20
Ekim’de cezaevinde yüzlerce kardeşinin arasına katılacak bir bebek daha dünyaya
geldi: hapis cezasına çarptırılan Ayşe Öğretmen’in kızı Deran.
Banu Güven taz.de’de yayımlanan ‘Deran bebeğin cezaevi bavulu’ başlıklı
yazısında.
“Deran
da bütün bunları biraz daha büyüyünce öğrenecek. Geçmişe hüzünle bakacak belki,
ama çocukların yaşam hakkını savunan annesiyle her zaman gurur duyacak.” ifadelerini
kullandı.
Banu Güven’in yazısı şu şekilde;Türkiye
hep cezaevindeki gazetecilerle anılıyor. Ancak arada bir gündeme gelen acı bir
gerçek daha var: Annesiyle beraber cezaevine girmek zorunda kalan bebekler ve
çocuklar. Adalet Bakanlığı’na göre, 4 Temmuz 2017 tarihi itibariyle
cezaevlerinde anneleriyle birlikte kalan 0-6 yaş arası çocuk sayısı 668. 20
Ekim’de yüzlerce kardeşinin arasına katılacak bir bebek daha dünyaya geldi:
Deran.
Deran’ın
annesini Türkiye’de neredeyse herkes tanıyor. Onunla 8 Ocak 2016 gecesi televizyonda
bir eğlence programında, Beyaz Show’da tanıştılar. Programa telefonla bağlanıp
“Çocuklar ölmesin“ diyen Diyarbakırlı Ayşe Öğretmen’di o. Ayşe Çelik sokağa
çıkma yasakları sırasında Silvan’da çocukların bomba ve silah sesleri altında
yaşadığı dehşete bizzat tanık olmuştu. Programı aradığında Cizre’de 10
yaşındaki Cemile Çağırga’nın kapısının önünde vurularak öldürülmesinin
üzerinden henüz 4 ay, 3 aylık Miray Bebek’in halasının kucağında vurularak
öldürülmesinin üzerinden de sadece 12 gün geçmişti. Televizyonda eğlence
programları hız kesmeksizin sürüyordu. Memleketin bir bölümü olanlardan
habersiz miydi, yoksa ilgisiz mi?
Dayanamadı,
numarayı çevirdi, programa bağlandı ve şunları söyledi:
“Ülkenin
doğusunda güneydoğusunda neler olup bittiğinin farkında mısınız? Burada
doğmamış çocuklar, anneler, insanlar öldürülüyor… Burada yaşananlar medyada çok
farklı aktarılıyor. Sessiz kalmayın. İnsan olarak biraz daha hassasiyetle
yaklaşın. Görün, duyun ve artık bize el verin. Yazık; insanlar ölmesin,
çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın.“
„Devlet
güçlerini saldırgan göstermek“
Ayşe
Çelik o zaman 29 yaşındaydı. Yaklaşık iki yıl sonra anne olacağını bilmiyordu.
Kucağına yeni alacağı bebeğiyle cezaevine girmek zorunda kalacağını da.
“Çocuklar ölmesin“ dediği için gözaltına alınmıştı. Hakaretlerle, iftiralarla
karşılaşmıştı. Ama hapis cezasına çarptırılmayı beklemiyordu.
Mahkeme
Ayşe Çelik’in ifadelerinin “PKK’ya karşı duyulan düşmanlığı ortadan kaldıracak
sözler olduğunu“ öne sürdü ve propagandadan 1 yıl 3 ay ceza verdi. “Sanığın
pişmanlık göstermeyen kişiliği“ ibaresiyle hapis cezası ertelenmedi.
Mahkemeye
göre Ayşe Çelik, “Çocuklar ölmesin, analar ağlamasın“ diyerek “Türkiye ve dünya
kamuoyuna, devlet güvenlik güçlerini saldırgan olarak göstermeye, olayların
gerçek müsebbibi olan teröristlerin ise görmezden gelinmesini sağlamaya
çalışıyordu“. “Neden örgütün öldürdüklerinden söz etmemişti?“ Mahkeme heyeti,
kararında Ayşe Öğretmen’in nelerden söz etmediğini teker teker saydı.
