Hindistan cevizi yağının % 50’sini laurik asitler oluşturur ve Avustralya Adelaide Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmaya göre bu laurik asit, bağırsak tümöründeki kanserli hücrelerin % 93’ünü 48 saat içinde yok etmekte.
Kuşkonmaz püresinin hem kanserden korunmada yararlı olduğunu hem de vücut direncini arttırdığını belirten Diyetisyen Emre Uzun, “Bu lezzetli ve sağlıklı tarifle hazırlayacağınız püreyi sofranızdan eksik etmeyin, çünkü pürenin hazırlanmasında kullanılan her malzemenin tek tek kansere karşı koruyucu özelliği bulunuyor” diyor.”Bu, kişiye özel bir tarif ve bir öneridir. Biz kanserle savaştığı bilinen besinleri farklı bir tarifle bir araya getiriyoruz” diyen Diyetisyen Uzun’un kuşkonmaz püresi tarifi şöyle:
KUŞKONMAZ PÜRESİ NASIL YAPILIR?
Malzemeler:
2 su bardağı doğranmış koşkonmaz,
1 su bardağı su,
1 çay kaşığı deniz tuzu,
1/4 çay kaşığı karabiber,
1 yemek kaşığı Hindistan cevizi yağı,
1 yemek kaşığı saf tereyağı.
Hazırlanışı:
Önce suyu tencerede kaynatın. İsterseniz su yerine kemik suyu da kullanabilirsiniz. Kuşkonmazların alt tarafından 2 santim kesin ve suyun içinde haşlayın. Suyu süzün ve kuşkonmazın soğumasını bekleyin. Daha sonra haşlanmış kuşkonmazları patates püresi kıvamına gelene kadar ezin. İsteğe bağlı olarak kuşkonmazları ezerken deniz tuzu, karabiber, Hindistan cevizi yağı ve tereyağını da ekleyin. Püreniz hazır.”
KUŞKONMAZIN FAYDALARI
Pürede kullanılan malzemelerin özelliklerine de değinen Uzun, kuşkonmaz için şunları söylüyor:
“Yüksek miktarda vitamin ve mineral içerir. Özellikle A ve C vitaminiyle selenyum. Ayrıca beta karoten bakımından zengin olduğu için de antioksidan özelliğe sahiptir. Antioksidanlar da kansere karşı koruyucudur. Kuşkonmazdaki saponinin de bir antioksidandır. Bu sayede hücrelerimizi oksidatif strese ve inflamasyona karşı korur. Saponinin antikarsinojen ve antiinflamatuar etki gösterir. Kuşkonmaz aynı zamanda iyi bir folik asit kaynağı olduğu için yeni hücrelerin gelişimini destekleyip kanser hücrelerinin gelişimini önleyebiliyor. İyi bir lif kaynağı olduğu için de bağırsakları koruyup, kolon kanserine karşı da etkili bir rol oynuyor.”
Deniz tuzunun, son yıllarda baş tacı edildiğini söyleyen Diyetisyen Emre Uzun, bunun sebebini şöyle açıklıyor:
“Çalışmalara göre deniz tuzunun, bildiğimiz rafine tuza göre daha az mutajen etki gösterdiği ve kansere yol açma riskinin daha az olduğu kanıtlandı. Hatta aynı çalışmalara göre deniz tuzu kolon kanseri ve mide kanserine karşı da etkili.”
Geleneksel baharat karabiberin de kanser savaşçısı olduğunu dile getiren Diyetisyen, karabiberde bulunan luteolinin kanserden korunmada etkili olduğunu, serbest radikallerin oluşumunu engelleyerek antioksidan etki gösterdiğini söylüyor.
“Türk mutfağı Hindistan cevizi yağına pek alışık değil ama tereyağını epey seviyoruz” diyen Uzun, “Hindistan cevizi yağının % 50’sini laurik asitler oluşturur ve Avustralya Adelaide Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmaya göre bu laurik asit, bağırsak tümöründeki kanserli hücrelerin % 93’ünü 48 saat içinde yok etmekte. Hindistan cevizi yağı ayrıca antienflamatuar etkiye sahiptir ve hücrelerin orantısız büyümesini önler. İçeriğindeki p-dimetilaminobenzenin ise antikarsinojen etkiye sahiptir. Yine içerdiği ferulik asit ve p-kumadin adı verilen fenolik bileşikler de bağışıklık sistemini koruyup antikarsinojenik etki gösterir” diye konuşuyor.
İçerdiği dimetilaminobenzen bileşiğiyle tereyağının da anti kanserojen özellik taşıdığını vurgulayan Uzun, tereyağının saf olması gerektiğini özellikle vurguluyor:
“Saf tereyağı yüksek miktarda karoten içerir. Beta karoten, A vitaminine dönüşerek lenfosit üretimini destekler ve bağışıklığı güçlendirir. D,K ve E vitaminleri bakımından zengindir. Çinko, bakır, manganez, selenyum gibi antioksidan özelliğe sahip mineraller içerdiği için de kansere karşı koruyucudur. Doğal tereyağının meme, prostat ve kolorektal kanserlerini önlemeye yardımcı olduğunu destekleyen çalışmalar da bulunmaktadır.”