Artigercek.com un yazarı
Ahmet Nesin’in bugünkü yazısı:
Erdoğan 27 Kasım’da Zarrab dosyasına girer mi?
Reza Zarrab ABD’de konuşmaya mı itiliyor, yoksa buraya konuşmak için mi geldi?
Zor dönem, Türkiye’deki mahkemelere benzemiyor, savcısı, hakimi devlet başkanını dinlemiyor, iddiaları çok kuvvetli, görevinin gereği neyi gerektiriyorsa onu yapıyor, işte tam da bu noktada Türkiye yarı başkanı, kağıt üstünde cumhurbaşkanı, aynı zamanda parti başkanı ve de ülkenin gizli başbakanı Recep Tayyip Erdoğan çok zor durumda. Şu an öğretmenine arkadaşını şikayet eden öğrenci durumunda, “Ama öğretmenim, vatandaşım Zarrab’ı konuşmaya itiyorlar”.
Peki Reza Zarrab (Bu adamın adını da kaç türde yazdım ben bile anımsamıyorum artık) konuşmaya mı itiliyor, yoksa Amerika’ya gelme nedenlerinden birisi mi? Ya da soruyu şöyle sorayım, Erdoğan iktidardan düştüğünde yargılanıp Türkiye’de hapsedilmek mi, yoksa ABD’yle anlaşıp, bildiklerini söyleyip, birkaç yıl hapis yattıktan sonra serbest kalmak mı? Zarrab bence ikincisini tercih etti ve Erdoğan bunun sıkıntısını yaşıyor.
Bütün bu olanlar hep birbirine bağlı olarak ilerliyor aslında. 17-25 Aralık rüşvet olayı ortaya çıkınca 4 bakan hakkında yüce divan tartışması başladı. Türkiye’de aklanan bakanlardan Zafer Çağlayan şimdi ABD’deki davada gıyabında tutuklu bir sanık. 17-25 Aralık davasında tutuklanıp daha sonra serbest bırakılan Halk Bankası genel müdürü ve yardımcısı da aynı davada gıyabında tutuklu. O zaman dosyanın Erdoğan’ı da kapsamasından daha normal bişey olamaz. Hem devlet bankası genel müdürü, hem de bakan Çağlayan herhalde bu uluslararası olayı dönemin başbakanı Erdoğan’dan habersiz yapmadılar. Şu an eski bakan Zafer Çağlayan Türkiye sınırları dışına çıkamaz durumda, çıktığı an tutuklanır. Belki de INTERPOL’e bildirmişlerdir bile, o kadar bilgi gelmedi henüz.
Bu konuda Kanada’da yaşayan Mehmet Efe Çaman bir inceleme yazısı kaleme almış. Çaman, Kanada Memorial Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi, yazısına dokunmadan veriyorum, gazetelerle ilgili kimi linkler de koymuş yazısına:
1) Zarrab davası ile ilgili olarak ABD’de medyaya yansıyan haberler artık Erdoğan ile doğrudan bağlantı kuruyor.
2) ABD’de mahkeme Zarrab davasında Erdoğan, 4 bakan & resmi görevlilerin tapelerini delil olarak kabul etti. Kaynak: New York Times (15.10)
3) Erdoğan’ın adı Zarrab ve Halkbank kanalıyla İran’a uygulanan ABD ve uluslararası yaptırımları delme talimatını veren kişi olarak geçiyor.
4) Zarrab davasında Erdoğan’ın adı sadece kişisel suç işleyen biri olarak değil Türkye adına uluslararası yaptırım delen bir lider olarak geçiyor.
5) Zarrab davasının sonunda olacakların üç boyutu var:
6) a- Erdoğan boyutu: Ülke dışına çıkması mümkün olmayacak. ABD hukuku ve uluslararası hukuk önünde resmi olarak suçlu konumuna düşecek.
7) b- Erdoğan işlediği suçu Türkiye’yi temsilen yaptığı için, Türkiye resmi olarak uluslararası organize suça bulaşmış bir ülke durumuna düşecek.
8) c- Türkiye’ye ve Türk vatandaşlarına ağır yaptırımlar gelecek.
9) Erdoğan ve yakın çevresinin yurt dışı banka hesaplarındaki paralara el konulabilir.
10) NATO üyeliği ve AB adaylığı dondurulabilir.
11) Türkiye’ye fiilen uygulanan silah satış yasağı resmi olarak deklare edilerek ağırlaştırılabilir.
