Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.” (3/173) meâlindeki “Hasbünallah ve ni’me’l-vekîl” âyetinin mühim bir nüktesidir.
Bu Risalenin başına Üstad Hazretleri şöyle bir ihtar yazmış:
“Risale-i Nur, sâir kitaplara muhalif olarak başta perdeli gidiyor; gittikçe inkişaf eder. Bilhassa bu Risalede Birinci Mertebe, çok kıymettar bir hakikat olmakla beraber ÇOK İNCE ve DERİN’dir. Hem bu Birinci Mertebe, bana mahsus, gayet ehemmiyetli bir hissî muhakeme ve gayet ruhlu imanî bir muamele ve gayet gizli kalbî bir mükâleme suretinde çeşit çeşit ve derin dertlerime şifa olarak tebârüz etmiş. Bana tam tevafuk eden, tam hissedebilir; yoksa tam zevk edemez.”
Üstad Bediüzzaman Hazretleri Mektubat kitabının başındaki mektuplarında Lemalar Kitabının Yirmi Beşinci ve Yirmi Altıncı Lemâlarında Hastalar ve İhtiyarlar Risalesinde gurbetten, hatta kendisini saran beş çeşit iç içe gurbet duygularından, acılarından ve dertlerinden söz etmektedir. Çare ve devâlarından da bahsettiği, mânevî ilaçları, tesellileri ve moral verici, kuvvetlendirici ilaçları da takdim ettiği için bilhassa bu süreçte yani mağduriyet ve mazlumiyetlerin katlandığı ve koskoca bir devlet gücünün hem de dünyanın her tarafında Hizmete ve mensuplarına karşı harekete geçirildiği, tamamen kontrolden çıkmış merhametsiz bir tahribçi gücün de akıl almaz ve insanlığa sığmaz bir şekilde saldırıya geçirildiği bir zamanda, hem de Üstad Hazretlerinin maruz kaldığı gibi hizmet erlerinin gurbetlere sürüklendiği bir zamanda günde 500 değil bazan 5000 defa “Hasbünallahü Ve ni’me’l-Vekil” demeye mecburuz… Artık “Vatan da gurbetlendiği” hatta gurbetten daha beter, bir işkence mengenesi haline getirildiği için kendi vatanında binbir çeşit gurbet yaşayanlar için de binlerce defa “Hasbünallahü Ve ni’me’l-Vekil” demeye ihtiyaç oluyor. Onun için bu “Dördüncü Şua” Risalesini çok dikkatli okumamız hatta beraberce mütalaa ve müzakere etmemiz gerekiyor.
Bismillahirrahmanirrahim
Hasbünallah ve ni’me’l-Vekîl
Bir zaman beni ehl-i dünya her şeyden tecrit ettiklerinden beş çeşit gurbetlere düşmüştüm. İhtiyarlık zamanımda kısmen TEESSÜRÂT’tan gelen BEŞ NEVİ HASTALIKLARA giriftar olmuştum.
Üstadımızın burada, “KISMEN TEESSÜRATTAN gelen beş nevi hastalıklara giriftar olmuştum” ifadesi üzerinde durmamız gerekir. Üstad Hazretleri gibi, her derdinin devasını Kur’an’ı Kerim’de bulacak devâsa kâmeti tam anlayacak veya beş çeşit derdinin ne olduğunu bilecek durumda ve konumda değiliz. Ama bu zulüm ve gadirlerin çığırından çıktığı, insanımızda bilhassa mazlum ve mağdurlarımızda meydana getirdiği maddî-mânevî yaralar ve özellikle gençlerde ve hele hele çocuklarda meydana getirdikleri derin travmalar var. İşte bütün bunları aşacak, tedavi edecek, manevî güç ve moral aşılayacak şifaların hepsi bu Beşinci Şua Risalesinde ve bilhassa her gün binlerce defa söylememiz gereken “Hasbünallahü Ve ni’me’l-Vekil” âyetinin eczahanesinde mevcuttur…
Sıkıntıdan gelen bir gafletle, Risale-i Nur’un teselli verici ve medet edici nurlarına bakmayarak, doğrudan doğruya kalbine baktım ve ruhumu aradım. Gördüm ki; gayet kuvvetli bir bekâ (ebedî kalma) aşkı ve şiddetli bir vücud (varlık) muhabbeti, büyük bir hayat iştiyakı, hadsiz bir acz ve nihayetsiz bir fakr (fakirlik), bende hükmediyorlar. Halbuki, müdhiş bir fenâ (fânilik), o bekâyı söndürüyor. O hâlimde yanık bir şairin dediği gibi dedim:
“Dil bekâsı(nı) Hak fenâsı(nı) istedi mülk-i tenim.
Bir devasız derde düştüm, ah ki, Lokman bî haber.”
“Meyûsâne (ümitsizce) başımı eğdim. Birden Hasbünallahü Ve ni’me’l-Vekil âyeti imdadıma geldi, dedi: “Beni dikkatle oku!” Ben günde BEŞ YÜZ DEFA OKUDUM. Benim için aynelyakin suretinde (gözle görür şekilde) inkişaf eden çok kıymetli nurlarından bir kısmını ve yalnız dokuz nurunu ve mertebesini icmâlen (özetle) yazıp, eskiden aynelyakin ile değil, belki ilme’l-yakîn ile bilinen tafsilatını Risale-i Nur’a havale ediyorum.”
Üstad Hazretleri o bir sayfayı bir okuyuşta en fazla iki defa okumakla ezberleyen o müthiş hâfıza kabiliyeti derin ve engin anlayışı ve tükenmez ilim aşkıyla hakâik ilimlerinden doksan cilt kitabı ezberlemesi ve onların kırk bin kat mânevî müşahade ve keşifleriyle basamak basamak yükselip Kur’an-ı Hakîmi tam anlama ve beyan etmek makamına yükseldiği için artık Kur’an’ın melek-i nâtık (konuşan melek) hâlindeki âyetlerine münacaatla, onlarla konuşarak dertlerine devâ, ihtiyaçlarına cevap imkânı bulabiliyor ki, ümitsizce boynunu bükünce birden ‘Hasbünallahü Ve ni’me’l-Vekil’ âyeti imdadına yetişip onunla konuşuyor; mânâlarının hazinelerini onun gönül dünyasına açıyor… Üstad Hazretleri bu âyeti her gün 500 defa okuyunca ilim deryaları, harekete geçip inci-mercan, elmas ve yakuttan cevherlerini önüne seriyorlar.
Bilhassa bunlara çok muhtaç olduğumuz şu sıkıntılı süreçte bu sünühat, ilhamat eserleri Kur’an Nurlarını bir taraftan mütalaa, müzakere edip anlamaya bir taraftan da biz de onun gibi her gün 500’er defa ‘Hasbünallahü Ve ni’me’l-Vekil’ âyetini, mânalarını duya duya ve gönlümüzden doya doya okumaya çalışacağız…