• ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM
No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM
No Result
View All Result
No Result
View All Result
Home YAZARLAR

Cibillî sevgi ve saygı bir başka

Şubat 27, 2018
in YAZARLAR
0
Görüntüleme
Share on FacebookShare on Twitter

BU HABERLER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Kore, Açe ve dünden bugüne dostluklar!

Talat Paşa’dan ‘Saray rejimi’ne uzanan canavar!

Türkiye’den gelen mülteciler daha hızlı entegre oluyor

1966 sonbaharı, okullar yeni açılmış. İzmir İmam-Hatip ve İlahiyatta Talebe Yetiştirme Yurdunun talebeleri okuldan gelmiş ve Kestanepazarı Yurdunun sınıflarında mütalaadalar… Yurt Müdürü, Müdürlük binasının önünde sandalyede oturuyor. Karşısında da iki misafiri var. Birisi resmi kıyafetli bir üsteğmen. Meşrep muhalefetiyle Yurt Müdürümüze saldırdılar, bir de gidip, yurtta nurculuk yapıyor diye polis karakolunda şikayette bulundular… Bu talihsiz olaydan beş-altı gün önce rüyamda bir şeyler görmüştüm. Hatta Hocamızın karakola gidişini de görmüştüm… Ama ya gidiş veya dönüş sırasında bir köprüden geçerken Hocaefendinin secdeye kapanıp salavatlar getirerek Cenab-ı Hakka öyle bir yakarışı vardı ki, “Allah! Allah! Hocamızın Peygamber Efendimize (S.A.S.) ne kadar da çok sevgisi ve saygısı var!” dedim. Bu husus, sünnete bağlılığında İslamiyeti hassas yaşayışında kendisini zaten gösteriyordu. Seneler sonra yazdığı “Ravza” yazısında da bu derin sevgi ve engin saygı apaçık görülmekte:
“Bahçe mânasına gelen Ravza; inanmış insanların mukaddes şeylere karşı duydukları alâka, bu alâkadan kaynaklanan duygu, düşünce ve tasavvurların sürekli değişen telakkilerle, sanat-metâf-ı kudsiyan (kudsilerin çevresinde dönüp durduğu yer) mülahazaları içinde ötedenberi bir çeper ve bir surla sınırlandırılmaya çalışılmış hazîratü’l-kuds’tur (tasavvurlar üstü bir cennet bahçesidir).
“Bu mübarek mekân, hürmet hissi ve sanat telakkisiyle defalarca zarf değiştirmiş… dış nakışlarıyla tekrar ber tekrar oynanmış, ama katiyyen gönüller âlemiyle alâkalı ruh ve mânasına ilişilmemiş ve ilişilememiştir. 
“Sahibin ruhuna doğru parçalanmış sineler gibi aralanan kapılar veya onun ruhundan insanlığa açılan menfezlerin çokluğu gibi, Ravza-i Tâhirenin de pek çok kapısı vardır. Bu kapılar arasında en namlısı da şair Nâbî merhumun: “Felek mâh-ı nev-bâbü’s-selamın sîne çâkıdır’ sözüyle anlattığı ‘Bâbü’s-selam: Selam kapısı’dır.’ Selam verip bu kutlu  kapıdan içeriye girenler, iki adım ötede Gönüllerin Efendisiyle (S.A.S.) karşılaşacaklarmış gibi bir ruh hâleti hissederler. Hisseder ve âdeta kendilerini bir kısım farklı esintilere salmış gibi olurlar.
“Peygamber huzurunda bulunmanın vakar, ciddiyet ve temkiniyle, namaz kılan, dua eden, salat ve selam okuyan Hakk aşığı gönül erlerinin safları arasında, tıpkı nurlu bir koridorda yürüyor gibi, ışık alarak, aşk ve şevkle dolu olarak Muvâcehe’ye (Kıble tarafından Efendinizin nuf-efşan kabrini çevreleyen mübarek parmaklıklara) doğru  ilerleyen uyanık bir insan, her adım başı, akla-hayale gelmedik süprizlerle karşılaşacağı hissiyle ilerler. Hele Muvâce hele Muvâcehe… Oraya ulaşan nezih ruhlar, artık gözleri hiçbir şey görmüyor gibi, sadece O’nu anar ve inler, sadece O’nun hayale ve misâliyle teselli olurlar. Hele bir de daha önceden hazırlanmış ve hayalinde birkaç defa o eşiğe baş koyup vicdanının derinliği ve gönlünün sınırsızlığıyla oraya varmışsa… doğrusu öyle bir tabloyu tasvir için sözün nutku tutulur ve beyan, aczini ifâdeden başka kelime bulamaz…
