Müspet hareket başarı için en önemli bir prensiptir. 11 Eylül terör olayı
olunca bazı çevreler bunu fırsat bilip İslam ve Müslümanlara karşı çok şiddetli
bir soğuk savaş başlattılar. 11 Eylül terörünün en büyük neticesi oryantalizmin
yeniden dirilmesi oldu. Başta güçlü medya kuruluşları olmak üzere, akademik ve
sivil camiada bunu görmek mümkündür. Müslümana düşen görev ise buna karşı
müspet hareket etmektir.Canberra’daki gayri Müslüm bir mezhebin başındaki en büyük dini lideri:
“Kur’an-ı okumaya başladım. İçinde şiddet var diye 80 sahifeden fazla okumadım”
diye gazetenin birine demeç verir.
DİNİ LİDERİ İSLAM’A HAKARET ETMEKTEN
VAZGEÇİREN HİZMET HARKETİ!
İki hizmet gönüllüsü, dini liderden randevu alıp kendisiyle bu konu ile
ilgili görüşür ve “Bizde sizin kutsal kitabınızda Kur’an’dan daha çok fazla
olan şiddet ayetlerini halkımıza açıklamamızı veya medyaya yansıtmamızı ister misiniz?”
diye sorarlar.
Dini lider “hayır” diye cevap verir.
Ama siz bunu yapıyorsunuz deyince, bundan sonra asla böyle bir şey
yapmayacağına söz verir.
Sonrada “medyada çıkan bu ifadelerimden sonra Müslümanlardan hakaret
e-mailleri aldım.
Ofisime ilk defa gelip, konu ile ilgili kibarca rahatsızlığını belirten
sadece sizler oldunuz ’’der.
Daha sonra o mesajların sekreteri tarafından yazılmış ve hazırlanmış olduğu
ortaya çıkınca, onu da görevden alır.
MÜSBET HARKETİN SONU HEP BEREKETTİR
Evet, müspet hareket eden eninde sonunda kazanır.Bugün Hizmet babayiğitlerine perde arkasında şeytana üstadlık yapanlarca atılmadık
iftira, yapılmadık kötülük kalmadı. Fakat bu babayiğitler, müspet hareket
çizgisini korudular. Bu Cenab-ı Allah’ın en büyük lütfu oldu. Geçenlerde bir
sosyolog, herhangi bir Müslüman gruba zulüm yapılınca çoğunluk itibarı ile
misli ile cevap vermeye çalıştılar. Ancak Hizmet Hareketi bu kadar zulme rağmen
barışçıl hareket etti, diye yazdı. Bunun sebebi açık, çünkü hep böyle eğitim
gördüler, böyle yaşadılar ve böyle yaşamaya da devam edecekler inşallah.
Evet, müspet hareket eden Ertuğrul Gazi’nin çadırda yaşayan aşireti altı
asırlık “Devleti Aliye” oldu. Zulme karşı sabredip müspet hareket eden İmam
Azam, İmam Şafii, Ahmet bin Hanbel, İmam Malik, Abdulkadir Geylani, Şahı
Nakşibendi, Bediüzzaman gönüllere sultan oldu. Onlara zulmedenlerden iz
kalmayıp ebter (nesilleri kesik) oldular. Bu zulümde en büyük kazanım
gelecekteki başarılar için kitaplarda okunan müspet hareketin, yüzbinler
tarafından fiiliyata dökülmesi oldu. Cenab-ı Allah geleceğe hazırlıyor.
SON NEFESE KADAR HAK VE HAKİKAT
Sahabenin ve Allah dostlarının en önemli karakterlerinden biri son
nefeslerine kadar hak ve hakikate hizmet etmeleridir. Ashabı Kiram’dan Ebu
Talha Hz. Osman zamanında deniz seferine çıkılacağını duyar ve oğullarına
“Hazırlığımı yapın, sefere çıkacağım” der. Oğulları “Baba siz Resulullah, Ebu
Bekir ve Ömer zamanında bütün seferlere katıldınız. Artık yaşlandınız. Bırakın
da sizin yerinize biz katılalım” derler. Fakat Ebu Talha, kabul etmez ve deniz
seferine katılır. Seferde iken gemide vefat eder. Gemi ancak 7 gün sonra kıyıya
ulaşır ve onu gömerler. Yedi gün boyunca vücudunda ne kokma ne de dağılma olur.
Endonezya’da koloni güçleri, 19’uncu asrın büyüklerinden Al-Makassari’nin
dine hizmet etmesine engel olmak için Sri Lanka’ya sürgüne gönderirler. Orada
da hizmete devam edince bu defa Güney Afrika’ya sürerler. Ama orada da ölümü
göze alarak dine hizmet etmeye devam eder ve orada da vefat eder. Koloni
güçleri cenazesini oraya gömer. Endonezyalı Müslümanlar ısrar edince yaklaşık 6
ay sonra cenazesini gömüldüğü yerden çıkarıp gemi ile Endonezya’ya gönderirler.
İki parmak hariç sadece iskeleti kalan al-Makassari’nin cenazesi, Endonezya’ya
ulaşıncaya kadar sağlam bir vücuda dönüşür.
Evet koloni güçlerinin bütün zulmüne rağmen yaklaşık 25 büyük Endonezyalı
alim son nefesine kadar dine hizmet ederler. Onlar da müspet hareket çizgisini
takip ederler. Bugün Endonezya’da 200 küsur milyon Müslüman varsa bunun
sebeplerinden biri zulme, yoksulluğa rağmen yaklaşık 300 yıl boyunca hiç
ümitsiz olmamalarıydı. Onlara zulmedenlerin adlarını koloni ülkesinin halkı
bile bilmez. Fakat 25 büyük Müslüman alim, hâlâ gönüllerde yaşıyor. Hepsi de
son nefesine kadar zulme rağmen hizmetten dur olmadılar.
Avustralya’ya ilk gelen kafile içinde bulunan bir zat, ilmi yok fakat
Kur’an biliyor. Ölümünden bir kaç gün öncesine kadar kırk küsur yıl hep gönüllü
Kur’an öğretmiş. Vefatından bir gün önce felç geçiriyor. Hastanede damadına
“Dostlarımı çağırın, helalleşmek istiyorum diyor. Rüyamda Mevlana ve
Bediüzzaman Hazretleri geldi ve yarın ikindi vakti yanlarına bekliyorlar” der.
Hakikaten ertesi gün ikindi vakti hakkın rahmetine kavuşuyor. Seksen beşe
merdiven dayamış çok hasta olan bir dost hâlâ acaba biraz daha burs
bulabilirmiyim diye çırpınıyor. Olandan, bitenden ümitsiz değil. Vazifesini son
nefesine kadar yapmaya calışıyor. Onun bir dostu 9 yıl önce bana “Bu kişi son
nefesine kadar hizmet edecek. Hizmet etmezse ölür” demişti. Hakikaten de öyle.
Hem yaşlı, hem hasta ama o hâlâ koşup koşturmaya çalışıyor. yucelsalih@yahoo.com