12) ABD’nin tapeleri delil olarak tanıması, Erdoğan rejiminin “tapeler sahte” söylemini yerle bir etti.
13) ABD tapelerin gerçek olduğunu resmi olarak ortaya koydu. Bu durumda Erdoğan’ın 17/25 Aralık’ın “darbe girişimi” iddiası da yıkıldı.
14) ABD’nin 17/25 Aralık tapelerini resmi delil sayması, Türkiye siyaseti üzerinde inanılmaz bir tsunami etkisi yapacak.
15) Melih Gökçek ve AKP içerisindeki “reise pasif direnişte bulunan” kanadın eli güçlendi.
16) Ancak asıl bu tsunami, Avrasyacı derin yapıyı harekete geçirebilir. Erdoğan’a ilişkin planlarını yeniden gözden geçireceklerdir.
17) David Ignatiust, Washington Post’taki makalesinde Erdoğan’ın Zarrab’ı kurtarmak için çırpındığını yazdı.
18) David Ignatius bir konuda hatalı: Erdoğan, Zarrab’ı kurtarmak istemiyor. Susturmak istiyor. Çünkü Zarrab itirafçı oldu.
19) Zarrab’ın Türkiye’den ABD’ye ‘yanlışlıkla’ ve hesap hatası yaparak gittiğini sananlar, en hafif tabiri ile ‘naif’!
20) Zarrab ABD’ye çok muhtemelen Erdoğan rejiminden korunmak için gitti. Yani oraya kaçtı, oraya sığındı. İtirafçı olmak için anlaştı.
21) Türkiye’de “tapeler sahte” söyleminin sonrasında Erdoğan yargıya darbe yaptı. Sonra da aynı söylem üzerine Cemaat’i şeytanlaştırdı.
22) ABD tapelerin SAHTE OLMADIĞINI ortaya koydu. Bu bir milat. Türkiye’de tsunami sonucu ne olacak, göreceğiz.
23) İran yaptırımları ABD yaptırımı. Türkiye neden desteklesin ki diyenlere: BM 1929 sayılı karar, İran ile banka bağlantılarını & işlemlerini yasaklıyor. Bkz: United Nations Security Council Resolution 1929.
24) Daha da dramatik olanı, Türkiye, 1929 sayılı karar çıkarken Güvenlik Konseyi geçici üyesi. Ret kullanıyor. Neden ret oyu kullandığı belli!!! Karar tüm dünya için bağlayıcı. Çünkü BM Güvenlik Konseyi kararı bu! Türkiye’nin neden ret oyu kullandığı da anlaşılıyor zaten!
25) New York Times makalesi icin bkz:
https://twitter.com/MehmetEfe_Caman/status/919590872106307584
Evet, ben dört gözle bekliyorum 27 Kasım tarihindeki mahkemede olacakları. Erdoğan başkan olmaya çabalarken, kendi partisinde diktatoryasını sağlamlamaya çalışırken –ki bu konuda bence karizma fena halde çizildi- Türkiye dışına çıkamayan en büyük kahraman başkan konumuna gelir mi? Bence durum vahim, herkes Erdoğan’ın Zarrab’ı kurtarmaya çalıştığını sanıyor ama Erdoğan kendisini kurtarmaya çalışıyor…
Artigercek.com un yazarı
Ahmet Nesin’in bugünkü yazısı:
Erdoğan 27 Kasım’da Zarrab dosyasına girer mi?
Reza Zarrab ABD’de konuşmaya mı itiliyor, yoksa buraya konuşmak için mi geldi?
Zor dönem, Türkiye’deki mahkemelere benzemiyor, savcısı, hakimi devlet başkanını dinlemiyor, iddiaları çok kuvvetli, görevinin gereği neyi gerektiriyorsa onu yapıyor, işte tam da bu noktada Türkiye yarı başkanı, kağıt üstünde cumhurbaşkanı, aynı zamanda parti başkanı ve de ülkenin gizli başbakanı Recep Tayyip Erdoğan çok zor durumda. Şu an öğretmenine arkadaşını şikayet eden öğrenci durumunda, “Ama öğretmenim, vatandaşım Zarrab’ı konuşmaya itiyorlar”.
