Demokratlar sesini yükseltti, darbe yaşadık ve sonucunda başbakan Adnan Menderes’le 2 bakan asıldı. Sosyalistler seslerini yükseltip Türkiye İşçi Partisi’yle meclise girdiler ve darbeyle sonuçlandı, Deniz Gezmiş ve arkadaşları asıldı. Arada darbe girişimi oldu, Talat Aydemir ve arkadaşı asıldı. Bülent Ecevit oylarını yükseltti, hükümet oldu, devrimciler ve işçiler sendikalaşarak haklarını almaya başladı ve darbe oldu, öldürüldüğümüzün tam bir sayısı yok. Tekel işçileri, Gezi olayları ve 7 Haziran seçimleriyle AKP hükümetten düştü, darbe oldu, sadece tek taraflı öldürülenler sayılıyor, Kürt barış masası devrildi, Sur, Cizre, Nusaybin yetmedi ve Suriye Afrin’e girildi, darbe oldu. Ergenekoncular darbe girişiminden beraat edip darbe yaptılar ve kendilerini hapse attıranları hapse attılar. En kolay yol bütün karşı olduklarını Gülen ekibinden saymaktı, bu da Erdoğan’ın işine geldi, kendisine darbe yapanlarla beraber darbenin içine girdi.
Bütün bunları Avrupa’da anlattığımda bana acıyarak bakıyorlar. Darbe uzmanı olmak kolay ve hoş bişey değil ama yazmadıklarım dahil, bu kadar darbeyle iç içe yaşadığınız zaman uzmanlaşmamanız olanaksız. Bu arada her darbeci de önceki darbeden dersler çıkartarak uzmanlaşıyor. Mesela bizim dönemimizde işkenceler mahkemelerden gizlenmeye çalışılırken, son olaylarda “İbreti alem” olsun diye çekilen fotoğraflar var ki, bilmeme karşın içimi kaldırmadı. Ve bu fotoğraflar şimdi “İbreti alem” olsun diye Birleşmiş Milletler’den tutun da Avrupa’daki neredeyse Yabancılar Polis Masası’nın elinde bulunuyor. Türkiye’de yargılandığım davadan Fransa’da polise ifade vermeye gittiğimde polis bana “Aman ha, bu ara sakın Türkiye’ye gitmeyin” dedi. Bu benden çok Türkiye’nin Avrupa’dan nasıl gözüktüğünü anlatıyor.
Son 2 yazıda 15 Temmuz darbe girişimi ve darbeyi önleyen darbe gecesinde öldürülen Erol Olçok’u yazdım. Olçok belediye başkanlığından itibaren Erdoğan’ın yanındaydı ve bundan sonraki seçim çalışmalarında bu eksiklik hissedilecek bence. Olçok’un öldürülme nedeni -ki tam olarak bilinmiyor- umarım bir gün ortaya çıkar. Darbe girişiminin olduğu gece Erdoğan halka, “Bu bize Allah’ın bir lütfudur” diye sevinmişti ama bu darbe korkusunu attığı anlamına gelmiyor. Darbeyi eniştesinden haber almıştı, reklamcısı biliyordu ama şimdi birisi daha olası bir darbeden haberdar ve ona karşı önlemler alıyor. Böyle yazınca insanın aklına önce asker, sonra da emniyet güçleri geliyor ama iş bu kadar basit değil, çünkü olası yeni bir darbe girişimine karşı önlemler alan Erdoğan’ın dünürü Orhan Uzuner.
Orhan Uzuner’in kurduğu bir site var, adı da “Kardeşkal Türkiye”. İlk olarak bu siteden bahsetmek istiyorum, bu site söylenildiğine göre hem deprem ve doğal afet için, hem de olası bir darbe girişimine karşı olmak için kurulmuş. Diyeceksiniz ki bu afet ve felaketle darbenin bağlantısı ne, o kadar çok ki, anlatmakla bitmez.
