Fransa’nın başkenti Paris’te 2013 yılında işlenen Sakine Cansız ve 2 arkadaşına yönelik suikastin yıldönümünde konuşan HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, çözüm yerine tasfiyeyi hedefleyen AKP’nin Paris Katliamı’ndaki sorumluluğuna dikkat çekti. “AKP Paris cinayetlerinin sorumluluğundan kurtulamayacak” dedi.
Ayhan Bilgen, Paris Cinayetleri’nde katil zanlısı Ömer Güney’e MİT tarafından 6 bin Euro para ödenmesine ilişkin “gizli” ibareli ve “arz notu” başlıklı yazıda imzası bulunan MİT müsteşar yardımcısının adının, aynı zamanda Adil Öksüz’le birlikte darbe girişimini olgunlaştıran isim olarak anıldığını söyledi. Fırat Haber Ajansı’na konuşan Bilgen, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in başkent Paris’te katledilmesinin üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen cinayetlerin hâlâ aydınlatılmadığına dikkat çekti. Paris cinayetlerinin kulağa hoş gelen bütün demokratik görünümlü söylemlere rağmen hukuk devleti ilkelerinin son derece keyfi bir biçimde askıya alınabildiğinin en somut örneği olduğuna işaret eden Bilgen, “Yaşananlar, devletlerin çıkarları ve kirli ilişkileri uğruna insan hayatını bu kadar kolayca değersizleştirme ve bu kadar keyfi operasyonel işlerde kullanabilme eğiliminin göstergesidir” dedi.
Ömer Güney
Bu tür kirli cinayetler aydınlatılmadıkça ne Avrupa’nın ne de Türkiye’nin sicilinden bu kara lekelerin silineceğini kaydeden Bilgen, devletlerin halklarına hesap vermek yerine durumu örtme yaklaşımlarının kim tarafından sergilenirse sergilensin sorunlu olmaya devam edeceğini belirtti. Bilgen, “Paris cinayetlerinin failleri, sorumluları, azmettiricileri, göz yumucuları insanlık karşısında suç ortaklığı gerçekleştirmişlerdir ve insanlığa karşı suçların bir gün mutlaka hesabı sorulur” diye konuştu.
Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez’in (Şaylemez) başkent Paris’te öldürülmelerinin üzerinden 5 yıl geçti.
“Gizli” ibareli ve “arz notu” başlıklı belgelerle MİT’in cinayetlerdeki rolünün ifşa olmasına rağmen üç maymunun oynanmasını eleştiren Bilgen, hükûmetin, MİT’in ve muhalefetin de bu konuyu görmezden gelen yaklaşımdan vazgeçmesi gerektiğini vurguladı. Mağdurların kimlikleri üzerinden faillerin korunduğunun açıkça ortada olduğuna işaret eden Bilgen, “Mağdurlar Kürt siyasetçileri olduğunda, iktidar ve muhalefet birlikte bunu örtmeye yönelik bir yaklaşım sergiliyorlar. Oysa bugün maktuller Kürt olduğu için susanlar yarın Türkiye’de başka faili meçhuller, suikastlar gerçekleştirildiğinde söz söyleme imkanını kaybedecekler.” dedi.
‘ÇÖZÜMÜ DEĞİL TASFİYEYİ HEDEFLEDİLER’
Bilgen, 3 Kürt kadın siyasetçinin ‘çözüm süreci’nin başladığı günlerde katledilmesinin tam da devletlerin geleneksel yaklaşımının bir yansıması olduğuna dikkat çekti. Tarihten örnek veren Bilgen, Osmanlı’nın son dönemlerinde de Cumhuriyet’in ilk yıllarında da her anlaşma arifesinde benzer kirli yaklaşımların kendini çok net bir şekilde hissettirdiğini belirtti. Bilgen, devletin geleneğinde konjonktürel veya vitrinlik değişimler yaşansa bile, pratikte çok şeyin değişmediğini bu tutumun gösterdiğini kaydetti. Bu cinayetlerin ‘çözüm süreci’ne yüklenen anlamı da ortaya koyduğunu vurgulayan Bilgen, şöyle konuştu: “Süreci sabote etme konusunda Kürt hareketi suçlanırken, Oslo’daki konuşmaların Kürtler tarafından deşifre edildiği gibi iddialar ortaya atılırken; aslında bir yüzüyle el uzatan, diplomasiyle sorunu çözmeyi tercih eden yaklaşımın diğer bir yüzüyle suikastlara yönelmesi ‘çözüm süreci’ne yüklenen anlamı ortaya koyuyor. Bu anlamda ‘çözüm süreci’ bir tasfiye yöntemi olarak denendi ve başarısız olundu. Gerçekten samimi olunsaydı, dünyadaki çatışma çözümlerinin başarılı örnekleri üzerinden hareket edilseydi ya da başarısızlıklarından ders çıkartılsaydı sonuç böyle olmazdı. Başka süreçlerde de Irak Kürdistanı’nda suikast girişimleri, denemeler yine aynı mantığın eseridir.”
‘ÖKSÜZ DE MÜSTEŞAR YARDIMCISI DA AYNI ÇEVRENİN HİMAYESİNDE’
Bilgen, MİT’e ait olduğu belirtilen “gizli” ibareli ve “arz notu” başlıklı, katil zanlısı Ömer Güney’e MİT tarafından 6 bin Euro para ödenmesine ilişkin belgede imzası olan MİT müsteşar yardımcısının adının, aynı zamanda Adil Öksüz’le birlikte darbe girişimini olgunlaştıran isim olarak anıldığını söyledi. Bunun somut bir iddia olduğunu ancak teyit etme imkanlarının bulunmadığını açıklayan Bilgen, adı geçen MİT müsteşar yardımcısının sözde F…’cü olup olmadığı yönündeki soruya ise, “Ben tam tersini düşünüyorum. Ben 15 Temmuz’u hazırlayan çevrenin başka bir çevre olduğu kanaatindeyim. O ismin de bir ekibi tasfiye için o süreçte işbirliği yaptığını ve darbeyi olgunlaştırıp sonra da Adil Öksüz’ün nasıl çekip gitmesine fırsat verildiyse, aynı çevrenin himayesinde bulunuyorlar” dedi. Ne olursa olsun bu konularda muhatabın bir cemaat değil devlet olacağını vurgulayan Bilgen, devletin sorumluları bulup cezalandırmadığı sürece kendi sorumluluğundan kurtulamayacağını söyledi.
‘FRANSA KENDİ İLKELERİNİ YOK SAYIYOR’
Fransız yargısının cinayet dosyası konusundaki pasifliğini de eleştiren Bilgen, “Burada bir suç ortaklığı olmasa böyle bir davranış olamaz; bu, asla rutin ve olağan görülecek bir durum değil” dedi. Fransa’nın bu anlamda kendi ilkelerini yok saydığını vurgulayan Bilgen, bütün dünyaya hukuk devleti konusunda ders veren Fransa’nın Paris cinayetlerini aydınlatma konusunda işlevsiz bir tutum sergilediğini belirtti. Bilgen, bu işlevsizliğin hangi beklentiler karşılığında olduğunu elbette bir gün herkesin öğreneceğini söyleyerek, bu konuda Fransa devletinin de bu konu hakkında kamuoyunu ikna edebilecek somut bir açıklama yapması gerektiğinin altını çizdi.