• ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM
No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM
No Result
View All Result
No Result
View All Result
Home YAZARLAR

Kampta geçen harika zamanlar

Aralık 12, 2017
in YAZARLAR
0
Görüntüleme
Share on FacebookShare on Twitter

BU HABERLER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Kore, Açe ve dünden bugüne dostluklar!

Talat Paşa’dan ‘Saray rejimi’ne uzanan canavar!

Türkiye’den gelen mülteciler daha hızlı entegre oluyor

Namazlar, niyazlar, tesbihatlar, günahtan uzak yemyeşil fıtratın içinde ruhanî bir hayat yaşıyorduk kamplarda… Bilhassa gündüzleri ağaçların dallarında zikreden, âdeta zikrederken kendinden geçen böcekler ya rüzgarın esmesiyle ağaç yapraklarının zikre benzeyen sesleri karşısında susarlar veya seslerini yavaşlatırlardı veya bizim hep bir ağızdan okuduğumuz tesbihat sesleriyle avazlarını keserlerdi. Buna kaç defa şâhit olmuştuk… Gece ay ışığında kılınan yatsılar, bilhassa teheccüdler sırasındaki o ruhânî duruşları seyretmek bile insana mânevî bir haz ve ruhanî bir lezzet verirdi… Benim sözlerime ne hâcet M. Fethullah Gülen, sabahtan akşama yaşananları en enfes ifadelerle anlatıyor:
“Her sabah güneş, ağaçların dalları arasından sızarak, altın ve yakuttan çubuklarıyla yaprakların cümbüşünü başlarımızın üstüne salar… Gözlerimizin içine sokar; derken, en tatlı esintilerle, güneşli, neşeli, pırıl pırıl bir yeni gün şadır ve çardaklarımızın içine dolar; dolar da bizleri en başdöndürücü rüyalar âleminde yaşatırdı.
“Kuşluktan sonra o olgun ve herkesi kendi ruhuna çeken sımsıcak, oldukça ağır saatler bastırır ve hepimizi çamların, çınarların bağrına iterdi. O incelerden ince rüzgârların dokunmasıyla ses veren yaprak hışırtıları arasında, çağrışımların ‘tedâyi’  sergilediği zaman dilimlerinde dolaşır, yer yer sıcağın rahatsızlığından mırıldanan nefsin diliyle ‘Bu sıcakta harb u darbe çıkmayın!’ vesveseleriyle  sarsılır ve arkasından da ‘Ne olurdu, cehennem ateşinin daha sıcak olduğunu anlayabilselerdi!’ soluklarıyla irkilir, toparlanır, kendimize gelir ve âdetâ sabahın, serin, güzel, mavimtırak saatleri içinde bir başka âlem, bir başka derinliklere açılır gibi olurduk.
“Böyle  anlarda dünya ve dünyanın ukbâya bakan yamaçlarını mırıldanmak için şair, içice bu güzellikleri resmedip ebedîleştirmek için ressam ve ‘tın tın’ âhengiyle sermest olduğumuz tabiî koroları duymak, onlara ses katmak için de müsikîşinas  olmayı kimbilir kaç defa arzulamış, sonra da inlemişizdir.
“İkindi sonrası o mavimtırak saatlerde, güneşin altın ışıkları yavaş yavaş erimeye yüz tutar… Bizler de daha içli, daha derin akşamların mor saatlerini hissetmeye başlardık. Güneş, elindeki sarı mendilini çamların, çınarların üstünde bize sallarken, grubu bütün tahassürüyle duyar, ürperir ve yavaş yavaş salon her şeyin çehresinde fenâ ve zevâlin  o titreten damgasını görür, tam ‘Ben batıp gidenleri sevmem’ mülâhazasıyla sarsılıp yıkılacağımız an ‘Ben, boyun eğip, gözümü gönlümü gökleri ve yeri yaratan Allah’a çevirdim.’ nefesleriyle  yeniden  toparlanır ve gecenin, insanları derin mülâzalara salan iklimlerinde dolaşmaya hazırlanırdık.
