Sahibine
dönen iftiralar ve Hizmeti Leduniyye
DOÇ.DR.
SALİH YÜCEL
Peygamberimiz buyuruyor. “Din kardeşini ne ile suçlarsan, ölmeden önce
başına gelir.” (Tirmizi) Önceleri Cemaat subhanallah deyince imamlık yapanlar
kendilerini düzeltiyorlardı. Gücü kuvveti eline aldıklarından bu yana imama
subhanallah denildiği için Hizmeti İmaniyye ve Kur’aniyye erleri tarihte hiç
bir guruba yapılmayan binlerce çeşit iftira ve zulüm ile karşılaştı.
Suriye’deki yangına benzin döküyorlardı. Şehit Ramazan el-Buti’nin isteği
üzerine cemaat subhannalah dedi, dinlemediler. Üç yıl sonra her gün hakaret
ettikleri Esat zaliminin elini sıkmak zorunda kaldılar şimdi işbirliği içindeler.
Olan zavallı Sureyi’lilere oldu. Üç yüz bin ölü. Ülke dört atom bombası yemiş
gibi yıkıldı. Dört milyon insan vatansız, aç, perişan ve yüzbinlerce dul ve
yetim.
BELEDİYE BAŞKANLARINA BEKLEYEN AKİBET?
Yolsuzluklar
vardı hem de din adına yapılıyordu. Cemaat subhanallah dedi. Yolsuzluklarını
gizlemek için Hizmet erlerine üç yıldır kitaplarda dahi olmayan iftiralar
attılar. Yalan ve iftira sayısı üç bini geçmiş. Yalancı peygamber Müseylemetül
Kezzap bu kadar yalan söylemedi. Şimdi ülkenin iki büyük şehrinin belediye
başkanının yolsuzluktan istifasını istediler. Ortalıkta milyarlarca dolarlık
rüşvet söylentileri dolaşıyor. Tekrar cemaatin dediğine geldiler. Büyük bir
ihtimalle onlarca belediye başkanını daha yolsuzluktan dolayı istifa
ettirecekler ve de bir kısmını kendilerini aklamak için hapse atacaklar.
İSRAİL İLE HİÇ BİR DÖNEM YAKINLAŞMA OLMADI
Cemaat
komşularla sıfır problem devamını Türkiye’nin hayrına görüyordu. Önceleri
onlarda aynı yoldaydılar. Fakat güç kuvveti ele alınca hepsi ile bozuştular. Sonra
da perde altından anlaşmak zorunda kaldılar. Örneğin, tarihte İsrail hiç bir
zaman Türkiye’ye bu kadar yakın olmamıştı ve bu kadar ticaret yapmamıştı hem
önde gelen idarecilerin çocukları ile. Cemaat işin başında büyük zulüm
yapıyorsunuz dedi. Kabul etmediler. 90’lık ihtiyarlar, yüzlerce bebek 17 bin
masum, pak ev hanımı zindanlarda. Kitaplarda parmak izi dahi bulunanı zindana
attılar.
Malum,
Üstad şeytandan ve menfaat etrafında dönen siyasetten Allah’a sığınırım,
buyurmuş. Bugün olsaydı bu kadar yalan üzerine dönen siyaseti şeytanın önüne
koyardı. Euzu billahi minessiyaset veş şeytan derdi.
YAZIN BİR KENARA, HİZMET’E ATILAN BÜTÜN İFTİRALAR ONLARA
DÖNECEK
Evet,
vallahi Hz.Peygamber doğru buyurmuş. Yazın bir kenara. Bunların hizmeti
imaniyye ve Kur’aniyye’ye attıkları bütün iftiralar aynen onlara atılacak.
Geçen içlerinden biri “Allah bunların belasını vermiş. Kiminin eline kan
bulaşmış, kimi uyuşturucu, kimi kumara sarmış.” Yine delallalarından başka
birisi geçenlerde camilerde rüşvet pazarlığı yapılıyor, diye itiraf etti.
