SBS Haber Kanalı geçtiğimiz günlerde IŞİD’in esiri olan Yezidi bir annenin dramatik hayatını gündeme getirdi. Irak’ın kuzeyinde IŞID kontrolünde bulunan bölgede köle pazarında 45 ABD dolarına satılan, gerçek kimliği açıklanmayan ve Delal ismini kullanan 31 yaşındaki kadın, şimdi Avustralya’da yeniden hayata tutunmaya çalışıyor. Dört çocuklu anne, son çocuğunu Rakka’da IŞİD’ın kontolündeki cezaevinde dünyaya getirmek zorunda kalmış. Hamile iken kocasından ayrı düşen Delal eşi dahil akrabalarının 40’tan fazlasının nerede olduğunu bile bilmiyor. IŞİD’in elinde tutsak iken, sağ kurtulacağı umudunu da kaybetmiş.
İçişleri Bakanı Peter Dutton da SBS News’e, gündeme getirdiği bu hazin hikaye üzerine, Avustralya’nın Irak’ta ve Suriye’de hâlâ IŞİD’in elinde esir tutulan Yezidilere yardım etmek istediğini söyledi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Sincar’da meydana gelen olayları soykırım olarak adlandırması ve gelecekte yapılacak yargılamalar için kanıt toplaması için bağımsız bir heyet oluşturması üzerine Bakan Dutton da, hem Delal’ın yakınlarının Avustralya’ya getirilmesi konusunda, hem de soykırım araştırmaları ile ilgili üzerine düşeni yapacağını ve Federal Polisin bu heyet içerisinde görev alabileceğini söyledi. Gerçekten inanılmaz derecede korkunç ve bu yüzden Avustralya’nın bu insanlara destek sağlama görevini üstlendiğini ifade eden Bakan, IŞİD zulmünün dünyada bir benzeri daha olmadığını söyleyip, örgütü barbar hayvanlar olarak niteledi. Ben de diyorum ki, var Sayın Peter Dutton var. Adına soykırım, zulüm, işkence, zalimlik ne diyecekseniz, diyebileceğiniz IŞİD benzeri bir muamele, şu anda Türkiye’deki cezaevlerinde de var. Hem de IŞİD’in yaptığının daha fazlasıyla…
Dünyanın neresinde olursa olsun ve kimden gelirse gelsin, insanlara yapılan zulüm kabul edilemez. Renginden, dilinden, kültüründen, yaşayışından dolayı özgürlüğü elinden alınamaz. Din veya mezhep farklılığından dolayı IŞİD’in elinde insanlık dışı muamelelere maruz kalan Yezidi kadınların çektiğinden daha fazlası şimdi Türkiye’de, Hizmet Hareketi gönüllülerine yapılıyor. 15 Temmuz darbe tiyatrosundan sonra zalimiliği tescillenmiş bir diktatörün emri ile ülke adeta yarı açık cezaevi haline geldi. Hizmet Hareketi mensuplarına yönelik bitmek bilmeyen cadı avında şimdiye kadar kamu ve özel sektörde 150 bin civarında insan işten atıldı. Yaklaşık 50 bin kişi ise cezaevine gönderildi. 17 bin kadın 705 bebeği ile demir parmaklıklar arasında yaşamaya mahkum edildi. Bütün demokrasilerde ve dinlerde suçu delilleri ile ispat edilmiş olsa bile bir kadının hamileyse veya yeni doğmuş bebeği varsa cezası ertelenir. Tarihte hiç bir zaman loğusa bir kadın, bebeği ile hapse atılmamış. Günümüzün Türkiyesi’nde bu kötülük ancak Erdoğan rejimine nasip oldu.
Zalimin zulmünü alkışlamayan, büyük bir cesaretlilik ve açık sözlülükle bu konuyu gündeme getiren ünlü sinema sanatçısı İlyas Salman’ın attığı şu tweet, ne kadar da mânidar ‘Bazı cemaatler, “Dinsizlere karşı ve başörtüsü için Erdoğan’ı destekleyeceğiz” demiş. Oysa, Erdoğan’ın hapse attığı ‘başörtülü bacı’ sayısı 17 bin ve 700 de bebek. Dünyada hiçbir ‘dinsiz ve kafir’ bu kadarını yapmamış.
Zulümden kaçarken Meriç’in ya da Ege’nin azgın sularında, kucaklarında bebekleri ile hayatını kaybeden ve cesetlerine bile ulaşılamayan masum insanlar…O kadar fazla haksızlık, zulüm ve insanlık dışı muamelelere maruz kalan Cemaat mensubu var ki, hangisini yazalım. Daha geçenlerde Olağanüstü Hal (OHAL) ile çıkarılan KHK’yla işinden ihraç edilen ve Almanya’da oturum alan eşine kavuşmak için kaçak yollarla Meriç’i geçerek 3, 7 ve 10 yaşlarındaki çocukları ile Atina’da yaşamaya başlayan Esma Uludağ’ın, felç ve kalp krizi sonucu hayatını kaybetmesi, yüreklerimizi dağladı. Yunanistan’da, Almanya’da başvurusu kabul olan eşini ve aile birleşimi işlemlerinin tamamlanmasını bekleyen Esma Uludağ’ın yaşadığı acılara, kalbinin daha fazla dayanamadığının haberini ise sessiz yığınlara inat, Yunanistan’ın saygın ve köklü gazetesi To Vima geniş yer vererek yayınladı.
Şimdi yaklaşan seçimler dolayısı ile artık tükenmişliğini ilan eder gibi 2002’deki seçim vaatlerinin benzerini 2018 vaatleri diye topluma empoze etmeye çalışan iktidar, yukarıda saydığımız insanlık dışı muameleler, sanki hiç yaşanmamış gibi, her şey güllük güllistanlıkmış gibi 24 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’yi ekonomide olduğu gibi demokrasi liginde de sınıf atlatacakmış. AK Parti iktidara geldiği günden beri Türkiye’de hakları ve özgürlükleri gerçek anlamda tesis eden, standartlarını sürekli yükselten partidir’ deniliyor bu seçim beyannamesinde. Zalimlikte sınır tanımayan bir anlayışla mı? Yoksa ABD Doları karşısında yüzde 25 değer kaybına uğrayan, Arjantin Pesosu’nun ardından TL’yi Dolara karşı en kötü performans gösteren para birimi haline getirerek, 453 milyar dolar dış borçla ekonomisini dibe vurduran becerisizlikleriyle mi demokrasiye sınıf atlatacaklar.
Yezidilere yapılan zulüm Avustralya’nın en büyük ikinci haber kanalı tarafından gündeme getirildi ve İçişleri Bakanı da bu insanlara yardımcı olmak için harekete geçtiğini söyledi. Bu atılan adım, çok olumlu ve sevindirici bir gelişme olmasının yanında, bürokrat ve parlamenterlerin, Türkiye’de cezaevlerinde yaşanan insanlıkdışı trajediyi öğrenmeleri ve gündemlerine almaları için Hizmet Gönüllüleri’ne yaşadıkları ülkelerde büyük iş ve sorumluluk düştüğünü bir kez daha hatırlatması açısından da önemli ve somut bir örnek. z.polat@yepyeni.zamanaustralia.com.au