19 Aralık “Hayata Dönüş Operasyonu” olarak bilinen, 2000 yılında cezaevlerine yönelik yapılan operasyonun 17’inci yıldönümü. Askerlerin iş makineleri ile cezaevlerin duvarlarını yıkarak yaptığı operasyonun bilançosu ağır oldu. Müdahale sırasında 32 kişi yaşamını yitirdi, yüzü aşkın kişi yaralandı.
BİLANÇO AĞIR
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu, cezaevlerine müdahalenin yıl dönümünde yaptığı açıklamada, olayın faillerinin hala bulunmamasına tepki gösterdi. Basın açıklamasını okuyan İHD Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu Üyesi Muhterem Süren, 19 Aralık 2000 tarihinde cezaevlerine yönelik yapılan operasyonun, ikisi asker toplam 32 kişinin hayatına, yüzlerce kişinin yaralanıp sakat kalmasına neden olduğunu hatırlattı. Operasyonun ardından tutuklu ve hükümlülerin F Tipi Cezaevlerine nakledilmeye başlandığını ifade eden Süren, “Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlüler ölüm orucuna başladı. 2 yılı aşkın bir sürede yüzlerce insan hayatını kaybetti, yüzlercesi yanlış müdahale sonucunda tedavisi mümkün olmayan Wernicke Korsakoff Sendromu’na yakalandı” dedi.
“ETKİN SORUŞTURMA YAPILMADI, OPERASYONU YAPANLAR ÖDÜLLENDİRİLDİ”
Operasyonların ardından F Tipi tecrit uygulamalarına acımasızca geçildiğini, ölümlere neden olanların ise bir türlü yargı önüne çıkarılmadığını hatırlatan Süren, “Katliamla ilgili deliller ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Katliamda rol alan kişilerle ilgili etkin bir soruşturma yürütülmedi. Aksine, bu kanlı operasyonun planlamasında ve icrasında görev alanlar terfi ettirildiler, ödüllendirildiler. Dönemin Ceza ve Tefkifleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, operasyondan kısa bir süre sonra ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası’yla ödüllendirilmiştir” diye konuştu.
“CEZAEVLERİ İŞKENCE MEKANLARINA DÖNÜŞTÜ”
2000 yılından bu yana, cezaevlerinde değişen pek bir şey olamadığını belirten Süren, hapishanelerin, yaşam hakkı ihaleleri, her türlü insanlık dışı ve onur kırıcı muamelenin yapıldığı birer işkence mekanına dönüştüğünü söyledi. Hapishane şartlarının OHAL’de daha da ağırlaştığını vurgulayan Süren, cezaevlerinde yaşanan ihlaller ile ilgili şu bilgiler verdi: “Özellikle hasta mahpuslara dönük gerek yasal düzenlemelerde gerekse uygulamalardaki keyfiyet, etik olmayan yaklaşımlar ve bürokratik engeller, hasta mahpuslar için insani olmayan bir tablonun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Hapishanelerdeki hasta mahpus sayısı bu durumu gözler önüne sermektedir. 22 Haziran 2017 tarihli son İHD verilerine göre, hapishanelerde toplam 357’si ağır olmak üzere, 1025 hasta mahpus bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre ise 2017 yılı, Şubat ayı itibari ile Adli Tıp Kurumu raporuyla ağır ve sürekli hastalığı belgelenen tutuklu ve hükümlü sayısı 841’e ulaşmıştır. Türkiye hapishanelerinde, ölümler, sevk ve sürgünler, işkence ve kötü muamele, tecrit, izalasyon, ailelerle görüş engelleri, haberleşme haklarının engellenmesi, disiplin soruşturmaları gibi çok sayıda hak ihlalleri yaşanmaktadır.”
