Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Zaman gazetesinin 11 eski köşe yazarı ve editörü, “Anayasayı ihlal,” “örgüt üyeliği,” “propaganda” ve “örgüte yardım” suçlamalarıyla yargılandıkları davanın son celsesinde 10-11 Mayıs günlerinde hâkim karşısına çıkacak.
Davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hükmünü açıklaması beklenen duruşmadan P24‘ün mahkeme salonundan aktardığına göre, savcı tarafından daha önce dört sanık hakkında verilen ek mütalaa kayda geçirildi.
Duruşumada ilk olarak Mümtaz’er Türköne esas hakkında savunma yapmak için söz aldı.Türköne, “İddianamede 10, mütalaada 23 yazı var. Teslim edilen CD’lerde yazıların bir kısmı savcının mütalaasından sonra toplanmış. Mahkeme ara kararında 30-40 yazı talep ediyor ama bin kadar yazı toplanıyor. Mahkemenin talep etmediği makaleler var. Makale diyorum zira biz sadece makalelerden yargılanıyoruz.” diyerek savunumasına şöyle devam etti:
Savcı bey bu 1000 kadar makaleyi tarayıp alıntılar yaparak mütalaasını hazırlamış.Hakimler ve Savcılar Kurulu’na duruşma savcısı Cem Üstündağ hakkında suç duyurusunda bulunmak istiyorum.Savcının esas hakkındaki mütalaası çok sayıda kanunu ihlal etmektedir.Savcının bu dosyadan el çektirilmesi ve hakkında soruşturma açılmasını talep ediyorum.
Sözlerinin devamında Türköne, “Savcının mütalaaya iddianamede olmayan, mahkemeye sunulmamış belgeleri katması CMK’ya aykırıdır. “Mutfakta biri mi var” kuşkusu yaratmıştır.” diyen Türköne, “Bu uygulama, Şahin Alpay hakkındaki AYM ve AİHM kararlarının benzerinin diğer sanıklar için de çıkabileceği ve tahliye sonucunu vereceği endişesiyle yapılmış izlenimi veriyor. Mehmet Altan’ın durumundaki gibi hüküm tesis edildiği için AYM ve AİHM kararının gerektirdiği tahliyenin uygulanamamasının bizler için de geçerli olması istenmiştir. Savcının hüküm verme konusundaki aceleciliği adil yargılama hakkı ihlali kuşkusu uyandırmaktadır. AYM ve AİHM’in gazete yazılarının suç delili olarak yer aldığı durumlarda yazıların tam metninin verilmesi kararı burada da uygulanmalı. Duruşma savcısı ise yazılardan kısa alıntılarla yetinmiş ya da sadece yazı tarihlerini vermiştir. Şahin Alpay’ın AYM ve AİHM kararlarında yer alan beş köşe yazısı tarihleriyle mütalaada yer almaktadır.” ifadelerini kullandı.
Türköne, sözlerine şöyle devam etti:
Duruşma savcısı suç unsuru olmayan delilleri tekrar kullanarak Anayasa’ya meydan okumuştur. AYM “gazete makalelerinden tutuklama yapılamaz” derken savcı makalelerden hüküm istemektedir. Mütalaa ihlalin kasten devam ettirildiğini göstermektedir.Artık her yerde referans gösterilecek AİHM’in Şahin Alpay kararı bu anlamda bir delil teşkil etmektedir.Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde mahkeme Mümtaz’er Türköne’ninin usül ile ilgili itirazının reddine karar verdi. Kararla ilgili mahkeme başkanı “mahkememiz mütalaa ile bağlı değildir” diyerek Türköne’nin savcının el çektirilmesi ve diğer usule ilişkin taleplerini reddetti.
Türköne’nin, “İki ayrı mütalaa var, bize CD ile sunulan mütalaa ve son celsede zapta geçen mütalaa. Hangisini esas alarak savunma yapmalıyım?” sorusu üzerine mahkeme heyeti başkanı, “UYAP’a yüklenen iddianameye itibar edin” cevabını verdi.Usule ilişkin taleplerinin reddedilmesi sonrasında Mümtaz’er Türköne, esas hakkında savunmasını yapmaya başladı.Yazılarıyla ilgili iddiaları yanıtlayan Türköne, “Yazıların tümü hakkında savunma yapmayacağım, bir bölümü için ek süre istiyorum.” diyerek iddianamede ve mütalaada yazılarından cımbızlanan bölümlerin o yazıların ana fikriyle uyuşmadığını örneklerle anlatttı.
