AK Parti’nin
kurucularından ve bu dönemde parlamentoda HDP Mersin milletvekilliği yapan
Dengir Mir Mehmet Fırat, Afrin operasyonu ve gündemle ilgili gelişmeleri değerlendirdi.
Ahvanews.com’un sorularını cevaplandıran
Fırat, Afrin Operasyonu’nu, AKP ve HDP’ye yönelik eleştirilerini dile getirdi.
en Fırat, 40 yıldan uzun
süredir siyasetin içinde. AKP Genel Başkan Yardımcılığı görevinin yanı sıra
önemli pozisyonlarda bulunan Fırat, Türkiye’ye getirilmek istenen başkanlık
sisteminin önüne geçebilmek için HDP’ye katıldı. Hükümetin Afrin’deki sınır
ötesi operasyonunu “Türklerin Vietnamı olur” sözleriyle eleştiren ve
zorluklarını aktaran Fırat, hem Partisine hem de AKP iktidarına önemli eleştirilerde
bulundu.
İşte Fıratın sorulara verdiği cevaplar:
Hükümet
neden Afrin Operasyonu’na başladı?
Bu operasyon
yeni bir şey değil, uzun süredir gündemde olan bir konu. Afrin, Suriye
Kürtleri’nin en az sayıda olduğu nokta, çünkü bugün nüfusun çoğunluğu orada
Rojava’nın doğusunda kalıyor.
Türkiye tarafından orası tecrit edilmiş bir bölge gibi dolayısıyla kolay lokma
gibi görülüyor. Afrin’in burada yarattığı tüm korku, Kürtlerin Akdeniz’e açılma
ihtimali.
Türkiye’nin bu korkusu var. Dış destekle Akdeniz’e açılabilirler. Afrin’den
sonra Akdeniz’e ulaşmak için 20-30 kilometre kalıyor. Bu talepler Amerika
tarafından dile getirildi. Akdeniz’e kadar hudut ordusu gündeme geldi, bu da
Türkiye’de korku saldı.
Türkiye için
sonuçları ne olur?
Ben Afrin’in kolay bir lokma
olduğu kanısında değilim. Afrin küçücük bir bölge. Türkiye ise NATO’nun ikinci
büyük ordusu. Halen beklenen süratle gidilmediği görüldü. İdlib’de de durum
aynı; 15-20 noktayı kontrol etmeleri gerekirken, halen 3-4 noktadalar. Ruslara
verilen söz orada kaldı. Dolayısıyla Türkiye’nin işi zor. Kürtlerin de,
Türklerin de işi zor. Bir süre savaş devam edecek.
Afrin’de
güçlü bir direniş var mı?
Afrin, Türklerin Vietnam’ı
olur diye bir söylem vardı… Bence bu doğru bir söylem. Bu ezici güç belki
burada hakimiyet sağlar ama ABD’nin Güney Vietnam’da sağladığı imkanlar da
aynı. Direniş gücü bence var. Türkiye dayanamayacağı kayıplarla karşı karşıya
kalabilir. Bunu zamanla göreceğiz. Afrin sonun başlangıcı olur bu hükümet için.
Rojava’da, Afrin’de uyanık bir Kürt halkı var; sayıları az ama bilinçliler.
Orada savaşanlar sadece Kürtler değil; Avrupa’dan, Türkiye’den, her
yerden savaşçı var. Kobane kırılma noktasıydı bana göre; Türkiye’nin yaptığı en
büyük hata, Kobani yorumlarıydı. Bu ilk kez global anlamda Kürt milli
duygularının canlanmasına önayak oldu.
Bu savaş
Türk toplumu üzerinde nasıl bir etki oluşturuyor?
Savaş, Türk toplumu üzerinde
müspet etki yapar. Dört tarafı düşmanlarla çevrili bir ülke ilk defa kendini
silkeliyor ve düşman addettiği güçlerle çatışabiliyor.Dolayısıyla, AK Parti
etrafında bir dayanışma halesinin oluşması mümkün. Türk seçmen bu dayanışmayı
gösterebilir. Bu mümkün. Onun için biz seçimlere savaş naraları altında
gireceğiz.
Afrin bölge
Kürtleri için nasıl bir anlam ifade ediyor?
Sadece Afrin değil, bölge Kürt
halkı için büyük anlam ifade ediyor. İlk defa Kürt halkının milli duyguları
Kobani ile canlandı. İlk defa global milli bir hareket olmasına Kobani vesile
oldu.
Cumhurbaşkanı’nın Antep’te, ‘‘Kobani düştü düşecek’’ demesi büyük etki
yarattı. Kobani ile ilk kez dünyadaki tüm Kürtler yalnız Türkiye’de değil,
Irak, İran, Avrupa Kürtleri milli bir duygu ile bakmaya başladılar. Kobane
olayı milli bir uyanıştı. Şimdi Afrin bunu pekiştiriyor.
Suriye
Kürtlerinin politik bilinci ve direnişi bu süreçte sarsıldı mı?
Dünyada milli duyguları en
ayaktaki Kürt halkı, Suriye’de yaşar ve eğitim düzeyleri de yüksektir. Aynı
zamanda da Kürt milli hareketinin başladığı bölge Suriye.Nüfusu en az olmasına
rağmen İkinci Dünya Savaşı sonrası hattın altında Suriye’de başlatılan hareket,
diğer bölgelere göre daha milli bir hareketin oluşmasını sağladı.Orada Kürtçe
gazetenin çıkması, Kürtçe dil bilgisi kitabının yayınlanması önemli. Özellikle
Türkiye’den kaçan Kürtlerin Suriye’de büyük etkileri olmuştur ve bu halen devam
ediyor.Cizre Beyi’nin çocuklarına kadar oraya kaçtılar ve orada Kürt hareketini
Fransızların da desteğiyle oldukça geliştirdiler.
AK PARTİ
DEMEK YANLIŞ, 2010 SONRASI AKP OLDU DİYORUM
AKP
kurulduğunda hukukun üstünlüğü, demokrasi ve bireysel hakları ön planda
tutmuştu. Ne değişti? Değişen tek kişi miydi yoksa partinin tüm duruşu muydu?
AKP yok artık. 2001’de kurulan
AK Parti ile bugünkü çok farklı hiçbir ilişkisi yok. O günkü yoksullukla
mücadele, yasaklarla mücadele ekibi yok artık. Kurucu listesinde olup, halen
devam eden kişiler bir elin parmakları kadardır.Dolayısıyla AK Parti’nin
temelini oluşturan eşitlikçi, özgürlükçü yapı tamamen ortadan kalktı. Şu anda
diktatoryal sistemi savunan bir yapı var karşımızda ve her geçen gün bunu diğer
bir aşamaya taşıyor.Buradan geri dönüşü de yok. AK Parti bu gidişatını
değiştirme imkanına sahip değil, daha da sertleşiyor. Bana göre bugünküne AK
Parti demek yanlış ben ayırıyorum; 2010’a kadar AK Parti olarak görüyorum, 2010
sonrası AKP oldu diyorum. Çünkü tamamen farklı, açın programının üçüncü
maddesine bakın. Hedefleri nedir; ‘Özgürlükçü, demokrat parti’ yazar. Şimdi
bugünü ile kıyaslayın bunların hiçbiri yok. Dolayısıyla zaten Genel Başkan
Tayyip Erdoğan da eskisi gibi partiyi çoğulcu, demokratik bir parti olarak
değerlendirmiyor. Daha çok tekelci, nobran, saldırgan ve insanları yok eden
değerler var artık partide.
Neden
kurucusu olduğunuz parti ile ayrı düştünüz?
2008 Kasım ayında parti
yönetiminden ayrıldım. Ayrılma sebebim Kürt sorunu ile ilgiliydi. AKP’nin
açılım programının daha net olmasını talep etmiştim. Türkiye’de insan hakları
anlamında 2001’e kıyasla bir ilerleme kaydedilmişti. 2008 Kasım ayında bir
Merkez Yönetim Kurulu toplantısını ayrı bir gündemle toplamayı teklif ettim.
Erdoğan da başbakandı kabul etti ve ilk konuşmayı bana verdi. Ben orada,
‘‘Kürtler AK Parti etrafında toplandı, onu iktidara taşıdı’’ dedim ‘‘Ama bunun
sonu geldi daha ileriye gidemez’’ diye ekledim.
İSTİFA
ETTİĞİM GÜN, ERDOĞAN BANA; KÜRTLERİN DEVLETİ Mİ VAR Kİ, DİLLERİ OLSUN DEDİ
Kürtler niye
AK Partiye oy verdi?
Kürtler baskı gören İslami
grupla aynı saftaydı. Kürtler de Müslümanlığı kabul etmiş bir azınlık olarak
onların içindeydi. Ayrıca birçok yasak kalktı. Kabul etmemiz lazım; AK Parti’nin
2008’e kadar olan sürecinde Kürtler üzerinde ki baskı azaldı.En azından Kürt
dili üzerinde baskı azalmıştı; TV ve radyo açıldı. Beğenseniz de, beğenmeseniz
de bu adımlar Kürtler için önemliydi. Bir noktaya kadar paydaşlık vardı.Türklerle
bir noktaya kadar ortak payda vardı. Ama belli bir noktadan sonra Kürtler
tatmin olmadı, kendi ana dilinde eğitim görmek siyaset yapmak istiyordu ve
bunlar eksikti.Başbakan Erdoğan, ‘‘Tüm Doğu Anadolu’yu gezdim kimse bana senin
söylediğini söylemedi, ‘Dilimize özgürlük istiyoruz’ demediler’’ dedi. O gün
Merkez Yönetim Kurulu toplantısındaydık ve arkasından ekledi: ‘‘Kürtlerin
devleti mi var ki, dilleri olsun…’’
‘‘Ona bakarsan, dünyada 130
devlet 5000 dil var’’ dedim. ‘‘Devlet olmak ile dil arasında fark var.’’ İstifa
ettiğim gün aramızda bu konuşma geçti.Erdoğan’a ‘‘20 milyon vatandaşınız Kürtçe
konuşuyor ama izin vermiyorsunuz’’ dedim. O da ‘‘Evde konuşuyorlar ama’’ dedi.
Bu yetmez, okulda olmadığı sürece yasak bir dildir. Partide güç benim elimdeydi
o dönemde, fakat gene de istifa ettim.
İstifadan
sonra Erdoğan ile görüştünüz mü?
2010’a kadar AK Parti
vekilliğini sürdürdüm. Ondan sonra ayrıldım. Bir iki kez görüştük Erdoğan ile
ardından. Ama 2014 yılında başkanlık sistemi deyince benim nevrim döndü. Türk
usulü başkanlık sistemi dedi bana. Onun ne dediğini anlamıştım; söylediği buz
gibi bir diktatoryal sistemdi. Ardından ben bir deklarasyon yayınladım.Türk
usulü başkanlık sistemi özellikle Baas ülkelerindeki gibi bir sistem olduğu
için kabullenmem mümkün değildi. O dönemde AK Parti’den istifa ettim.
HDP BARAJI
AŞTI AMA BUNU DEĞERLENDİREMEDİ, SİYASİ ACEMİLİK YAŞADI
Buna nasıl mani olabilirim
diye düşündüm ve HDP’ye destek olup barajı aşındırıp başkanlık sisteminin önüne
geçmek için çalıştım. Gerçekten HDP barajı aştı ama bunu değerlendiremedi,
siyasi acemilik yaşadı.Seçim süreci içinde, ‘‘Seni başkan yaptırmayacağım’’
doğru bir slogandı ama seçim sonrası bunun bir anlamı yoktu iktidara ortak
olmak için çaba ortaya koymadılar.
İktidar
Kürtleri yok etmek ile inkar arasında şu anda nerede duruyor?