HÜKÜMETE ‘AYIRIMCILIK VE OHAL UYGULAMASINA SON VER’ ÇAĞRISI
Cezaevlerinde hak ihlalleri, işkence ve kötü muamelenin artarak devam ettiğini vurgulayan Süren, hükümete çağrıda bulundu. Cezaevlerine yönelik atılması gereken adımları maddeler halinde sıraladı:
*Türkiye’de ki infaz rejimi mevzuatı, uluslararası insan hakları hukukuna ve özel olarak ta mahpus haklarına uygun gale getirilmeli.
*Mahpuslara yaşatılan işkence ortamından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde, insana yaraşır bir muamele gösterilmelidir.
*Hapishaneler sivil denetime açık hala getirilmelidir
*Mahpuslarla ilgili olarak ‘Ayırımcılık yasağına’ aykırı düzenlemeler ve OHAL uygulamalarından vazgeçilmelidir.
* “Hapis içinde hapis” anlamı taşıyan tecrit ve izalasyon uygulamalarına son verilmeli, tek kişilik İmralı Kapalı Cezaevi kapatılmalıdır.
*19 Aralık Katliamının sorumluları yargılanmalıdır. Zamanaşımı usulü ile uygulanan cezasızlık politikasına son verilmelidir.
*Adalet Bakanlığı kendisinin hazırlayıp yayınladığı 45/1 nolu Genelge’yi, hiçbir mazeret ileri sürmeden derhal uygulamalı, mahpusların sosyal ve kültürel aktivitelerindeki kısıtlamalar kaldırılmalıdır.
*Başta yaşam hakkı ihlali, işkence ve kötü muamele iddiaları olmak üzere, hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri etkin bir şekilde soruşturulmalı ve sorumlular yargı önüne çıkarılmalıdır.
*Mahpusların savunma, şiddete maruz kalmama, sağlık, eğitim, belenme, aileleriyle, avukatlarıyla ve genel olarak dış dünya ile iletişim haklarına saygı gösterilmelidir.
*Mahpusların sağlığa erişim haklarının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesi, hastalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
*Tüm ağır hasta mahpuslar serbest bırakılmalıdır. artıgercek.com
19 Aralık “Hayata Dönüş Operasyonu” olarak bilinen, 2000 yılında cezaevlerine yönelik yapılan operasyonun 17’inci yıldönümü. Askerlerin iş makineleri ile cezaevlerin duvarlarını yıkarak yaptığı operasyonun bilançosu ağır oldu. Müdahale sırasında 32 kişi yaşamını yitirdi, yüzü aşkın kişi yaralandı.
BİLANÇO AĞIR
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu, cezaevlerine müdahalenin yıl dönümünde yaptığı açıklamada, olayın faillerinin hala bulunmamasına tepki gösterdi. Basın açıklamasını okuyan İHD Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu Üyesi Muhterem Süren, 19 Aralık 2000 tarihinde cezaevlerine yönelik yapılan operasyonun, ikisi asker toplam 32 kişinin hayatına, yüzlerce kişinin yaralanıp sakat kalmasına neden olduğunu hatırlattı. Operasyonun ardından tutuklu ve hükümlülerin F Tipi Cezaevlerine nakledilmeye başlandığını ifade eden Süren, “Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlüler ölüm orucuna başladı. 2 yılı aşkın bir sürede yüzlerce insan hayatını kaybetti, yüzlercesi yanlış müdahale sonucunda tedavisi mümkün olmayan Wernicke Korsakoff Sendromu’na yakalandı” dedi.
“ETKİN SORUŞTURMA YAPILMADI, OPERASYONU YAPANLAR ÖDÜLLENDİRİLDİ”
Operasyonların ardından F Tipi tecrit uygulamalarına acımasızca geçildiğini, ölümlere neden olanların ise bir türlü yargı önüne çıkarılmadığını hatırlatan Süren, “Katliamla ilgili deliller ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Katliamda rol alan kişilerle ilgili etkin bir soruşturma yürütülmedi. Aksine, bu kanlı operasyonun planlamasında ve icrasında görev alanlar terfi ettirildiler, ödüllendirildiler. Dönemin Ceza ve Tefkifleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, operasyondan kısa bir süre sonra ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası’yla ödüllendirilmiştir” diye konuştu.
