ENES CANSEVER-HAFTANIN YORUMU
Malezya’da 60 yıllık iktidar bir gecede sandığa gömüldü.
Ülkeyi yöneten Necib Rezak’ın iktidarı devrildi. Muhalefet ittifakı,
seçimlerde tarihi bir zafere imza attı.
Uzun yıllar ülkeyi yöneten Rezak, devrilmekle kalmadı; şimdi adalet karşısında hesap verecek…
Devletin kasasından, zimmetine para geçirmekle suçlanıyor, hakkındaki
yolsuzluk iddiaları nedeniyle tedbiren yurt dışına çıkış yasağı getirildi.
Sandığın galibi Muhalif Lider Mahatir Muhammed; “İleride, ilaveten gittiği
yerden sınır dışı edilsin diye uğraşmaktansa, şimdiden ülke dışına çıkış yasağı
koyduk” dedi.
Rezak’ın evine yapılan yolsuzluk operasyonunda kutu ve çantalarla milyon
dolar, pırlanta ve elmaslar ele geçirildiği belirtiliyor.
Ele geçirilen paranın miktarı açıklanmadı; ama gelen bilgiler milyonlarca
dolar olduğu yönünde.
Necip Rezak’ın başına gelenleri “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste”
eskimez ve kadim sözünün, ibretli bir tecillisi olarak görüyorum.
Kaderin cilvesine bakın ki, bundan tam bir yıl önce 2 Mayıs’ta, 15 yıl
Malezya’da yaşayan eğitimci Turgay Karaman, İsmet Özçelik ve İhsan Aslan, mafya ve eşkıyalığı
anımsatan bir yöntemle AKP rejimine teslim edilmişti. Eğitimcileri “terörist”
iftirasıyla derdest ederek Türkiye’ye yollayan Necip Rezak, Turgay Karaman’ı
birçok defa makamında ağırlamıştı.
Malezya; suçsuz, günahsız insanları, yurtdışından hukuksuz ellere teslim
eden ilk ülkedir.
Bu tarih, 13 Ekim 2016’dır.
İki gönüllü iyilik eri, Alaattin Duman ve Tamer Tıbık, eşkıyavari
usullerle teslim edilmişlerdi.
Necip Rezak ile Mevlüt Cavuşoğlu, arasında Tayland’da yapılan bu kirli
pazarlık, eğitimcileri teslim etme (extradiction) veya ülkeden ihraç etme
(deportation) kararı, kocaman bir ahtı.
Yıllarca ülkesinde Malay çocuklarına, gece-gündüz demeden eğitim hizmeti
veren, nezih insanlara “terörist” ithamı belli ki bardağı taşıran son damla
olmuştu.
Bu gönül erleri, çaresiz bir şekilde Malezya’dan ayrılmak zorunda
kaldılar.
Savrulan aileler, bölünen anneler, gözü yaşlı eşler, yüreği parçalanan çocuklar, ve tedirgin arkadaşların ahı…
Diktatörlerin gözü de vicdanı de kör.
Neden mi?
Aynı yolun yolcuları bakar bakar, ibret alırlardı.
Çünkü ister yakın geçmişte, isterse geçmiş tarihte diktatörlerin akıbeti
hep hüsran oldu ve lanetle anılıyorlar.
Malezya özelinde, hafızamızı yenilemek için, geçmişten günümüze
diktatörlerin hazin öykülerine hep beraber göz atalım.
Hitler’den Çavuşesku’ya, Saddam’dan Kaddafi’ye, Mübarek’ten günümüz
diktatörlerine kadar pek çok misal zikretmek mümkün elbet.
ABD, 2003’te Bağdat’a girdiğinde, Firdevs Meydanı’ndaki Saddam Hüseyin’in
heykelinin devrilmesi, BAAS rejiminin hazin sonunun hafızalara işlenen ilk
görüntüsüydü.
Halkına korku ve dehşet saçan bir liderin hazin sonunu, bu resimle tahmin
etmişti tüm dünya.
24 yıl her sınıftan, her ırktan insanı, ayrım gözetmeksizin perişan eden, ‘Halepçe Katlimı’ olarak bilinen büyük Kürt katliamlarına imza atan bir gaddar, ‘Saray’dan çukura yuvarlanıyordu.
7 yıl sonra bir başka diktatör, Libya’nın Kaddafi’si aynı hazin sonla yüz
yüze kalmıştı. Bab-ı Aziziye’deki debdebeli şah, her şeyiyle yerle bir olmuştu.
