ENES CANSEVER-HAFTANIN YORUMU
Türkiye, vatandaşlık kanununda değişiklik yaptı.
2 milyon dolar sermayelik yatırımı şartı, 500 bin dolara indirildi.
250 bin dolar taşınmazı satın alan bir yabancı da kırmızı kaplı pasaport alma hakkına sahip olmuş olacak.
Dünyada hiçbir ağırlığı olmayan, hırpalanan ve horlanan, yerinden
yuvasından kovulan ‘TC vatandaşlığı’ böylece iki kuruşluk olmaya devam ediyor.
Bir taraftan, 1980’lerde ağırlıklı olarak başlayan ‘sağcı-solcu’ etketiyle damgaladığı vatandaşını Avrupa’ya ve Avustralya’ya kadar göçe zorlayan bir devlet anlayışı. Diğer taraftan ise aynı ‘devlet anlayışıyla’ eğitimli insanını ve zengin işadamını yurtdışına göçe zorlayan, kovan, bunun karşılığında vatandaşlığını ucuz satılığa çıkaran bir iktidar mantığı!
Bugünkü, dündekinden daha vahim ve can acıtıcı.
Çünkü, bugünkü facia, Türkiye toplumunun bütün katmanlarından oluşuyor. ‘Cemaat’
mensubundan, solcuya, Atatürkçü’den liberale, Ermeniden Kürd’e, Alevi’den
Sünniye ve muhafazakerdan sade insanına kadar, ülkenin en eğitimi
insanları ülkeyi terk etmek zorunda bırakılmış durumda.
Yani tam anlamıyla bir ‘beyin göçü’ yaşanıyor Anadolu
toprakları.
Eğitim sistemi çökmesin de nasıl olmasını bekliyordunuz ki?
YAKIN
ZAMANDAKİ GÖÇ, GEZİ OLAYLARIYLA BAŞLADI
Peki kimin sayesinde?
“Bunların bilet paralarını verip göndermek lazım. Bu insanlar
Türkiye’ye yük” diyen pervasız muktedirler sayesinde elbette…
“Bu suça ortak olmayacağız” meşhur bildirisine imza atan
akademisyenlerin durumu ortada.
Göç etmek zorunda kalan vatandaşlarımızın dramı ayrı bir yazının konusu, esasında.
Yakın zamandaki asıl ilk göç, Gezi olaylarıyla başladı. Mevcut iktidar,
‘cemaat’ özelinde bugün muhalif tüm kesimleri, başka ülkelere gitmeye mahküm
ediyor, bugün… Meselenin esası ve özeti bu..
Kendi insanına insan sınıfına dâhil etmeyen, yetişmiş evlatlarını sağa sola
hoyratça savuran bir ülkeye, kim neden vatandaş olsun ki?
Var mı bu soruya, ha evet, var, vatandaş olmak için şöyle şöyle gerekçeler
var?
Günlerce düşünsen, kafa yorsan, aklı başında hiçbir Allah kulunu bu soruya
makul bir cevap bulamaz.
Zaten istatistik rakamları bunu söylüyor.
Cehennemi ortamdan kaçana kaçana: Bir önceki yıla oranla, yüzde 42,5’e
ulaşmış kaçış yüzdeleri…
Ülkesini terk edenlerin rakamı, 253 binli rakamlarla ifade ediliyor…
Çareyi ülkesini geride bırakıp, gitmekte bulanların büyük çoğunluğu kariyer
sahibi ve eğitimli gençler.
Bu saatten sonra kim uğrayabilir Anadolu’ya?
Aklamayı düşündüğün kara para ve karanlık işlerin varsa, düşünürsün. Çünkü
karanlık para, kapkara ortamları sever.
Bir de: Bizim doğumuzdan bize ulaşabilen, Doğuasya, Ortadoğu, Ortaasya kısacası
Avrasya çografyasındaki cehennemden yakalarını sıyırıp gelenler: Bunların yüzde
26,6 Inaklı, yüzde 10,4 Afgan, yüzde 7,7 Suriyeli, yüzde 5,7 Azeri ve yüzde 5,6
ise Türkmenlerden oluşuyor.
Biraz daha açarak bakalım hareketli nüfusa:
Eğitim, güvenlik, huzur gibi temel yaşam koşulları nedeniyle, sadece
alt gelir grubu değil, zenginler de ayrılıyor.
