HABER-YORUM | ERMAN YALAZ-tr724.com
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman, 2016’da 2,7 milyon lira hediye harcaması yapmış. Bir hafta önce TBMM Plan Bütçe Komisyonu’ndaki tartışmalar sırasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Saray’da bir yılda 1,3 milyar lira harcadığı ortaya çıktı.
Neredeyse Saray’ın maliyetine denk bir harcama bir yıl gibi kısa sürede yapıldı. Biatçı Erdoğan idaresinin Saray harcamalarında neler yok ki: Çatal bıçak takımları 158 bin lira, servis saklama kapları 118 bin lira, giyeceklere harcanan 3 milyon lira, baharat ve çeşnilere 104 bin lira… Afiyet olsun! Kuş ve kümes hayvanlarına alınan yemleri de unutmayalım. Yıllık maliyetleri 44 bin lira.
Erdoğan’ın Saray harcamalarına baktığınızda Kahraman’ın harcamaları devede kulak. Kahraman, 15 Temmuz albümü, dizüstü bilgisayar vs. hediye etmiş bol bol. Tabi Hadis Kitapları da var. Koskoca Meclis başkanı, milleti temsil ediyor. Bu kadarcık hediye dağıtmasın mı? Dağıtsın tabi. Erdoğan? O da devlet başkanı onun da hakkı hediye vermek, harcama yapmak. Hem itibar için yapılan harcamaya öyle kötü bakmaya gerek yok! İtibardan tasarruf olmaz! Yeni peydahlandı bu atasözü! Manzara bu.
OYSA GÜZEL BAŞLAMIŞTI HER ŞEY
2002’de AK Parti iktidara geldiğinde de tam tersiydi durum. Ankara Oran’da meşhur milletvekilleri lojmanlarının satışı ile başlamıştı Meclis’te ilk icraat. Halka, yani bize şöyle diyordu siyasetin dili: ‘Biz sizinle birlikteyiz, öyle ayrımız gayrımız yok, ekstradan harcamaya hele hele israfa zinhar geçit yok.’
Özelleştirme kararları, devletin kamu kalemindeki harcamalarını azaltmak için Kamu İhale Kurumu ve Sayıştay’ın devreye alınması alkışlandı tabi.
‘KRAL ÇIPLAK!’ DENDİ AMA…
Sonra motor su koy vermeye başladı. AK Parti AKP’lileşti daha sonra. Devleti ele geçirdikçe her şeye yeni bir hazla sarıldılar. Sonra bu haz ve istek saldırıya döndü. Önce devletleştiler, devletin her imkânı; davaları için feda olsundu. Bir müddet sonra iş büyüdü; devleti soymaya kadar vardı. 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması bu soygunculuğun ‘kral çıplak’ dendiği andı. 17 Aralık yolsuzluk dosyasının o gün savcılık kayıtlarında zikredilen parasal hacmi 87 milyar Euro, 25 Aralık dosyasında usulsüzlük ve rüşvetin karıştığı parasal yekûn 100 milyar doların üzerindeydi.
Görevden alınan belediye başkanlarını itham altında bırakmak istemem. Ancak Melih Gökçek’in bu anlamda şanı şöhreti oldukça bilindiktir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden her şeyi tamamlanmış bir hastane ruhsatı almak için yarım milyon liraya yakın ‘açma parası’ vermek zorunda kaldığını bir doktordan dinlediğimde şok olmuştum. Öyle çok örnek var ki, herkes artık ‘illallah’ demiş durumda. Ama kimse ses çıkartmıyor, çıkartmayacak.
MERCEDES’LER, AUDİ’LER…
Yaz günlerinde İsmail Kahraman yine gündemimizdeydi. 2012 tarihli Mercedes makam aracını değiştirmişti. Gerekçesini ise gazetecilere ‘iyice beni bırak, dedi’ diyerek pişkin pişkin açıklamıştı. Başkan bu arabasız mı kalsın? 5 milyon lira değerinde Mercedes Benz Maybach S 600 marka makam aracı aldırdı kendine. Hem de Erdoğan ve ekibinin tabiri caiz ise dış politikada Almanya ile ‘tekme tokat’ mücadeleye girdiği dönemde. Talihsizlik tabi Kahraman için. Ama makam, itibar sarsılmasın. Alındı lüks Mercedes.
Süfleyi verenler ve yönetmenlerin durumu böyle olunca teşkilatta kokuyor tabi. Hakkını verelim, her ne kadar istifa etmiş olsa da Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş’in sözleri bu vetirede unutulmayacak bir replik olarak hafızalardadır. Başkan 650 bin liraya Audi marka makam otomobili aldırmış ve şöyle demişti: “Tüm belediye başkanları Mercedes’le, Audi ile gelsin, Düzce Belediye Başkanı Passat mı çeksin altlarına? Böyle mi olsun istiyorsunuz?”
İngiliz siyaset bilimci Lord Acton’un “Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır” sözüne ne kadar uyuyor yaşanan durum. İsraf Cumhuriyeti’ndeyiz artık. İktidarda kalmak için daha çok israf olacak. Hak, hukuk, demokrasi, insan hakları, kul hakkı, Hz. Ömer adaleti mi? E onları bol bol mitinglerde dinliyoruz ya. Ne gerek var fazlasına?