Türköne şöyle konuştu:Kendimle ilgili ihbarda bulunmak üzere bir savcıya verdiğim ifademi sunuyorum. Çünkü alıntılanan cümlelerimden daha sert.(17-25 Aralık sürecinin darbe girişimi olmadığı” yönünde 2014’te verdiği savcılık ifadesini mahkemede okuyarak) Ey millet, ayaklanın, elinizdeki silahla iktidarı devirin” demek dışında, bir iktidarın yargılanacağını söylemek suç mu?
(Zaman’da yazdığı ve iktidar mensuplarının yargılanacağını, itibar kaybedeceğini anlattığı yazılarından örnekler vererek) “Teşhir edilecekler” veya “rezil olacaklar” anlamındaki bu yazım iktidara karşı değil, İbrahim Karagül’e karşı polemiktir.
(İbrahim Karagül’ün bir yazısını “muhalif aydınları, yazarları tehdit ediyor” diyerek okudu) Ben bu yazıya cevap yazdım.
BAŞKA BİR YAZARLA POLEMİK YAZISI SUÇ OLDU
İbrahim Karagül’ün “Entelektüel Terör” yazısına cevap verdiği ve kendisi aleyhinde suç delili diye sunulan yazısını okuyan KHK ile kapatılan Zaman Gazetesi yazarı Mümtaz’er Türköne, “Bu İbrahim Karagül’le polemik yazısı. Mütalaadaki iddianın aksine yazıda hükümetin başına gelecek olaylar anlatılmıyor. Carl Scmitt’in “siyasal ilahiyat” tezine karşı hukukun üstünlüğünün olağanüstü hâlde de korunmasından yana yazılar yazdım.” dedi.Türköne, Zaman’daki 2016 tarihli iki yazısının, Gülen’in o dönemki açıklamalarıyla örtüştüğü yönündeki iddialara da cevap verdi ve “Dolmabahçe Mutabakatı” sonrasında yazdığı ve o dönemki Arınç-Erdoğan polemiğine değinen Zaman’daki yazısını mahkemede okudu.
sas hakkındaki savunmasını, suçlanan yazılarından uzun bölümler okuyup, ifadelerinin anlamını açıklayarak savunmasını sürdüren Türköne, “Herhalde bu yazılar AİHM’in önüne gittiğinde alıntılanan bölümle yetinmeyip yazıların aslı neymiş diye bakacaklardır.” dedi.
Türköne sözlerini, “Otokrasi kelimesini ben icat etmişim. Yurtta Sulh Konseyi de bu kavramı kullanmış. Oradan arada bağ kurulmak isteniyor. Otomobilin ‘oto’su, demokrasinin ‘krasi’sinden oluşan bu kelime de demokrasi gibi, oligarşi gibi Yunanca kökenlidir. Otokrasi” Hesiodos, Herakleitos tarafından kullanılmıştır. İktidar sahibi uyacağı kuralı kendi belirlerse bu otokrasidir.”ifadeleriyle tamamladı.
Türköne, “Suç unsuru olarak iddianameye konulan yazılarımın tamamı benim lehime delil olarak kullanılabilir. Son mütalaaya dahil olan bazı yazılarımı bulamadım. Onlara ilişkin savunma yapamayacağım. Mahkemeden ek süre talebim var” dedi.
Duruşmaya verilen ikinci aranın ardından savunmasına devam eden Mümtaz’er Türköne, idianamede yer alan “Cumhurbaşkanı freni patlayan kamyonu durdurabilir mi?” yazısını okudu. “Bu yazı anayasal düzeni ortadan kaldırma teşebbüsü olarak değerlendiriliyor, hayretler içindeyim.” diyen Türköne, başka bir yazısını okuyarak, “Bunlardan kat kat ağır eleştiriler yapıldı ve hiçbiri darbe suçundan yargılanmadı. Bu yazılardan dolayı herhangi bir pişmanlık duymuyorum. Bunlar demokrasinin vazgeçilmezleri.” dedi. Türköne, savcının yazılarını Gülen’in talimatıyla yazdığına dair iddiaları yanıtlarken de, “Başkasının aklıyla yazdığının söylenmesi bir yazar için en büyük hakaret.” sözlerinden sonra, Gülen’in görüşüne sadık kaldığı iddiasına dair dershanelerin kapatılması ve Türkan Saylan ile ilgili yazılarını örnek gösterdi.
