Görüş ayrılığı yüzünden 2008’de partisinden istifa eden AKP’nin kurucu üyelerinden Abdüllatif Şener, Erdoğan’ın en zayıf dönemini yaşadığını ve oylarının azaldığını söylüyor. Şener, DW Türkçe’nin sorularını cevapladı.
Türk hükümetinin olağanüstü hal kapsamında çıkardığı ve 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasında sivillere yargı muafiyeti getiren yeni KHK, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP kökenli eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül arasında gerginliğe neden oldu. Düzenlemenin muğlak olduğunu ve gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen Gül’ün bu çıkışı Ankara’da Erdoğan’a karşı bir başkaldırının başlangıcı olarak değerlendirildi. Gül’ün 2019 seçimlerinde Erdoğan’ın karşısına rakip olarak çıkacağı iddia ediliyor.
AKP’den istifa eden Abdüllatif Şener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oylarında ciddi azalma olduğunu belirtirken muhalefetin doğru bir stratejiyle Erdoğan’ı yenilgiye uğratabileceğini düşünüyor. Ancak Şener, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ise Erdoğan’ın rakibi olamayacağı kanısında. Hükümete sert eleştirilen yönelten Şener’e göre OHAL uygulamasıyla Türkiye’de demokratik ortam ortadan kaldırıldı, KHK’ların altında imzası bulunan başbakan ve bakanlar da suç işliyor. Erdoğan’la yaşadığı görüş ayrılığı nedeniyle partisinden istifa eden eski AKP Milletvekili Abdüllatif Şener, DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
DW Türkçe: Sivillere yargı muafiyeti getiren KHK’yı muğlak ve hukuk devleti açısından da kaygı verici bulan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şener: Gül hiçbir çıkış, hiçbir eleştiri yapmadı. AKP’nin ikiye bölünmesini, iktidarın zayıflamasını arzu edenler Gül’ün Erdoğan’a karşı çıkmasını bir umut gibi gördüler. Bu, kötü bir psikoloji. İçerde de dışarda da kimse Erdoğan’ın iktidardan gideceğine inanmıyor olmuş. ‘AKP’de parçalanma olur da, baskıcı düzenden kurtulur muyuz’ diye bir çaresizliğin arayışı bu aslında. Ben bunu çok kötü görüyorum.
DW Türkçe: Peki, Gül ne yaptı?
Şener: Yüzlerce maddesi olan bir OHAL yasası var ve bu yasanın hemen her maddesi anayasaya, hukuka aykırı, tehlikeli. Böylesine bir KHK’nın yüzlerce maddesinden bir tek maddesindeki üslubu muğlak bulmak bir eleştiri değil. Bu, çok zayıf bir bakış açısı ama bununla bile gündeme düşmüştür. Gül, kendi varlığını sürdürmeye, kendisinin gündemde tutulmasını sağlamaya çalışıyor. Yoksa Erdoğan’la kıyasıya bir yarışa girebilecek kişilikte değil. Ama önümüzde daha iki seneye yakın bir süre var. Bu süre içinde hastalık var, ölüm var. Kendisi için risksiz bir ortam oluşursa var olmak istiyor Gül. Bunu canlı tutmak istiyor.
DW Türkçe: Erdoğan’la Gül arasında çekişme yok mu?
Şener: Aralarında hiçbir zaman çekişme yoktur. Gül her zaman Erdoğan’a uyum göstermiştir. 16 Nisan’da Türkiye’nin rejimi değişirken bile oyunu söyleyemedi Gül. Bir eski cumhurbaşkanı Türkiye’de rejim değişirken oyunun ne olduğunu açıklayamıyorsa, bu insandan bir siyasi figür oluşturmanın mümkün olduğunu nasıl düşünürsünüz. Bu imkansız. Gül, Gezi olaylarında da susmuştur.
DW Türkçe: Peki Erdoğan neden Gül’e sert çıktı, “Yazıklar olsun” dedi. Erdoğan-Gül polemiğinin arkasında ne var?