Peki Reza Zarrab (Bu adamın adını da kaç türde yazdım ben bile anımsamıyorum artık) konuşmaya mı itiliyor, yoksa Amerika’ya gelme nedenlerinden birisi mi? Ya da soruyu şöyle sorayım, Erdoğan iktidardan düştüğünde yargılanıp Türkiye’de hapsedilmek mi, yoksa ABD’yle anlaşıp, bildiklerini söyleyip, birkaç yıl hapis yattıktan sonra serbest kalmak mı? Zarrab bence ikincisini tercih etti ve Erdoğan bunun sıkıntısını yaşıyor.
Bütün bu olanlar hep birbirine bağlı olarak ilerliyor aslında. 17-25 Aralık rüşvet olayı ortaya çıkınca 4 bakan hakkında yüce divan tartışması başladı. Türkiye’de aklanan bakanlardan Zafer Çağlayan şimdi ABD’deki davada gıyabında tutuklu bir sanık. 17-25 Aralık davasında tutuklanıp daha sonra serbest bırakılan Halk Bankası genel müdürü ve yardımcısı da aynı davada gıyabında tutuklu. O zaman dosyanın Erdoğan’ı da kapsamasından daha normal bişey olamaz. Hem devlet bankası genel müdürü, hem de bakan Çağlayan herhalde bu uluslararası olayı dönemin başbakanı Erdoğan’dan habersiz yapmadılar. Şu an eski bakan Zafer Çağlayan Türkiye sınırları dışına çıkamaz durumda, çıktığı an tutuklanır. Belki de INTERPOL’e bildirmişlerdir bile, o kadar bilgi gelmedi henüz.
Bu konuda Kanada’da yaşayan Mehmet Efe Çaman bir inceleme yazısı kaleme almış. Çaman, Kanada Memorial Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi, yazısına dokunmadan veriyorum, gazetelerle ilgili kimi linkler de koymuş yazısına:
1) Zarrab davası ile ilgili olarak ABD’de medyaya yansıyan haberler artık Erdoğan ile doğrudan bağlantı kuruyor.
2) ABD’de mahkeme Zarrab davasında Erdoğan, 4 bakan & resmi görevlilerin tapelerini delil olarak kabul etti. Kaynak: New York Times (15.10)
3) Erdoğan’ın adı Zarrab ve Halkbank kanalıyla İran’a uygulanan ABD ve uluslararası yaptırımları delme talimatını veren kişi olarak geçiyor.
4) Zarrab davasında Erdoğan’ın adı sadece kişisel suç işleyen biri olarak değil Türkye adına uluslararası yaptırım delen bir lider olarak geçiyor.
5) Zarrab davasının sonunda olacakların üç boyutu var:
6) a- Erdoğan boyutu: Ülke dışına çıkması mümkün olmayacak. ABD hukuku ve uluslararası hukuk önünde resmi olarak suçlu konumuna düşecek.
7) b- Erdoğan işlediği suçu Türkiye’yi temsilen yaptığı için, Türkiye resmi olarak uluslararası organize suça bulaşmış bir ülke durumuna düşecek.
8) c- Türkiye’ye ve Türk vatandaşlarına ağır yaptırımlar gelecek.
9) Erdoğan ve yakın çevresinin yurt dışı banka hesaplarındaki paralara el konulabilir.
10) NATO üyeliği ve AB adaylığı dondurulabilir.
11) Türkiye’ye fiilen uygulanan silah satış yasağı resmi olarak deklare edilerek ağırlaştırılabilir.
12) ABD’nin tapeleri delil olarak tanıması, Erdoğan rejiminin “tapeler sahte” söylemini yerle bir etti.
13) ABD tapelerin gerçek olduğunu resmi olarak ortaya koydu. Bu durumda Erdoğan’ın 17/25 Aralık’ın “darbe girişimi” iddiası da yıkıldı.
14) ABD’nin 17/25 Aralık tapelerini resmi delil sayması, Türkiye siyaseti üzerinde inanılmaz bir tsunami etkisi yapacak.
15) Melih Gökçek ve AKP içerisindeki “reise pasif direnişte bulunan” kanadın eli güçlendi.
16) Ancak asıl bu tsunami, Avrasyacı derin yapıyı harekete geçirebilir. Erdoğan’a ilişkin planlarını yeniden gözden geçireceklerdir.
17) David Ignatiust, Washington Post’taki makalesinde Erdoğan’ın Zarrab’ı kurtarmak için çırpındığını yazdı.
