ENES CANSEVER-HAFTANIN YORUMU
Dile
kolay, Anneler 669 haftadır faili belli ama meçhul denilip durulan oğullarının katillerini
arıyor.
Galatasaray Meydanı, geçen Cumartesi hepimizin belleğine adeta bir ok gibi saplanan görüntülere şahit oldu.
Emine
Ocak’ın oğlu Hasan’ı aradığı gibi…
700
haftadır aynı yere gidip evlatlarını arayan anne, kardeş ve evlatlardan oluşan
acılı insanlar ‘haşin devletin’ saldırısına maruz kaldı.
82 yaşındaki Emine Ocak’a polislerce ters
kelepçe takıldı…
Seksenlik Anne, canavarların eline düşmüşçesine yerde sürüklendi.
Merak ediyorum, o polisler yaralı ve yaşlı anaya nasıl buna
yapabildiler?
Yaparken Anne ve nineleri hiç mi akıllarına gelmedi?
Saldırıya
uğrayan sadece Emine ana değildi ki…
Babası
karanlık eller tarafından vurulan Hrant’ın oğlu Arat Dink.
Gözaltına
almaya çalışan polise, onu vermemek için direnen ve yerde sürüklenen Mebuslar…
Milletin
vekillerine, devletin görevlilerince gösterilen hazin ve haşin tutum…
Milletvekilleri
Garo Palyan, Ahmet Şık, Hüda Kaya ve daha nice mağdur aileler ve onlara destek
verenler…
‘Cumartesi Anneleri’ ve faili meçhuller
aslında bugünkü iktidarın iki yüzlüğünün turnusolu niteliğinde.
1995’ten bu yana her Cumartesi,
Galatasaray Lisesi önünde toplanan yüreği yaralı anneler, bugünkü Cumhurbaşkanı
tarafından kabul edilmişti, her hafta müdavimi oldukları meydanın yanı
başındaki Dolmabahçe Saray’ında…
7
yıl önceki görüşmeye, kayıp Cemil Kırbayır’ın 103 yaşındaki annesi Berfo
Ana’da, büyük ümitle ta Kars’tan gelerek katılmıştı bu süslü laflar ve tumturaklı sözlerden ibaret kabüle.
Yıllarca “Cemilim gelir” diyerek evinin
kapılarını kilitlemeyen, “Beni çocuğumun kemiği bulunmadan defnetmeyin, mezara
gömmeyin” diye vasiyet etmişti yüreği yanık Berfo Ana…
Bu vasiyetle de beş yıl önce vefat etti
kayıp anası…
Cemil Kırbayır gibi tam beş bin genci un gibi
öğütmüştü, bundan 38 yıl önceki Türkiye’nin 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren.
Nice annelerin ahını alan Evren’in ölümü, ‘Anneler
günü’ gibi anlamlı bir haftayla çakışmıştı.
Evren’e;
ölümünden üç yıl önce haykırarak, “Evin yıkılsın, ocağın sönsün” diyen Berfo
Nine’nin hesabı, öbür aleme kaldı. Yani mahkeme-i Kübra’ya…
Darbecilere açılan davaya müdahil olmak üzere, 103
yaşına rağmen mahkeme koridorlarına kadar gelmişti, Berfo Kırbayır.
103
yaşında bir kayıp annesiydi o da.
Tıpkı,
Güneydoğu’daki 17 bin faili meçhule kurban gitmişlerin anneleri gibi, iz ve
ümit peşindeydi.
Tam 32
yıl haber alamadığı oğlu Cemil’i aradı durdu.
Cemil,
üniversite öğrencisi iken askerler tarafından gözaltına alınmıştı.
24
yaşındaki Cemil’in arkadaşları,
onu son kez işkence altında inlerken görmüşler(di).
Berfo Nine,
‘elimde torbayla dolaştığım zamanlar oldu‘ demiş(ti).
Oğlunun
kemiklerini bulup o torbayla taşımak içindi.
Evinin
duvarlarını sıvamamış(tı).
‘Olur
da bir gün çıkagelir, evi tanıyamaz diye’ onunki; ‘Oğlumu bulmadan ölmem‘ diyen
bir annenin muhteşem ısrarı ve kor gibi yanan ana yüreğiydi. Belki bir
gün oğlu döner diye, tüm akrabaları köyden İstanbul’a göç etseler de, o köydeki
toprak evini bırakmamış.
