[Kahraman Anneler] Başak
hanımın yaşadıkları…
Bir evladım olsun
isterdim..!Yumuk yumuk gözlerini, pamuk pamuk ellerini öpüp koklamak..!
Tarifsiz sevgisinin her saniyesini hissetmek isterdim..!
Bir evladım olsun isterdim..!
Onu her gün her saat başı sütten
ırmaklarda besleyip, cennet âsâ bir yuvada büyütmek isterdim..!
Bir evladım olsun isterdim..!
Kız ise hanımefendi, erkek ise
beyefendi olsun isterdim. Her şeyden evvel insan olsun isterdim.
Babam, ben küçükken önüme bir masal
kitabı koyardı;
Kitabın bir sayfasında masmavi
bir gökyüzü, bize bakıp gülümseyen yıldızlar..! O sayfanın bir köşesinde
gökyüzüne oltasını atıp heyecanla yıldız avına çıkan bir çocuk olurdu.Babam;
“Yıldızları gösterip Başak, sen olsan hangisini tutardın, derdi.”
Benim yıldızım sensin, baba
derdim. Sıcacık sıcacık sarılırdım boynuna. Seninle mutluyum, bütün yıldızlar
avucuma doluşsa bir “sen” etmezler ki babacım, derdim.
Sarılırdı, öperdi, koklardı
beni..!
İstedim ki benimde bir evladım
olsun..! Bende ona babam gibi sarılayım, öpeyim, koklayayım.Hep onun hayalini
kurdum, onun hayali ile gelin oldum..!
Yirmi üç yaşındayım, yedi aylık
hamileyim. Eşim tutuklu, benimse aramam
var..!
Eşim tutuklanınca köyde
aileme sığındım. İyi kötü günlerimiz oldu, ekmeklerini yedim. Fakat her geçen
gün homurdanmaya başladılar. Bir lokma ekmeği esirgemediler ama..!
Beni istemediklerini de her
fırsatta belli edip durdular.Çaresiz olmasam, gidebilecek halim..! Gidecek
yerim olsaydı, hiç durmazdım giderdim.
Kaldım, karnımdaki bebeğim için
kaldım. Söylenen her şeyi içime atıp, kaldım.
Baktılar ki gitmiyorum,
evlatlıktan reddettiler..!
Abilerimin biri cami imamıydı,
diğeriyse Kur’an Kursu hocası..! En çok üzüldüğüm tarafta buydu..? Allah’ı,
peygamber’i en iyi onlar biliyordu. (!)
Bir gün çantanı topla, seni
kayınpederine bırakacağız, dediler..! Çaresizdim, çok ağladım. Neden diye
sormadım, soramadım..? Sadece yokluğunu ne de çabuk hissetirdin babacım
dedim..!
Ağlaya ağlaya
çıktım..!
Nice elbiseler gördüm içinde
insan yoktu derler ya..! İşte karşımdakiler o cinstendi.(!)
O gün anladım ki; kimseyi seni
sevmeye zorlayamazsın. Sevip sevmemek onlara kalmıştır.
*
Kayınpederim sahip çıktı ama köy
yerinde kalamıyordum. Herkes vebalı bir hasta gibi bakıyordu bana..! Ben
teröristtim, eşim teröristti, karnımdaki de bundan nasibini alıyordu.
Bir gün bir telefon geldi..!
Başak hanım nasılsın canım, dedi. Sesi o kadar içten, o kadar samimiydi ki
anlatamam..!
O sıcaklığı hissedince ateşe
karşı yürüyen buz gibi eriyivermiş, hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım.
Ben ağlıyordum, o ses
ağlıyordu..!
Durumumu anlatamadım, ama o her
şeyi biliyormuş gibiydi.
Başak’cım dedi. Seni almaya
gelecez, bizimle gelmek istermisin, dedi.
Nereye demeden..? Benim valizim
hazır demiştim..!
Tamam, o zaman demişti.