“Akşamla beraber, her zaman tatlı tatlı esen rüzgarlar biraz sertleşir… Bazen de poyraz gibi iliklerimize işlerdi. Ve bu esnada, ağaçlara taht kurmuş gündüzlerin bütün gazelhanları susar, onların yerine gece bülbüllerinin sesleri duyulmaya başlardı. İleri saatlere doğru daha da koyulaşıp tatlılaşan renkler, daha tesirli, daha büyüleyici bir hâl alırdı ki, çok defa kendi kendimize ‘Yolu bu kadar zevkli olunca, Acaba Cennet nasıldır?’ der, tahayyürden düşüncelere dalardık. Lambaların bütün bütün fersizleştiği bu alaca karanlık içinde, herşey ve hepimiz olduğumuzdan daha farklı görünür ve hakikatın hayale karıştığı bu büyüleyici atmosferde, zaten her biri birer velî namzedi olan kamp sâkinleri, daha çok rûhanîleri andırmaya başlar ve bu masmâvî iklim bir çay gibi içimize akar-dururdu.
“Yatma zamanı gelince, bir iki küçük kandilin dışında bütün ışıklar söner… Fâniliğini hatırlayan ve bu yolda düşünmeye yelken açan gavvâs ruhlar, âdeta bir inzivâ demi içine girer; değişik yollardan öteleri kurcalar; ayrı ayrı dillerle, semâların kapılarını zorlar ve saadet asrı insanının iniltilerine benzeyen çığlıklarla gönüllere bir başka ürpertiler salarlardı…
“Hele, günün belli vakitlerinde müşterek namaz, müşterek tesbih ve müşterek duaların aramıza bir inişi vardı ki, onlarla beraber, onları indiren meleğin yumuşacık, incelerden ince ve pırıl pırıl ellerini âdetâ başımızın üzerinde hissederdik… Namaz ve duâlar, o inanılmaz tılsımları ve ifade edilememiş mânâlarıyla ruhlarımızın en derin yerlerine kadar girer ve göz hadekalarımıza semâvî seyahatin haritalarını sererlerdi. 
“Kamp bence arkadaşlarımın sevimli mevcudiyetinin, onlara şefkat ve muhabbetin tatlı tatlı esip durduğu bir mübarek bucaktı. Hepimiz orada, bir  ruh kovanındaki arılar gibi, bir elimiz çiçeklerde, bir elimiz de peteklerde, çiçek özü ve bal arısı gelip –giderdik. Bu duygu ve düşünce ruhumuzla öyle kaynaşıp bütünleşmişti ki, aradan bunca yıl geçmiş olmasına rağmen, ben hâlâ, o günleri bütün kalbimde, bütün canımda, bütün benliğimde dipdiri hissetmekteyim.”
Gerçekten acı-tatlı hatırları bütün canlılığı ile hâfızamızda: İlk sene, içme, yemek pişirme, abdest ve diğer ihtiyaçlarımız için istifade ettiğimiz suyu tatlı ve soğuk bir kuyu vardı. Ama oradan eskiden beri devam eden bir mandıra da bulunuyordu. Onlar da su ihtiyaçlarını o kuyudan temin ediyorlardı. Tabiî zamanla bu kadar ihtiyaca yetmez oldu. Su, kuyunun dibine doğru azalmaya başladı. Bunun üzerine Hocaefendi, “Talebeleri topla, yüz defa; “-Yâ Gıyâse’l-müsteğîsin!’ okuyun.” dedi. Ben de topladım, kuyunun yanında ortalarına geçtim; “-Yâ Gıyâse’müsteğîsîn!” diye seslice söyledim. Hep birlikte “Ey yardım ve medet isteyenlere meded eden yardım gönderen Allah’ım bizlere imdat eyle!..” mealindeki bu mübarek sözü söylüyorduk. Farkında değilim, arkamda Hocaefendi bizi dinliyormuş.
Bana, “Yeter! Azıcık su kaldı onu da bitireceksiniz. Sen ‘ Ya!’ diyorsun, onlar ‘Lâ!.’ diyorlar.” dedi.  Sonraları civardaki kuyulardan, çay ve derelerin sularından istifade ettik. Ellerimizdeki kırbalarla su doldurup getirdik. Kuyudan sadece içme ve yemek için su aldık…  
PAYLAŞTweet
ÖNCEKİ HABER

DARBE BAHANESİYLE GASP EDİLEN UÇAKLAR AKP’LİLERİN EMRİNE VERİLMİŞ!

