Almanya Dışişleri Bakanı Maas’ın Türkiye temasları ışığında ikili ilişkiler ve ABD yönetiminde Trump’a gösterilen direniş Alman basınında öne çıkan yorum konuları.
Die Welt gazetesi Türkiye ile ilişkilerin şekillendirilmesine sadece iltica politikasındaki işbirliğinin yön vermemesi gerektiği görüşünü savunuyor:”Almanya Türkiye açısından ne kadar önemliyse, Türkiye de hem ekonomik bağlantılar hem de mülteci politikası açısından Alman iç politikasını yakından ilgilendiren bir öneme sahiptir. Daha da vahim bir hal almasından endişe edilen siyasi ve toplumsal çifte krizde imkânları sınırlı olan Türkiye’ye kilit rol düşüyor. Türkiye politikasının şekillendirilmesinde bu husus çıkış noktası olmalı ama tek başlık olarak kalmamalıdır. Türkiye geleceğini hala Avrupa’da görüyor. ABD ve hatta İsrail ile yeniden yakınlaşmada da gündeme gelebilir. Ancak Rusya ile petrol, boru hatları, Kürt özerkliğinin kontrol altında tutulması ve NATO’ya rağmen askeri işbirliği zeminlerinde temkinli bir ittifak kurabileceği de unutulmamalıdır. Dinin rolü de son yılların gündeminde yanıtı bulunamamış bir soru olarak kalmaya devam ediyor. Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk ve onun laiklik anlayışına dönüş mü, yoksa toplumu kenetleyecek bir tutkal işlevi olarak İslamcılık mı? Gelecekte ortaya çıkacak karışım nasıl olursa olsun Türkiye’nin kendi ile barışık olması Almanya’nın çıkarınadır. Ancak bunun için öncelikle Türkiye’deki iktidarın kendisiyle hesaplaşarak niyet ve hedeflerini açıklığa kavuşturması gerekir.”
Oldenburg’da yayımlanan Nordwest-Zeitung gazetesi Türkiye ile ilişkileri yeniden rayına oturtmak için atılan adımların Almanya’ya pahalıya mal olmaması gerektiğini yazıyor:
“Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın Türkiye ziyareti tam anlamıyla bir yatıştırma turu olarak geçti. Çünkü Alman hükümeti Türkiye’yi kendine yaklaştırmaya kararlı görünüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yakında Almanya’ya gelecek. Erdoğan’ın ana hedefinin, kendi hataları yüzünden bozulan Türk ekonomisini Almanya’nın yardımıyla ayağa kaldırmak olması kuvvetle muhtemeldir. Bu nedenle Berlin’deki büyük koalisyonun vergi mükellefinin parasını Boğaz’ın sularına gömmemesine dikkat edilmelidir.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung Beyaz Saray’daki Trump’a direnişi konu alan yorumunda Başkan’a yöneltilen eleştirilerin geri tepebileceğini belirtiyor. New York Times gazetesinde yayımlanan anonim bir makalede üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi, yönetim içinde “Trump gidene kadar demokratik kurumları korumak için gayretle çalışan ve direnen bir grup olduğunu” yazmıştı. “Direnişçilerin yalnızca ülkenin selametini düşündükleri inandırıcı olabilir. Trump Amerikan siyasi düzeninin temel prensiplerine metelik vermiyor. Ama bakalım, birçoğu gibi Trump’ın tutumunu yanlış bulanların yönetimi ‘doğru’ yöne çekmeye yetkileri var mı? Yerinsek de, Trump’ın 63 milyon oyla Başkan seçildiğini kabul etmek zorundayız. Direniş yazısını kaleme alanla, onun gibi düşünenleri ise kimse seçmedi. Trump’ın seçmenleri Amerika’nın kurtuluşunu engelleyen ‘derin devlet’ teorisine şimdi daha çok inanacaklardır.”
Süddeutsche Zeitung gazetesi Trump’ın destekçilerinin sayısının, direndiklerini söyleyenlerden fazla olduğunu hatırlatıyor:
“Adını açıklamadan Trump’a kaba ifadeyle ‘tehlikeli aptal’ demek fazla cesaret gerektirmez. Trump’ı ülkesi ve bütün dünya için tehlikeli bulanlar bunu kim olduklarını açıklayarak yapsalar, ülkelerine ve dünyaya daha fazla hizmet etmiş olurlar. New York Times’da yayımlanan makalenin sahibinin, kendisi gibi felaketi önlemeye çalışan başkalarının da bulunduğunu belirtmesi ise rahatlatıcı olmuştur. Ancak bu ifşaat Trump’ı daha da paranoyak yapacaktır. Acınacak olan, Trump’ın her şeyi herkesin gözleri önünde yapmasıdır. O, ABD’nin de ziyadesiyle yararlandığı dünya düzenini bozuyor, toplumu bölüyor ve demokrasinin altını oyuyor. Hatta ABD’nin ikinci bir iç savaşa sürüklenmesinden endişe duyduğunu söyleyenler çıkıyor. Washington’daki birçok Cumhuriyetçi durumu dehşet içinde izliyor ama Trump’a karşı somut adım atmıyor. Sorun, Trump’a direnenlerin az olmasından değil, Trump gibi düşünenlerin çokluğundan kaynaklanıyor. Bu durum gazetelerde yayımlanan makalelerle değiştirilemez.”DW, dpa, AFP/AG, BK © Deutsche Welle Türkçe