Çağlayan dergisinin Şubat 2018 sayısı yayımlandı. Başyazı “Kendiyle Yüzleşmede Peygamber Ufku-1” Bir denmesinden anlıyoruz ki, aynı konunun arkası gelecek… Bu baş yazıda kendi iç muhasebemiz, murakabemiz ve durum muhakememiz adına yapmamız gerekenler noktasında, masumluk sıfatına mazhar peygamberlerin, masumiyetlerine rağmen Hak Kapısındaki durumları ve derin iç çekişleri ele alınarak bize ibretli dersler veriliyor. Efendimiz (S.A.S.) öne alınarak, en başta da O’nun sıfatları ve vasıfları sayıp dökülerek meseleye giriş yapılıyor, sonra da O’na hitaben “Ey Şeref-i nev-i insan ve ey Ferîd-i kevn ü zaman! Bizi bağışla’ Arkanda olduğumuz iddiasında bulunup durduk ama hal ve temsil keyfiyetiyle –maalesef- fersah fersah uzaklarda emeklemeyle ömür tükettik. Ebedî mihrabına teveccüh buyurduğunda bu perişan ve derbeder ruhlar için de hep inleyip iç döktüğün gibi bir kez daha inle ve Cenab-ı Hak’tan Sen’den uzak düşmüş bir sergerdanların da yürekten Müslüman olmalarını dile!.. Dile ki, Allah bizi de hakiki insan eylesin!..’ deniliyor.
Ayşe Nur Demir, “Tümör, Baskılayıcı Mekanizmalar Ve Kanser” başlıklı yazısında, ‘hücrelerin anarşizmi’ denilen kanserin sebeplerini anlatıyor, kanser tedavisinde genetik tedavi de ümit verici gelişmeleri müjdeliyor.
Tıp dalında “Denge Ve Önsezi Fonksiyonu” başlıklı yazısında Prof. Dr. Ömer Yıldız, iç kulakta dengede görev yapan ve birbirine dik olan üç yarım daire kanalı üzerinde durarak yaratılıştaki İlahî harika sanatlara dikkati çekiyor.
Prof. Dr. Şerif Ali Tekelan “Farklı Dillerin Anlamları” başlıklı yazısında, duvar tenisinden misal vererek, Raket Ve Topun Dili, Farklı Diller, Canlıların Dili, Sosyal Hadiselerin Dili, Dinlerin Dili ve Kainatın Dili başlıkları altında esas konuya geliyor ve alınacak ders ve ibretlere dikkat çekiyor.
Biyografi bölümünde Adem Arıkanlı “Kefenini Çantasında Taşıyan Avukat BEKİR BERK” başlıklı yazısıyla Yassıada cellatlarına, kefenini önlerine atarak bir cesaret ve yiğitlik dersi veren Bekir Berk’in hayatından kesitler veriyor.
Bu sayıda da M. Fethullah Gülen Hocaefendinin başyazıdan başka bir münacat ve naatı da var. Ayrıca üzerinde durmamız gereken, bir de “Kalbin Zümrüt Tepeleri” üzerine “İstidrak” olarak yazdığı “Âbid, Zâhid, Âşık” başlıklı yazısında da hülasa bölümünde şöyle diyor: “Cenab-ı Hakkın emirlerini yerine getiren ve mâsivâ mülâhazalarına açık bulunan kimseye ÂBİD; dünya ve mâfîhâdan el-etek çekip hep öteler tutkusuyla oturup kalkana ZÂHİD; dünya-ukbâ hiçbir şeye gönül bağlamayıp hep maiyyet yudumlayan, ‘Hû’ deyip duran âbide şahsa da ÂŞIK denir. Enbiya-i izâmın zühd edâlı aşk derinlikleri ve ‘Benim ecir ve ücretim sadece Allah üzerinedir.’ İkrarıyla dünyevî-uhrevî beklentilerini Allah’a havale etmeleri bu zirveyi işaretlemektedir.”
“Hayatın Dili Ve Bilgi Problemi” başlıklı yazısıyla Prof. Dr. Atıf Yorulmaz, ilmî buluşlardaki bazı buluş ve araştırmalarla materyalist anlayışların nasıl paramparça olduklarına dikkati çekmektedir… Kur’an-ı Kerim de zaten şöyle buyurmaktadır: “Evet, Biz ileride onlara delillerimizi gerek dış dünyada, gerek kendi öz varlıklarında göstereceğiz; tâ ki, Kur’an’ın, Allah tarafından gelen gerçeğin tâ kendisi olduğu onlar tarafından da iyice anlaşılacak. Rabbinin herşeye şâhit olması yetmez mi?’ (Fussilet Suresi, 41/53)
1953’te DNA molekül zincirinin çift spiral yapısını açıklayan James D. Watson ve Francis Crick materyalist bir anlayışa hem de inkâra batmış olmalarına rağmen bu ilmi gerçeği “yazılmış bir kitap” tabiriyle ifade ettiler. Peki böyle harika bir kitap varsa, bunu kim yazmıştır? İşte herşey ortada.
Salih Gülen “Gurbet Cezası Sürgün” yazısında tarihi bir olayı hüzünlü biçimde ele alarak, içinde bulunduğumuz süreçle de münasebetler kuruyor. Yani ne zalimler ne mazlumlar bitmiyor; devirler değişiyor ama cevirler değişmiyor. Ama, bütün bunların üstünde kaderi yazan da bir KÂDİR var…
Prof. Dr. Ömer Serranur, sağlık konusunda her sayısında olduğu gibi “Hijyene Dair Farklı Yaklaşımlar” başlıklı bu sayıdaki yazısında da yine hayatından misal vererek konuyu popüler hale getiriyor ve bu ilmî meseleyi herkesin anlayacağı bir güzelliğe ulaştırıyor.
“Hem Fâtiha Hem Şâfiye” başlıklı yazıda, Fâtiha Suresinde harflerin neredeyse hepsi de hurufat-ı mukattadan yani surelerin başlarındaki Elif Lam Mim Ya Sîn… gibi harflerden örgülendiği isbat ediliyor. Böylece bu surenin çok ince sırları taşıdığı ve şifaya vesile olduğu da geniş geniş ifade ediliyor.
Biyografi bölümünde Kerem Umar, “Hüzün Seneleri Ve Bir Dertli Sine ALVARLI EFE HAZRETLERİ” başlıklı yazıda, ALVAR (Âlemvar) köyünde uzun hizmet etmiş olduğu için Alvarlı nisbetiyle anılan 1866 Pasinler Kındığ (Altınbaşak) köyünde dünyaya gelen Muhammed Lütfi Efendi Hazretleri hakkında bilgiler veriyor.
“Hicret Ve Ben” şiiri ile Cihangir Asyalı, Hizmet insanlarının hem şu andaki durumlarını hem de Hizmet prensiplerini şiir hissiyatiyle birleştirerek ifadeye çalışmış.
Numan Erciyes, “Kişiye Özel Termostat” yazısıyla canlıların vücut ısı ayarı işe ilgili İlahî harika sistemi anlatmış.
Tarih bölümünde Metin Topkanaoğlu “Selçuklularda Uluslararası Bir Fuar Yabanlu Pazarı” yazısı ile tarihte ilk uluslararası fuardan bahsediyor.
Yusuf Turan’ın da “Bahar Yağmuru” var…
İşte her çeşitten birer çeşni… Küçük birer tadımlık bilgi… İnşaallah tamamını, Çağlayan’ı elimize alarak mütalaa ederiz. Hem de başkalarına tavsiye ederiz.