“CEZAEVLERİ İŞKENCE MEKANLARINA DÖNÜŞTÜ”
2000 yılından bu yana, cezaevlerinde değişen pek bir şey olamadığını belirten Süren, hapishanelerin, yaşam hakkı ihaleleri, her türlü insanlık dışı ve onur kırıcı muamelenin yapıldığı birer işkence mekanına dönüştüğünü söyledi. Hapishane şartlarının OHAL’de daha da ağırlaştığını vurgulayan Süren, cezaevlerinde yaşanan ihlaller ile ilgili şu bilgiler verdi: “Özellikle hasta mahpuslara dönük gerek yasal düzenlemelerde gerekse uygulamalardaki keyfiyet, etik olmayan yaklaşımlar ve bürokratik engeller, hasta mahpuslar için insani olmayan bir tablonun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Hapishanelerdeki hasta mahpus sayısı bu durumu gözler önüne sermektedir. 22 Haziran 2017 tarihli son İHD verilerine göre, hapishanelerde toplam 357’si ağır olmak üzere, 1025 hasta mahpus bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre ise 2017 yılı, Şubat ayı itibari ile Adli Tıp Kurumu raporuyla ağır ve sürekli hastalığı belgelenen tutuklu ve hükümlü sayısı 841’e ulaşmıştır. Türkiye hapishanelerinde, ölümler, sevk ve sürgünler, işkence ve kötü muamele, tecrit, izalasyon, ailelerle görüş engelleri, haberleşme haklarının engellenmesi, disiplin soruşturmaları gibi çok sayıda hak ihlalleri yaşanmaktadır.”
HÜKÜMETE ‘AYIRIMCILIK VE OHAL UYGULAMASINA SON VER’ ÇAĞRISI
Cezaevlerinde hak ihlalleri, işkence ve kötü muamelenin artarak devam ettiğini vurgulayan Süren, hükümete çağrıda bulundu. Cezaevlerine yönelik atılması gereken adımları maddeler halinde sıraladı:
*Türkiye’de ki infaz rejimi mevzuatı, uluslararası insan hakları hukukuna ve özel olarak ta mahpus haklarına uygun gale getirilmeli.
*Mahpuslara yaşatılan işkence ortamından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde, insana yaraşır bir muamele gösterilmelidir.
*Hapishaneler sivil denetime açık hala getirilmelidir
*Mahpuslarla ilgili olarak ‘Ayırımcılık yasağına’ aykırı düzenlemeler ve OHAL uygulamalarından vazgeçilmelidir.
* “Hapis içinde hapis” anlamı taşıyan tecrit ve izalasyon uygulamalarına son verilmeli, tek kişilik İmralı Kapalı Cezaevi kapatılmalıdır.
*19 Aralık Katliamının sorumluları yargılanmalıdır. Zamanaşımı usulü ile uygulanan cezasızlık politikasına son verilmelidir.
*Adalet Bakanlığı kendisinin hazırlayıp yayınladığı 45/1 nolu Genelge’yi, hiçbir mazeret ileri sürmeden derhal uygulamalı, mahpusların sosyal ve kültürel aktivitelerindeki kısıtlamalar kaldırılmalıdır.
*Başta yaşam hakkı ihlali, işkence ve kötü muamele iddiaları olmak üzere, hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri etkin bir şekilde soruşturulmalı ve sorumlular yargı önüne çıkarılmalıdır.
*Mahpusların savunma, şiddete maruz kalmama, sağlık, eğitim, belenme, aileleriyle, avukatlarıyla ve genel olarak dış dünya ile iletişim haklarına saygı gösterilmelidir.