18) David Ignatius bir konuda hatalı: Erdoğan, Zarrab’ı kurtarmak istemiyor. Susturmak istiyor. Çünkü Zarrab itirafçı oldu.
19) Zarrab’ın Türkiye’den ABD’ye ‘yanlışlıkla’ ve hesap hatası yaparak gittiğini sananlar, en hafif tabiri ile ‘naif’!
20) Zarrab ABD’ye çok muhtemelen Erdoğan rejiminden korunmak için gitti. Yani oraya kaçtı, oraya sığındı. İtirafçı olmak için anlaştı.
21) Türkiye’de “tapeler sahte” söyleminin sonrasında Erdoğan yargıya darbe yaptı. Sonra da aynı söylem üzerine Cemaat’i şeytanlaştırdı.
22) ABD tapelerin SAHTE OLMADIĞINI ortaya koydu. Bu bir milat. Türkiye’de tsunami sonucu ne olacak, göreceğiz.
23) İran yaptırımları ABD yaptırımı. Türkiye neden desteklesin ki diyenlere: BM 1929 sayılı karar, İran ile banka bağlantılarını & işlemlerini yasaklıyor. Bkz: United Nations Security Council Resolution 1929.
24) Daha da dramatik olanı, Türkiye, 1929 sayılı karar çıkarken Güvenlik Konseyi geçici üyesi. Ret kullanıyor. Neden ret oyu kullandığı belli!!! Karar tüm dünya için bağlayıcı. Çünkü BM Güvenlik Konseyi kararı bu! Türkiye’nin neden ret oyu kullandığı da anlaşılıyor zaten!
25) New York Times makalesi icin bkz:
https://twitter.com/MehmetEfe_Caman/status/919590872106307584
Evet, ben dört gözle bekliyorum 27 Kasım tarihindeki mahkemede olacakları. Erdoğan başkan olmaya çabalarken, kendi partisinde diktatoryasını sağlamlamaya çalışırken –ki bu konuda bence karizma fena halde çizildi- Türkiye dışına çıkamayan en büyük kahraman başkan konumuna gelir mi? Bence durum vahim, herkes Erdoğan’ın Zarrab’ı kurtarmaya çalıştığını sanıyor ama Erdoğan kendisini kurtarmaya çalışıyor…
Artigercek.com un yazarı
Ahmet Nesin’in bugünkü yazısı:
Erdoğan 27 Kasım’da Zarrab dosyasına girer mi?
Reza Zarrab ABD’de konuşmaya mı itiliyor, yoksa buraya konuşmak için mi geldi?
Zor dönem, Türkiye’deki mahkemelere benzemiyor, savcısı, hakimi devlet başkanını dinlemiyor, iddiaları çok kuvvetli, görevinin gereği neyi gerektiriyorsa onu yapıyor, işte tam da bu noktada Türkiye yarı başkanı, kağıt üstünde cumhurbaşkanı, aynı zamanda parti başkanı ve de ülkenin gizli başbakanı Recep Tayyip Erdoğan çok zor durumda. Şu an öğretmenine arkadaşını şikayet eden öğrenci durumunda, “Ama öğretmenim, vatandaşım Zarrab’ı konuşmaya itiyorlar”.
Peki Reza Zarrab (Bu adamın adını da kaç türde yazdım ben bile anımsamıyorum artık) konuşmaya mı itiliyor, yoksa Amerika’ya gelme nedenlerinden birisi mi? Ya da soruyu şöyle sorayım, Erdoğan iktidardan düştüğünde yargılanıp Türkiye’de hapsedilmek mi, yoksa ABD’yle anlaşıp, bildiklerini söyleyip, birkaç yıl hapis yattıktan sonra serbest kalmak mı? Zarrab bence ikincisini tercih etti ve Erdoğan bunun sıkıntısını yaşıyor.
Bütün bu olanlar hep birbirine bağlı olarak ilerliyor aslında. 17-25 Aralık rüşvet olayı ortaya çıkınca 4 bakan hakkında yüce divan tartışması başladı. Türkiye’de aklanan bakanlardan Zafer Çağlayan şimdi ABD’deki davada gıyabında tutuklu bir sanık. 17-25 Aralık davasında tutuklanıp daha sonra serbest bırakılan Halk Bankası genel müdürü ve yardımcısı da aynı davada gıyabında tutuklu. O zaman dosyanın Erdoğan’ı da kapsamasından daha normal bişey olamaz. Hem devlet bankası genel müdürü, hem de bakan Çağlayan herhalde bu uluslararası olayı dönemin başbakanı Erdoğan’dan habersiz yapmadılar. Şu an eski bakan Zafer Çağlayan Türkiye sınırları dışına çıkamaz durumda, çıktığı an tutuklanır. Belki de INTERPOL’e bildirmişlerdir bile, o kadar bilgi gelmedi henüz.