‘DEĞİL TALİMAT, TELKİN BİLE ALMADIM’
“Savcı talimat aldığıma dair bir iddiada bulunuyorsa, bunu delillendirmesi gerekir. Aksi hukuk pratiğine aykırı” diyen Türköne şöyle konuştu:Gülen’i birirme kararı 2004’te MGK’da alındı” haberi üzerine Zaman gazetesinin hükümeti eleştirdiğini belirtti: Tek istisna benim yazım.
Ben kimseden talimat alarak yazı yazmam. Yazarlık hayatım boyunca bırakın talimatı, telkin bile almadım. Özgürlüğüme düşkünüm.Sadece gazetelere dayandırarak cebir ve şiddeti ıspatlamak mümkün değil. Ancak birisinin kafasına vurmak suretiyle gazete şiddet eylemi olarak kullanılabilir.Türköne daha sonra, yedi makaleden savunmasını hazırlamak için süre talep etti. “Esas hakkında mütalaamı bitirmediğimin kayda geçmesini istiyorum.” dedi. “Mütalaanın hiç bir değeri yok mu?” sorusu üzerine heyet başkanı “onu değerlendireceğiz” dedi.
Türköne’nin savunmasının ardından avukatı Elvan Kılıç söz aldı ve şöyle konuştu:Mütalaada yer alan deliller arasında bir eylem olarak cebir ve şiddet kullanıldığına dair bir ima yoktur.Mahkemeler dört yıl önce yazılmış makaleleri yargılama konusu edemez.Avukat Kılıç, “Şahin Alpay kararlarında gerek AYM, gerek AİHM gazete yazısının tutuklama konusu olamayacağını hükmetti. Bu kararlara binaen Mümtaz’er Türköne bırakılmalıdır.” dedi.
ORHAN KEMAL CENGİZ: AVUKATLIK FAALİYETİMDEN YARGILANIYORUM
Tutuksuz yargılanan sanıklardan Orhan Kemal Cengiz de savunması için söz aldı: “Ben yazılarım değil, avukatlık faaliyetim nedeniyle yargılanıyorum.”diyen Cengiz, “Savcı bey ilk mütalaasıyla ölümü gösterdi, sonra tadilatla sıtmaya razı etti. Ama ben o sıtmaya da razı değilimddianamede fiil yok. Adım oraya Zaman gazetesine kayyum atanmasına dair davayı AYM’ye götürdüğüm için eklendi.“ ifadelerini kullandı.
Cengiz, “Ahmet Altan’ın ve Mehmet Altan’ın davalarını da AYM’ye ben götürdüm. Bundan dolayı kriminalize edilmem kabul edilemez. Benim 25 yıllık meslek hayatım bunun üzerine kurulu. Yaptığım işle de gurur duyuyorum. İddianameyi esas alacağınızı söylediniz. İddianamede hakkımda herhangi bir fiil yok, bu yüzden beraatimi talep ediyorum.” dedi.
Cengiz suçlamalar arasına giren tweetlerle ilgili olarak da, “AİHM’e göre ifade özgürlüğüne müdahale hukuken öngörülebilir olmalı. Sadece makale ve tweetlerimle yargılanıyorum. Öyleyse basın kanununun dava aşımı hükmü uygulanmalı ve dava benim açımdan düşmeli.“ şeklinde konuştu.
Savcıya gazetecileri, hak savunucularını ve avukatları toplarsanız, bu soruşturmanın meşruiyeti sorgulanacaktır dediğini belirten Cengiz, dosyaya giren 2014-2015 yılında attığı tweetlere ilişkin, “10 bin tweet atmışım, sadece üç tanesi seçilmiş. Hak ihlalleri gibi konularda sık tweet atarım.” dedi.