Saydıkları arasında ne Miray Bebek vardı ne de Cemile Çağırga!
Ayşe
Çelik doğuma 20 gün kala, karnı burnundayken cezasının onandığını öğrendi. O
gün tansiyonu yükseldi: “Hemen gelirlerse diye paniğe kapıldım. Deran’a aldığım
kıyafetleri yıkadım, kuruttum, ütülemeye giriştim.“ Deran’ın ilk yolculuğunun
bavulu daha doğmadan böyle hazırlandı.
„Kötü
şeyler düşünmeyeyim ki sütüm kesilmesin“
Ayşe
Öğretmen 1980’ler Türkiyesi’nde annesiyle cezaevinde kalan küçük Barış’ı
anlatan “Uçurtmayı Vurmasınlar“ filmini seyrettikten sonra hıçkıra hıçkıra
ağladı. Filmin en çok etkilendiği bölümünden söz ederken, “Cezaevi avlusunda o
çocuğun…“ dedi; devamını getiremedi.
Doğumdan
önce konuştuğumuzda ise sesi pırıl pırıldı. “Kızımı sağlıklı doğurmak için
elimden ne gelirse yapacağım. Kendime iyi bakacağım. İyi besleneceğim. Kötü
şeyler düşünmeyeyim ki sütüm kesilmesin.“ Moralini yüksek tutmak için şöyle
hesaplar yaptı: “Karar önce Bakırköy’e gidecek, oradan infaz savcılığına. Sonra
bana davetiye gönderilecek. Hesabıma göre en erken 10 gün içinde gelir. Sonra
10 gün daha sürem var. Doğum 23-25 Ekim gibi. Yani en kötü ihtimalle cezaevine
girerken 10 günlük anne olurum.“
Ayşe
Çelik, bu görüşmemizden bir hafta sonra bebeğini kucakladı. Üzerlerindeki kara
bulutlara inat, kızının başına toz pembe çiçeklerle bezeli bir taç taktı.
Kendini toparlamak için çok daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu da anladı:
“Lohusa bir kadınım. Sezaryen doğum yaptım. Hala ağrılarım var. Deran süt alsın
diye uğraşıyorum, geceleri uyumuyorum. Şu şartlar altında götürülmem çok kötü
olur.“
Ve
diğerleri…
Ayşe
Çelik’in avukatı karara çoktan itirazda bulundu ve doğum nedeniyle cezanın
infazının durdurulmasını istedi. Malum “teslim ol davetiyesi“ gelirse, cezanın
6 ay ertelenmesi talebinde bulunacaklar. Ancak bu talepleri karşılık bulmayan
yüzlerce kadın ve bebek var cezaevlerinde. Alman vatandaşı Meşale Tolu, 3
yaşındaki oğlu Serkan ile birlikte cezaevinde. Annesi Gülistan Diken Akbaba ile
cezaevine 7 aylıkken giren Miraz Bebek var.
İdil
Belediyesi Eş Başkanı Nevin Oyman Giresun’un 4 yaşındayken cezaevini tanıyan
oğlu Roj var. Gülen cemaati üyesi oldukları iddiasıyla gözaltına alınan çok
sayıda hamile ya da yeni anne olan kadın var. Aynı “Uçurtmayı Vurmasınlar“
filmindeki Barış gibi, neden bir içerisi olduğunu ve neden orada olduklarını
anlamaya çalışan yüzlerce çocuk var.
Deran
da bütün bunları biraz daha büyüyünce öğrenecek. Geçmişe hüzünle bakacak belki,
ama çocukların yaşam hakkını savunan annesiyle her zaman gurur duyacak.