SONRAKİ HABER

AFGANİSTAN GİZLİ SERVİSİ, TÜRK EĞİTİMCİLER İLE BİR İŞADAMINI GÖZALTINA ALDI

BENZER HABERLER

Sınırsız kontenjan
Manşet

Kore, Açe ve dünden bugüne dostluklar!

Aralık 7, 2025
3S rejimi: Sömüren, Semiren ve Söven rejimi!
Manşet

Talat Paşa’dan ‘Saray rejimi’ne uzanan canavar!

Aralık 5, 2025
YAZARLAR

Türkiye’den gelen mülteciler daha hızlı entegre oluyor

Aralık 3, 2025
Zamana direnen değil, onu duyabilen din!
Manşet

Hizmet’in isimsiz kadın kahramanları!

Aralık 3, 2025
Sınırsız kontenjan
Manşet

Konumun hakkı

Aralık 1, 2025
Bahçeli; rest mi çekiyor, blöf mü yapıyor?
Manşet

Bahçeli, Kürtlerden oy alabilir mi?

Kasım 30, 2025
  • All
  • Manşet
Saray Yargısı’nın Denizli T Tipi Cezaevindeki zulmü: Av. Süleyman Yıldırım bu hale gelene kadar tahliye edilmedi
Manşet

Rejim Yargısı, ölüm döşeğinde tahliye edildi: Cezaevinde kanser olan Av. Süleyman vefat etti

by adminzaman
Aralık 8, 2025
0

Bir bacağını cezaevinde kaybetti, kanser ilerledi, doktor raporlarına rağmen tahliye edilmedi. “Cezaevinde kalamaz” raporlarına rağmen geri gönderildi. Ölüm döşeğinde serbest...

Güle Güle Arif: Genç yaşta hicret diyarında vefat haberi sevenlerini hüzne boğdu

Güle Güle Arif: Genç yaşta hicret diyarında vefat haberi sevenlerini hüzne boğdu

Aralık 8, 2025
NSW ve Queensland’dan uyarı: Isı dalgası ve kavurucu sıcaklar tehlikeli boyutta

NSW ve Queensland’dan uyarı: Isı dalgası ve kavurucu sıcaklar tehlikeli boyutta

Aralık 8, 2025
Avustralya’dan göçmen reformuna neşter: Daha adil, daha hızlı, doğru kapıları doğru insanlara açılacak

Avustralya’dan göçmen reformuna neşter: Daha adil, daha hızlı, doğru kapıları doğru insanlara açılacak

Aralık 8, 2025
Açıkyörük’ün aşı ve işi gasp edildi: Limon satarak geçinen KHK’lı vefat etti

Açıkyörük’ün aşı ve işi gasp edildi: Limon satarak geçinen KHK’lı vefat etti

Aralık 8, 2025
Sınırsız kontenjan

Kore, Açe ve dünden bugüne dostluklar!

Aralık 7, 2025

İLETİŞİM

info@zamanaustralia.com.au australiazaman@hotmail.com

Sydney Ofisi telefonu

+61 02 96496006

27 Queen Street Auburn NSW 2144 Australia

AVUSTRALYA REHBERİ

 

    • Yurtdışında yaşam şartları ve göçmen alan 8 ülke
    • Ücretsiz tercüme hizmetinden nasıl faydalanabilirim?
    • Avustralya Hakkında Genel Bilgi
    • Avustralya’daki Kutsal Kaya: Uluru
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM