“Güler misin ağlar mısın?” denir ya Anadolu’da. Erdem Çelik’in 250 TL’yi ödememek için çıkardığı arbede sonucu polis tarafından yakalanıp karakola götürülürken söylediği “Ben vatan haini değilim. Vatanı satmadım. Altı üstü İsrailli turistlerin kartını kopyaladım. Bunun için de 150 yıl ceza aldım. Yatacak yeriniz yok sizin!” satırlarını okuyunca gülmek ile ağlamak arasında buldum kendimi. Yıllardan beri söylediğim “en büyük sorunumuz zihniyettir” tespitini yeniden hatırlarken ağzımdan gayri ihtiyari “İşte bunu diyorum!” cümlesi döküldü.
Bir dönemdeki sosyal, siyasi, idari, adli, askeri, dini güçler, sivil toplum örgütleri, ticari hayat ve eğitim etkinliklerinin birlikte oluşturdukları ama bunların hiçbirine indirgenemeyen duygu, düşünce, anlayış ve zevk bütününe zihniyet denir.” Bu unsurların fertler üzerinde etki derecesi farklı olabilir. Söz gelimi dindar bir aile ve dindar bir muhitte yetişen ve yaşayan insan ile tam aksi bir atmosferde büyüyen ve yaşayan bir insanın zihniyet oluşumunda ve bu zihniyete bağlı olarak düşünce ve davranışlarında dinin etkisi ya da etkisizliği itibariyle elbette fark vardır ve olacaktır. Ali Şeriati’nin tarih, toplum, coğrafya ve ene’yi sayarak insanın dört zindanı tespitine bu zaviyeden bakarsanız çok derin anlamlara ulaşabilirsiniz.
Zihniyetle ile alakalı bir cümlelik bu tarif ve yine bir cümlelik izahtan sonra gelelim Erdem Çelik’e. Önce olayı hatırlatalım. Haber sitelerinde yazdığına göre 54 farklı suçtan 95 yıl kesinleşmiş hapis ve ödenmemiş 98 bin liralık para cezası gerekçeleriyle aranan Erdem Çevik, içkili lokantada 250 TL tutan hesabını ödememek için itiraz ediyor. İhtimal alkolün de etkisi ile itirazlar arbede boyutuna yükseliyor ve yapılan ihbar sonucu polis gelip Çelik’i üzerinden kimlik kartı çıkmadığı için gözaltına alıp karakola götürüyor. Yukarıda okuduğunuz cümleleri işte tam da bu anda görüntü alan basın mensuplarına karşı polis ekibi aracına binerken söylüyor Çelik.
“Ben vatan haini değilim.” Çok güzel. Tebrikler, teşekkürler…
Tek tek ele alalım ama hatırlatayım yazının geri kalanı yarı ironik bir üslupla kaleme alındı. “Ben vatan haini değilim.” Çok güzel. Tebrikler, teşekkürler. Bu vatanda yaşayan herkes sizin vatan haini olmamanızdan dolayı size minnettar. Bir dakika; neden vatan haini olacaksınız ki? Bu vatan, vatanın yöneticileri, çevrendeki vatan sakinleri sizin vatan haini olmanızı gerektirecek ölçüde büyük bir yanlış mı yaptılar ki bunu söylüyorsunuz? Ya da siz, içinde doğduğunuz, büyüdüğünüz, ekmeğini yediğin, suyunu içtiğiniz, havasını kokladığınız vatanına karşı ihanet edecek kadar sütü bozuk, karaktersiz ve şahsiyetsiz bir insan mısınız ki vatan haini olasınız?
İkincisini geçelim. Sizi tanımadığım için bir şey demem ve diyemem. Hüsnü zanna memurum. Ama ilki ile alakalı şunu diyebilirim; araştırmalar gösteriyor ki insanı vatan haini yapan unsurların başında başta siyasi sistem ve idarecilerinden karşılaşılan zulümler geliyormuş. Hukuk dilinde “menfi statü hakları” denilen insanın doğuştan insan olarak yaratılması ile hak kazandığı tabii hakları bile vermeyen devlet, hükümet, rejim ve yöneticilerinin yaptıkları insanın canına tak ettiriyor ve ihanet ediyormuş.
Bu bakış açısını merkeze koyarak şimdi size soruyorum; siz vatanınıza ihanet edecek derecede zulümlerle, baskılarla, haksızlıklarla karşılaştınız mı? Eğer cevabınız evet ise, sizi vatan haini olmanın eşiğine getiren ya da vatan haini yapan hadiseleri bizimle paylaşır mısın? Sabık Diyanet İşleri Başkanının makamına hediye edilen Mercedes’i geri verirken söylediği deyimle “ibret-i alem” olur. Gelecek nesillere anlatırız. Deriz ki; Erdem Çelik öyle kötü muamelelere maruz kaldı ki, eğer ihanet etseydi hiç kimse ona neden ihanet ettin demez ve diyemezdi? Onun yerine kim olsaydı aynı ihaneti yapardı. Ama o sağ duyusunun sesini dinledi, inancının yaptırım gücüne sığındı ve ihanet etmedi. Örnek alın bunu. Siz de onun gibi olun. Ama vatan haini değilim dediğinize göre demek ki karşılaşmadınız? Şahsiyet ve karakteriniz de buna müsait değil. O zaman paragrafın başında söylediğim şeyi tekrar söyleyeyim; tebrikler, teşekkürler, vatan size minnettar.!
“Vatanı satmadım.” Ne kadar güzel!..
Bu da takdire şayan. İyi ama bir sorum var size; vatanı satmak ne demek? Vatana ihanet etmedim ile aynı anlamda mı vatanı satmadım sözünüz? Tersinden düşünerek soruyorum, vatanınızı satsaydınız ne yapardınız? Ölçüsü ne vatanı satmanın? Mesela bu vatanın vatandaşı olduğunuz halde kanunlara riayet etmez miydiniz? Hukukun ve kanunun çizdiği çerçeve içinde hayatınızı idame ettirip hiçbir şekilde suça bulaşmaz mıydınız? Diyelim ki beşerdir, şaşar. Suça bulaştınız, adil mahkemelerde, tarafsız yargı önünde yargılandınız ve maddi tazminat cezası aldınız; o cezayı ödemez miydiniz? Hürriyetinizi tahdit yani hapis cezası verdiler; hapse girmemek için kaçar mıydınız?
Benim bildiğime göre vatanı satmamak, hukukun ve kanunun çizdiği çerçeve içinde yaşamını sürdürmek demektir. Vatanı satmamak, suça bulaşan ve ceza alan bir insanın cezanın gereğini hemen ve anında yerine getirmesiyle mümkün olur. Ama sayın Erdem Çelik, haberde geçen bilgilere göre 54 farklı suçtan 95 yıl kesinleşmiş hapis cezası ve ödenmemiş olan 98 bin liralık para cezanız varmış; bununla vatana ihanet etmemek ve vatanı satmamak arasındaki bağı nasıl kuruyorsunuz? Bunu bize izah etseniz de biz de vatanı satmasak?
Yoksa siz de sihirli 4 harflik kelimeyi mi söyleyeceksiniz? Ya da adil mahkemeler, tarafsız hakimler-savcılar ve yargılamalar yok. Diktatör bir rejim hakim şu an. “Yargı siyasetin köpeği” haline geldi. Her şey bir kişinin iki dudağı arasında. Bütün dünya da bunu biliyor; yoksa sen bilmiyor musun diye mi bana cevap vereceksiniz?
“Altı üstü İsrailli turistlerin kartını kopyaladım.” Ne kadar güzel!
İsraillerin kartını –kimlik kartı da olabilir ama ihtimal kredi kartını kastediyor- kopyalamak ahlaken ayıp değil, hukuken suç değil, dinen günah değil, evrensel insani ilkelere göre de meşru. Öyle değil mi? Neden; çünkü İsrailli. Yahudi! Musevi! Onların kredi kartlarını kopyalamanın mahzuru yok! Eğer kredi kartı bir Türk’ün olsaydı doğru olmazdı. O ayıp, suç, günah, haram! Aman Allah’ım, daha neler! “Altı-üstü” diyorsunuz ya, oradan çıkartıyorum bu sonucu. Altı-üstü kavramının Türkçedeki anlamını biliyorum çünkü. Size bir soru daha; başka altı-üstü diyebileceğiniz milletler, ırklar, dinler, kültürler hangileridir? Mesela Amerikalıların, Rusların, Almanların, Fransızların, İngilizlerin kartını kopyalayabilir miyiz? Ya da Suudilerin, Katarlıların? Hıristiyanların, Yahudilerin? Gerçekten cevabınızı çok merak ediyorum.
