ENES CANSEVER-HAFTANIN YORUMU
4 Temmuz 2003…
Bundan 14 yıl önce.
Kuzey Irak’ın Süleymaniye şehrinde, Amerikan askerleri, Türk Özel
Kuvvetleri Bürosu’na baskın düzenledi.
NATO’nun
önemli üyesi olan
Türkiye’nin, 3’ü subay 8’i astsubay olmak 11 askerinin
başına çuval geçirilerek, esir alınmıştı. Yüzükoyun
yatırılarak, bilekleri kelepçelenmişti TSK subaylarının.
Hem de müttefik
ülke ABD askerleri tarafından…
Ülkenin ulusal
şerefini beş paralık eden çuval rezaleti, ‘güvenlik ve siyasi’ tarihimizde kara bir
leke olarak duruyor.
Şimdi
ise; AKP iktidarı, Türkiye’nin kafasındaki çuvalı çıkarması gerekirken, Anadolu insanına başka ülke mafyasının marifetiyle erkek, kadın, çoluk çocuk,
ayırmaksızın eğitimli insanlara, yurtdışında, kafalarına çuval geçirtip,
kaçırtıyor.
Biraz
utanır, hayâ eder insan!
Türkiye’yi
yönetenler, masum ve günahsız insanlara “terörist”
iftirasıyla, ‘Çuval operasyonları’ düzenleterek, ne kadar “büyük devlet” olduğunu göstermeye
devam ediyor.
Üstelik bu
ayıp, Müslüman bir başka ülke idaresinin marifetiyle yapılıyor…
Ar damarı
çatlamışlar tarafından İslami ve İnsani değerleri ayaklar altına alınıyor.
Bu rezil
girişim ve ahlaksız yaklaşıma, dost, kardeş ve komşu ülkelerin zavallı
iktidarları da alet oluyor.
Bu kirli,
mafyatik, insanlık dışı aymazlık, Pakistan’la başlamadı…
Daha önce
de Malezya, Azerbaycan, Gürcistan, Myanmar’da ‘Türk eğitimcileri aileleriyle kaçırma’ girişimleri yaşandı.
‘Silahlı terör örgütü üyesi’ iftirasıyla, delilsiz, yalanlar eşliğinde, Türk vatandaşlarının eş ve genç kızlarına karşı gerçekleştiriliyor, ‘kafaya çuval’ geçirme ahlaksızlığı.
Pakistan’daki Hizmet Hareketi mensubu eğitimci Mesut Kaçmaz, eşi ve iki kızıyla birlikte,
Pakistan’ın Lahor şehrinde hayatını sürdürmeye devam ederken evleri gece 02
sularında, 5’i kadın 15 sivil kılıklı çapulcular tarafından basılarak
kaçırılıyor.
Geçen
haftadan beri, hala ulaşılamadı bu aileye. Mazlum insanların akıbetinden endişe
ediliyor. Hem de aile, Birleşmiş Milletler’in himayesinde oldukları halde.
Pakistan’daki PakTürk okullarında müdür olarak görev
yaptı Kaçmaz.
Yıllardan beri Pakistanlı gençlere,
saygı, sevgi, ahlak, kısacası ‘münevver insan olmayı’ öğretti bu insanlar. Tek
suç bu!
Türkçe öğretmeni Fatih Avcı, vahşi ve
akıl almaz baskın felaketini, dünya kamuoyuna duyurdu.
İslamcı iktidarların ‘mafyatik ortaklığı’; merhum Mehmet Akif Ersoy’un
meşhur
“MÜSLÜMANLIK
NEREDE!” şiirini hatırlattı:
Müslümanlık nerde!
Bizden geçmiş insanlık bile…
Âlem aldatmaksa
maksad, aldanan yok, nafile!
Kaç hakiki Müslüman
gördümse, hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem
amma, galiba göklerdedir
Yazımı, George Washington Üniversitesi’nde
yapılan ve Global Economy Journal’de birkaç yıl önce
yayınlanan ibretlik bir araştırma ile noktalayayım. Araştırma, İslam ülkelerinin hazin
tablosu açısından çok manidar. Araştırmacılar,
Müslümanlığın temel yaşam kurallarını incelemeye almışlar. Ama incelemeyi
sadece Müslüman ülkelerle sınırlı tutmamışlar…
Dünyanın 208 ülkesini dâhil
etmişler…
Maksat: hangi ülkelerin yaşam
tarzları İslamiyet’e en yakın?
