İnsan alem-i
ervahdan yola çıkan bir yolcudur. Dünyaya ebedi ve ölümsüz hayatı kazanmak için
gönderilmiştir. Yürüyeceği yol ne kadar emniyetli ise, yolcu da o kadar
rahat ve huzurlu hareket eder. İnsan, vazife-i asliyesinin gereği olarak ahiret
hayatını esas alıp,yaratılış gayesine ve fıtratına en uygun bulunan, sırat-ı
müstakim üzere yürümeli ve bu yol emniyetini sağlayacak iman, inanç ve ahlâk
yolunu tercih etmelidir.İnsan kendisine emanet edilen bu sermaye-i ömrünü zâyi
etmeden, kendisini yoktan yaratan sani-i Muhteşem olan Allah’a itaat eder, her
uzvu ve latifeleri israf etmeden maksad-ı İlahiye’ye uygun kullanırsa; yağmur
gibi musibette yağsa, çile ve ızdırap içinde de kıvransa, ruhen, kalben ve vicdanen
mutludur ve huzurludur.
En doğru yol,
Allah’ın gösterdiği yoldur. Kullarını sırat-ı müstakime hidayet eden sadece
Allah’dır. (cc) Cenab-ı Hak rahmetiyle, bu gerçek ve doğru yolu dilediğine
lütfeder. Buna rağmen insanların bazıları, bile bile inatları, gurur ve
kibirleri yüzünden batılda ısrar eder ve dalâlete düşerler.
Gerçekten inanan
bir insan, kendisini dâvâsına adamış, insanlığın dünya ve ahiret saadetine
katkıda bulunma gayreti içinde, hem nefsini, hem neslini kurtarmak ve saâdet-i
dâreyni kazanmalarını sağlayabilmek için, ahlâk-ı Kur’aniye ve ahlak-ı
Nebeviye’yi esas alması gerekmektedir.
Ne var ki,
inananlara huzur ve rahat vaad eden bu yolun yolcularını her devirde olduğu
gibi bu devirde de; çekemeyen, yollarını kesen, peşin hükümlü, gerçek mü’mini
tanımayan, onu düşman kabul eden, malında, canında, namus, haysiyet ve
şerefinde gözü olan şakîler vardır ve her zamanda olacaktır.
Önüne
geçemedikleri, engelleyemedikleri gerçekler karşısında, nifak yaparak, dost
görünerek; mü’minlerin içine girer, menfaatleri ve çıkarları adına onlara
nerede ve nasıl bir tuzak kuracaklarının planını yapar ve bu mevzuda her türlü
yalan, isnat ve iftiradan çekinmezler.
Al-i
İmran suresi 70. Ayette Cenab-ı
Hak; “Önemsiz bir menfaat karşılığında, Allah’a verdikleri ahdi ve yeminlerini
bozanların ahirette hiçbir nasipleri yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla
konuşmayacak, onların yüzlerine bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır.
Onların hakkı çok acı bir azaptır.” Buyurmaktadır.
Bugün
kalbini, gönlünü Allah ve Reslullah’a kilitlemiş, hak dostu gönül erlerinin
yarım asırlık alınteri, gözyaşlarıyla meydana getirdikleri eğitim, yardım ve
sağlık kurumlarına el konulmuş ve gasp edilmiştir. Bununla da yetinmeyip,
hiçbir şeyden haberi olmayan nice masum yavrular, mağdur ve mazlum kadın ve
ihtiyarlar perişan hale getirilmişlerdir.
Böylece en büyük
darbe; dünya muvâzenesinde yerini alacak, milletimizi ve ülkemizi temsil edecek
hayr-ul halef imanlı bir neslin yetişmesine yapılmış; en büyük zarar, din-i
mübin-i İslam’a verilmiştir.Onlar, gerçekten hasbî, samimî, gönülden hakkı
savunanlara karşı tavır alır, alay ve istihzâda bulunur, hakaret ederler.