Ha unutmadan cümlenizin devamında “Altı üstü İsrailli turistlerin kartını kopyaladım. Bunun için de 150 yıl ceza aldım.” diyorsunuz. İhtimal vatanını satan hain hâkim ve savcılara denk geldiniz. 150 yıl yaşayan insan bile yok günümüz dünyasında. Size nasıl olur da 150 yıl verirler? Müebbet hapis cezası demek bu? Kim bu size müebbet h
apis cezası veren satılmış hâkim ve savcılar? Kararı temyiz için bir üst mahkemeye baş vuru yapmışsınızdır umarım. Yargıtay, Anayasa mahkemesi vs. Onlar da cezayı onadılar mı yoksa? Vah hain oğlu hainler!. Yahu bu emniyet ve adliye vatanını satan hainlerle dolu. Altı üstü İsrailli turistin kartını kopyalayan Türk vatandaşına nasıl olur da 150 yıl ceza verirler? İbret-i alem için asmalı bu hakimleri!
Ama bir yerde siz haklısınız. Şaka yapmıyorum, ciddiyim şu an. Seçilmiş ve atanmış olarak bu millete hizmet edeceğiz deyip en üst idari makamlarda bulunan insanlar deveyi hamutu ile götürürken sizin altı üstü bir İsrailli turistin kartını kopyalamanıza 150 yıl ceza verilmez ki? Deveyi hamutu ile götürenlere ceza vermeyip gariban ve sade bir vatandaş olarak size ceza verenlere ben şimdi ona satan hain demem! Hakikaten haklısın.
Ve son sözünüz: “Yatacak yeriniz yok sizin!” Kim bu siz? Sizi karakola götüren polisler mi? Yoksa 250 liralık borcunu ödememek için lokantada arbede çıkartan sarhoş Erdem Çelik’e sahip çıkmayıp manzarayı seyreden halk mı? Aklıma başka bir alternatif gelmiyor. Gerçekten yatacak yeri olmayan kim? Yoksa, yatacak yeri olmayan siz olmayasınız?
İtiraz hakkınız var Erdem Bey bu yazıda yazdıklarıma. “Aşırı derecede alkol almıştım, ağzımdan ne çıktığını bilmeyecek kadar sarhoştum.” diyebilirsiniz. Kabulümdür. Ama sizin şu sarhoş ağzınla söylediğin şeyleri ayık halleriyle söyleyen ve uygulayan o kadar çok insan var ki ülkemizde, sizin yaptıklarınız onların yaptıkları yanında solda sıfır kalır. Siz yaptıklarınızla 150 yıl ceza almışsınız, onlar aynı hukuk sistemi, aynı kanunlara göre aynı hâkim-savcılar tarafından yargılanmak şartıyla muhakeme edilseler inan bana 1500 yıl ceza alırlar. Onun için size bir açıdan hak veriyorum. Sizin düşüncelerinize göre siz vatana ihanet etmediniz, vatanınızı satmadınız, altı üstü İsrailli bir turistin kartını kopyaladınız ve ceza evinde bile olsa yatacak bir yeriniz var. Yaptıklarınız yanlış olmakla birlikte bu yanlışlıklarını erkekçe, yiğitçe ve mertçe itiraf ettiğiniz için belki insanların gönlünde de yeriniz var. Asıl dünya-ukba yatacak yeri olmayan başkaları. Ne diyordu birisi; “ağababaları.” Yani deveyi hamutu ile götürenler. Milli irade diye diye milli irade hırsızlığı yapanlar. Şahsi ikballeri uğruna milleti soyup soğana çevirenler. Hırsızlıkları ortaya çıkartanları zindanlarda çürütenler. Ahiretteki büyük buluşma çok çetin geçecek.tr724.com