FAİK CAN/YORUM | TR724.COM
Diyanet, tarihinin hiçbir döneminde son iki üç senede olduğu kadar tartışılmamıştı. Görmez başkan göreve başladığında akademik kariyeri, hadisçiliği, etkili hitabeti ve görüntüsüyle pek çok insanda teşkilata dair ümitlenme meydana getirmişti. Ancak süreç içinde Diyanet’in kaybolan ve hala nereye gittiğinin hesabı verilmemiş yirmi milyon lirası, başkanlık konutuna yapılan lüks harcamalar ve Görmez’le özdeşleşen Mercedes meselesi ciddi bir itibar kaybına yol açtı. Yurt dışı görevindeki imamların istihbarat elemanı gibi çalışmaları, yurt içindeki camilerin adeta AKP seçim bürosuna dönüşmesi, hutbe içeriklerinin iktidarın taleplerine göre belirlenmesi ve daha pek çok konu da Diyanet’in bu dönemde eleştirilerin odağına yerleşmesini sağladı. Görmez başkan bunca rezaletin üstüne, giderayak “tüy dikmeyi” de ihmal etmedi. Hizmet hareketi aleyhine hazırladıkları sözde raporu kamuoyuna deklare ederek çok kötü bir final yaptı.
Eski başkan Görmez’in istifasının ardından epey bir süre geçtikten sonra yeni başkan Ali Erbaş Diyanet riyasetini devraldı. Karşılaştığım hemen herkes “Yeni başkan nasıl biri?” diye soruyor. Oda TV başta, ‘Ergenekoncu tayfa’ yüklense de Erbaş hocaya dair pek ümidim yok. Yeni başkanın kimliğine ve nasıl biri olduğuna dair en önemli gösterge böyle kirli bir siyasi konjonktürde, bu kadar rezil bir siyasi irade tarafından tercih edilmesidir. İlçe teşkilatındaki çaycıya kadar kimlik sorup istihbari araştırma yapan bir siyasi anlayış ülkenin en ciddi din kurumunun başına elbette kendi gibi birini getirecektir.
Nitekim Erbaş başkan da halefini aratmayacağının sinyalini devir teslim merasiminde verdi. Başka hiçbir mesele yokmuş gibi konuşmasının ağırlığını hizmet hareketi ile mücadeleye ayırdı. Hâlbuki sorumlu bir din adamının yüreğini kanatacak, uykularını kaçıracak büyüklükte sorunları var toplumun.
Diyanet’in böyle bir derdi ya da buna yönelik bir araştırması var mı bilmiyorum ama her yerden kolaylıkla ulaşılabilen verilere göre Türkiye’de son on yılda alkollü içki tüketimi dört kat arttı. Uyuşturucu kullanımı 2007 verilerine kıyasla bugün tam yedi misli artış gösterdi. Hapishanelere giren uyuşturucu suçlusu sayısında da dört katı artış olmuş. Kullananları doğrudan ölüme götüren bonzai okul önlerinde şeker gibi satılıyor. Bonzai haberi yapmak yasaklandı ama bonzai tüketimi beş sene öncesine göre altıya katlanmış. Son on yılda fuhuş sektöründe çalışanların sayısı üç misli artmış. Bunlar resmi, vesikalı çalışanlar. Okullarda, sokaklarda, kayıt dışı gerçekleşen fuhşun oranını tahmin etmeye imkân yok. Rüşvet ve hırsızlık iktidarın milli politikası olduğu ve diyanet tarafından bile suç sayılmadığı için onlarla ilgili verileri bilemiyoruz.
Yeni başkan da tıpkı önceki gibi, aileleri çocuklarını hizmet hareketine vermemeleri konusunda uyardı (!) ama yukarıda bahsi geçen problemlerin hiçbiri hizmet müesseselerinde yoktu. Çocuklarınızı sigara bile içmeyen öğretmenlere teslim etmeyin diyen başkan, sokaklarda cirit atan uyuşturucu satıcılarına, aleniyet kesbetmiş fuhuş piyasasına ve artık sudan ucuz hale gelmiş alkollü içkilere karşı nasıl bir tedbir almayı düşünüyor? Mafyavari davranışların, kabadayı söylemlerin, işkencelerin, adam dövmelerin, kan banyosu tehditlerinin revaç bulduğu bir sosyal yapıda milletin çocuklarını korumak adına başkan, hangi adımları atacak?
Eskisi görmezdi yenisi erbaş mı olacak?
Milletin çocuklarını hizmetten korumaya (!) gösterdiği hassasiyeti, her akşam yarı çıplak kadınlarla televizyonda dans eden, içkili şaraplı yat gezilerinde kadınlarla âlem yapıp görüntülerini paylaşan Adnan Oktar’a karşı da gösterecek mi?
Daha önce ahlaksız görüntüleri sosyal medyaya düşmüş bir sahtekâr, kendi televizyonundan yanmayan kefen, peygamberimizin terliğine benzeyen terlik vs satıp ticaretini yapıyor. Sümük-ü şerif gibi garabetlerle insanları dinden soğutuyor. Eski başkan bunları Görmez’di, yeni başkan görecek mi yoksa Erbaş olarak komutanının emrini mi bekleyecek?