“İnsan, daha çok hüzünle gülümseyen bir yüze benzeteceği, mübarek Merkâd’in kıble cihetindeki sütrenin önüne varınca, ümid ve amel heyecanıyla çırpınıp duran yüzlerce âşık ruhla karşılaşır. Bu alabildiğine yeşil ve sihirli nur iklimi, derecesine göre hemen herkese, bir başka âlemin kapısının önünde bulunma hissini verir. Öyle ki, muvaceheye ulaşan her âşık ruh, bir iki kadem ötede sevgisiyle buluşacakmış gibi his ve heyecanla köpürür ve vicdanında aşk ve şevkin kalem ve mürekkep  görmemiş besteleri duyulmaya başlar.  Derken, o altın ikliminin sesleri, sözleri görüntüleri binbir tedâî (çağrışım) ile onun bütün benliğini sarar ve onu zaman-üstü sırlı bir kuşağa çeker götürür. Bu kuşağa  ulaşan herkes, bugünü dünle, dünü de Dost’un ışık çağıyla bir arada idrâk  eder ve onun meclisinden sızıp gelen en mahrem fısıltıları duyar ve kendinden geçer…
“Ravzâ-i Tahire karşısında hayat, hep bir hülyâ ve rüya gibi yaşanır. Bütün bütün ona sırtını dönmeyen hemen her ruh, onun elinden aşk şarabı içmiş, mest olup kendinden geçmiş gibi, bir türlü bu sihirli âleminden ayrılmak istemez. Burada fikirler durur, ruhlar duyguların tesirine girer ve bütün gönülleri bir vuslat  arzusunu sarar. Burada, insanın içinde birer çiçek gibi açan mahrem hülyâlar, âdeta insana Cennet bahçelerinin hazlarını ve cennetliklerin neşe ve huzurunu tattırır gibi olur. Burası, hassas ruhların hülyalarına matkap salmak için, Kudret eliyle tâ ezelden planlanıp kurulmuş ve hisleri, istekleri, sevgileri tutuşturan, besteleyip mırıldanan, dünyada, gökler ötesinin bir uzantısı gibidir. Burada kendini inanç buudlu tasavvurların rengin ve zengin iklimine salabilenler, uçsuz-bucaksız hülyalara dalar yaşadıkları hayatın içinde bir sır, bir hafî, bir ahfâ (ince, hassas duygular) yolcusu gibi çok defa bizim için gizli kalan insanoğlunun asıl benliğini teşkil eden bir başka ‘ben’in var olduğunu duyarlar. Âdeta, şehâdet âleminin, ince tenteneli perdesi delinip de, herşeyin hakikatıyla beraber insanın özü de meydana çıkmış… dolayısıyla herkes kendini uhrevileşmiş gibi hisseder ve öbür âlemin âhengine uyar ve kendini Firdevsî hazlar içinde bulur. 
“Burada duvarlar, sütunlar ve aşk matkaplarıyla oyulmuş gibi görünen kubbeler, hatta döşemeler, sergiler hemen herşey, mâvi, yeşil, sarı her rengin nazlı çiçeklerini andırır mâhiyette, güzelliklerin en derinliklerine açılmış yaşıyor gibidir… 
“Zaten her zaman nezih bir ruha benzetebileceğimiz Merkad ve Yeşil Kubbe, ışıkların duygu ve düşünce dünyalarındaki, derinliklerle yanyana gelince, öyle muammâlaşır ki, insan bulunduğu yeri Cennet’ten kopup gelmiş bir parça sanır.
“Bugüne kadar mânevî havası ve ledünnî zevkleriyle pek çok feyizli makam gördüm… bir hayli mübarek mahalleri müşahede fırsatını buldum. Ama bunlar arasında, ruhumda en derin izler bırakan Peygamber (S.A.S.) köyü –o köyün izleri ebedlere kadar gönüllerimizde yaşasın- olmuştur. Ruhum o beldeyi her zaman bir ‘dâü’s-sılâ’ hasretiyle kucaklamıştır. Kucaklarken de ‘işte bir avuç toprağını cihanlara değiştirmeyeceğim beldeler beldesi’ demiş içimi çekmişimdir.” (M. Fethullah Gülen, Zamanın Altın Dilimi)
Bugünlerde Çağlayan Dergisinde de yazdığı naatlar ile de Hocamız  bu sevgi ve saygıyı  pekiştirmeye devam ediyor ve inşaallah böylece de devam edecek…  
PAYLAŞTweet
ÖNCEKİ HABER