Zenginin parası da güvenli limanlar arayışında.
Öyle ya, para da güvensiz ortamları sevmez.
Kuş gibidir, uçar gider, güvenli yerlere konar.
Mesela, New World Wealth’in, bu yılın ‘Milyoner göçü’ raporuna göre;
dünya genelinde, kendisini ve sermayesini tehlike altında gören 95 bin
milyoner, ülkesini terk etmiş, bizdekiler gibi…
Geçen yıl bu sayı, 82 bin milyoner şeklindeydi.
Önceki yıl ise; 64 bin.
Yani, 2 yılda 31 bin milyoner valiz ve sermayesini alıp ülkesini terk
etmiş.
Yakasını ve emeğini kurtarmış, göz dikenlerden…
Ülkesini terk eden milyoner sıralamasında Türkiye 6 bin ile ilk üçte.
Bir önceki yıl, 5’inci ülkeyken bu yıl 3’üncü ülke olmuşuz.
Ekonomi dibe vurmasın da ne yapsın?
Ha gayret, her sahada, her alanda rekorlar bizde olsun.
Yakışır bize…
“Dış güçler” ve “bizi kıskananlara” inad havamız olsun…
Son iki yılda artan şiddetli baskı nedeniyle, 12 bin dolar milyoneri,
Anadolu’yu terk etmiş. Ülkesini terk etmek zorunda bırakılanlar, gemisinin
rotasını demokrasi ve özgürlükler diyarı, Avustralya’ya çevirmiş, sermayesini,
huzur limanına demirlemiş adeta. 10 bin milyoner ile dünyada en fazla tercih
edilen ülke, Kıta Ülkesi.
Sadece zenginlerin ülkesi değil elbette, mazlumların adası esasında
Aborijinlerin diyarı…
İlk soruma dönecek olursam…
Allah aşkına söyleyin: Neden tercih sebebi olalım?
İzahı mümkün, geçerli gerekçelerimiz hala var mı?
Güvenli memleket olduğumuz için mi?
Hayır…
Demokratik ülke miyiz?
O da ne?
Hukuk devleti miyiz?
Kesinlik değil…
Adalet işliyor mu?
Neredeee?
Teşebbüs hürriyeti var mı?
Asla ve kat’a…
DÜNYA ARENASINDAKİ
SIRALAMALARIMIZ?
Öyleyse, zenginlerimizin terk ettiği, ‘çaresizler memleketi’ ülkemiz,
devler ligindeki yerine beraber bir göz atmaya devam edelim…
Mesela; ‘En değerli ülkeler’ sıralamasında, Türkiye 88. sırda.
Barış Enstitüsü’nün raporuna göre; dünyanın en güvenli ve huzurlu ülkeleri
arasında, 163 devlatin 145.sırasında Türkiye. Vatikan Bilim Akademisi’nin yayınladığı
rapora göre; dünyanın ‘en mutlu’ ülkesi Finlandiya, Türkiye ise mululuk kategorisinde 74.sırada.
Eğitim verileri zaten içler acısı:
Dünyanın ‘en iyi ilk 500’ eğitim kurumunun arasında bu yıl, 427. sıraya
girebilen sadece İstanbul Üniversitesi var. 16 yılık iktidarı döneminde, 8 Eğitim
bakanı değiştiren, göreve getiren dünyada nadir ülkeyiz.
Adalette ise tam bir facia…
Hak ve hukuk ihlallerinde ilk sıraya kimye kaptırmıyoruz: Türkiye, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önünde en kötü sicile sahip devlet. 1959’da
başlayan AİHM’e, Rahmetli Turgut Özal’ın dönemi, 1987’de girdik. Şimdeye kadar,
İnsan Hakları Sözleşmesi’nin birden çok maddesini ihlal eden ve mahkûm olan
ükleyiz. Hakkında verilen 4 bin 514 mahkûmiyetle, en çok hak ihlal eden 47 ülke
arasındayız.
Türkiye Cumuhriyeti devleti, son 30 yılda vatandaşının, en çok şu üç
hakkını ihlal etmiş:
Adil yargılama hakkı…
Özgürlük ve güvenlik hakkı…
Mülkiyetin korunması hakkı…
Siyasi tablo bir başka ayrı felaket…
Alman Bertelsmann Vakfı’nın raporuna göre Türkiye, siyasi durumu en
kötüleşen 13 ülke arasında.
Kuvvetler ayrılığının bittiği,
Yemen, Mozambik ile aynı kategorideyiz, ne yazık ki…
Freedom House listesinde, son 10 yılda 34 puan gerilemeyle, ‘kısmen özgür’
ülkeler arasından ‘özgür olmayan’ ülkeler arasına inen Türkiye, sondan 49 ülke
arasında.
Mesela; ‘Uluslararası borç tahsilatı zorluğu raporu’na göre Müslüman
olmamıza rağmen, borç tahsilatının en çetin ve müşkül yapıldığı ülkeler
arasında talihsiz ülkemiz.
ÇOCUK İSTİSMARINDA DÜNYA 4.
SIRADAYIZ
Bitmiyor ki kötü sicilimize dair göstergeler: Türkiye’de cinsel taciz oranı
yüzde 93. Neredeyse her kadın cinsel tacize uğramış. Kadınların yüzde 41’i
mutlaka hayatında bir kez saldırıya uğramış.
Daha acısı, çocuk istismarında dünyada 4.sırda Türkiye…
Kars’ta, bir haftadan beri aranan ve ne yazık ki önceki gün minik bedenine
ulaşılan 9 yaşındaki Sedanur Güzel’in de, kesin olmayan otopsi raporlarına
göre; istismar vahşeti olduğu söyleniyor.
Ne beklenibir ki?
Devletin hem de kadın bakanı “bir kereden bir şey olmaz” derse, olacağı bu.
TC. Adalet Bakanlığı, önümüzdeki 5 yılda, 228 yeni cezaevi yapacakmış.
Son 5 yılda toplam 66 bin 451 kişi kapasiteye sahip 79 yeni cezaevi
yapıldı.
Bu yıl 38 yeni ceza infaz yerleşkesi tamamlanmaya çalışılıyor.
Cezaevlerinde, kapasiteden 29 bin daha fazla mahkûm ve tutuklu bulunuyor.
208 bin 830 kişilik kapasiteli, 7’si
çocuk, olmak üzere toplam 386 ceza infaz kurumunda, 235 bin 888 tutuklu ve hükümlü
bulunuyor. Denetimli serbestlikten yararlananların sayısı ise; 540 bin 184
oldu.
AKP’nin iktidara geldiği 2002’de, 59 bin 429 olan tutuklu ve hükümlü
sayısı, 16 yılda dört kat armış durumda.
Son 15 yılda ölümle sonuçlanan intihar vakıası 44 bini geçmiş.
Oğluna pantolon alamadığı için intihar eden Kocaeli’den İsmail Devrim gibi,
canına kıyanların bir yıllık bilançosu, 233 kişi. Buna karşılık, Türkiye
Cumhurbaşkanı, ‘en yüksek maaş alan devlet başkanları sıralamasıyla. İngiltere
Başbakanı ve Rusya Devlet Başkanı’ndan daha yüksek maaş alıyor.
Göstergeler, toblolar, rakamlar böyle…
Şimdi tüm bunlardan sonra neden kendi vatandaşlarımızın ülkeyi terk ettiğini
sanırım anlamamız için yeterli somut örnek olmuştur.
Türkiye’ye vatandaşlığının iki paralık değere sahip olduğunu söylediğimizde
de kimse alınmasın.
Bu rakamları ben de, bizi “kıskanan ülkeler” de uydurmuyor.
İşte bu nedenle, beş Sent’e muhtaç duruma düşürülen ülkenin vatandaşlık
bedeli, dünya pazardaki değeri, yerlerde sürünüyor.
Vatandaş olmak isteyen beri gelsin.
Sende yok çare, bulunduğun coğrafyayı beceriksizliğinle bir uçurumun
kenarına taşımışsın. Uçurumun kıyısında kim gelir sermayesini sana teslim eder, kim seninle
intihara kalkışır.
Bağırmaya ve çağırmaya devam edin…
Eyyy hırlayan, horlayan ve bomboş gürleyen ülkenin vatandaşı…
Akşam pazarı, gel TC’ye vatandaş ol, gel…
Allah akıl fikir versin… e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au