*
Gece yarısıydı eşi ile beraber
geldiler..! Abla beni görünce ağlayarak gelip sarıldı. Yüzümü okşadı,
yanaklarımdan öptü öptü, ellerimi sıkı sıkı tuttu.
Başak canım, dedi. İyisin
dedi,
Çok şükür iyisin dedi..! Şalını
omuzlarıma attı. Beni şimdiden sahiplenmişti.
Gözyaşlarımla karışık mahcup bir
edayla hoşgeldiniz abla diyebildim.Arabanın geldiğini gören abilerimde dışarı
çıktılar. Kayınpederim benim için, için için gözyaşı döküyordu. Ama bana belli
etmemeye çalışıyordu.
Beni arabaya
bindirdiler.Bizimkiler gelenlere hiçbir şey sormadılar..!
Ablanın eşi dönüp; biz iki yüz
kilometre uzaktan geliyoruz ve gecenin bir yarısı..!Kızınızı şimdi alıp
götüreceğiz.
Siz kimsiniz, necisiniz..?
Kızımızı nereye götürüyorsunuz
diye sormayacak mısınız, dedi.
İmam olan abim(!) kardeşimizin
eşi de olsa teröristlerin evimizde işi yok, dedi. Eşinin yanına gitsin, diye de
ekledi.Sözün bittiği yerdi..! Yedi aylık hamile kardeşine kendince dünyayı dar
ediyordu.
Başımı önüme eğdim, hiçbir şey
diyemedim..?
Sustum..! Sustum..! Sustum..!
Sustum..!
Din adamı geçinen talihsiz,
yobazların haline üzüldüm.Bir de anladım ki; ne kadar değer verirsem vereyim,
bunun bazı insanlar için hiçbir değeri yoktu.
*
Kayınpederim sarıldı bana artık
ağladığını saklamıyordu. Affet beni kızım, sana bakamadım, sana sahip çıkamadım
dedi.Ama nerede olduğunu bilirsem gelirim, dedi. Arabımız hareket etti..! Bende
ağlamaklı bir halde duaya başladım;
Ey çaresiz kalıp kendisine
yalvaranların, dualarını kabul edip sıkıntısını gideren Rabbim.Çaresizim, yine
sana geldim..! Dualarımıza icabet buyur ve sıkıntılarımızı gider.
“Allahım, güçsüzlüğümü, zaafımı,
ailem ve akrabalarım nazarında hakir görülmemi sana şikayet ediyorum.”
Ya Erhamerrahimîn!
Sen hor ve hakir görülen biçarelerin
Rabbisin; bizim de Rabbimizsin..!
Ne olur Allah’ım bizlere bir
çıkış nasip et..! Ne olur Allah’ım, Ne olur Allah’ım..! Dedim, dedim.
Dualarla kalbimi, gönlümü
ferahlatmaya çalıştım.
*
O, iki yüz kilometreyi ağlaya
ağlaya geldik..! Abimiz yavrum dedi bundan sonra senin baban benim..!
Ne olur ağlama artık..! Bak bizde
perişan olduk..!
Kusura bakmayın abi;
Bu çile bilirim zordur,
Sevda sönmeyen kordur,
Rabbin merhameti boldur,
Varıp mevla’ya ağlarım.
Anladım ki; Güven oluşturmak
yıllar sürüyor. Ama yıkılması saniyeler alıyordu.
Ben halime bakıp, talihime
ağlıyorum abi dedim..!
*
Gittik..!
Nihayetinde başımızı sokacağımız
bir yuvamız da oldu.
Korkudan doğum için hastaneye
gidemedim. Eşimden uzakta, hastanelerden ırakta zulme inat bir evladım
oldu..!
Şuan dört aylık..!
Yumuk yumuk gözleri, pamuk pamuk
elleri var..!
*
Böylesini hiç hayal
etmemiştim..!
Bu genç yaşımda affedemeyeceğim
çok şeyi yaşadım.
Yavruma söylediğim ninnilerde
Rabbime karşı hep bir yalvarış var.
Ümitle beklediğimiz bir
kırılma..! Sabırla beklediğimiz bir rüzgar var..!
Rana GÜL