Şu an bütün binalara “Siren” bağlanıyor, olası bir darbe girişiminde camilerden sela verilmesi dışında siren çalmaya başlayacak. Şimdi, bu kuruluş deprem yada bir afet için kurulmuşsa siren ne işe yarayacak, bunu bilen var mı, ben bilmiyorum. Çünkü olası büyük bir deprem anında yangını önlemek için ilk yapılan iş şehrin yada deprem bölgesinin elektriğini kesmektir. O zaman alarm çalışmaz. Alarmlar ne amaçla kurulur, ona bakalım: “Alarm sistemi mahiyetine göre farklı çalışma prensiplerine sahiptir. Her farklı durum için özelleştirilmiş alarm sistemleri, bu farklı durumları algılamaya yönelik farklı sensörlerle çalışır. Ancak temelde prensibi aynıdır. Buna göre, öncelikle sensörlerle yangın, hırsızlık, gaz kaçağı vb. durum algılanır, sensörlerin gönderdiği sinyallerin alarm sinyaline dönüşmesi sağlanır ve ardından duruma göre alarm izleme merkezine sinyal göndermek, siren çalmak ve sorunun giderilmesine yardımcı olmak gibi işlemler vasıtasıyla alarm harekete geçer.”
Gördüğünüz gibi sensörler darbeyi algılamıyorlar, böyle bir alet hâlâ keşfedilmedi, bunca darbeye kadar niye hâlâ yok, gerçekten anlamak zor. Gelelim alarm dışındaki hazırlıklara. Düdük, yanlış anlamadınız, düdük. Sanırım darbe esnasında şifreleşecekler: “Düttürü düt”, “Düdüğünü düt düt”, Düt düt düt, dütdürürüm de düt düt”, “Düttürmezsen düttürürler de düt düt”…
Topladıkları bir malzeme daha var, o da megafon, alarmlar evde, düdükler cepte, megafonlar da arabalarda. Evde değilsin, alarm yok, oldu da düdüğünü diğer pantolonda unuttun, o zaman arabadan al megafonu ve halkımızı darbeye karşı bilinçlendir ki, kendi darben işe yarasın. Alacaksın eline megafonu ve önce ses ayarı, “Darbe 1-2, 1-2, darbe, darbe, aman da darbe, yapan da darbe”.
Bununla bitmiyor, bir de drone almaya başlamışlar, onlarla etrafı devamlı izleyebilecekler, hem de insansız hava araçları 36 saat uçacaklar, ufak tefek çocuk oyuncağı değil tabi ki, yakışmaz zaten onlara.
Yetmez, ne de olsa darbe karşılayacaklar adamlar, yeter mi, ayrıca telsiz eğitimi de alıyorlar. Bunları okudukça size şaka gibi geliyor ama hiç de şaka filan değil, gerçek bütün bunlar.
Ayrıca bir de radyo kurulmuş ve yayına başlamış durumda, artık olası darbe gecesi spikerleri kim olacak, hangi marşları hazırladılar bilemiyorum ama radyo da var.
Şimdi ev sağlam, cep sağlam ve araba da sağlam, peki bel ne olacak, o kadar darbeciye karşı belde bişey yoksa o ne olacak. Uzuner bu konuda arkadaşlarına yaptığı açıklamada “En küçük cihazımız düdük. Arabamda megafon var. Gerektiği zaman kullanacağımız silah var. Böyle hazırlıkları yapmamız lazım” diyor. Sonra bu açıklamayı “Silah değil, siren dedim” diye değiştirse de ben sirenin iç cebinde ne aradığını hâlâ çözebilmiş değilim.
