Zulmün tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir. İnsanlar
zulme, haksızlığa ve adaletsizliğe üç şekilde cevap vermişlerdir.
Birincisi; ya misli ile
veya daha kötüsü ile intikam almışlardır.
İkincisi; korkudan ve
zaaflarından dolayı sessiz kalmışlardır.
Üçüncüsü ise, misli ile
cevap vermek veya sessiz kalmak yerine, içlerinde biriken kin ve nefret
duygusunu güçlü imanları sayesinde hayra çevirmişler ve insanlığın hayrına
kullanmışlardır.
Zulmedilen veya baskı gören insanlarda iki şey oluşur.
Ya volkanlar gibi patlar, militan olur. Zulme, zulüm ile
cevap verir. Bu küfür ve nifakın yoludur.
Ya da o zulüm ve baskı içlerinde öyle bir sinerji
oluşturur ki, onlar volkanlar gibi olur fakat patlamazlar.
O sinerji onları daha çok aktif hale getirir, manevi
latifelerini geliştirir. İnsanlığın hayrına kullanır.
Kendine zulüm yapanların ahirette çekeceği azab yüzünden
onlara bile acırlar.Müfessirlerinin beyanlarına göre öldürülmek için
taşlanırken vefatından önce cennetteki makamını gören Habibun Naccar, kendisini
taşlayan putperestler hakkında, “Keşke
Rabbimin bana olan ikramlarını bilselerdi” (Yasin:26-27) der ve onlara
üzülür. Buna da Üstad’in tabiri ile muhabbet fedaisi denilir. Peygamberler ve
onların yolunda gidenlerin yolu budur.
Son zulüm ile yüzbinlerce Hizmet babayiğitlerinde bu
sinerji tam oluştu. Zalimlerin ve ehli dalaletin niyetleri onları topyekûn
bitirmekti. Fakat her şeye Kadir olan Allah, onları yeniden diriltti. Hem de
öyle bir gerilim kazandılar ki, bu oluşan sinerji Allah’ın inayet ve keremiyle
onların hak yolda koşturmalarına en az
üç-dört nesil motive için kafi gelecek.
Öyle ümit ediyoruz ki, manevi gerilime geçmiş bu muhabbet
fedaileri Türkiye ve dünyada zalimler ve ehli dalalet tarafından kirletilen
İslam’ın pak çehresini temizlemek için zamanla diğer Müslümanlara bir model
vazifesi görecek. Tıpkı bugüne kadar pek çok konularda örnek olduğu gibi.
Bu çok en önemli ve mukaddes
vazifeyi görmek için yüzbinlerin böyle zor bir imtihandan geçmesi gerekiyordu.
Bu zulüm onları çift kanatlı yaptı. Ayrıca işin temeli olan iman dairesi
yapılan ekstra ibadetler, evradü ezkar ve Ensar-Muhacirin yardımlaşması ile
nurlandı ve küfür, nifak ve hasete karşı daha da güçlendi. Bu nurlu daire
inşallah zamanla hem içtimai hem de idari daireyi nurlandıracak.
Bu zulüm ile imana
ve Kur’an’a hizmette İmam Rabbani, Bediüzzaman Said Nursi’nin en öndeki
talebelerine denk yüz binler yetişti. İnşallah içlerinden İbn Haldun gibi
sosyologlar, İbn Sina gibi tabipler, Ömer Bin Abdülaziz, Selahaddini Eyyubi ve
Osman Gazi gibi geride miras bırakmayan ve her şeyini hak yolunda harcayan
babayiğit oğlu babayiğit idareciler çıkacak. Çünkü zulüm gören hak yolun
yolcularının ektikleri tohumları Cenab-ı Hakk hep yeşertmiştir. Ne mutlu o
babayiğitlere, müjdeler olsun bu zulme sabredip, Sahabinin arkasında yerini
alanlara.
Peki,
nasıl olacak?
Öncelikle İslam’ın kirletilen bu çehresini temizlemek
için külli bir niyet, külli dua ve de ihlas ile birbirine kenetlenmiş
babayiğitler gerekli. İnsanlara hak ve hakikati ulaştırmada başta peygamberler
olmak üzere, onların sahabeleri ve onların yolunda yürüyenler hep külli niyet
ile hizmet etmişlerdir. Kuzey Afrika’nın fatihi Ukbe Bin Nafii, atını denize
sürerek “Ya Rab, şu deniz önüme çıkmasaydı, senin şanını daha çok ötelere
ulaştıracaktım” külli bir niyettir. Üstad sürgünde iken dağ başında bir iki
talebesine risaleleri yazdırırken onun dünyada heryerde okunacağına inancı
tamdı. Niyeti külli bir niyetti.
Mesela, bir insan evinde ezan okurken dahi “Ya Rabbi, ben bu ezanı dört duvar
arasındakilere duyurabiliyorum. Sen bu okuduğum Ezanı Muhammedi’yi lutfü
kereminle bütün dünyaya duyur” niyeti ile okursa külli niyet olur. Bu aynı
zamanda Cenab-ı Allah hakkında hüsnü zan etmenin de gereğidir. Unutmayalım ki;
Allah niyetimize göre verir. Öyle ise muhabbet fedaileri “Ya Rab, bize öyle bir
manevi güç ver ki, zalimlerin ve ehli dalaletin kirlettiği İslam’ın bu
çehresini bütün dünyada pâk hale getirelim” diye külli niyet etmeliler. Zulüm hakiki imanı
olanları zulüm esnasında ihlasta zirveye çıkartır. İhlas ile yapılan ameller de
ise Cenab-ı Allah adeta bir bastı zaman
yaşatır. On yılda yapılabilecek bir şeyi bir yılda yaptırabilir. Nitekim
Hizmet babayiğitlerine son 30-40 yılda bunu yaşattı.
Zalimlerin, ehli dalaletin yaptıklarına değil, ‘biz neredeyiz’ diye kendimizi
sorgulayalım. Sahabi o günkü dünyada yapılan şirk, zulüm ve büyük günahlara
bakıp ümitsizliğe düşmek yerine, kendi gayeyi hayallerine kilitlendiler. Aynı
şey, tarih boyunca onların yolunda yürüyen gönül sultanları ve talebeleri için
de geçerli. Bize şer gibi görünen bu zulüm, dünya ve ahirette pek büyük hayra
vesile olacaktır inşallah. yucelsalih@yahoo.com