YAZAR ALİ ÜNAL’IN DAVASI AFYON’DA DEVAM ETTİ
Öte yandan KHK ile kapatılan Zaman gazetesi yazarı Ali Ünal’ın, tutuklu olarak yargılandığı davanın görülmesine bugün Uşak 2. ACM’de devam edildi.Ünal, “HSK’nın kendisine sorulmadan tahliye kararı verilmemesi yönünde hâkimler üzerinde baskısı var. AK Parti Sözcüsü Mahir Ünal’ın basına yansıyan açıklamaları da bunu doğruluyor.” dedi.
“İddianamede yer alan 17 yazı nedeniyle yargılanıyorum. Bu yazıların 11’i 2011-2012 yıllarına ait ve suçlamalarla alakası yok.” diyen Zaman Gazetesi yazarı Ali Ünal, şöyle konuştu:
17 Aralık 2013’e kadar hükümetle F.. diye adlandırılan yapı iç içeydi, birlikte hareket ediyordu.İktidarın bu muazzam desteği dururken benim haftada bir yazı yazarak darbeye teşebbüs ettiğimin iddia edilmesi kabul edilemez.
İddianamede Erdoğan’ı eleştiren yazılar yazdığım söyleniyor. Ben Erdoğan’ı iktidara geldiği 2002 yılından beri gerektiği zamanlarda eleştirmişimdir.O dönem başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan Türkçe Olimpiyatları’nda Fethullah Gülen’i “bitsin bu hasret” diyerek Türkiye’ye çağırmıştı. İktidar medyası da destekliyordu.Benim elebaşılarından biri olduğum iddia edilen yapının en büyük destekçilerinden biri siyasi iktidar olmuştur.Hükümetin FETÖ/PDY denilen yapıya karşı 17-25 Aralık’a kadar hiçbir tepkisi olmamıştır. Onlar hiçbir eleştiri yapmamışken benim tavrım mı suç sayılıyor?
Ergenekon ve Balyoz gibi davaları desteklediğim söyleniyor. Benim bu davaları açıkça destekleyen hiçbir yazım olmamıştır.Ergenekon ve Balyoz davalarının en büyük destekçisi iktidar olmuştur, bunu kamuoyu da böyle bilmektedir.
‘BENİMLE İLGİLİ HİÇBİR DELİL YOK’
Ünal, “Nurettin Veren Fethullah Gülen’i dava etmek istedi, beni de şahit gösterdi. Ben tanıklık etmek istemeyince bana husumet beslemeye başladı.” ifadelerini de kullandı.Tutuklu bulunmasını gerektirecek hiçbir delilin olmadığını, yöneticilik yapmadığını kaydeden Ünal, “Arkanızda “Adalet Mülkün Temelidir” yazıyor. Ben orada yazan ifadeye güveniyorum. Beraatimi talep ediyorum.” dedi.
Daha sonra söz alan Ünal’ın avukatı Ayşe Sueda Ünal da, “Nurettin Veren ve Akşam gazetesinin haberinde adı geçen Hasan Polat’ın tanık olarak dinlenilmesini talep ediyoruz.” dedi.Duruşmada Ali Ünal’ın üzerinde ele geçirilen ve daha sonra iade edilen cep telefonunun IMEI numarası mahkemece Av. Ünal’dan talep edildi.
Telefonun taşınma sırasında kaybolduğunu belirten Avukat Ünal, “Bu telefon 16 ay boyunca güvenlik güçlerinin elindeydi. Neden IMEI numarası o zaman alınmadı?” diye sordu ve “Müvekkilim 17 yazısından dolayı yargılanıyor. Bu yazılar fikirlerini beyan ettiği yazılardır. Hakkında somut hiçbir suçlama yoktur. İfadenin yargılanması kabul edilemez. Hiçbir örgütün üyesi olmayan müvekkilim örgüt yöneticiliğiyle suçlanıyor.” dedi.Mahkeme verdiği ara kararda, Ali Ünal’ın tutukluluğunun devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma 18 Temmuz 2018’de görülecek.Mahkeme Nurettin Veren ve Hasan Polat’ın tanık olarak talimatla dinlenilmesine karar verdi.