Bir de üstüne üstlük “Zello” adında Whatsapp grupları var ki, bütün haberleşmeler oradan yapılıyor. Sonraki yazıda da bunlardan bahsedeceğim. Silah mı dedi, siren mi dedi tartışmasına da açıklık getirmek için aşağıdaki konuşmasının linkini verdim, kararı siz verin artık. Bütün bu olanlar başlıkla bağlantılı yada ben öyle düşünüyorum, bu erken seçim telaşını çözmek gerekiyor
Demokratlar sesini yükseltti, darbe yaşadık ve sonucunda başbakan Adnan Menderes’le 2 bakan asıldı. Sosyalistler seslerini yükseltip Türkiye İşçi Partisi’yle meclise girdiler ve darbeyle sonuçlandı, Deniz Gezmiş ve arkadaşları asıldı. Arada darbe girişimi oldu, Talat Aydemir ve arkadaşı asıldı. Bülent Ecevit oylarını yükseltti, hükümet oldu, devrimciler ve işçiler sendikalaşarak haklarını almaya başladı ve darbe oldu, öldürüldüğümüzün tam bir sayısı yok. Tekel işçileri, Gezi olayları ve 7 Haziran seçimleriyle AKP hükümetten düştü, darbe oldu, sadece tek taraflı öldürülenler sayılıyor, Kürt barış masası devrildi, Sur, Cizre, Nusaybin yetmedi ve Suriye Afrin’e girildi, darbe oldu. Ergenekoncular darbe girişiminden beraat edip darbe yaptılar ve kendilerini hapse attıranları hapse attılar. En kolay yol bütün karşı olduklarını Gülen ekibinden saymaktı, bu da Erdoğan’ın işine geldi, kendisine darbe yapanlarla beraber darbenin içine girdi.
Bütün bunları Avrupa’da anlattığımda bana acıyarak bakıyorlar. Darbe uzmanı olmak kolay ve hoş bişey değil ama yazmadıklarım dahil, bu kadar darbeyle iç içe yaşadığınız zaman uzmanlaşmamanız olanaksız. Bu arada her darbeci de önceki darbeden dersler çıkartarak uzmanlaşıyor. Mesela bizim dönemimizde işkenceler mahkemelerden gizlenmeye çalışılırken, son olaylarda “İbreti alem” olsun diye çekilen fotoğraflar var ki, bilmeme karşın içimi kaldırmadı. Ve bu fotoğraflar şimdi “İbreti alem” olsun diye Birleşmiş Milletler’den tutun da Avrupa’daki neredeyse Yabancılar Polis Masası’nın elinde bulunuyor. Türkiye’de yargılandığım davadan Fransa’da polise ifade vermeye gittiğimde polis bana “Aman ha, bu ara sakın Türkiye’ye gitmeyin” dedi. Bu benden çok Türkiye’nin Avrupa’dan nasıl gözüktüğünü anlatıyor.
Son 2 yazıda 15 Temmuz darbe girişimi ve darbeyi önleyen darbe gecesinde öldürülen Erol Olçok’u yazdım. Olçok belediye başkanlığından itibaren Erdoğan’ın yanındaydı ve bundan sonraki seçim çalışmalarında bu eksiklik hissedilecek bence. Olçok’un öldürülme nedeni -ki tam olarak bilinmiyor- umarım bir gün ortaya çıkar. Darbe girişiminin olduğu gece Erdoğan halka, “Bu bize Allah’ın bir lütfudur” diye sevinmişti ama bu darbe korkusunu attığı anlamına gelmiyor. Darbeyi eniştesinden haber almıştı, reklamcısı biliyordu ama şimdi birisi daha olası bir darbeden haberdar ve ona karşı önlemler alıyor. Böyle yazınca insanın aklına önce asker, sonra da emniyet güçleri geliyor ama iş bu kadar basit değil, çünkü olası yeni bir darbe girişimine karşı önlemler alan Erdoğan’ın dünürü Orhan Uzuner.
Orhan Uzuner’in kurduğu bir site var, adı da “Kardeşkal Türkiye”. İlk olarak bu siteden bahsetmek istiyorum, bu site söylenildiğine göre hem deprem ve doğal afet için, hem de olası bir darbe girişimine karşı olmak için kurulmuş. Diyeceksiniz ki bu afet ve felaketle darbenin bağlantısı ne, o kadar çok ki, anlatmakla bitmez.
Şu an bütün binalara “Siren” bağlanıyor, olası bir darbe girişiminde camilerden sela verilmesi dışında siren çalmaya başlayacak. Şimdi, bu kuruluş deprem yada bir afet için kurulmuşsa siren ne işe yarayacak, bunu bilen var mı, ben bilmiyorum. Çünkü olası büyük bir deprem anında yangını önlemek için ilk yapılan iş şehrin yada deprem bölgesinin elektriğini kesmektir. O zaman alarm çalışmaz. Alarmlar ne amaçla kurulur, ona bakalım: “Alarm sistemi mahiyetine göre farklı çalışma prensiplerine sahiptir. Her farklı durum için özelleştirilmiş alarm sistemleri, bu farklı durumları algılamaya yönelik farklı sensörlerle çalışır. Ancak temelde prensibi aynıdır. Buna göre, öncelikle sensörlerle yangın, hırsızlık, gaz kaçağı vb. durum algılanır, sensörlerin gönderdiği sinyallerin alarm sinyaline dönüşmesi sağlanır ve ardından duruma göre alarm izleme merkezine sinyal göndermek, siren çalmak ve sorunun giderilmesine yardımcı olmak gibi işlemler vasıtasıyla alarm harekete geçer.”
Gördüğünüz gibi sensörler darbeyi algılamıyorlar, böyle bir alet hâlâ keşfedilmedi, bunca darbeye kadar niye hâlâ yok, gerçekten anlamak zor. Gelelim alarm dışındaki hazırlıklara. Düdük, yanlış anlamadınız, düdük. Sanırım darbe esnasında şifreleşecekler: “Düttürü düt”, “Düdüğünü düt düt”, Düt düt düt, dütdürürüm de düt düt”, “Düttürmezsen düttürürler de düt düt”…
Topladıkları bir malzeme daha var, o da megafon, alarmlar evde, düdükler cepte, megafonlar da arabalarda. Evde değilsin, alarm yok, oldu da düdüğünü diğer pantolonda unuttun, o zaman arabadan al megafonu ve halkımızı darbeye karşı bilinçlendir ki, kendi darben işe yarasın. Alacaksın eline megafonu ve önce ses ayarı, “Darbe 1-2, 1-2, darbe, darbe, aman da darbe, yapan da darbe”.
Bununla bitmiyor, bir de drone almaya başlamışlar, onlarla etrafı devamlı izleyebilecekler, hem de insansız hava araçları 36 saat uçacaklar, ufak tefek çocuk oyuncağı değil tabi ki, yakışmaz zaten onlara.
Yetmez, ne de olsa darbe karşılayacaklar adamlar, yeter mi, ayrıca telsiz eğitimi de alıyorlar. Bunları okudukça size şaka gibi geliyor ama hiç de şaka filan değil, gerçek bütün bunlar.
Ayrıca bir de radyo kurulmuş ve yayına başlamış durumda, artık olası darbe gecesi spikerleri kim olacak, hangi marşları hazırladılar bilemiyorum ama radyo da var.
Şimdi ev sağlam, cep sağlam ve araba da sağlam, peki bel ne olacak, o kadar darbeciye karşı belde bişey yoksa o ne olacak. Uzuner bu konuda arkadaşlarına yaptığı açıklamada “En küçük cihazımız düdük. Arabamda megafon var. Gerektiği zaman kullanacağımız silah var. Böyle hazırlıkları yapmamız lazım” diyor. Sonra bu açıklamayı “Silah değil, siren dedim” diye değiştirse de ben sirenin iç cebinde ne aradığını hâlâ çözebilmiş değilim.
Bir de üstüne üstlük “Zello” adında Whatsapp grupları var ki, bütün haberleşmeler oradan yapılıyor. Sonraki yazıda da bunlardan bahsedeceğim. Silah mı dedi, siren mi dedi tartışmasına da açıklık getirmek için aşağıdaki konuşmasının linkini verdim, kararı siz verin artık. Bütün bu olanlar başlıkla bağlantılı yada ben öyle düşünüyorum, bu erken seçim telaşını çözmek gerekiyor
Demokratlar sesini yükseltti, darbe yaşadık ve sonucunda başbakan Adnan Menderes’le 2 bakan asıldı. Sosyalistler seslerini yükseltip Türkiye İşçi Partisi’yle meclise girdiler ve darbeyle sonuçlandı, Deniz Gezmiş ve arkadaşları asıldı. Arada darbe girişimi oldu, Talat Aydemir ve arkadaşı asıldı. Bülent Ecevit oylarını yükseltti, hükümet oldu, devrimciler ve işçiler sendikalaşarak haklarını almaya başladı ve darbe oldu, öldürüldüğümüzün tam bir sayısı yok. Tekel işçileri, Gezi olayları ve 7 Haziran seçimleriyle AKP hükümetten düştü, darbe oldu, sadece tek taraflı öldürülenler sayılıyor, Kürt barış masası devrildi, Sur, Cizre, Nusaybin yetmedi ve Suriye Afrin’e girildi, darbe oldu. Ergenekoncular darbe girişiminden beraat edip darbe yaptılar ve kendilerini hapse attıranları hapse attılar. En kolay yol bütün karşı olduklarını Gülen ekibinden saymaktı, bu da Erdoğan’ın işine geldi, kendisine darbe yapanlarla beraber darbenin içine girdi.
Bütün bunları Avrupa’da anlattığımda bana acıyarak bakıyorlar. Darbe uzmanı olmak kolay ve hoş bişey değil ama yazmadıklarım dahil, bu kadar darbeyle iç içe yaşadığınız zaman uzmanlaşmamanız olanaksız. Bu arada her darbeci de önceki darbeden dersler çıkartarak uzmanlaşıyor. Mesela bizim dönemimizde işkenceler mahkemelerden gizlenmeye çalışılırken, son olaylarda “İbreti alem” olsun diye çekilen fotoğraflar var ki, bilmeme karşın içimi kaldırmadı. Ve bu fotoğraflar şimdi “İbreti alem” olsun diye Birleşmiş Milletler’den tutun da Avrupa’daki neredeyse Yabancılar Polis Masası’nın elinde bulunuyor. Türkiye’de yargılandığım davadan Fransa’da polise ifade vermeye gittiğimde polis bana “Aman ha, bu ara sakın Türkiye’ye gitmeyin” dedi. Bu benden çok Türkiye’nin Avrupa’dan nasıl gözüktüğünü anlatıyor.
Son 2 yazıda 15 Temmuz darbe girişimi ve darbeyi önleyen darbe gecesinde öldürülen Erol Olçok’u yazdım. Olçok belediye başkanlığından itibaren Erdoğan’ın yanındaydı ve bundan sonraki seçim çalışmalarında bu eksiklik hissedilecek bence. Olçok’un öldürülme nedeni -ki tam olarak bilinmiyor- umarım bir gün ortaya çıkar. Darbe girişiminin olduğu gece Erdoğan halka, “Bu bize Allah’ın bir lütfudur” diye sevinmişti ama bu darbe korkusunu attığı anlamına gelmiyor. Darbeyi eniştesinden haber almıştı, reklamcısı biliyordu ama şimdi birisi daha olası bir darbeden haberdar ve ona karşı önlemler alıyor. Böyle yazınca insanın aklına önce asker, sonra da emniyet güçleri geliyor ama iş bu kadar basit değil, çünkü olası yeni bir darbe girişimine karşı önlemler alan Erdoğan’ın dünürü Orhan Uzuner.
Orhan Uzuner’in kurduğu bir site var, adı da “Kardeşkal Türkiye”. İlk olarak bu siteden bahsetmek istiyorum, bu site söylenildiğine göre hem deprem ve doğal afet için, hem de olası bir darbe girişimine karşı olmak için kurulmuş. Diyeceksiniz ki bu afet ve felaketle darbenin bağlantısı ne, o kadar çok ki, anlatmakla bitmez.
Şu an bütün binalara “Siren” bağlanıyor, olası bir darbe girişiminde camilerden sela verilmesi dışında siren çalmaya başlayacak. Şimdi, bu kuruluş deprem yada bir afet için kurulmuşsa siren ne işe yarayacak, bunu bilen var mı, ben bilmiyorum. Çünkü olası büyük bir deprem anında yangını önlemek için ilk yapılan iş şehrin yada deprem bölgesinin elektriğini kesmektir. O zaman alarm çalışmaz. Alarmlar ne amaçla kurulur, ona bakalım: “Alarm sistemi mahiyetine göre farklı çalışma prensiplerine sahiptir. Her farklı durum için özelleştirilmiş alarm sistemleri, bu farklı durumları algılamaya yönelik farklı sensörlerle çalışır. Ancak temelde prensibi aynıdır. Buna göre, öncelikle sensörlerle yangın, hırsızlık, gaz kaçağı vb. durum algılanır, sensörlerin gönderdiği sinyallerin alarm sinyaline dönüşmesi sağlanır ve ardından duruma göre alarm izleme merkezine sinyal göndermek, siren çalmak ve sorunun giderilmesine yardımcı olmak gibi işlemler vasıtasıyla alarm harekete geçer.”
Gördüğünüz gibi sensörler darbeyi algılamıyorlar, böyle bir alet hâlâ keşfedilmedi, bunca darbeye kadar niye hâlâ yok, gerçekten anlamak zor. Gelelim alarm dışındaki hazırlıklara. Düdük, yanlış anlamadınız, düdük. Sanırım darbe esnasında şifreleşecekler: “Düttürü düt”, “Düdüğünü düt düt”, Düt düt düt, dütdürürüm de düt düt”, “Düttürmezsen düttürürler de düt düt”…
Topladıkları bir malzeme daha var, o da megafon, alarmlar evde, düdükler cepte, megafonlar da arabalarda. Evde değilsin, alarm yok, oldu da düdüğünü diğer pantolonda unuttun, o zaman arabadan al megafonu ve halkımızı darbeye karşı bilinçlendir ki, kendi darben işe yarasın. Alacaksın eline megafonu ve önce ses ayarı, “Darbe 1-2, 1-2, darbe, darbe, aman da darbe, yapan da darbe”.
Bununla bitmiyor, bir de drone almaya başlamışlar, onlarla etrafı devamlı izleyebilecekler, hem de insansız hava araçları 36 saat uçacaklar, ufak tefek çocuk oyuncağı değil tabi ki, yakışmaz zaten onlara.
Yetmez, ne de olsa darbe karşılayacaklar adamlar, yeter mi, ayrıca telsiz eğitimi de alıyorlar. Bunları okudukça size şaka gibi geliyor ama hiç de şaka filan değil, gerçek bütün bunlar.
Ayrıca bir de radyo kurulmuş ve yayına başlamış durumda, artık olası darbe gecesi spikerleri kim olacak, hangi marşları hazırladılar bilemiyorum ama radyo da var.
Şimdi ev sağlam, cep sağlam ve araba da sağlam, peki bel ne olacak, o kadar darbeciye karşı belde bişey yoksa o ne olacak. Uzuner bu konuda arkadaşlarına yaptığı açıklamada “En küçük cihazımız düdük. Arabamda megafon var. Gerektiği zaman kullanacağımız silah var. Böyle hazırlıkları yapmamız lazım” diyor. Sonra bu açıklamayı “Silah değil, siren dedim” diye değiştirse de ben sirenin iç cebinde ne aradığını hâlâ çözebilmiş değilim.
Bir de üstüne üstlük “Zello” adında Whatsapp grupları var ki, bütün haberleşmeler oradan yapılıyor. Sonraki yazıda da bunlardan bahsedeceğim. Silah mı dedi, siren mi dedi tartışmasına da açıklık getirmek için aşağıdaki konuşmasının linkini verdim, kararı siz verin artık. Bütün bu olanlar başlıkla bağlantılı yada ben öyle düşünüyorum, bu erken seçim telaşını çözmek gerekiyor
Demokratlar sesini yükseltti, darbe yaşadık ve sonucunda başbakan Adnan Menderes’le 2 bakan asıldı. Sosyalistler seslerini yükseltip Türkiye İşçi Partisi’yle meclise girdiler ve darbeyle sonuçlandı, Deniz Gezmiş ve arkadaşları asıldı. Arada darbe girişimi oldu, Talat Aydemir ve arkadaşı asıldı. Bülent Ecevit oylarını yükseltti, hükümet oldu, devrimciler ve işçiler sendikalaşarak haklarını almaya başladı ve darbe oldu, öldürüldüğümüzün tam bir sayısı yok. Tekel işçileri, Gezi olayları ve 7 Haziran seçimleriyle AKP hükümetten düştü, darbe oldu, sadece tek taraflı öldürülenler sayılıyor, Kürt barış masası devrildi, Sur, Cizre, Nusaybin yetmedi ve Suriye Afrin’e girildi, darbe oldu. Ergenekoncular darbe girişiminden beraat edip darbe yaptılar ve kendilerini hapse attıranları hapse attılar. En kolay yol bütün karşı olduklarını Gülen ekibinden saymaktı, bu da Erdoğan’ın işine geldi, kendisine darbe yapanlarla beraber darbenin içine girdi.
Bütün bunları Avrupa’da anlattığımda bana acıyarak bakıyorlar. Darbe uzmanı olmak kolay ve hoş bişey değil ama yazmadıklarım dahil, bu kadar darbeyle iç içe yaşadığınız zaman uzmanlaşmamanız olanaksız. Bu arada her darbeci de önceki darbeden dersler çıkartarak uzmanlaşıyor. Mesela bizim dönemimizde işkenceler mahkemelerden gizlenmeye çalışılırken, son olaylarda “İbreti alem” olsun diye çekilen fotoğraflar var ki, bilmeme karşın içimi kaldırmadı. Ve bu fotoğraflar şimdi “İbreti alem” olsun diye Birleşmiş Milletler’den tutun da Avrupa’daki neredeyse Yabancılar Polis Masası’nın elinde bulunuyor. Türkiye’de yargılandığım davadan Fransa’da polise ifade vermeye gittiğimde polis bana “Aman ha, bu ara sakın Türkiye’ye gitmeyin” dedi. Bu benden çok Türkiye’nin Avrupa’dan nasıl gözüktüğünü anlatıyor.
Son 2 yazıda 15 Temmuz darbe girişimi ve darbeyi önleyen darbe gecesinde öldürülen Erol Olçok’u yazdım. Olçok belediye başkanlığından itibaren Erdoğan’ın yanındaydı ve bundan sonraki seçim çalışmalarında bu eksiklik hissedilecek bence. Olçok’un öldürülme nedeni -ki tam olarak bilinmiyor- umarım bir gün ortaya çıkar. Darbe girişiminin olduğu gece Erdoğan halka, “Bu bize Allah’ın bir lütfudur” diye sevinmişti ama bu darbe korkusunu attığı anlamına gelmiyor. Darbeyi eniştesinden haber almıştı, reklamcısı biliyordu ama şimdi birisi daha olası bir darbeden haberdar ve ona karşı önlemler alıyor. Böyle yazınca insanın aklına önce asker, sonra da emniyet güçleri geliyor ama iş bu kadar basit değil, çünkü olası yeni bir darbe girişimine karşı önlemler alan Erdoğan’ın dünürü Orhan Uzuner.
Orhan Uzuner’in kurduğu bir site var, adı da “Kardeşkal Türkiye”. İlk olarak bu siteden bahsetmek istiyorum, bu site söylenildiğine göre hem deprem ve doğal afet için, hem de olası bir darbe girişimine karşı olmak için kurulmuş. Diyeceksiniz ki bu afet ve felaketle darbenin bağlantısı ne, o kadar çok ki, anlatmakla bitmez.
Şu an bütün binalara “Siren” bağlanıyor, olası bir darbe girişiminde camilerden sela verilmesi dışında siren çalmaya başlayacak. Şimdi, bu kuruluş deprem yada bir afet için kurulmuşsa siren ne işe yarayacak, bunu bilen var mı, ben bilmiyorum. Çünkü olası büyük bir deprem anında yangını önlemek için ilk yapılan iş şehrin yada deprem bölgesinin elektriğini kesmektir. O zaman alarm çalışmaz. Alarmlar ne amaçla kurulur, ona bakalım: “Alarm sistemi mahiyetine göre farklı çalışma prensiplerine sahiptir. Her farklı durum için özelleştirilmiş alarm sistemleri, bu farklı durumları algılamaya yönelik farklı sensörlerle çalışır. Ancak temelde prensibi aynıdır. Buna göre, öncelikle sensörlerle yangın, hırsızlık, gaz kaçağı vb. durum algılanır, sensörlerin gönderdiği sinyallerin alarm sinyaline dönüşmesi sağlanır ve ardından duruma göre alarm izleme merkezine sinyal göndermek, siren çalmak ve sorunun giderilmesine yardımcı olmak gibi işlemler vasıtasıyla alarm harekete geçer.”
Gördüğünüz gibi sensörler darbeyi algılamıyorlar, böyle bir alet hâlâ keşfedilmedi, bunca darbeye kadar niye hâlâ yok, gerçekten anlamak zor. Gelelim alarm dışındaki hazırlıklara. Düdük, yanlış anlamadınız, düdük. Sanırım darbe esnasında şifreleşecekler: “Düttürü düt”, “Düdüğünü düt düt”, Düt düt düt, dütdürürüm de düt düt”, “Düttürmezsen düttürürler de düt düt”…
Topladıkları bir malzeme daha var, o da megafon, alarmlar evde, düdükler cepte, megafonlar da arabalarda. Evde değilsin, alarm yok, oldu da düdüğünü diğer pantolonda unuttun, o zaman arabadan al megafonu ve halkımızı darbeye karşı bilinçlendir ki, kendi darben işe yarasın. Alacaksın eline megafonu ve önce ses ayarı, “Darbe 1-2, 1-2, darbe, darbe, aman da darbe, yapan da darbe”.
Bununla bitmiyor, bir de drone almaya başlamışlar, onlarla etrafı devamlı izleyebilecekler, hem de insansız hava araçları 36 saat uçacaklar, ufak tefek çocuk oyuncağı değil tabi ki, yakışmaz zaten onlara.
Yetmez, ne de olsa darbe karşılayacaklar adamlar, yeter mi, ayrıca telsiz eğitimi de alıyorlar. Bunları okudukça size şaka gibi geliyor ama hiç de şaka filan değil, gerçek bütün bunlar.
Ayrıca bir de radyo kurulmuş ve yayına başlamış durumda, artık olası darbe gecesi spikerleri kim olacak, hangi marşları hazırladılar bilemiyorum ama radyo da var.
Şimdi ev sağlam, cep sağlam ve araba da sağlam, peki bel ne olacak, o kadar darbeciye karşı belde bişey yoksa o ne olacak. Uzuner bu konuda arkadaşlarına yaptığı açıklamada “En küçük cihazımız düdük. Arabamda megafon var. Gerektiği zaman kullanacağımız silah var. Böyle hazırlıkları yapmamız lazım” diyor. Sonra bu açıklamayı “Silah değil, siren dedim” diye değiştirse de ben sirenin iç cebinde ne aradığını hâlâ çözebilmiş değilim.
Bir de üstüne üstlük “Zello” adında Whatsapp grupları var ki, bütün haberleşmeler oradan yapılıyor. Sonraki yazıda da bunlardan bahsedeceğim. Silah mı dedi, siren mi dedi tartışmasına da açıklık getirmek için aşağıdaki konuşmasının linkini verdim, kararı siz verin artık. Bütün bu olanlar başlıkla bağlantılı yada ben öyle düşünüyorum, bu erken seçim telaşını çözmek gerekiyor