ÇİN EN FAZLA KÖMÜRÜ AVUSTRALYA’DAN ALDI

SONRAKİ HABER

Tip 2 diyabette kalp riski

BENZER HABERLER

Sınırsız kontenjan
Manşet

Kore, Açe ve dünden bugüne dostluklar!

Aralık 7, 2025
3S rejimi: Sömüren, Semiren ve Söven rejimi!
Manşet

Talat Paşa’dan ‘Saray rejimi’ne uzanan canavar!

Aralık 5, 2025
YAZARLAR

Türkiye’den gelen mülteciler daha hızlı entegre oluyor

Aralık 3, 2025
Zamana direnen değil, onu duyabilen din!
Manşet

Hizmet’in isimsiz kadın kahramanları!

Aralık 3, 2025
Sınırsız kontenjan
Manşet

Konumun hakkı

Aralık 1, 2025
Bahçeli; rest mi çekiyor, blöf mü yapıyor?
Manşet

Bahçeli, Kürtlerden oy alabilir mi?

Kasım 30, 2025
  • All
  • Manşet
Saray Yargısı’nın Denizli T Tipi Cezaevindeki zulmü: Av. Süleyman Yıldırım bu hale gelene kadar tahliye edilmedi
Manşet

Rejim Yargısı, ölüm döşeğinde tahliye edildi: Cezaevinde kanser olan Av. Süleyman vefat etti

by adminzaman
Aralık 8, 2025
0

Bir bacağını cezaevinde kaybetti, kanser ilerledi, doktor raporlarına rağmen tahliye edilmedi. “Cezaevinde kalamaz” raporlarına rağmen geri gönderildi. Ölüm döşeğinde serbest...

Güle Güle Arif: Genç yaşta hicret diyarında vefat haberi sevenlerini hüzne boğdu

Güle Güle Arif: Genç yaşta hicret diyarında vefat haberi sevenlerini hüzne boğdu

Aralık 8, 2025
NSW ve Queensland’dan uyarı: Isı dalgası ve kavurucu sıcaklar tehlikeli boyutta

NSW ve Queensland’dan uyarı: Isı dalgası ve kavurucu sıcaklar tehlikeli boyutta

Aralık 8, 2025
Avustralya’dan göçmen reformuna neşter: Daha adil, daha hızlı, doğru kapıları doğru insanlara açılacak

Avustralya’dan göçmen reformuna neşter: Daha adil, daha hızlı, doğru kapıları doğru insanlara açılacak

Aralık 8, 2025
Açıkyörük’ün aşı ve işi gasp edildi: Limon satarak geçinen KHK’lı vefat etti

Açıkyörük’ün aşı ve işi gasp edildi: Limon satarak geçinen KHK’lı vefat etti

Aralık 8, 2025
Sınırsız kontenjan

Kore, Açe ve dünden bugüne dostluklar!

Aralık 7, 2025

İLETİŞİM

info@zamanaustralia.com.au australiazaman@hotmail.com

Sydney Ofisi telefonu

+61 02 96496006

27 Queen Street Auburn NSW 2144 Australia

AVUSTRALYA REHBERİ

 

    • Yurtdışında yaşam şartları ve göçmen alan 8 ülke
    • Ücretsiz tercüme hizmetinden nasıl faydalanabilirim?
    • Avustralya Hakkında Genel Bilgi
    • Avustralya’daki Kutsal Kaya: Uluru
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM