ENES CANSEVER-HAFTANIN YORUMU
Bir soruyla başlayalım.
Çok değil, 7- 8 yıl önce ‘model ülke’ olma yolunda, dostları
sevindiren, düşmanlarını ise kıskandıran Türkiye, nasıl ya da ne oldu da bugün
‘haydut bir devlet’ anlayışına evirildi?
İsterseniz bu sorudan önce, “haydut devlet” (Rogue State) söyleminin
dillendirilmeye başlandığı tarihe göz atmakta fayda var. “Haydut Devlet” ABD
Başkanı Reagan zamanında dillendirilmeye başlandı. Clinton döneminde
yaygınlaşan bir terim oldu.
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel ise bundan 19 yıl önce (1999) teröre verdiği destekten dolayı,
Yunanistan için ‘haydut devlet” nitelemesinde bulunmuştu…
ABD’li siyasetçiyle uluslararası siyasal literatüre giren
‘haydut devlet’ anlayışının günümüzde alıcısı çoğaldı.
Piyasası ve alıcısı
zenginleşti ne yazık ki…
Alıcısı bir yana, ortaya koyduğu fiiller ve nezaketten
uzak diplomatik nezaketsizliğiyle, “Haydut Devlet”ler sınıfına hızla dâhil
olmayla karşı karşıya Türkiye.
Şimdilerde ‘Haydut devlet’ anlayışı, kural ve hukuk tanımayan,
sadece küresel barışı tehdit değil, özel hayatı da zindana hapseden bir hale
büründü.
Haydut anlayış, belirli bir düzen ve sistem içinde hareket
etmeyen, ne yapacağı önceden tahmin edilemeyen bir sistem.
Freni patlamış bir
kamyonun tahmin edilemeyen seyri gibi bir durum…
Haydut…
Eşkıya…
Şaki…
Harami…
Hepsi aynı kapıya çıkar.
Yakın anlamlı bu itici ve tiksindirici isimlendirmeler, bugün
tam anlamıyla karşılığını buluyor.
Baskı, zulüm ve şiddet adeta sağanak sağanak yağıyor. Mazlumun
hakkına ve hukukuna tecavüz etme hoyratlığı ve duyarsızlığı, zirve yapmış
durumda.
Devletin azgın gücüyle zayıf, biçareleri ezme, güç denemeleri,
her türlü güç zehirlenmesi ve şarlatanlık yani…
İşte bu nedenle, devletin varlığını sağlayan meşruiyete ‘hukuk’
diyoruz.
Onun için medeni
devletler, hukuka saygılı ülkeler, hukuk sistemlerinin herkesi bağladığı
coğrafyalar, gerçek anlamıyla insani yönetimler inşa ettiler, etmeye devam
ediyorlar.
Bu sebeple, demokratik insani değerleri özünde taşımayan
devletler; insanca yaşamayı vatandaşlarına çok görür; hukukun, insaniliğin rafa
kalktığı ve suç örgütlerinin cirit attığı yerlere dönüşürler.
Ve de, devleti yönetenler de hayduttan, haramiden, şakiden ve
eşkıyadan farksızlaşırlar.
“Haydut devlet” (Rogue State), küresel barışı tehdit eden, insan
haklarını kitlesel biçimde çiğneyen, terörizmi destekleyen devletleri ifade
ettiği gibi, zamana, zemine ve kişiye göre hareket eden, yasa çıkaran, önceden
ne yapacağı kestirilemeyen, uluslararası kuralları tanımayan devletler için de,
kullanılan bir kavramdır.
Çizmeye çalıştığımız çerçeveye giren her devlet yönetimi, haydut
devlet nitelemesini hak eder ve yöneticiler de bu sıfatları A’dan Z’ye
üzerlerinde taşırlar. Tarih boyunca da bu etiket ve silinmez bir iz olarak
alınlarında yapışık olarak kalır.
Mesela şu son kaçırma kepazeliğine bakılacak olursa, bu
çirkinlikte de, çeşitli ülkelerin daha önce emsalini sergilediği haydutlukları
geride bıraktığımız söylenebilir.
Türkiye’nin önde gelen hukukçularından İzzet Özgenç, AKP
rejiminin, MİT’in marifetiyle Kosova’dan bir doktor ve 5 öğretmenin kaçırmasına
tepki göstererek: “Hatırlatmak gerekir ki; İsrail, bu yönteme en fazla
başvurmuş ve başvuran bir haydut “devlet”tir ifadelerine yer verdi.
Malezya’da, Pakistan’da, Gürcistan’da, Azerbaycan’da,
Myanmar’da, Kazakistan ve son olarak da Kosova’da Türk Okullarına ve
eğitimcilerine yapılan operasyon, başka nasıl izah edilebilir ki?
Son 15 yılını yurt dışında geçiren, suç işleme bir yana, 15
yıldır ülkesinden bihaber insanları, derdest edip, eşkıyaca ülkeye getirmek…
Haydutlukta bir zirve olsa gerek. ‘Kimse elimize haydutlukta da su dökemez’
çirkinliğinin ilanı…
Haydutluk sıfatlandırması bile az kalır bu kepazeliğin yanında…
Arnavut, Sırp, Boşnak ve
diğer milletlerin çocuklarının okuduğu, barış ve huzur içinde çok renkli ve etnisiteli bir okulda
öğretmenlik yapan, dünyaya açık, hür düşünceye önem veren, barışı guzel hedeflere taşıma gayretinde olan insanlardır bu kaçırılanlar.
Hümanizmin bugünkü
havarileri…
Devletin istihbarat örgütünü bu işe alet etmek, milletin
parasıyla özel uçaklar kaldırmak, böylesi abes bir iş için hiçbir masraftan
kaçınmamak da, bu işin başkaca çirkin bir yanı.
Başbakan Ramush Haradinaj’ın antidemokratik ve mafyatik kaçırma
olayını durdurmaya yönelik hamlesi başarılı olamamakla birlikte, İçişleri
Bakanı ve İstihbarat Başkanını görevinden almasıyla, Kosova’da tam anlamıyla
bir devlet krizi hali yaşanıyor.
Başka bir ülkenin topraklarında operasyon yaparak, o ülkeyi de o
ülkenin insanlarını da küçük düşürdü bu acemi ve acem kafalı güruh…
Düşünsenize, ülkeniz
topraklarında tam bir eşkıyalık sergileniyor…
Bu
haydut anlayış, sadece eş ve çocukları darp edilerek kaçırılan, arkalarında
gözü yaşlı aileler bırakan bir ‘eşkıyalık’ yapmadı.
Aynı
zamanda dost bir ülkenin içişlerine burnunu soktu. Kosova’nın, Avrupa
Birliği’ne üye olma yolundaki sürecini de ciddi baltaladı.
Ülkenin
başbakanından habersiz, sınıflarda, çocukların gözünün önünde, ’öğretmenleri
kaçıran devlet’ olarak dünya kamuoyunda yer alan bir Türkiye, neden tam 55 yıldan
(1963) beri Avrupa kapısında sürünüyor?
İşte Kosova yönetimi, bu nedenle Türkiye’yi dinlememesi lazım.
Bu haydut anlayış, sadece
eş ve çocukları darp edilerek kaçırılan, arkalarında gözü yaşlı aileler bırakan
bir ‘eşkıyalık’ yapmadı.
Aynı zamanda dost bir
ülkenin içişlerine burnunu soktu.
Ülkenin başbakanından
habersiz, sınıflarda, çocukların gözünün önünde, ’öğretmenleri kaçıran devlet’
olarak dünya kamuoyunda yer alan bir Türkiye…
Neler hisseder, neler düşünürsünüz…
Hâsılı, eşkıyalık hükümferma olmaz,
Geçici efelenmelerle çalım satar eşkıya,
Ama sultan olamaz hiçbir yana…
Züğürt bir ağa gibi kalır, dımdızlak dünyanın orta yerinde, bugün olduğu gibi.. e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au