Bu konuda Kanada’da yaşayan Mehmet Efe Çaman bir inceleme yazısı kaleme almış. Çaman, Kanada Memorial Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi, yazısına dokunmadan veriyorum, gazetelerle ilgili kimi linkler de koymuş yazısına:
1) Zarrab davası ile ilgili olarak ABD’de medyaya yansıyan haberler artık Erdoğan ile doğrudan bağlantı kuruyor.
2) ABD’de mahkeme Zarrab davasında Erdoğan, 4 bakan & resmi görevlilerin tapelerini delil olarak kabul etti. Kaynak: New York Times (15.10)
3) Erdoğan’ın adı Zarrab ve Halkbank kanalıyla İran’a uygulanan ABD ve uluslararası yaptırımları delme talimatını veren kişi olarak geçiyor.
4) Zarrab davasında Erdoğan’ın adı sadece kişisel suç işleyen biri olarak değil Türkye adına uluslararası yaptırım delen bir lider olarak geçiyor.
5) Zarrab davasının sonunda olacakların üç boyutu var:
6) a- Erdoğan boyutu: Ülke dışına çıkması mümkün olmayacak. ABD hukuku ve uluslararası hukuk önünde resmi olarak suçlu konumuna düşecek.
7) b- Erdoğan işlediği suçu Türkiye’yi temsilen yaptığı için, Türkiye resmi olarak uluslararası organize suça bulaşmış bir ülke durumuna düşecek.
8) c- Türkiye’ye ve Türk vatandaşlarına ağır yaptırımlar gelecek.
9) Erdoğan ve yakın çevresinin yurt dışı banka hesaplarındaki paralara el konulabilir.
10) NATO üyeliği ve AB adaylığı dondurulabilir.
11) Türkiye’ye fiilen uygulanan silah satış yasağı resmi olarak deklare edilerek ağırlaştırılabilir.
12) ABD’nin tapeleri delil olarak tanıması, Erdoğan rejiminin “tapeler sahte” söylemini yerle bir etti.
13) ABD tapelerin gerçek olduğunu resmi olarak ortaya koydu. Bu durumda Erdoğan’ın 17/25 Aralık’ın “darbe girişimi” iddiası da yıkıldı.
14) ABD’nin 17/25 Aralık tapelerini resmi delil sayması, Türkiye siyaseti üzerinde inanılmaz bir tsunami etkisi yapacak.
15) Melih Gökçek ve AKP içerisindeki “reise pasif direnişte bulunan” kanadın eli güçlendi.
16) Ancak asıl bu tsunami, Avrasyacı derin yapıyı harekete geçirebilir. Erdoğan’a ilişkin planlarını yeniden gözden geçireceklerdir.
17) David Ignatiust, Washington Post’taki makalesinde Erdoğan’ın Zarrab’ı kurtarmak için çırpındığını yazdı.
18) David Ignatius bir konuda hatalı: Erdoğan, Zarrab’ı kurtarmak istemiyor. Susturmak istiyor. Çünkü Zarrab itirafçı oldu.
19) Zarrab’ın Türkiye’den ABD’ye ‘yanlışlıkla’ ve hesap hatası yaparak gittiğini sananlar, en hafif tabiri ile ‘naif’!
20) Zarrab ABD’ye çok muhtemelen Erdoğan rejiminden korunmak için gitti. Yani oraya kaçtı, oraya sığındı. İtirafçı olmak için anlaştı.
21) Türkiye’de “tapeler sahte” söyleminin sonrasında Erdoğan yargıya darbe yaptı. Sonra da aynı söylem üzerine Cemaat’i şeytanlaştırdı.
22) ABD tapelerin SAHTE OLMADIĞINI ortaya koydu. Bu bir milat. Türkiye’de tsunami sonucu ne olacak, göreceğiz.
23) İran yaptırımları ABD yaptırımı. Türkiye neden desteklesin ki diyenlere: BM 1929 sayılı karar, İran ile banka bağlantılarını & işlemlerini yasaklıyor. Bkz: United Nations Security Council Resolution 1929.