Hatta
oğlu gelir diye, kapısını hep açık
tutmuştu.
Her
şeye ve tüm ümitsizliklere rağmen, 32 yıl sürdürdü oğlunun izini…
Ama olmadı işte.
Darbecilerin mahkemesi, sonuçlanmadan Berfo Nine,
ebedi âleme göçtü.
Ardından Evren, devlet
töreniyle hem de omuzların üstünde gitse de, yarım kalan mahkeme çoktan
kurulmuş, hükmünü veren Hâkim’in hükmü Berfo Nineyi çoktan sevindirmiştir.
Evet, tıpkı bunun gibi…
Bugün
Kars’tan Edirne’ye kadar, ömürleri çalınan evlatların annelerinin, feryadına
sağır kesilenlerin de gideceği menzil orası illa, büyük mahkeme. Dün
Cemil’lerin ölümüne lal kesilen devlet aygıtı, bugün Silivri’de benzer zulmü
yaşatıyor tüm annelere ve çocuklara.
Yürütülen cadı avıyla, Erzurum’da hukuksuz şekilde,
tutuklanan ve sonra da 7,5 yıl hapis cezasına çarptırılan 69 yaşındaki Prof.
Dr. Sabri Çolak, maalesef önceki gün cezaevinde hayatını kaybetti. Doktorların ‘cezaevinde tutulamaz’ raporuna rağmen,
bugünkü merhametsizler tarafından açıkça öldürüldü.
Tekirdağ Cezaevi’nde tutuklu anne Aynur Gazioğlu’na 2 yaşında ki bebeği
Furkan’la hücre cezası bile veriliyor, Evren’nin mirasına dört elle sarılanlar…
1980’de,
fidan gibi evlatları yutan o karanlık ahtapot devlet anlayışı, 38 yıl sonra
bugün çok daha acımasız…
Dün
sadece Mamak, Selimiye Kışlası ve Diyarbakır cezaevinde işkence hanelerde
feryatlar arşa yükselirdi, bugün Anadolu’nun dört bir yanında olduğu gibi…
Taksim
ve Galatasaray meydanında bile…
1990’larda
Diyarbakır’da ‘Beyaz
Toroslar’ vardı, bugün Ankara’nın göbeğinde siyah Transportırlar, birer
karabasan gibi hayatları karartıyor, yürekleri dağlıyor…
Beyaz Toroslar ile siyah Transportırlar acıda yarıştırılıyor
adeta…
Geçmişte adam kaçırma ve yok etme Güneydoğu’yla
sınırlıydı, bugünküler ise dünya sathına taşıdı, türlü tuzaklar, ve kirli planlarla…
Hem de devletin muâzzam teknik ve farklı şeytani taktikleriyle…
Ankara’nın göbeğinde siyah transportırla
kaçırılan Turgut Çapa, Önder Asan, Cemil Koçak, Ümit
Horzum, Av. Mustafa
Özben ve daha niceleri…
Resmı rakamlara göre; ‘adalet ve adaletli
kalkınma’ vaadiyle ülkeyi yöneten AKP’nin, sadece 13 yıllık iktidarında 227 yeni faili meçhul cinayet yaşandı. Bu rakama son
üç yıldaki karanlık olaylar, cinayetler ve faili meçhul vakaları dâhil değil
bile.
Daha geçen hafta, İzmir’de siyah transportırlarla 44
yaşındaki Fahri Mert kaçırıldı. Bir haftadır haber alınamıyor kendisinden.
Azerbaycan, Myanmar, Pakistan, Malezya, Kosova, Gabon, Moğolistan,
Balkanlar ve Orta Asya gibi hariçteki kaçırılma rezaletleri bir başka utanç
noktası. Hâsılı, cadı avı ve paranoya ile yatıp kalkanlar da, dünkü
muktedirlerin gittiği aynı patika yolda, uçuruma doğru ilerliyor…
12 Eylül’de binlerce cana kıyıldı, çok yürekler yandı, tarifsiz acılar
çekildi. İnsanlarımıza, dayanılmaz işkenceler, onursuz muameleler, uygulandı,
günümüzde bu zulmü sürdürenler, aynı anlayışın mirasına adeta dört elle
sarılmış durumda.
Peki yapanların sonu?
Kenan Evren ifadesiyle ‘netekim’ akıbeti; hep nefretle anılan
bir mazi…
e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au