Halkların Demokratik Partisi (HDP) eş
genel başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, Olağanüstü Hal (OHAL)
kapsamında çıkarılan 701 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye (KHK) ilişkin yazılı
açıklama yaptı.
Açıklamada, 18 bin 632
personelin ihraç edildiği ve Özgürlükçü Demokrasi, Welat, Halkın Nabzı
gazeteleri ile 12 derneğin kapatıldığı hatırlatılarak, “Ayrıca Mersin, Van,
Bitlis, Mardin ve Şanlıurfa’dan Eğitim Sen üyeleri ve Bitlis’ten SES üyeleri
ihraç edildi. Son KHK ile barış akademisyenleri de ihraç edildi. Böylece bugüne
kadar ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı barış bildirisine imza atan ve ihraç
edilen akademisyen sayısı 404’e yükseldi. İhraç edilenler ‘terör örgütlerine
veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin mili güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya
iltisakı yahut bunlarla irtibatı olmakla’ suçlandı. Ama ortada ne bir mahkeme
hükmü ne de bir belge var” denildi.
Tasviye operasyonu sürüyor
Son KHK ile,
iktidarın kendi yanında ve yakınında hissetmedikleri kamu personeline “tasfiye
operasyonu”nu sürdürdüğünün belirtildiği açıklamada, “Binlerce kamu çalışanının
ihraç kararını artık olmayan bir Bakanlar Kurulu’nun seçim öncesinde, 4
Haziran’da hazırladığı, ancak beklettiği anlaşıldı. Eski Türkiye’nin derin
ittifaklarına, egemenlik ve güç ilişkilerine ve dengelerine dayanarak inşa
edilen sözde yeni dönemin ilk adımının ihraçlarla ve ODTÜ’lü öğrencilere
gözaltı ve tutuklamalarla atılması sürpriz değildir” ifadelerine yer verildi.
Cumhurbaşkanı’nın hesaplaşması bitmiyor
Açıklamanın
devamında şunlar kaydedildi: “AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı’nın partisine
ve gölgesine sığınmayanlarla, kendisine biat etmeyenlerle hesaplaşması bitmiyor.
İktidarları boyunca adım adım ördükleri ve son seçimle meşruiyet değil; ama
yasallık kazandırdıkları rejimin operasyonları bu zihniyet doğrultusunda
sürdürülecektir. OHAL’i gerektirmeyecek yasal düzenlemeleri yaptıktan, yasal
zeminde OHAL’i devam ettirecek önlemleri aldıktan sonra OHAL’in kaldırılması
tartışmaları ve ifadeleri tamamen bir görüntüden ibarettir. Türkiye, hukukun
üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, işleyen denge-denetim
mekanizmaları, kuvvetler ayrılığı gibi hiçbir demokratik ilke ve işleyişle
ilgisinin kalmadığı bir döneme girmiştir. Bu bağlamda demokrasi, hukuk ve
adalet mücadelesi her zamankinden daha büyük bir ihtiyaçtır. Bu yönde
düşünenler ve mücadele kararlılığında olanlar, iktidar koalisyonunun algı
operasyonlarına teslim olmadan yan yana gelmeli ve birlikte demokrasi
mücadelesinde yol almalıdır.”