*Mahpusların sağlığa erişim haklarının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesi, hastalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
*Tüm ağır hasta mahpuslar serbest bırakılmalıdır. artıgercek.com
19 Aralık “Hayata Dönüş Operasyonu” olarak bilinen, 2000 yılında cezaevlerine yönelik yapılan operasyonun 17’inci yıldönümü. Askerlerin iş makineleri ile cezaevlerin duvarlarını yıkarak yaptığı operasyonun bilançosu ağır oldu. Müdahale sırasında 32 kişi yaşamını yitirdi, yüzü aşkın kişi yaralandı.
BİLANÇO AĞIR
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu, cezaevlerine müdahalenin yıl dönümünde yaptığı açıklamada, olayın faillerinin hala bulunmamasına tepki gösterdi. Basın açıklamasını okuyan İHD Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu Üyesi Muhterem Süren, 19 Aralık 2000 tarihinde cezaevlerine yönelik yapılan operasyonun, ikisi asker toplam 32 kişinin hayatına, yüzlerce kişinin yaralanıp sakat kalmasına neden olduğunu hatırlattı. Operasyonun ardından tutuklu ve hükümlülerin F Tipi Cezaevlerine nakledilmeye başlandığını ifade eden Süren, “Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlüler ölüm orucuna başladı. 2 yılı aşkın bir sürede yüzlerce insan hayatını kaybetti, yüzlercesi yanlış müdahale sonucunda tedavisi mümkün olmayan Wernicke Korsakoff Sendromu’na yakalandı” dedi.
“ETKİN SORUŞTURMA YAPILMADI, OPERASYONU YAPANLAR ÖDÜLLENDİRİLDİ”
Operasyonların ardından F Tipi tecrit uygulamalarına acımasızca geçildiğini, ölümlere neden olanların ise bir türlü yargı önüne çıkarılmadığını hatırlatan Süren, “Katliamla ilgili deliller ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Katliamda rol alan kişilerle ilgili etkin bir soruşturma yürütülmedi. Aksine, bu kanlı operasyonun planlamasında ve icrasında görev alanlar terfi ettirildiler, ödüllendirildiler. Dönemin Ceza ve Tefkifleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, operasyondan kısa bir süre sonra ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası’yla ödüllendirilmiştir” diye konuştu.
“CEZAEVLERİ İŞKENCE MEKANLARINA DÖNÜŞTÜ”
2000 yılından bu yana, cezaevlerinde değişen pek bir şey olamadığını belirten Süren, hapishanelerin, yaşam hakkı ihaleleri, her türlü insanlık dışı ve onur kırıcı muamelenin yapıldığı birer işkence mekanına dönüştüğünü söyledi. Hapishane şartlarının OHAL’de daha da ağırlaştığını vurgulayan Süren, cezaevlerinde yaşanan ihlaller ile ilgili şu bilgiler verdi: “Özellikle hasta mahpuslara dönük gerek yasal düzenlemelerde gerekse uygulamalardaki keyfiyet, etik olmayan yaklaşımlar ve bürokratik engeller, hasta mahpuslar için insani olmayan bir tablonun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Hapishanelerdeki hasta mahpus sayısı bu durumu gözler önüne sermektedir. 22 Haziran 2017 tarihli son İHD verilerine göre, hapishanelerde toplam 357’si ağır olmak üzere, 1025 hasta mahpus bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre ise 2017 yılı, Şubat ayı itibari ile Adli Tıp Kurumu raporuyla ağır ve sürekli hastalığı belgelenen tutuklu ve hükümlü sayısı 841’e ulaşmıştır. Türkiye hapishanelerinde, ölümler, sevk ve sürgünler, işkence ve kötü muamele, tecrit, izalasyon, ailelerle görüş engelleri, haberleşme haklarının engellenmesi, disiplin soruşturmaları gibi çok sayıda hak ihlalleri yaşanmaktadır.”
