ENES CANSEVER-HAFTANIN YORUMU
Sevgi çocukları, dünyaya
bir kez daha barış ezgileriyle seslendiler.
Bu barış dolu sesleniş, itişmenin, didişmenin kavganın, kin ve
nefretin adeta dolu gibi yağdığı bir tablo karşısında anlamlıydı.
Ölüm kıtalar dolaşırken,
inadına barış şarkıları söylemek…
Tüm renkleri bir araya
getirmek, bir olmanın, bütün olmanın türküsünü söylemek, her yanda, her
bucakta…
Öyle ya, bundan bir asır önce savaştan barış çıkaran Anzak’lar
gibi…
Geçmişin geçmişe emanet edildiği, barışın konuşulduğu günler,
Anzak günleri…
Ve pek tabiî ölümün,
öldürmenin kutsanmadığı, yaşatmanın, hayatı herkese güzel kılmanın konuşulduğu
günler.
Avustralya’nın ekonomi, ticaret, turizm ve çokkültürlü şehri
Sydney, hafta sonu “dünya renkleri” namı diğerle “sevgi çocuklarını” ağırladı.
Dünyanın önemli kenti Sydney, bu anlamlı organizasyona ikinci
kez ev sahipliği yapıyor.
İlki, iki yıl önce dünyanın
sembolü Opera Evin (House)’de gerçekleşmişti.
Muhteşem bir geceydi, tıpkı geçen Cumartesi günü, altın bir
gerdanlık gibi duran ve Sydney’in kalbi sayılan Darling Harbour’da yeni hizmete
giren Convention Centre’deki gibi…
Amity Eğitim
Kurumları’nın ev sahipliğinde gerçekleşti, 16. Uluslararası Dil ve Kültür
Festivali.
Afrika’dan, Avrupa’ya, Orta Asya’dan, Uzak Doğu’ya kadar,
dünyanın dört bir yanında yer alan 19 ülkeden 100’e yakın ‘sevgi çiçeği’
katıldı.
Bu anlamlı organizasyonun
anasponsoru Honda oldu.
Gecenin sunumunu ise Avustralya’nın iki ünlü televizyon sunucusu
TV spiker George Donikian ve Janice Petersen yaptı.
Sevinçli bir hüzün hali hâkimdi salonda.
Çünkü bu iyilik
hareketinin mayalandığı ve çıktığı topraklarda zalimler hükümfermaydı.
Mazlumlar Kerbela’dan,
Kerbela’ya koşuyorlardı ana yurtlarında…
2500 kişilik salon dopdoluydu.
Seyirciler zaman zaman güzel parçalar ve özellikle Kürtçe’nin
güzel ezgilerinden ‘Şemmame’ ile müziğin temposuna katıldılar.
VIP koltuklarında, Avustralya’nın önemli simaları da, zaman
zaman tempo tutuyorlardı.
Federal ve Eyaletlerden
siyasetçiler vardı.
Hatta pasifik bölgesi
ülkelerinden çok önemli yetkililer, bu güzel tabloyu görmek için gelmişlerdi.
İki eski başbakan
katıldı: Barrie Unsworth ile eski Başbakan ve Federal Senatör Kristine
Keneally.
Çokkültürlülük Bakanı Ray
Williams, iktidar ve muhalefet Milletvekilleri, yabancı misyon şefleri, medya
ve iş dünyasının önemli simaları, renkli geceye ayrı bir güzellik kattılar.
Yerel yöneticiler,
aktivistler, sanatçılar gösterileri ilgiyle izlediler.
Melbourne, Brisbane,
Adelaide ve Perth’ten olmak üzere diğer eyaletlerden ve yurt dışından çok
sayıda davetli, çok nezih bir ortama sahip olan Sydney Convention Centre’deki
yerlerini almışlardı.
Son üç yıldır, anne karnındaki bebekten, 80’lik dedelere kadar
yürütülen cadı avı, işkence, baskı, zulüm, sürgün ve her türlü gayri insani,
gayrı ahlaki ve antidemokratik uygulamalar nedeniyle, farklı temalar işlendi,
Dil ve Kültür Festivallerinde.
Anadolu topraklarını adeta çoraklaştıran söz konusu zulümler
nedeniyle, barış, insanlık, özgürlük gibi önemli değerlere atıfta bulunuldu
kıta ülkesi Avustralya’da…
Yaşanan hukuksuzluklar ve mağduriyetler nedeniyle, evini eşiğini
terk etmek zorunda bırakılan Hizmet Hareketi mensuplarını konu alan ‘Göç
Yolları’ şarkısını seslendiren Ukraynalı Alexandra, izleyenleri, hayli
duygulandırdı.