24) Daha da dramatik olanı, Türkiye, 1929 sayılı karar çıkarken Güvenlik Konseyi geçici üyesi. Ret kullanıyor. Neden ret oyu kullandığı belli!!! Karar tüm dünya için bağlayıcı. Çünkü BM Güvenlik Konseyi kararı bu! Türkiye’nin neden ret oyu kullandığı da anlaşılıyor zaten!
25) New York Times makalesi icin bkz:
https://twitter.com/MehmetEfe_Caman/status/919590872106307584
Evet, ben dört gözle bekliyorum 27 Kasım tarihindeki mahkemede olacakları. Erdoğan başkan olmaya çabalarken, kendi partisinde diktatoryasını sağlamlamaya çalışırken –ki bu konuda bence karizma fena halde çizildi- Türkiye dışına çıkamayan en büyük kahraman başkan konumuna gelir mi? Bence durum vahim, herkes Erdoğan’ın Zarrab’ı kurtarmaya çalıştığını sanıyor ama Erdoğan kendisini kurtarmaya çalışıyor…
Artigercek.com un yazarı
Ahmet Nesin’in bugünkü yazısı:
Erdoğan 27 Kasım’da Zarrab dosyasına girer mi?
Reza Zarrab ABD’de konuşmaya mı itiliyor, yoksa buraya konuşmak için mi geldi?
Zor dönem, Türkiye’deki mahkemelere benzemiyor, savcısı, hakimi devlet başkanını dinlemiyor, iddiaları çok kuvvetli, görevinin gereği neyi gerektiriyorsa onu yapıyor, işte tam da bu noktada Türkiye yarı başkanı, kağıt üstünde cumhurbaşkanı, aynı zamanda parti başkanı ve de ülkenin gizli başbakanı Recep Tayyip Erdoğan çok zor durumda. Şu an öğretmenine arkadaşını şikayet eden öğrenci durumunda, “Ama öğretmenim, vatandaşım Zarrab’ı konuşmaya itiyorlar”.
Peki Reza Zarrab (Bu adamın adını da kaç türde yazdım ben bile anımsamıyorum artık) konuşmaya mı itiliyor, yoksa Amerika’ya gelme nedenlerinden birisi mi? Ya da soruyu şöyle sorayım, Erdoğan iktidardan düştüğünde yargılanıp Türkiye’de hapsedilmek mi, yoksa ABD’yle anlaşıp, bildiklerini söyleyip, birkaç yıl hapis yattıktan sonra serbest kalmak mı? Zarrab bence ikincisini tercih etti ve Erdoğan bunun sıkıntısını yaşıyor.
Bütün bu olanlar hep birbirine bağlı olarak ilerliyor aslında. 17-25 Aralık rüşvet olayı ortaya çıkınca 4 bakan hakkında yüce divan tartışması başladı. Türkiye’de aklanan bakanlardan Zafer Çağlayan şimdi ABD’deki davada gıyabında tutuklu bir sanık. 17-25 Aralık davasında tutuklanıp daha sonra serbest bırakılan Halk Bankası genel müdürü ve yardımcısı da aynı davada gıyabında tutuklu. O zaman dosyanın Erdoğan’ı da kapsamasından daha normal bişey olamaz. Hem devlet bankası genel müdürü, hem de bakan Çağlayan herhalde bu uluslararası olayı dönemin başbakanı Erdoğan’dan habersiz yapmadılar. Şu an eski bakan Zafer Çağlayan Türkiye sınırları dışına çıkamaz durumda, çıktığı an tutuklanır. Belki de INTERPOL’e bildirmişlerdir bile, o kadar bilgi gelmedi henüz.
Bu konuda Kanada’da yaşayan Mehmet Efe Çaman bir inceleme yazısı kaleme almış. Çaman, Kanada Memorial Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi, yazısına dokunmadan veriyorum, gazetelerle ilgili kimi linkler de koymuş yazısına:
1) Zarrab davası ile ilgili olarak ABD’de medyaya yansıyan haberler artık Erdoğan ile doğrudan bağlantı kuruyor.
2) ABD’de mahkeme Zarrab davasında Erdoğan, 4 bakan & resmi görevlilerin tapelerini delil olarak kabul etti. Kaynak: New York Times (15.10)
3) Erdoğan’ın adı Zarrab ve Halkbank kanalıyla İran’a uygulanan ABD ve uluslararası yaptırımları delme talimatını veren kişi olarak geçiyor.