Bugün İslamcı iktidarların
sayesinde, Müslüman ülkelerde, hırsızlık, yolsuzluk, gasp, soygun, adam
kaçırma, insan kayırma, adaletsizlik, zulüm, işkencelerin tüm katmanları
yaşanıyor.
Hak ve hukuk ayaklar altında.
Başkasının
malına ve mülküne çökme gibi ahlaksız ve ilkesiz, hareket etme alışkanlıkları
sıradanlaştı. Yani para ve şöhret hırsı,
siyasal İslamcıları zıvanadan
çıkardı.
Araştırma sonucu yazılan tespit dolu makalede, “İslamilik Endeksi”
başlığı altında, İslam ülkelerinin ve İslam ülkesi olmayan devletlerin “İslamiliğini” gösteren bir endekse yer
verilmiş.
Bunun anlamı şu demek:
Örneğin; Avustralya bir İslam ülkesi veya İslam’ın yaygın olduğu bir devlet
“olmamasına” rağmen; ekonomi, hukuk, siyasi haklar ve insan
hakları bakımından, İslami kriterlerle ne kadar uyumluluk gösteriyor? Yani ne kadar
Kuran’ın emirlerine uyuluyor?
Zaten yayınlanan makalenin konu başlığı
da; “İslam ülkeleri ne kadar İslami?
Araştırmanın prensiplerine uygun olarak, elde edilen sonuca göre;
ilk 10 ülke arasında İslam ülkesi, maalesef yok. Yani “elin gavur memleketi”
bizden daha “Müslüman ve İslami”, daha hakperest. Yani Müslümanlar, Müslümanlık
sıfatlarından çok uzak yaşıyorlar.
Yeni Zelanda 1. sırada, zulümde zirve yapan Türkiye ise; 208 ülke arasında ‘İslâmîlik’ sıralamasında 103. sırada
yer alıyor.
Türkiye ile zulüm ortaklığını yapan, Muhammed
İkbal’in memleketi ve ‘İslam
ülkesi’ olarak bilinen Pakistan,
ilk yüzde bile değil. Adam kaçırma rezilliğine ev sahipliğini yaparak, masum 4
eğitimciyi ailelerinden koparan ve AKP’nin zindanlarına teslim eden, özel katkı sağlayan bir diğer Müslüman ülkesi
Malezya ise; 48. sırada.
Anadolu insanının, helal parası ve büyük
emeklerle bugünlere getirdiği eğitim kurumlarını, Türkiye’nin vergilerini
rüşvete ve kirli ilişkilere dönüştürmek suretiyle sağlanan menfaat
karşılığında, Maarif Vakfına devreden Müslüman ülke Somali ise; 208 ülke arasında, sondan
ikinci yerde, 206. sırda yer alabilmiş.
Her yıl milyonlarca Müslüman’ı ve
Peygamberimizi ağırlayan Suudi Arabistan ve İran ise; İslâmîlik sıralamasında ilk yüzde bile
yer alamıyor.
Diğer Müslüman ülkelerin ahvalini anlatmaya gerek yok.
Araştırmanın asıl can alıcı en önemli bir başka yanı ise; İslami uygulamaları ‘benimseyen’ ama Müslüman
olmayan Yeni Zelanda, Lüksemburg,
İrlanda, İzlanda, Finlandiya, Danimarka, Kanada, İngiltere, Avustralya ve
Hollanda gibi ülkelerin, ilk 10. sırda yer alıyor olmasıdır.
Tam anlamıyla Müslümanlar ve kendilerine İslam ülkesi diyen
ülkeler adına utanç verici bu duruma, daha çok siyasal İslamcı yönetimler, önayak
oluyorlar.
Muharrem
ayındayız. Ne
zaman Kerbela’yı düşünsem; iyi ile kötünün, haklı ile haksızın, mazlum ile
zalimin mücadelesi olarak görüyorum. Muharrem, kuşkusuz İslam coğrafyası için
en büyük acının tarihidir. Zira Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyte görülmemiş bir
zalimlikle katledildiler. Ne yazık ki, islam coğrafyas, bugün de Kerbela yaşamaya devam ediyor.
Lanet Yezitlere ve İslam coğrafyasını Kerbelaya dönüştürenlere… e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au