlar. Türkiye, süreci iyi okumalı. Çözüm önerisi doğru olmalı. Türkiye, şuan halen sopa göstererek bu işi çözebileceğini zannediyor. Bu iş sopa olmaktan çıktı. Çünkü bu kararı Türkiye’ye karşı almadılar. Aldıkları karar biraz Irak yani Araplara karşı alınmış bir karar, böyle değerlendirmek lazım. Araplara karşı alınmış bir kararda bunlar savaşı, her şeyi göze alarak aldıkları bir karar. Yanlışlıkla yaptıkları, bir günde karar verdikleri bir şey değil. Hem iç siyasette, hem dış ilişkilerde iyice tartıp, biçip bu kararı almışlar, biz onu gördük. Referanduma hazırlığın boyutu, şeffaflığını gördük. Bu saatten sonra kimse gidip bölgesel hükumete ‘hadi dön federasyonu yeniden tartış’ diyemez” dedi.
GÜVENİ BARZANİ’NİN YÖNETİMİNDE GÖRÜYORLAR
Kaya, referandum sonuçlarını ise şu şekilde değerlendirdi; “Referandum sonuçlarından yola çıkarak bunu diyorum. Kerkük’te, Musul’da bu itilaflı bölgelerde, Kürt nüfusu oranı Kürt olmayanların oranının çok çok altında. Bazı yerlerde yüzde 30 nüfusa sahip Kürtler, bazı yerlerde yüzde 50 nüfusa sahipler. Dönüp referandum sonuçlarına baktığımızda yüzde 72’lik bir katılım, ortalama yüzde 90’a yakın bir evet oyu kullanıldığını görüyoruz. Bu şunu gösteriyor; Orada Kürt olsun, etnik ve dini diğer azınlıklar olsun güveni burada görüyorlar. Barzani’nin, yönetiminde görüyorlar. Güvenliğin onların tarafından sağlanacağına inandıkları için bu oyu veriyorlar. Bu kararı çoğulcu bir yapı veriyor. Sadece Kürtler vermiyor ve Kürt devleti kurulmuyor. Orada Kürt’ü, Türkmen’i, Yezidi’si ile Hristiyan’ı ile Arap’ıyla birlikte bir oy boyutunu görüyoruz. Hem güvenliğin sağlanacağına inanıyorlar, hem de çoğulculuğun korunacağına inanıyorlar. Referandumun sonucunu böyle okumak lazım.
BU SONUÇLA DİĞER ÜLKELERE DE MESAJ VERİYORLAR
Tabi diğer ülkelere de mesaj veriyorlar özellikle Irak Merkezi Hükümeti’ne de bir mesaj veriyorlar, diyorlar ki ‘Sen bizim güvenliğimizi artık koruyamıyorsun’. Yani hiçbir şey olmadı da bu referandum yapılmadı. Orada bir IŞİD süreci yaşandı. Halen Haşdi Şabi, merkezi hükumetle bağlantılı bir çete örgütü var, insanlara saldıran. Oradaki inanlar bunları yaşıyor, görüyorlar. Bunları gören bir yapı böyle bir federasyona ve bağımsızlığa evet diyor.Türkiye bunu böyle okumadan, sadece kendi Kürt sorununu çözemediği için kendine bir ‘güvenlik sorunu olarak görerek referandumu değerlendiremez. Referandumu, Irak’ın kendi şartları üzerine değerlendirmek lazım. Ama dönüp, ‘Benim Kürtlerim var, bu benim için tehdittir’ derseniz, o yerelin kendi dinamiğini görmezseniz tabii ki oraya önereceğiniz proje, pozisyon da gerçeklik ve yapılabilirlikten uzak olur. Şuan Türkiye tam da bu noktada.”
KÜRTLER ORADAKİ MÜDAHALEYE ÖYLE BAKMAYACAKLAR
Hak ve Özgürlükler Partisi (Hak-Par) Diyarbakır İl Başkanı Vasıf Kahraman, sert açıklamalara rağmen askeri müdahalenin olmayacağı görüşünde. Böyle bir müdahalenin kabul edilemeyeceğini belirten Kahraman, “Hükümetin söyledikleri uygulanırsa bu doğru olmaz. Tasvip etmeyiz. Hükümetin kendisine en yakın kuruluşu Kürtleri görmesi gerekir. Askeri seçeneğini gerçekçi görmüyorum. Ulusları ülkeler buna müsaade etmez. Bana göre tepki yersiz, amaçsızlar. Sadece gözdağı verilmek isteniyor. Burada 20 milyon Kürt yaşıyor. Güneydeki kardeşlerine yapılanlara sessiz mi kalacaklar. Bunun hesabını iyi yapmaları gerekir” dedi.
TÜRKİYE, İRAN VE IRAK GERÇEKLERLE YÜZLEŞMELİ
İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, herkesin halkın iradesine saygı göstermesi gerektiğini söyledi. Tehditlerin, yok saymanın ve reddetmenin çıkan sonucu değiştirmeyeceğini ifade eden Bilici, “Bana göre şu anda tehdit eden dört ülkede gerçeklerle yüzleşerek, realiteleri kabul etmeleri lazım. Bu üsluptan, bu dilden vaz geçmeleri gerekir. Tüm ülkeler için gereklidir bu. Özellikle Irak, Türkiye ve İran gerçeklerle yüzleşip, kendi Kürtleriyle barışmanın yollarını seçmeli. Kendi Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerini, bireysel ve kolektif haklarını güvence altına alarak, onlarla beraber yaşamanın koşullarını oluşturmaları gerekiyor. Bu şekilde yaklaşmaları lazım” diye konuştu.
ASKERİ SEÇENEK ÇÖZÜM DEĞİL
Türkiye’den yükselen askeri müdahale söylemlerine de değinen Bilici, bunun çözüm olmadığını söyleyerek, “Hiçbir zaman askeri müdahaleler çözüme dair sonuç getirmemiştir, getirmez de. Daha fazla kaosu, daha fazla çözümsüzlüğü derinleştiren durumlar söz konusu olur. Yıllardır Ortadoğu’da çatışmalar oluyor, savaşlar oluyor. Bu savaşlar çözüm geliştirdi mi? Hayır geliştirmedi. Askeri seçenekler, ekonomik yaptırımları bir tarafa atarak, bunun asla gündemlerine almadan diyalog ve müzakere yollarını seçmeleri gerektiğine inanıyorum. Askeri seçeneğin çözüm olmayacağını tüm dünya biliyor. Müdahaleler olur, çatışmalar çıkar, savaş olur acılar yaşanır, en son yine masada oturarak çözüm aranır” dedi.