İLMİ LEDÜN, HİZMETİ LEDÜN
Hocaefendi
tarihte bütün büyük İslam alimleri ile aynı kaderi paylaşıyor. Son 60 küsür yıldır ehli delalet, ehli dünya ve son olarak
ehli hased atmadık iftira, etmedikleri
cefa bırakmadı. 17 yaşından bu yana bir
gün rahat bırakmadılar. Ağlamadığı veya ağlatılmadığı gün hemen hemen yok. İmam
Gazzali gibi kitapları yakıldı ve ehli delaletin Risale-i Nurlar’a yaptıklarını
bunlar on kat fazlası ile yaptılar. Hocaefendi, insanlık tarihinde en çok hapsi
istenen ilk üç kişilik listeye girdi. Hapishane, sürgünler, altı yıl boyunca
bir şaki gibi aranma. Ertuğrul Özkök 28 Şubatçıların yapmak istediği fakat
yapamadığını ehli hasedin rüesasının yaptığını söyledi. Fakat netice ne oldu
veya ne olacak. İslam tarihinde hayatta
iken doğru ve batıda tanınan, hakkında en çok doktora yapılan, kitaplar ve
makaleler yazılan yegâne âlim oldu. Tarihte hiç bir âlime bu nasip olmadı.
Gazzali, Muhittin İbni Arabi. Mevlana hep sonradan doğu ve batıda tanındılar.
Üstad gibi deha bir zat vefatından 40 yıl sonra bilinmeye başladı.
ALLAH BÜYÜK ÂLİMLERE İLMİ LEDÜN NASİP EDER
Ehli
dalalet ve ehli hasedin Hocefendiye attıkları iftira ve zulümleri eğer kıyamet
kopmazsa asırlarca hakkında konuşulan yazılan âlim olacak. Allah büyük âlimlere
ilmi ledün nasip eder. Fakat Hocaefendiye İlmi Ledün ile beraber Hizmeti Ledün
(tabir yanlış ise af oluna) lütfetti. Onun yaptığı her şey bir model oldu.
70’li yıllarda okumuş kesimin nerede ise yüzde 90’nı Allah’ı inkâr ediyordu.
Açılan yurtlar, evler ve okullarda yaklaşık on altı milyon insan kaldı, okudu.
Kimisi beş vakit namazlı mümin, kimisi veli, kimisi hizmetin delisi oldu.
Kimisine de en azından Allah’a iman nasip oldu, çok azına da hiç bir şey nasip
olmadı.
HOCAEFENEDİ, MÜSSELERDE İŞÇİ, YURTLARDA AŞÇI, EVLERDE
TEMİZLİKÇİ, CAMİLERDE HOCA, KAMPLARDA TAMİRCİYDİ
Fakat
Hocaefendi başkasını suçlamak yerine müesseselerde işçi, yurtlarda aşçı,
evlerde temizlikçi, camilerde hoca, kamplarda tamirci oldu. Kulübe de yaşadı,
aç gezdiği zamanlar çok oldu fakat kimseden şahsı için bir şey almadı.
Kırılmadı, darılmadı, kendine her türlü zulmü reva görenlere hakkını helal
etti, ediyor. Neticede kendisi hiç istemedi fakat Allah ona saraylar da değil
gönüllerde yer hazırladı. Sonra herkes onun yaptıklarını taklid etmeye başladı.
Ehli
hasedin rüesası dahi taklid ediyor fakat 40-50 yıl gerisinde. Ancak samimiyet
olmayınca tutturamıyorlar. Öyle ya son on yıldır devletin bütün imkanlarını
seferber etmelerine rağmen Hizmet erlerinin yaptığının yüzde iki buçuğunu
yapamadılar. Yapabilmeleri için kuvvetli imandan sonra azami ubudiyyet, azami
uhuvvet, azami ihlas ve azami fedakarlık gerekir. Keşke onlar bu vasıflara
sahip olsaydı. yucelsalih@yahoo.com