HÜKÜMETE ‘AYIRIMCILIK VE OHAL UYGULAMASINA SON VER’ ÇAĞRISI
Cezaevlerinde hak ihlalleri, işkence ve kötü muamelenin artarak devam ettiğini vurgulayan Süren, hükümete çağrıda bulundu. Cezaevlerine yönelik atılması gereken adımları maddeler halinde sıraladı:
*Türkiye’de ki infaz rejimi mevzuatı, uluslararası insan hakları hukukuna ve özel olarak ta mahpus haklarına uygun gale getirilmeli.
*Mahpuslara yaşatılan işkence ortamından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde, insana yaraşır bir muamele gösterilmelidir.
*Hapishaneler sivil denetime açık hala getirilmelidir
*Mahpuslarla ilgili olarak ‘Ayırımcılık yasağına’ aykırı düzenlemeler ve OHAL uygulamalarından vazgeçilmelidir.
* “Hapis içinde hapis” anlamı taşıyan tecrit ve izalasyon uygulamalarına son verilmeli, tek kişilik İmralı Kapalı Cezaevi kapatılmalıdır.
*19 Aralık Katliamının sorumluları yargılanmalıdır. Zamanaşımı usulü ile uygulanan cezasızlık politikasına son verilmelidir.
*Adalet Bakanlığı kendisinin hazırlayıp yayınladığı 45/1 nolu Genelge’yi, hiçbir mazeret ileri sürmeden derhal uygulamalı, mahpusların sosyal ve kültürel aktivitelerindeki kısıtlamalar kaldırılmalıdır.
*Başta yaşam hakkı ihlali, işkence ve kötü muamele iddiaları olmak üzere, hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri etkin bir şekilde soruşturulmalı ve sorumlular yargı önüne çıkarılmalıdır.
*Mahpusların savunma, şiddete maruz kalmama, sağlık, eğitim, belenme, aileleriyle, avukatlarıyla ve genel olarak dış dünya ile iletişim haklarına saygı gösterilmelidir.
*Mahpusların sağlığa erişim haklarının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesi, hastalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
*Tüm ağır hasta mahpuslar serbest bırakılmalıdır. artıgercek.com
19 Aralık “Hayata Dönüş Operasyonu” olarak bilinen, 2000 yılında cezaevlerine yönelik yapılan operasyonun 17’inci yıldönümü. Askerlerin iş makineleri ile cezaevlerin duvarlarını yıkarak yaptığı operasyonun bilançosu ağır oldu. Müdahale sırasında 32 kişi yaşamını yitirdi, yüzü aşkın kişi yaralandı.
BİLANÇO AĞIR
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu, cezaevlerine müdahalenin yıl dönümünde yaptığı açıklamada, olayın faillerinin hala bulunmamasına tepki gösterdi. Basın açıklamasını okuyan İHD Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu Üyesi Muhterem Süren, 19 Aralık 2000 tarihinde cezaevlerine yönelik yapılan operasyonun, ikisi asker toplam 32 kişinin hayatına, yüzlerce kişinin yaralanıp sakat kalmasına neden olduğunu hatırlattı. Operasyonun ardından tutuklu ve hükümlülerin F Tipi Cezaevlerine nakledilmeye başlandığını ifade eden Süren, “Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlüler ölüm orucuna başladı. 2 yılı aşkın bir sürede yüzlerce insan hayatını kaybetti, yüzlercesi yanlış müdahale sonucunda tedavisi mümkün olmayan Wernicke Korsakoff Sendromu’na yakalandı” dedi.
“ETKİN SORUŞTURMA YAPILMADI, OPERASYONU YAPANLAR ÖDÜLLENDİRİLDİ”
Operasyonların ardından F Tipi tecrit uygulamalarına acımasızca geçildiğini, ölümlere neden olanların ise bir türlü yargı önüne çıkarılmadığını hatırlatan Süren, “Katliamla ilgili deliller ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Katliamda rol alan kişilerle ilgili etkin bir soruşturma yürütülmedi. Aksine, bu kanlı operasyonun planlamasında ve icrasında görev alanlar terfi ettirildiler, ödüllendirildiler. Dönemin Ceza ve Tefkifleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, operasyondan kısa bir süre sonra ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası’yla ödüllendirilmiştir” diye konuştu.