YAZDIKLARI VE PAYLAŞTIKLARINDAN YARGILANIYORLAR
İki gün sürmesi beklenen duruşmada Zaman gazetesinin eski köşe yazarları Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan, Ali Bulaç, Mümtazer Türköne, İhsan Dağı, Lale Sarıibrahimoğlu, Nuriye Ural, avukat ve Bugün gazetesi köşe yazarı Orhan Kemal Cengiz, Zaman’ın eski Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet Özdemir, Ankara temsilcisi Mustafa Ünal ve gece editörü İbrahim Karayeğen, savcının esas hakkındaki mütalaasında yer alan suçlamalara karşı nihai savunmalarını sunacaklar.
Davanın 5 Nisan 2018 günü Silivri Cezaevi yerleşkesindeki mahkeme salonunda görülen üçüncü duruşmasında mütalaasını sunan savcı, tutuklu yargılanan Bulaç, Türköne, Alkan, Özdemir, Ünal ve Karayeğen’in TCK 309/1 kapsamındaki “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, TCK 314/2 kapsamındaki “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan ise üst sınırdan, 15’er yıl hapisle cezalandırılmalarını talep etmişti.
Mart ayında Anayasa Mahkemesi kararıyla 590 günü aşkın tutukluluğun ardından Silivri Cezaevi’nden tahliye edilerek ev hapsine konulan Alpay ve tutuksuz yargılanan yazarlar Cengiz ve Dağı’ya da “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamaları yönelten savcı, Alpay, Dağı ve Cengiz hakkında tutuklama talebinde bulunmamıştı.
Ancak savcının 24 Nisan tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne Cengiz, Dağı, Özdemir ve Karayeğen hakkında ek bir mütalaa sunduğu öğrenildi. Savcı daha önce “darbe” ve “örgüt üyeliği” suçlamalarıyla müebbet hapis cezası ve 15 yıla kadar hapis talep ettiği Dağı ve Cengiz hakkında, ek mütalaada Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 7/2 ve TCK 43/1 maddeleri uyarınca “zincirleme şekilde terör örgütü propagandası” suçundan 13’er yıla kadar hapis cezası talep ederken, Karayeğen ve Özdemir hakkında ise TCK 314/1 maddesi uyarınca “silahlı terör örgütü yöneticiliği” suçundan 22,5 yıla kadar hapis cezası talep etti.
Yine tutuksuz yargılanan yazarlar Sarıibrahimoğlu ve Ural için ise 5 Nisan’da sunulan esas hakkındaki mütalaada TCK 220/7 kapsamında “örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaksızın örgüte yardım etmek” suçlamasıyla ceza talep edilmiş, her iki yazarın da iddianamedeki diğer suçlamalardan beraatleri istenmişti.
5 Nisan’daki duruşmanın sonunda mahkeme, davanın yazar ve editörler dışında kalan 18 sanığının dosyalarının “diğer sanıkların atılı eylemleriyle aralarında hukukî ve fiilî irtibat bulunmadığından” bu dosyadan ayrılmasına karar vermiş, ayrıca etkin pişmanlıktan yararlanan iki diğer sanığın dosyalarını da ayırmıştı.
Mahkeme, Zaman gazetesi haricinde Fethullah Gülen grubu ile ilişkili diğer medya kuruluşları bünyesinde görev almış 18 sanığın ayrılan dosyalarını 30 Nisan tarihinde hükme bağladı. Mahkeme, 18 sanıktan 10’una “örgüt üyeliği” ve “üye olmaksızın örgüte yardım” suçlarından 3 yıl 1 ay 15 gün ile 9 yıl arasında değişen sürelerde hapis cezası verirken, sanıklardan 5’inin beraatine hükmetti. Üç sanığın dosyası ise ayrıldı.
Kamuoyunda “Zaman davası” olarak anılan dava, 10 Nisan 2017 tarihinde, 30 sanık hakkında düzenlenen iddianamenin kabulüyle açılmıştı. Davadaki sanık sayısı, Zaman gazetesi yöneticilerinden Adil Gülçek’in dosyasının da bu dosyayla birleştirilmesinin ardından 31’e çıkmış, davanın ilk duruşması 18-19 Eylül 2017 tarihlerinde görülmüştü.