Şener: Erdoğan oylarının azaldığını görüyor. Ekonomik sorunlar, iç-dış sorunlar artıyor. Kendi seçmen kitlesi bile KHK’ları, OHAL’i eleştiriyor. Erdoğan; Kürt seçmenleri küstürüyor, ayrıştırıyor, geleneksel olarak kendini iktidara taşıyan seçmen kitleleriyle arasında problemler oluşuyor. Bu da oylarını düşüyor… Hukuk devletini, güçler ayrılığını tasfiye eden Erdoğan’a karşı bir yerlerde de arayışlar var. Erdoğan bu arayışlar Gül’ü karşısına çıkarır diye endişe ettiğinden Gül’ü sindirmeye çalışıyor. Arayış içinde olanlar kim? Türkiye’de mevcut iktidar yapısından yılmış olan işadamlarından, sermayeden tutun da medyaya kadar, siyasete kadar uzanan geniş bir yelpaze var. Sürekli birtakım isimleri de test ediyorlar. Erdoğan bunun farkında ve Gül’ün en azından var olması için görüntü vermesinden hoşlanmıyor.
DW Türkçe: OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lar, hükümet politikaları, iç ve dış kamuoyuna nasıl yansıyor?
DW Türkçe: Hükümet politikaları toplumda, siyasette nasıl bir ortam oluşturdu?Şener: KHK’lar anayasaya, hukuk düzenine aykırı. Cumhurbaşkanı bizim hukuk düzeninde vatana ihanet dışındaki konulardan yargılanamıyor ama bu KHK’ların altında imzası olan başbakan ve bakanlar suç işlemektedir. OHAL’in de bir hukuku vardır ve iktidar OHAL döneminde yaptıkları eylemlerden sorumludur. Anayasayı okuyorum, OHAL yasasını inceliyorum. Yargıtay’a 100, Danıştay’a 16 üye atıyor KHK’yla, bu OHAL hukukuna da uygun değil, anayasaya da aykırı. Bunu da devlet gücünü kullanarak uyguluyor. Bu, suçtur. Yaptığı düzenlemeyle diyor ki, 15 Temmuz darbe girişimi ve terör ve bunların uzantısı niteliğindeki olayları bastıranlar cezai sorumluluğa sahip değillerdir. Bir kere suç teşkil eden bir olayda bile polisin, savcının, hakimin görevi ayrıdır. Ama OHAL’de sivillerin hukuken cezai sorumluluğunun olmayacağını düzenleyen madde, sivillere diyor ki, bir kalkışma, terör ortamıyla ilgili, sen hem polissin hem de hakim ve savcının yetkisine sahipsin. Üstelik de sen polis, hakim, savcı için yasalarla belirlenmiş kurallara tabii değilsin. Elinde palayla, tabancayla, rastgele insanları öldürdüğün zaman sorumsuzsun. Geleceğe yönelik olarak işlenen suçları affediyor. Böyle bir şey olur mu?
Şener: Türkiye’de insanlar iktidarı eleştiremez hale geliyor. Hem medya hem bağımsız muhalif insanlar eleştiremiyor. Politikacılar da eleştiremiyor. Cumhurbaşkanı, terörle işbirliği yaptı diye ana muhalefet partisinin genel başkanı ve meclis üyeleri hakkında 4 yıla kadar hapis cezasıyla dava açabiliyor. Ancak, muhalefet Erdoğan’a hiçbir şey yapamıyor. Bir tweet mesajımdan dolayı hakkımda soruşturma var. İfade verdiğim halde dosyayı kapatmıyorlar. Halbuki, AİHM’nin kararları var: Eğer bir ülkede iktidar incinecek derecede eleştirilemiyorsa o ülkede demokratik toplumun gereklilikleri oluşmamış demektir. Türkiye’de AİHM’in bu kararı çerçevesinde demokratik toplumun gereklilikleri ortadan kaldırılmıştır.
DW Türkçe: Türkiye’de siyaseten ne olacak? Neler öngörüyorsunuz?
Şener: Ben falcı değilim ama Erdoğan en zayıf dönemini yaşıyor. Oyları düşüyor. Kaygan oyları kaybediyor. Bu ortamda en büyük şansı medya. Medyada onunla ilgili sürekli destanlar yazılsa da önemli bir seçmen kitlesinde soru işaretleri artıyor. Bu iyi değerlendirilirse önümüzdeki seçimleri kaybeder Erdoğan.Hilal Köylü / Ankara Deutsche Welle Türkçe