Dile kolay tam 42 yıl.
Biz henüz çocukken, o tahtına kurulmuş, kimseciklere bırakmamıştı tacı,
sarayı.
Bir başka diktatör, şu Hüsnü Mübarek; yatak, döşek, sağa, sola
taşınıyordu.
Be hey Dünya, nasıl da bulandırırsın bakışları, ayarını bozarsın şu insan
evladının!
30 yıl Mısır’ı yönetti Mübarek.
Mısır halkı, yaklaşık 44 yıl olağanüstü hal ile
idare edildi.
Mısırlılar yarım asır, baskı, zulüm, endişe, sıkıntılarla, çaresiz ve
fakr-u zaruret içinde bir ömür geçirdi.
Tunus, Fas, Suriye, Sudan, S.Arabistan, Ürdün vs bundan farksız değil (di)…
Ne yazık ki, hepsi de Müslüman ülkeler.
Ama yönetimlerin ortak özelliği “diktatörlük!”
Yakın yıllara kadar, mezkûr ülkelerin tamamı, ortalama 10 ile 45 yıl
arasında değişen zaman diliminde nefessiz kaldılar, büyük acılar yaşandı.
Ülkelerini demir yumrukla yöneten diktatörler, beklenmedik bir anda, pek hazin
bir şekilde her şeylerini kaybediyorlar.
Diktatör bozmaları ise olan bitenden ibret almazlar, aynı hazin sonun
onları bulacağını düşünmezler.
Hâlbuki, Hakk adaleti şöyle veya böyle tecelli eder ve debdebe bir gün son
bulur.
Bunu biz değil, Malezya’yı uzun yıllar yıl yöneten Necip Rezak’ın hali anlatıyor.
Yakın geçmişte Saddam, Kaddafi ve Mübarek’in şahsında bunu çok iyi
görmüştük.
Koca coğrafyaları kana bulayan Hitler, Mussolini, Stalin, 24 yıllık
iktidarı 9 günde yerle bir olan Çavuşesku ve Romanya’daki 1100 odalı sarayı,
bas bas bağırıp, bu gerçeği haykırıyor bizlere.
Ve acı çektirenlerin acıklı sonu:
Hitler, 2.Dünya Savaşı’nın ardından Sovyet askerlerinin Berlin’e
girişinden kısa bir süre sonra (30 Nisan 1945) sığınağında, sevgilisi Eva
Braun’la birlikte intihar etti.
73 yıl önce…
21 yıl (1922 ile 1943) İtalya’yı yöneten Mussolini, İsviçre’ye kaçarken,
İtalyan partizanlar tarafından (28 Nisan 1945) vurularak öldürüldü.
10 yıl aradan sonra…
30 yıldan fazla Kremlin’in ev sahibi, Sovyetlerin bir numaralı ismi
Stalin, (5 Mart 1953) beyin kanamasından öldü.
Bundan 65 yıl önce…
24 yıl Romanya’yı yöneten Çavuşesku, devrildikten
birkaç gün sonra karısı Elena ile birlikte, (1989) kurşuna dizilerek idam
edildi.
29 yıl önce…
Binlerce Bosnalıyı katleden ve Lahey’de uluslararası ceza
mahkemesince savaş suçlusu olarak soykırım yapan “Bosna Kasabı” lakaplı
Yugoslavya’nın eski Başkanı Miloseviç, (11 Mart 2006) yargılama bitmeden,
hücresinde hazin bir şekilde ölü bulundu.
Sadece 12 yıl önce…
Günümüzde ise; emzikli bebekleri,
lohusa kadınları, çaresiz yaşlıları, dermansız hastaları, suçsuz ve günahsız insanları
zindana mahkûm ederek, hırs, kin ve kibrine esir olmuşların, yukarıda adını sıraladığımız ‘ruh hastalarıyla‘ benzer kaderi paylaşmaları kaçınılmaz olacaktır.
Tüm bunları, bugünden yarını göremez,
basireti bağlanır ve ansızın iflahı kesilir, düşer dipsiz çukurlara… e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au
Not: 11 ayın sultanı Ramazan ayınızı
tebrik ederim, bu mübarek ayın ilk gününü Filistinli kardeşlerimizi katleden
İsrail’i şiddet ve nefretle lanetliyorum.