4) Zarrab davasında Erdoğan’ın adı sadece kişisel suç işleyen biri olarak değil Türkye adına uluslararası yaptırım delen bir lider olarak geçiyor.
5) Zarrab davasının sonunda olacakların üç boyutu var:
6) a- Erdoğan boyutu: Ülke dışına çıkması mümkün olmayacak. ABD hukuku ve uluslararası hukuk önünde resmi olarak suçlu konumuna düşecek.
7) b- Erdoğan işlediği suçu Türkiye’yi temsilen yaptığı için, Türkiye resmi olarak uluslararası organize suça bulaşmış bir ülke durumuna düşecek.
8) c- Türkiye’ye ve Türk vatandaşlarına ağır yaptırımlar gelecek.
9) Erdoğan ve yakın çevresinin yurt dışı banka hesaplarındaki paralara el konulabilir.
10) NATO üyeliği ve AB adaylığı dondurulabilir.
11) Türkiye’ye fiilen uygulanan silah satış yasağı resmi olarak deklare edilerek ağırlaştırılabilir.
12) ABD’nin tapeleri delil olarak tanıması, Erdoğan rejiminin “tapeler sahte” söylemini yerle bir etti.
13) ABD tapelerin gerçek olduğunu resmi olarak ortaya koydu. Bu durumda Erdoğan’ın 17/25 Aralık’ın “darbe girişimi” iddiası da yıkıldı.
14) ABD’nin 17/25 Aralık tapelerini resmi delil sayması, Türkiye siyaseti üzerinde inanılmaz bir tsunami etkisi yapacak.
15) Melih Gökçek ve AKP içerisindeki “reise pasif direnişte bulunan” kanadın eli güçlendi.
16) Ancak asıl bu tsunami, Avrasyacı derin yapıyı harekete geçirebilir. Erdoğan’a ilişkin planlarını yeniden gözden geçireceklerdir.
17) David Ignatiust, Washington Post’taki makalesinde Erdoğan’ın Zarrab’ı kurtarmak için çırpındığını yazdı.
18) David Ignatius bir konuda hatalı: Erdoğan, Zarrab’ı kurtarmak istemiyor. Susturmak istiyor. Çünkü Zarrab itirafçı oldu.
19) Zarrab’ın Türkiye’den ABD’ye ‘yanlışlıkla’ ve hesap hatası yaparak gittiğini sananlar, en hafif tabiri ile ‘naif’!
20) Zarrab ABD’ye çok muhtemelen Erdoğan rejiminden korunmak için gitti. Yani oraya kaçtı, oraya sığındı. İtirafçı olmak için anlaştı.
21) Türkiye’de “tapeler sahte” söyleminin sonrasında Erdoğan yargıya darbe yaptı. Sonra da aynı söylem üzerine Cemaat’i şeytanlaştırdı.
22) ABD tapelerin SAHTE OLMADIĞINI ortaya koydu. Bu bir milat. Türkiye’de tsunami sonucu ne olacak, göreceğiz.
23) İran yaptırımları ABD yaptırımı. Türkiye neden desteklesin ki diyenlere: BM 1929 sayılı karar, İran ile banka bağlantılarını & işlemlerini yasaklıyor. Bkz: United Nations Security Council Resolution 1929.
24) Daha da dramatik olanı, Türkiye, 1929 sayılı karar çıkarken Güvenlik Konseyi geçici üyesi. Ret kullanıyor. Neden ret oyu kullandığı belli!!! Karar tüm dünya için bağlayıcı. Çünkü BM Güvenlik Konseyi kararı bu! Türkiye’nin neden ret oyu kullandığı da anlaşılıyor zaten!
25) New York Times makalesi icin bkz:
https://twitter.com/MehmetEfe_Caman/status/919590872106307584
Evet, ben dört gözle bekliyorum 27 Kasım tarihindeki mahkemede olacakları. Erdoğan başkan olmaya çabalarken, kendi partisinde diktatoryasını sağlamlamaya çalışırken –ki bu konuda bence karizma fena halde çizildi- Türkiye dışına çıkamayan en büyük kahraman başkan konumuna gelir mi? Bence durum vahim, herkes Erdoğan’ın Zarrab’ı kurtarmaya çalıştığını sanıyor ama Erdoğan kendisini kurtarmaya çalışıyor…