“CEZAEVLERİ İŞKENCE MEKANLARINA DÖNÜŞTÜ”
2000 yılından bu yana, cezaevlerinde değişen pek bir şey olamadığını belirten Süren, hapishanelerin, yaşam hakkı ihaleleri, her türlü insanlık dışı ve onur kırıcı muamelenin yapıldığı birer işkence mekanına dönüştüğünü söyledi. Hapishane şartlarının OHAL’de daha da ağırlaştığını vurgulayan Süren, cezaevlerinde yaşanan ihlaller ile ilgili şu bilgiler verdi: “Özellikle hasta mahpuslara dönük gerek yasal düzenlemelerde gerekse uygulamalardaki keyfiyet, etik olmayan yaklaşımlar ve bürokratik engeller, hasta mahpuslar için insani olmayan bir tablonun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Hapishanelerdeki hasta mahpus sayısı bu durumu gözler önüne sermektedir. 22 Haziran 2017 tarihli son İHD verilerine göre, hapishanelerde toplam 357’si ağır olmak üzere, 1025 hasta mahpus bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre ise 2017 yılı, Şubat ayı itibari ile Adli Tıp Kurumu raporuyla ağır ve sürekli hastalığı belgelenen tutuklu ve hükümlü sayısı 841’e ulaşmıştır. Türkiye hapishanelerinde, ölümler, sevk ve sürgünler, işkence ve kötü muamele, tecrit, izalasyon, ailelerle görüş engelleri, haberleşme haklarının engellenmesi, disiplin soruşturmaları gibi çok sayıda hak ihlalleri yaşanmaktadır.”
HÜKÜMETE ‘AYIRIMCILIK VE OHAL UYGULAMASINA SON VER’ ÇAĞRISI
Cezaevlerinde hak ihlalleri, işkence ve kötü muamelenin artarak devam ettiğini vurgulayan Süren, hükümete çağrıda bulundu. Cezaevlerine yönelik atılması gereken adımları maddeler halinde sıraladı:
*Türkiye’de ki infaz rejimi mevzuatı, uluslararası insan hakları hukukuna ve özel olarak ta mahpus haklarına uygun gale getirilmeli.
*Mahpuslara yaşatılan işkence ortamından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde, insana yaraşır bir muamele gösterilmelidir.
*Hapishaneler sivil denetime açık hala getirilmelidir
*Mahpuslarla ilgili olarak ‘Ayırımcılık yasağına’ aykırı düzenlemeler ve OHAL uygulamalarından vazgeçilmelidir.
* “Hapis içinde hapis” anlamı taşıyan tecrit ve izalasyon uygulamalarına son verilmeli, tek kişilik İmralı Kapalı Cezaevi kapatılmalıdır.
*19 Aralık Katliamının sorumluları yargılanmalıdır. Zamanaşımı usulü ile uygulanan cezasızlık politikasına son verilmelidir.
*Adalet Bakanlığı kendisinin hazırlayıp yayınladığı 45/1 nolu Genelge’yi, hiçbir mazeret ileri sürmeden derhal uygulamalı, mahpusların sosyal ve kültürel aktivitelerindeki kısıtlamalar kaldırılmalıdır.
*Başta yaşam hakkı ihlali, işkence ve kötü muamele iddiaları olmak üzere, hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri etkin bir şekilde soruşturulmalı ve sorumlular yargı önüne çıkarılmalıdır.
*Mahpusların savunma, şiddete maruz kalmama, sağlık, eğitim, belenme, aileleriyle, avukatlarıyla ve genel olarak dış dünya ile iletişim haklarına saygı gösterilmelidir.
*Mahpusların sağlığa erişim haklarının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesi, hastalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
*Tüm ağır hasta mahpuslar serbest bırakılmalıdır. artıgercek.com