İktidar, Kürtleri tamamen yok
edemeyeceğini biliyor ama hareket edemeyecek hale getirmek istiyor. Şu anda
HDP’li vekilleri tek tek diskalifiye ediyor.Mühim olan ve asıl hedefi HDP’li
vekil sayısını 20’nin altına düşürmek böylece mecliste grubumuz olmayacak yani
sözümüz olmayacak. Mahkumiyetler ile sayı 20’nin altına düşürülebilir.
Böyle bir
durumda kim muhalefeti yürütecek?
Türkiye’de iki partili bir sistem olacak. Buna CHP, MHP ve AK Parti
kendi arasında anlaşma göstermiş. MHP zaten artık yok; AKP ile birleşti ve bu
süreçte onun içinde eriyecek. AKP ile CHP’nin ikili sistemi geliyor ve aslında
zaten geldi. Japonya’da olduğu gibi. Baraj ise yüzde on beşe yükseliyor.
İLE PARLAMENTO KADROSU AYRILMALI
HDP
yıllarınız iyi bir muhalefet yaparak geçti mi?
Kürt siyaseti daha akıllı ve
daha demokratik olacaktır bundan sonra, şimdiye kadar akıllı bir siyasetleri
yoktu. Siyaset özgür ve özgün olmalı. Biz de ikisi de yok.Dağın varlığı ile
buradaki ilişkileri götürüyor olabilirsin. Ama HDP 2015 seçimlerinde yüzde 13
oy alıp 80 milletvekili çıkarmış artık kendi ayakları üzerinde durabilir. Bu
önemli bir güçtü. İstişare edebilirsiniz, konuşabilirsiniz ama talimat
veremezsiniz ve benim yerime karar veremezsiniz. Dağ kadrosu ile parlamento
kadrosu ayrılmalı. Konuşabiliriz ama bölüşemeyiz o zaman bu siyaset siyaset
olmaktan çıkar.Kandil’de oturup, en son hendek meselesinde olduğu gibi Kürt
hareketini çıkmaza sokup bunun hesabını vermemek de var çünkü. Hesabını
vermiyor tamam ben yaptım ama hata yaptım ceremesini ben ödemeliyim demiyor.
Kürt
illerinde de siyaset kanalı belediyelere kayyumların atanmasıyla yok oldu.
Kürtler siyasette nasıl yer almalılar?
Kürt illerindeki belediyelerde
de aynı hastalık var; dağın partiye belediyelere hükmetmesi olmaması gereken
şeyler. Belki 10 sene önce olabilirdi ama şimdi olmaz.İster kabul edelim, ister
etmeyelim, o olduğu sürece sizinle oynarlar. Kürtler bu iç içe geçmiş yapıda
devam ederler, ayıramıyorlar. Siyaset ama öyle bir şey ki dışarıdan müdahaleyi
kabul etmez. Onun için şu anda Kürt siyasetinin makinesi bozuk çalışmıyor.
HDP bir nevi
işlevsizleşti mi?
Onlarca
genç hendeklerde öldü, hiçbir faydası da olmadı. O dönemde Selahattin Demirtaş
ve ben buradan Hakkari’ye gittik. Her yerde konuştuk.‘‘Gençler elinize silah
almayın biz varız, biz yerinize ne gerekliyse yaparız’’ dedik. Ama bence bu
sözlerinden dolayı Selahattin de dışlandı, kimse onu dinlemedi. Kapı açılmıştı
giriş vardı, çıkış yoktu bu savaşta. Öğrenciler silahsız yer aldı ve
öldürüldüler. Bunlar büyük hatalar birilerinin bu hatalarının ceremesini çekip,
özür dileyip bir daha yapmayacağını söylemesi gerekir.Savaş o güne kadar halkın
evinin uzağındaydı ve gerillayı uzaktan destekliyordu ama biz getirip savaşı
kapısının önüne koyduk. 70 yaşında insanların evi yıkıldı, onları koruyamadık.Şehir
muharebesi kolay bir iş mi? Şırnak, Cizre, Diyarbakır diye bir yer kalmadı
cesetleri alamadılar. Bunu göz ardı edemeyiz. Ama bunları söylerseniz tu-kaka
olursunuz.