Naci Karadağ-tr724.com
Önce size bir yazar tarifi vereyim;Bir tutam Isaac Asimov alıyoruz, gereksiz ayrıntılarını törpüleyip üzerine bir miktar Jules Verne ekleştiriyoruz.
Elde ettiğimiz malzemeyi bol miktarda George Orwel ile karıştırıyoruz ve karamelize edene dek Aldous Huxley serpiştiriyoruz. Ursula L. Guin ile süslediğimiz harcı, zevkinize göre Zamyatin ya da Bradbury ile servis edebilirsiniz…
Ne alaka demeyelim lütfen.
Ortaya çıkardığımız yazar bile bugün memlekette olan biteni kurgulayabilecek yetenekten mahrumdur diye bunca vülgariuzasyona girişiyorum.
Hatta bırakınız parça parça yazarları almayı, bir bilim-kurgu yazarlar kahvesi olsa ve yukarıda adını saydığım-sayamadığım tüm yazarlar bir araya toplansa gene de bugünkü AKP Türkiye’sini kurgulayabileceklerini sanmam.
Öylesine gerçeküstü, öylesine saçma sapan bir uçurumdan yuvarlanıyoruz işte…
Ankara’da bir taksi çeviriyor vatandaşın biri. Canı sıkkın, saçma sapan vergilerden mustarip. Taksici olayı eşeliyor, vatandaş da açıyor ağzını, zira yummamış gözünü.
Ertesi sabah kapıya polis dayanıyor.
Karakolda bir ses kaseti dinletiyorlar öfkesi hala geçmemiş vatandaşa.
Taksici tüm konuşmasını kaydedip polise vermiş!
Bu kez İstanbul’dayız. Bir taksici aldığı müşterinin AKP aleyhine konuştuğunu farkediyor ama Ankaralı taksici kadar hazırlıklı değil. Ama tanıyor müşteriyi.
Tertibatı hazırladıktan sonra telefon ile arayıp bir şekilde gaza getiriyor ve iktidar aleyhine konuşturup, polise ihbar ediyor.
Her iki vatandaş da tutuklu şimdi…
Televizyonda bilim teknoloji programı adı altında buluşlar içerikli yarışma yapılıyor ve birinci –hatırlayacağınız üzere- organik hoşaf seçiliyor.
Bütün bunlar Elon Musk denen adamın uzaya araba yolladığı günlerde yaşanıyor.
Batının teknolojisini alıyoruz ya, ahlaklı olan biziz güya!
Kendine gazeteci denen birisi çakal bir iş adamıyla teşkilatı kurmuş. İş adamlarına şantaj yapıp para hortumluyor.
Adı sanı belli, havuz medyasından Milat gazetesinin yazarı Erdal bilmem ne!
Bu kadar gazeteye el konuldu, bu kadar gazeteci işsiz kaldı.
Bir teki hakkında böylesi bir suçlama duydunuz mu?
Bu çakal iş adamı ve havuzcu ortağı kendilerine istihbaratçı süsü veriyormuş.
Malum, artık kimse yadırgamıyor kimin istihbaratçı olup olmadığını. Zira herkeste bir korku var, bir cümle ile hayatınız karartılabilir zira!
Hem, istihbaratın pek seviştiği bir sektör oldu artık –havuz- medyası. Onlar çoktan teşne, hani amirlerimiz çağırsa da vatan için görev yapsak, fişleme, gammazlama, karalama kampanyası filan yapsak, diye.
Bir dönem andıç çıkmıştı da kıyametler kopmuştu.
Günde bin tane andıç yayınlıyor ama kimsenin kılını kımıldadığı yok nasılsa…
MİT dendi mi akan sular duruyor, ülke muhaberat memleketine döndü çünkü. BAAS rejimine rahmet okutacak cinsten.
Bakın bu cümleler havuzun yan kolu Hürriyet’ten –özgür medyadan olsa iftira diye reddedebilirler zira-
“Gözaltına alınanlardan biri olan Bereket Öner’in dolandırdığı iddia edilen şirketlerden biri 20 yıllık Batum Turizm. Şirketin ikinci kuşak temsilcisi Batum Sayar, Hürriyet’e yaptığı açıklamada “Bu kişi şirketimizi 2.6 milyon lira dolandırdı. Şirketin zor bir döneminde geldi ve çeklerimizi aldı bir daha da gelmedi. Bu nedenle 20 yıllık şirketimiz battı. Konu ile ilgili savcılığa bir dizi başvuruda bulunduk” ifadelerini kullandı. Öner’in Antalya genelinde 40-50 milyon lira dolandırdığı iddia ediliyor.
Hakkında, dolandırıcılık, yağma, darp, tehdit, evrakta sahtecilik suçlaması ile çok sayıda soruşturma yürütülen Bereket Öner, emniyete verdiği ifadede Recep Ercan Keskin ve Erdal Şimşek ile bir araya gelerek B. K. isimli iş insanı hakkında savcılığa verdikleri dilekçeyi anlattı.
