ENES CANSEVER-HAFTANIN YORUMU
AKP’nin bir haftalık soykırım bilançosu…
Daha Meriç nehri acısı yürekten ve yası tutulurken, kaybolan minik bedenler kara, koyu sulardayken, Ege Deniz’i faciası ile uyandık.
Meriç’in aldığı minik canlar ve öğretmenler, ilim erbabı insanlar…
Azgın suların nerelere taşındığı bilinmeyen yitikler, masum, küçücük yürekler…
‘Cemaat’e destek verdiği gerekçesiyle, aylarca Mersin’de hapis yatan hamile öğretmen Yasemin Baltacı’nın, doğum yapar yapmaz polis tarafından, bebeğiyle cezaevine götürülme utanmazlığı ve insanlıktan nasipsizlerin reva gördüğü gaddar muameleler…
Moğolistan’da MİT’in eğitimci Veysel Akçay’ı kaçırma rezaleti…
Afganistan’da, Maarif Vakfı’nın ‘Cemaat’ okullarına göz dikmesi ve ele geçirme utancı…
Yağma, talan anlayışı, coğrafyalar arşınlıyor…
Rusların, Afganistan’ı işgal etmesini andıran Şibirgan Afgan Türk Erkek Lisesi’ni işgal etme yobazlığı…
Ve haftanin acı olayi, memleketinde nefes alamayan, her türlü kötülüğün muhatapları bir grup mazlumun Ege’yi geçmeye çalışırken yaşadıkları, acılar…
Acıya tuz, biber ekme gayretkeşlikleri…
Minik bebekleri terörist ilan edip, ‘araç-maraç yok’ diyen emsali görülmemiş yaratıklar, yönetici diye aramızda gezenler…
Atalarımızın enfes deyimiyle, “Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi muamalesinin” veciz sözünü belleyen zavallı şakşakçılar, münafık yaratıklar…
Ege’de boğulan bebekler Gökhan, Burhan ve Nurbanu için, cenaze aracını vermiyor bu acayip varlıklar…
Gerekçe: boğularak ölen çocuklar “F..öcü”..
Onun için: “F..ö’cüye araç yok!”
Su yok…
Mezar yok…
İş ve aş yok…
Kısacası hayat hakkı yok…
Ölmek de yok…
Hatta öldükten sonra da, mezardaki ölüye de geride sağ kalana da rahat birkmama yemin!…
Tıpkı işkenceyle öldürülen sonra da masum olduğu ortaya çıkan Gökhan Öğretmen’e cenaze aracını vermeyenlerin ‘hainler mezarlığı’ yolunu gösterme hainliği…
Eşi, emsali görülmemiş zulümlere, enva-i zulümler eklemeyi vazife bilen, insan kılıklı mahlûklar…
İşkencelerle iştahı açılan, iştahı açıldıkça işkenceye devam eden narsist bir ruh hali.
Bu ruh hali de kesmiyor…
KHK’den atılan ve iki gün önceki bot faciasında bulunan ama sağ kurtulan öğretmen Baba Hasan Aksoy’a yapılan işkenceye bakar mısınız?
Daha eşinin ve oğlunun naaşını görmeden, Ege’nin serin sularındaki şoku, evlatlarının acısını ve dramını atlatamadan, defin işlemlerini yapamadan ‘talimatlı yargıçlar’ tarafından tutuklanarak, karanlık sulardan, karanlık zindanlara taşınıyor…
Dahası, yavruları, ciğerpareleri Nurbanu ile 2,5 yaşındaki Burhan’ı ve eşi Gökhan Yeni‘yi kaybeden anne öğretmen Gülfem Yeni’yi de yüreğindeki acıyla anında derdest edip, yine karanlık zindanlara gönderme gaddarlığı…
Cahiliye devrinde kadınlara minik yavrulara, yeni doğmuş kız bebeklere yapılan muameleyi hiç aratmayan, despotça bir adalet ve hukuk anlayışı…
Yasını tutamayan, acısı yüreğinde, elleri kelepçeli ve zindanların yolunu tutan hicranlı anneler…
Sonuç: 3’ü bebek 6 kişinin hayatını kaybettiği bot faciasından sağ kurtulan 9 kişiden kazada kızı ve eşlerini kaybeden 4 kişi tutuklandı.
Bu kadar kini, hangi ara biriktirdi zalimler?
Hangi ara bu kadar vicdansızlaştı bunlar?
Yakıp, yıkan Moğol orduları; talan ve yağmanın pirleri bile bunlara bakıp, mezarlarından, ‘yahu bu kadar da olmaz, insan-evladı bu kadar alçalamaz, bu kadar pervasız ve acımasız olamaz’ diye hayretten hayrete salınıyorlardır.
Baksanıza, Abbasi Halifeliği’ni yıkma görevini ağabeyi Mengü Han’dan alan ve tarihte Müslümanlara yönelik yaptığı katliamlarla hatırlanan Hülagü Han’ın, Moğolistan’ın başşehri Ulanbatur’daki torunları bile, eğitimci
Veysel Akay’ın kaçırılma eşkıyalığına ‘yeter artık’ dedi. Çeyrek asırdan beri etle tırnak olmuş eğitimcilere, eşkıya muamelesiyle kaçırma girişimine “bu hoyratlığı ve eşkıyalığı yapamazsınız” dedi, Moğol torunları.
Çünkü bu eğitim gönüllülerinin, çeyrek asırdan beri, Orhun Abideleri’nin topraklarına sadece tahta ve kalem değil, daha önemlisi “örnek insan modelini” taşıdıklarını çok iyi biliyorlar.
Ya da Büyük İslam düşünürü Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin doğduğu, Afgan topraklarındaki utanç tablosunu neyle zah edecegiz ?…
Eğitimcilerin cahiliyeyi yok etmek için kurmuş olduğu okulları ele geçirmek için tomalar ve ağır silahlarla baskın yapan, işgal ve yağmaya karşı, kadın, kız ve aile fertlerinin verdiği mücadele bakarmisnz…
Kızıl Ordu’nun, Afganistan’ı işgal girişimini hatırlatan hazin bir tablo…
Hâsılı ‘Hizmet etmek’ bu dönemde çok zorlaştı, cahillerle mücadele etmek te…
Baksanıza Anadolu topraklarından, yıllardan beri Afgan dağlarına, Orhun Abideleri’ne, Orta Asya steplerine, Mezopotamya’ya ve ‘Kara bahtlı Afrika’ coğrafyasına kadar, büyük bir emekle, dünyanın dört bir yanına ilim, irfan, daha önemlisi önce
‘ideal ve ahlaklı insan modelini‘ taşıyan bu ‘iyilik meleklerine’ reva görülen muannid baskılara?
Ne yazık ki tarih bugün
yeniden tekerrür ediyor, hem de en acımasız şekilde…
Hayatını kaybedenlere, Mevla’dan
rahmet, acı çeken demir parmaklıklar arkasındaki rehin, tutsak anne ve babalara sabırlar diliyorum. e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au