Hz. Yusuf’un kıssası
ekrana yansıtıldı.
Kirpikler ıslak ıslaktı.
Zulüm’ den kaçarken, Ege’de evlatları ve eşiyle ruhunun ufkuna
uçan Maden ailesi, Meriç’te bot faciasıyla içimizi dağlayan Abdürrezzak ve
Doğan ailelerinin fertleri unutulmadılar, fondaydılar.
İki hafta önce,
cezaevinde ilaçları verilmediği için hayatını kaybeden Halime Gülsu, eşine
kavuşma ümidiyle kaçak yollarla Yunanistan’a geçtikten sonra kalp krizi sonucu
vefat eden 3 çocuk annesi Esma Uludağ ve diğerleri için gözyaşları akıtıldı.
Tam da bu görüntüler
eşliğinde, “Ben bir Yakup idim” türküsü gönülleri dağladı.
Hz. Yusuf, hikâyenin İngilizce ve canlı şekilde seslendirilmesi
ve sonunda kardeşleri tarafından kuyuya atılması, çok anlamlıydı.
Avustralyalı davetlilerin
hayli dikkatini celp etti.
Haksızlığa boyun eğmeyerek, yıllarca demir parmaklıkların ardında
kalan Güney Afrikalı Nelson Mandela’nın özgürlük mücadelesinin canlandırılması,
diktatör yönetimlerin özelinde, dünyaya verilen anlamlı bir mesaj ve izlemeye
değer bir başka sahneydi.
Ardından Mahatma Gandhi’nin barış yolculuğunu anlatan özel
koreografiler geldi sahneye.
Hintli aktivist liderin hayatının direniş destanı ve zulme karşı
dik duruşu, zincirleri nasıl kırdığı canlandırıldı, genç ve siyah tenli bir
delikanlı tarafından.
İstisnasız, bu sahneleri izleyenler, bedenen Sydney’de olsalar
da ruhen, kalben ve tüm duygularıyla dünyanın dört bir yanında, zulüm paletleri
altında, tutsak olan ve inim inim inleyenleri hatırladılar, acılarını kalben
hissetmeye çalıştıklarını düşünüyorum.
Gandhi’nin hükmünü veren
sahnedeki hâkim, bugün tüm hukuksuzlukları icra eden, yargıçları çok enfes bir
şekilde tasvir etmişti.
Ama şu bir gerçek ki, Mandela ve Gandhi’ye bu ezayı reva görenler
tarihin çöplüğünde…
Aradan yıllar ve asırlar geçse de iki sembol sima, yaşamlarıyla
bugün olduğu gibi; yarın da insanlığa ilham kaynağı olmaya devam edecekler…
Görüldüğü gibi fikirler
öldürülemiyor, baskıyla hiçbir zaman yok edilemeyecek.
Bebeklere, annelere,
masum ve mazlumlara özgürlük bir kez daha istendi.
Onların, tekrar özgürlüklerine kavuşması bir kez daha ‘Let them
be free’ (bırak özgür olsunlar) parçasını başta Türkiye zindanlarındaki 17 bin
anne, 706 bebek ve tutsak babalar olmak
üzere, sesini duyuramayan dünyadaki mazlumlar için seslendirdi, ‘Sevgi
Çocukları.’
Mesela, eski Başbakan ve Federal Senatör Kristine Keneally’nin
konuşmasındaki şu cümleler çok anlamlıydı: “Let them be free’’ şarkısı beni çok
etkiledi.
Bu akşam burada
kutladığımız şey zaten bu değil mi? İlk başta hepimiz insanız. Her birimizin
özgür olma hakkı var. Bir kişiye o hak verilmiyorsa, hiç birimize verilmemiş
olur. Dünyanın farklı ülkelerinden gelen çocuklara bakın, onlarla beraber şarkı
söyleyebilirsek, barışa ulaşırız” dedi.
Ve Colours of the World (Dünyanın Renkleri) tekrar buluşmak
üzere “yeni bir dünya kuruyorlardı” şarkısıyla dünyanın ucu Avustralya’dan
seslenerek, geceyi noktaladılar.
Hâsılı, bir iyilik hareketi, kendi ülkesinde geçici bir kararma
yaşasa da dünyanın en özgür ortamlarında, vicdanlı insanların himayesinde,
renklenip duruyordu muhteşem bir salonda, güzel mi güzel çocuklarla… Teşekkürler Kıta Ülkesi, teşekkür ‘Sevgi çocukları…’ e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au