“MİT MENSUBUYUM DİYE TANITTI”
Öner; Keskin ile birlikte buluştuğu Şimşek’in kendisini MİT mensubu olarak tanıttığını ancak, gerçekte durumun öyle olmadığını bir kaç gün sonra anladığını paylaştı. Öner, iş insanı B.K. hakkında savcılığa verilen dilekçenin Keskin’in ofisinde hazırlandığını anlattı. Öner, Keskin’in, söz konusu dilekçeyi savcılığa vermesi halinde yüklü miktarda para alacağı vaadinde bulunduğunu öne sürdü…”
Bu Erdal Şimşek denen nevzuhur havuzcu kimdir nedir bilmem.
Yazılarını da okumadım ama eminim vatan millet edebiyatından nefes bile alamıyordur okurları.
Sosyal medya hesabı var mıdır onu da bilmiyorum. Ama varsa kefen bile giymiştir yani…
Söyleyin var mı böyle bir bilim kurgu ülkesi kitaplarda.
Bitmedi…
Yer Konya…
İki otomobil karşılıklı geçerken arkadaş olduklarını fark edip birbirlerine selektör yaptılar. Ancak arada kalan TIR’ın şoförü bunu kendine hakaret saydı ve TIR ile otomobili ezdi…
Ülkeye bak 1983 Cin Ali serisi gibi kalıyor Alimallah!
Önceki gün Dünya Güvenli İnternet Günüydü ve etkinlikler kapsamında Ankara’daki Bilim Teknolojileri Merkez Yerleşkesinde bir program gerçekleştirildi. Programda, Denizcilik Haberleşme ve Ulaştırma (Denizcilik ile haberleşme-teknolojiyi aynı sepete koyan bir ülkeyiz biz!) Bakanı Ahmet Arslan bir konuşma yaptı.
Belli ki birileri siyasilere şirin görünmek için biraz şov yapmak istediler. Hani organik hoşaf ikram etmek yerine bir robot çıkardılar sahneye.
Adı Sanbot olan bu robot, bakan kürsüye gelen kadar pek bir şirin görünüyordu. Böyle Arçelik’in Çelik’i gibi bıcır bıcır bir şey. Ancak bakan konuşmaya başlayınca işin rengi bir anda değişti.
Önce bakana “Çok hızlı konuşuyorsun, yavaş konuş” diye uyarıcı bir cümle kullandı bu haddini bilmez robot.
Bakan biraz bozuldu ama çaktırmadı önce.
Ancak robot bu, ağzı torba değil ki büzesin. Bu sefer “Sen neden bahsediyorsun?” diye salondaki tüm izleyicilerin iç sesini dillendirdi robot.
Bunun üzerine bakan sinirlendi ve robotun fişinin çekilmesini istedi.
Havuz medyasına göre “Robot sahneden uzaklaştırıldı.”
Bir başka havuzcu ifadeye göre, robota haddi bildirildi.
Yapanlar korkudan ne yapacaklarını şaşırmış olsa gerek ki, hemen format attılar robota.
Erdal Şimşek şimdi göz altında ama eminim arkadaşları MİT’tein gelecek haberleri şimdi yayına hazırlıyorlardır.
Başlıkları görür gibiyiz:
Şok haber: Robottan Bylock çıktı!
Robot’un 15 Temmuz’da MİT’i bombalayan uçakları yönlendirdiği belirlendi!
Kimse inanmaz mı zannediyorsunuz?
Ben ne kadar uçuk ve büyük olursa olsun, böylesi yalanlara inanmaya hazır yüzde 40’lık bir kitle tanıyorum bu ülkede.
Kimse robot bu ne olacak, demez..
Robot bu…
Rüşvet almaz.
Yalan bilmez.
Çark etmez…
Zulüm yapmaz.
İltimas geçmez.
Ama tabi bunlar Türkiye’de pek arzu edilen özellikler değil.
Başka bir robot kitlesi var ülkede.
Bakan onları tanıyor ve bu iktidara bu kadar robot yeter, Sanbot’a ihtiyaç yok.
Hadi organik hoşaf kaşıklayalım…
Son dakika notu: İnsan ‘bir güne bu kadar kepazelik yeter’, filan diye düşünüyor ama öyle olmuyor Türkiye’de. Akşam Kanal D haber bülteni yalakalıkta şahika sınıfına girecek bir habere imza attı ve robota özür diletti. Evet, yanlış okumadınız, robot bakandan özür diledi. Bununla da yetinmediler, robotu yapan görevliye bültende savunma hakkı verdiler ve görevli robotun henüz üç yaşında olduğunu ve reşit olmadığını söyledi… Anlayın ne tür bir tımarhanede yaşıyoruz işte!
(Meraklısı bülteni bu videodan izleyebilir)