artigercek.com’un yazari Ahmet Nesin, planli 15 Temmuz darbesiyle ilgili dikkat çeken yazilarına devam ediyor. Nesin”Birilerinin darbe girişimi, Erdoğan yada onun tarzında siyasetçilerin çok işine yarar, sadece girişim değil, darbe de sağ iktidarların işine yarar.”
Bu darbeler dizisini yazarken içim bir konuda çok rahat, ben 15 Temmuz 2016 tarihinden yaklaşık 2 yıl önce dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın askeriyeyi darbeye zorladığını yazdım. Hatta “DARBE VALİZİM HAZIR” başlıklı yazımı da o tarihlerde yazmıştım. Birilerinin darbe girişimi, Erdoğan yada onun tarzında siyasetçilerin çok işine yarar, sadece girişim değil, darbe de sağ iktidarların işine yarar.
12 Eylül 1980 darbesinin yapıldığı dönem başbakanın Süleyman Demirel olması, o darbenin ona yada sağ iktidara karşı yapıldığı anlamına gelmez. Demirel hükümeti zamanında Turgut Özal tarafından uygulamaya çalışılan 24 Ocak kararları asker olmadan uygulanamazdı, devrimciler ve işçi sınıfı buna izin vermezdi, askeri yönetim gerekiyordu ve o da yerine getirilip, ilk seçimde iktidar Turgut Özal’a teslim edildi.
ANAP ve AKP tipi partiler 3 seçim dayanır ve sonra düşmeye başlarlar. İşte bu yüzden Erdoğan’ın darbe girişimine gereksinimi vardı. Bunu ilerde çok daha detaylı yazacağım. Bunca darbe ve girişimi yaşamış birisi olarak bu darbede dikkatimi çeken farklı bişey var. HDP ve CHP hariç (Devrimci sendikalar, partiler ve sivil toplum kuruluşları da hariç) herkes açıklama yapmak için bişeyler bekliyor yada birbirinin açıklama yapmasını bekliyor. Kemal Kılıçdaroğlu darbeye karşı tavrını çok net koyarken MHP genel başkanı Devlet Bahçeli “Biz her zaman halkımızın yanındayız” diyerek ucu açık bir yaklaşım içinde olduğunu gösteriyor. Yani halkımız darbe girişimini darbeye çevirirse bugün Erdoğan’ın yardımcısı gibi konuşan Bahçeli, tam tersine darbenin gizli komutanı gibi konuşabilir gibi geliyor bana.
Erdoğan’ın beklemesinde başka bişey var, Erdoğan önce net olarak bütün darbecileri tanımak için bekliyor. İkinci olarak diğer siyasilerin kendisinden önce konuşmasını bekliyor ki daha sonra onlara yüklensin. Bana bundan dolayı kimse darbe saatinden Erdoğan’ın konuşmaya başladığı süreye kadar olan sürenin riskli olduğunu söyleyemez, çünkü başından beri güvende. O kadar güvende ki, I. Ordu komutanıyla görüşmeden Atatürk havalimanına geliyor.
Son olarak şunu söyleyeyim, Erdoğan başbakan Binali Yıldırım’dan bile sonra konuşuyor, çünkü onun nasıl tavır alacağını da merak ediyor. Bunun nedenlerinden birisi, Boğaz Köprüsü tek yönlü kapatılana kadar Yıldırım’ın hiçbişeyden haberi yok. Hatta ilk başlarda hâlâ ne olduğunu anlamıyor ve daha sonra başka şeyler oluyor. Bu konuyu yakında yazacağım, Binali Yıldırım o gece ölümden mi döndü, neler oldu yada kim öldürmek istedi.
Gelelim donanma fotoromanının son bölümüne. Burada iddianameden bir sayfa vereceğim. O sayfadaki ifade esasında benim söylediklerimi baştan sona teyid ediyor. Ortada bir oyun var, ya bilmeden giriyorlar ya bilerek giriyorlar yada farkına varınca biyere dümen kırma gereksinimi duyuyorlar.
Burada size ilginç bir ifadeden bahsedeceğim. İfade Ahmet İskender Yıldırım’a ait, Ereğli davasında verilen bir ifade. Burada İskender Yıldırım açık bir dille gemilerin sahte bir emirle seyre kaldırıldığını söylüyor. İşte bu yüzden bugüne kadar yazdıklarımla, bugün yukarıda yazdıklarımı ve bu ve buna benzer ifadeleri birleştirince karşıma bulanık, çözülmesi zor bir darbeler yumağı çıkıyor.
Bu arada CHAT sistemi denilen sistem sadece fırkateynlerde var, yani sadece fırkateynlere emir “Yalçın Payel’in emri” diye veriliyor. Hücumbotlara ise “Deniz Kuvvetleri Komutanı emrediyor” şeklinde telefonla özel emirler veriliyor.
Donanma bölümünün şimdilik sonuna geldim gibi. Burada yazdıklarımın hepsi iddianamede ve ifadelerde var. Yani kimse yalan bişey yazdığım üzerinden yorum yapamaz. Ben sadece bu kairmaşık darbe girişiminin çözülmesini ve bütün suçluların çıkmasını istiyorum.
Bunları yazarken bişey daha biliyorum, bu darbe sonuçta halk korksun diye planlanmış bir olay ve kimse bu noktaya geleceğini hesaplayamadı. Yani bu kadar cinayet, işkence ve intiharlar beklenmiyordu. Düşünebiliyor musunuz, hemen hemen bütün Türkiye ölü sayısını 250 olarak biliyor. Boğazı kesilen öğrenciler bu 250 kişinin içinde yoklar. Darbe yazılarına biraz ara vereceğim ve aynı araştırmayı hava kuvvetleri için yapmaya çalışacağım. Yaptıklarım her şeyin aydınlanmasına ne kadar yardımcı olacak, bilmiyorum ama en azından kafamdaki soru işaretlerini ortaya döküyorum, herkes 15 Temmuz’a bir soruyla bakmalı yada bakabilmeli.