Artigercek.com un Yazarı Ahmet Nesin, AKP Genel Başkanı
ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uluslararası mahkemede yığılabileceğini yazdı.
Nesin’in bugünkü yazısı şöyle:
Erdoğan Zarrab davasıyla Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne sevk edilebilir
Ve işte o an geldi, sanırım haber internetten Abdülkadir Selvi’nin telefonuna düşmüş, Ahu Özyurt okumadan suratı allak bullak olmuş durumda. Ahu Özyurt haberi okurken ilk 3-4 satırı karmakarışık okuyor, kimsenin bişey anladığı yok, oradan anlıyorum ki ceza büyük. Evet ceza onlara göre büyük, çünkü 6 suçlamanın 5’inden suçlu bulundu Halk Bankası dış işlerinden sorumlu genel müdür yardımcısı Hakan Atilla.
Nasıl üzgünler anlatamam, sanki onca rüşveti onlar yemiş de paralarını faiziyle geri ödeyecek gibiler. Zaten bütün konu da o ve bu ABD’yi neden ilgilendiriyor yarışındalar. Bu konuda en hafiye ve uzman konumundaki kişi zaten yıkılmış gibi, Abdülkadir Selvi’ye dokunsam ağlayacak ama neyse ki orada değilim, dokunmuyorum. En sonunda dayanamadı ve “Bu hakimin otel parasını Gülen’e bağlı bir hukuk bürosu ödedi, nasıl hakimlik yapar” tiradını söyledi ve son baklayı çıkardı ağzından: “Hakan Atilla’yı yakalayan polis Koreli, biliyorsunuz (Hayır bilmiyoruz) Hakan Atilla’nın eşi de Kore’li, acaba bundan dolayı tutuklanmış olabilir mi?”
Ne diyeyim, bu Kore’lilerde enişteye saygı da kalmamış, bizim gençliğimizde böyle miydi, bu Kore’liler, sanırım Kuzey ve Güney diye bölününce böyle oldu, belki de bu yüzden ‘Türkiye bölünmez, enişte üzülmez’ sloganı çok yaygın bizde. Ama yine de görevim, sevmesem de Selvi’ye son duyduğum haberi vermeliyim, Kore’liler olaylara bireysel bakmıyormuş, Kore Savaşı’na katıldık diye tutuklamış o polis Atilla’yı.
Selvi’ye bir soru daha, otel parası Gülen ekibi tarafından ödenen Süleyman Soylu nasıl içişleri bakanı olarak Gülencilere karşı mücadele edecek?
Neyse, işin ciddi yanına bakmak gerekiyor; bu dava 3 ay sonra mahkeme hakiminin verdiği kararla bitmeyecek. Bikaç nedenden dolayı bitmeyecek, çünkü bu dava öncelikle bir rüşvet davası değil. İkincisi banka davası hiç değil. ABD buna benzer davalar açmış, başka ülkelerin bankaları yargılanmış ama ilk kez bir bankacı tutuklanıyor. Bunun nedeni çok açık; Hakan Atilla ABD’nin İran’a koyduğu ambargoyu delmenin yollarını öğreten kişi. Adına ister şebeke ister çete deyin, Hakan Atilla bu grubun içinde işlerin nasıl yapılması gerektiğini söylüyor ve mahkemede de bunları inkar etmiyor.
İkinci konu; Hakan Atilla’nın bu mahkemesinden çıkan karar sonrası Halk Bankası’na ayrı bir ceza gelecek. Yani Hakan Atilla banka adına yargılanmadı, çete adına yargılandı. Halk Bankası’na gelecek olan ceza konuşulmaya başlandı bile. Uzmanımsılar şimdi de bu rakamın düşürüleceğini söylüyor. Düşürülmesi için ciddi bir kulis başlatılmış bile, işadamına kadar göndermişler oraya ama kim olduğu saklı. Ama benim kulağıma gelen bişey var, o da bugüne kadar verilen en yüksek cezadan daha yüksek olacağı üzerine. Bugüne kadar verilen en yüksek ceza 9 milyar dolarla bir Fransız bankasına ait. Anlayacağınız Halk Bankası’na gelecek olan ceza indirimli haliyle 10 milyar dolar civarında olacak.
Öncelikle bu az bir para değil ve bunu kim ödeyecek, halk mı ödeyecek? İşin bir de başka bir boyutu var, o da konuyla ilgili daha 5 banka daha olduğu. Onlara da 3’er milyar dolar ceza geldiğini düşünürsek toplamda 25 milyar dolar gibi bir ceza ödenecek.
Şimdi gelelim, benim esas önem verdiğim bölüme, bu paraların nereye gittiğine. Reza Zarrab konusu ne zaman tartışılsa, bunun bir vatan-millet meselesi olduğu söyleniyor ve başka ülkeleri ilgilendirmediği anlatılıyor ya da buna çalışılıyor. Ancak bunu anlatanların hepsinin ortak bir noktası daha var ki onu ben de anlamakta zorlanıyorum: “Bu olayda Halk Bankası ve Türkiye kar etmedi ki, neden sorun yapıyorlar…”
İşte, ben de diyorum ki, kar etmeden neden bu kadar yüksek paralarla kaçak işler yapıldı. Kar edilmedi derken verilen rüşvetleri saymıyorum, ortadaki para bundan çok daha fazla ve o paranın nerede olduğu belli değil. Bu para Hizbullah’a mı gitti, bu para IŞİD’e mi gitti, bu parayla o gruplara silah mı alındı, bunun belgeleri Rusya’nın ve ABD’nin elinde var mı ve bu duruşma Birleşmiş Milletler Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gider mi?
Evet gider ve bunca paniğin nedeni de bu zaten. Önceki gün Beşiktaş Belediye başkanının görevden alınma nedeni de zaten bu konunun unutturulması ve tartışılmaması. Şaka değil, Reza Zarrab olayı sadece bir ambargo delinmesi ve Erdoğan’la birlikte 4 bakanın rüşvet alması olayı değil. Hele “Ama sayın Hakan Atilla hiç rüşvet almamış, tertemiz birisi” denilecek bir dava hiç değil. Bundan sonraki sorgu ve duruşmalarda Atilla’ya bu paranın nereye gittiği sorulacak.
Belki biliyorsunuzdur, Zarrab’ın ortağı İran’da idama mahkum edilmişti ama infaz durduruldu ve Zencani’nin 20 milyar doları geri getirmesi bekleniyor. Zencani yargılanırken ifadesinde 8,5 milyar doları Türkiye’de rüşvet olarak verdiğini söylüyor. Tahmin edebileceğiniz gibi bu kadar büyük bir rakamın kişiye özel rüşvet olma olasılığı yok. Yani İran’da parasının peşinde ve bu para Türkiye’de yada Türkiye tarafından kullanılmış ve dağıtılmış.
Anlayacağınız bu duruşma sonunda Birleşmiş Milletler Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gider ve Türkiye hükümeti ve başbakanı yargılanır. Bu mahkeme savaş suçlarına, insanlığa karşı işlenen suçlara, soykırım ve saldırı suçlarına bakıyor. Bu mahkemenin bir özelliği ülkeleri değil kişileri yargılaması.
Bence hem Hakan Atilla’ya hem de Reza Zarrab’a bundan sonra sorulacak sorular bu konular üzerinden yapılacak. Kolay gelsin diyeyim, du bakali n’olcek…