Bunları kasıtlı olarak yapanların yanında gaflet içinde bulunan büyük çoğunluk,
farkına varmadan Hakk’tan yüz çevirirler ve ahiretlerini ziyan ederler.
Cenab-ı Hak Al-i İmran suresi 99. ayette ehl-i Kitaba hitaben;
“Siz gerçeği görüp bildiğiniz halde, niçin Allah’ın yolunu eğri göstermeye
yeltenerek, iman edenleri Allah yolundan men ediyorsunuz. Allah
yaptıklarınızdan habersiz değildir.”
Al-i
İmran suresi 100.ayette de ehl-i imana hitap ederek; “ Eğer siz onların bir
kısmına uyacak olursanız; iyi bilin ki, onlar sizi imanınızdan sonra küfre
çevirmek isterler.”
Al-i
İmran suresi 120.ayette ise; “…Şayet siz sabreder, Allah’a karşı gelmekten
sakınırsanız onların tuzakları size hiçbir zaman zarar veremez. Çünkü Allah,
elbette onların yaptıklarını (ilmiyle-kudretiyle) kuşatmıştır.” Buyurmaktadır.
Cenab-ı Hak Bakara suresi 112.ayette; “Hayır, iş öyle değil!
Kim hâlis olarak Allah’a teslim edip güzel davranışlarda bulunursa, Rabbinin nezdinde
onun mükafatı olacaktır. Onlar ne korkacak, ne de üzüntü duyacaklardır.”
Nisâ
suresi 143.ayette ise,“…Her
kimi Allah şaşırtırsa sen ona hiçbir yol bulamazsın.” Buyurmaktadır.
Cenab-ı Hak Al-i İmran suresinde 102.ayetten 108.ayete kadar ve
yine aynı surenin muhtelif ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:
102
– “Ey iman edenler!
Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekirse öylece sakının.Ona lâyık
olduğu tazimi gösterin ve ancak O’na teslim olan müslüman olarak can verin.”
103
– “Hepiniz toptan,
Allah’ın ipine (dinine) sımsıkı sarılın, bölünüp ayrılmayın. Allah’ın sizin
üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah
kalplerinizi birbirine ısındırmış ve onun lütfu ile kardeş oluvermiştiniz.Siz
bir ateş çukurunun tam kenarında iken oraya düşmekten de sizi O kurtarmıştı.
Allah size âyetlerini böylece açıklıyor, ta ki doğru yola eresiniz.”
104
– “Ey müminler!
İçinizden hayra çağıran, iyiliği yayıp kötülükleri önlemeye çalışan bir
topluluk bulunsun.İşte selâmet ve felahı bulanlar bunlar olacaklardır.”
105
– “Kendilerine
kesin delillerin gelmesinden sonra bölünüp ihtilafa düşenler gibi olmayın. Onlar
için büyük bir azap vardır.”
106
– “Gün gelecek,
birtakım yüzler ağaracak, bir takım yüzler ise kararacak.Yüzleri kararanlara:
“Siz misiniz” denecek, “imanınızdan sonra inkâra sapanlar? Tadın bakalım
inkârınız sebebiyle bu acı azabı!”
107
– “Yüzü ak olanlar
ise, Allah’ın rahmetindedirler. Hem de orada ebedî kalacaklardır.”
108
– “İşte bunlar
Allah’ın âyetleridir ki, hakkı gerçekleştirmen için Biz onları sana
okuyoruz.Çünkü şu kesindir ki, Allah insanlara zulmetmek istemez.”
110– “Ey Ümmet-i Muhammed! Siz
insanların iyiliği için meydana çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz: İyiliği
yayar, kötülüğü önlersiniz, çünkü Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap da bu imana
gelseydi, elbette kendileri için iyi olurdu. İçlerinden iman edenler varsa da
ekserisi dinden çıkmış fâsıklardır.”
120
– “Size bir
ferahlığın, bir nimetin ulaşması onları tasalandırır. Bir fenalığın gelmesine
ise, âdeta bayılırlar. Şayet siz sabreder ve Allah’a karşı gelmekten
sakınırsanız, onların tuzakları size hiçbir zarar veremez. Çünkü Allah, elbette
onların yaptıklarını (ilmiyle, kudretiyle) kuşatmıştır.”
111
– “Onlar size
hiçbir zarar veremezler, olsa olsa incitirler.Sizinle savaşacak olurlarsa,
arkalarını dönüp kaçarlar.Kendilerine yardım eden de bulunmaz”
112
– Allah’tan
gelmiş olan bir ipe ve insanlar tarafından uzatılan bir ipe (sisteme)
tutunmaları müstesna, onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üzerlerine zillet
damgası vurulmuştur.
Allah’ın gazabına
uğramış, meskenete mahkûm edilmişlerdir. Bu, onların Allah’ın âyetlerini inkâr
etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmeleri sebebiyle olmuştur. Çünkü âsi
olmuşlar ve haddi aşmışlardır.
113
– Ehl-i kitabın
hepsi bir değildir. Onların içinde öyle dosdoğru bir cemaat vardır ki, Gece
saatlerinde Allah’ın âyetlerini okuyarak secdelere kapanırlar.
114
– “Bunlar
Allah’ı ve âhireti tasdik eder, iyiliği yayar, kötülükleri önler ve hayırlı
işlere yarışırcasına koşarlar.İşte onlar salihlerdendirler.”
142
–“ Allah, sizin
içinizden cihad edenlerle sabır gösterenleri ayırt edip meydana çıkarmadan,
kolayca cennete girivereceğinizi mi zannettiniz.”
143
– “Siz ölümle
yüzyüze gelmeden önce, şehid olmayı temenni etmiştiniz. İşte şimdi onu ayan
beyan gördünüz.”
144
– “Muhammed,
sadece resuldür, elçidir.Nitekim ondan önce de nice resuller gelip geçmiştir.
Şayet o ölür veya öldürülürse, Siz hemen gerisin geriye dinden mi döneceksiniz?
Kim geri döner, dinden çıkarsa, bilsin ki Allah’a asla zarar veremez. Ama Allah
hidâyetin kadrini bilip şükredenleri bol bol mükâfatlandıracaktır.”
145
– “Allah izin
vermedikçe hiç bir kişi ölemez.Bu, belli bir vakte bağlanmış, takdir
edilmiştir.Her kim dünya mükâfatını isterse, kendisine dünyalık bir şeyler
veririz.Kim âhiret mükâfatı isterse ona da bundan veririz. Biz, şükredenleri
elbette ödüllendireceğiz.”
146
– “Nice peygamberler
gelip geçti ki onlarla beraber,kendisini Allah’a adamış birçok rabbanîler
savaştı.Onlar, Allah yolunda başlarına gelen zorluklar sebebiyle asla
yılmadılar, zayıflık göstermediler, düşmanlarına boyun da eğmediler.Allah böyle
sabırlı insanları sever.”
147
– “Evet onların bu
durumda dedikleri sadece şu oldu: “Ey bizim kerîm Rabbimiz, günahlarımızı ve
işlerimizdeki aşırılıklarımızı affet! Ayaklarımızı hak yolda sabit kıl ve
kâfirler gürûhuna karşı bize yardım eyle.”
148
– “Allah da
onlara hem dünya mükâfatını, hem de o güzelim âhiret mükâfatını verdi.Allah
elbette muhsinleri, hep iyi davrananları sever.”
139- “Sakın yılmayın, üzüntüye
kapılmayın, eğer iman ediyorsanız mutlaka üstün gelirsiniz.”
Ne olur Allah’ım!
Bizlere imanda sebat, istikamette azim, nimetlerine karşı şükür,
ibadetlerimizde ihlas, davaya sadakat ve selim bir kalb lütfeyle. Ya Rab!
Şerirlerin şerrinden, hainlerin ihanetinden, zalimlerin zulmünden, her türlü
fitne ve fesatten sana sığınıyoruz. Âmin