Pek çok televizyon kanalında din ticareti yapılıyor. Garip kıyafetli adamlar, okunmuş muskalar, şifaya vesile sular, dualar vs satıyorlar. İnsanlar bunlardan medet umup paralarını veriyorlar. Milyonlarca liralık bir pazarda Kur’an ayetleri, Peygamber duaları haraç mezat satılıyor. Buna karşı almayı düşündüğü bir önlem olacak mı?
Mustafa İslamoğlu kendi televizyonundan dinin en önemli iki kaynağından biri olan hadisi yok etmeye yönelik yayınlar yapıyor. On dört asırlık İslam kültür mirasını bir çırpıda elinin tersiyle itip hepsinin yerine kendini koyuyor. Efendimiz’in teşri buyurduğu hükümleri yok sayarak Kur’an’ı kendi keyfi yorumlarıyla insanlara aktarıyor. Hadis Profesörü başkan zamanında Diyanet, Mercedes’e sahip çıktığı kadar Hadis’in izzetine sahip çıkmadı. Bakalım yeni başkan zamanında bir şeyler değişecek mi?
Parti bürosuna dönmüş camiler, parti memuru haline gelmiş imamlar sayesinde pek çok kişi artık camiye, cumaya gitmez oldu. İnsanlar Allah karşısındaki konumlarına göre değil, Tiran’a olan sempati ve yakınlıklarına göre muamele görüyorlar. Esas misyonu toplumsal gerilimi azaltmak olması gereken camiler, tefrikanın, bölünmenin ve gerilimin müsebbibi haline geldi. Yeni başkan buna da sessiz mi kalacak, yoksa camilere hak ettiği itibarı kazandırmak için bir çabası olacak mı?
Başka Ensar vakfı olmak üzere, dini referanslı vakıf ve derneklerin kurs ve yurtlarından pek çok ahlaksızlık medyaya yansıdı. Dini vakıflar toplumda büyük itibar kaybetti. Diyanetin bu ahlaksızlıklara karşı bir ses çıkardığını şimdiye kadar duymadık. Bundan sonra Diyanet böyle meselelerde inisiyatif alacak mı?
Türkiye’nin yüzde 99’u Müslüman mı?
Boncuklu tahta oturan bir şeyh torununun görüntüleri yayıldı yakın zamanda. İçinde şirk kokan pek çok uygulamayı barındıran bu yapıların insanların itikad ve amellerine verdiği zarara karşı Diyanet’in bir planı var mı? Şeyhin ipine tutunarak yaptığı tevbeden sonra annesinden doğduğu günkü kadar tertemiz olduğuna garanti verilen, şeyhinin fotoğrafını cüzdanında taşıyan, evine asan ve sık sık o fotoğrafa bakıp rabıta yapan insanların içine düştükleri bu şirk batağından kurtulmaları için yeni başkan, ne gibi önlemler almayı planlıyor?
Yüzde 99’u Müslüman olan ülke repliği son yıllarda yerle bir oldu. Diyanet’in gerçekten toplumu analiz etmek adına yaptırdığı sağlıklı araştırma ve anketler var mı? Birkaç ay önce medyaya düşen anketlerden birinde Allah’a inandığını söyleyen insan oranı yüzde 80 civarındaydı. Bunlardan bir kısmı sadece Allah’a inanıyor peygamberlere ve kitaplara ise inanmıyordu (deist). Bildiğimiz şekliyle gerçek Müslüman oranı Türkiye’de yüzde 70’lerin altına düşmüş. Ateistler, sık sık sosyal medyada Kur’an ayetleri aleyhine tag’lar açıyorlar. Kur’an ayetlerini alaya alıyorlar ve paylaşımları milyonlara ulaşıyor. Diyanet’in milletin imanını korumak, onlara doğru itikadı öğretmek gibi bir derdi ya da önceliği var mıdır?
Önceden Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı şimdilerde İstanbul Müftüsü olan Tasavvuf Profesörü, aynı zamanda Erenköy Cemaati’nin iki numaralı adamı Hasan Kamil Yılmaz, hizmet gönüllüsü bir iş adamından gasp edilen evi kendi lojmanı olarak kullanıyor. Bütün İstanbul halkının dini ihtiyaçlarına cevap verecek kurumun başındaki kişi dinin haram saydığı bir işi hiçbir rahatsızlık duymadan yapıyor. Yeni başkanın buna yönelik bir tedbiri olacak mıdır?
Böyle daha yüzlerce soru ve sorun var Diyanet’i doğrudan ilgilendiren. Peki, bütün bunlar onların umurunda mıdır? Yolsuzluğu hırsızlık saymayan, hırsızlık ve rüşvet konulu hutbeleri yıllardır okutmayan, zulme ses çıkarmayan, binlerce masum kadının, yüzlerce bebeğin zindanlarda çürümesinden vicdanı sızlamayan bir Diyanet, bu sorunlara karşı da elbette sağır, kör ve dilsiz olacaktır. O yüzden, yeni başkan nasıl biri diye sormaya gerek yok. Böyle gelmiş dünya, bir süre daha böyle gidecek gibi görünüyor. Bakalım kaderin bu eleği daha kimleri eleyecek!