ENES CANSEVER-HAFTANIN YORUMU
Özür erdemi, hatalarla
yüzleşmek…
Özür dilemek, erdemlilik
hiç kuşkusuz.
Bilindiği gibi, Avustralya’da
1909-1969 yılları arasında ‘beyaz ırkın değerlerine’ göre yetiştirilmek üzere
on binlerce yerli insan, ailelerinden koparılır. Büyük acıların sahne aldığı
bir dönem. Bu zorbalık “Çalınmış Kuşak” (Stolen Generations) olarak
isimlendiriliyor. Bu nedenle, her yıl Avustralya’da 26 Mayıs’ta Ulusal Özür
Günü ve Uzlaşma Haftası olarak karşılanıyor. Amaç; 1920 ile 1969 yılları arası,
yaklaşık 35 bin yerli çocuğun ailelerinden zorla alınıp, devşirilmesini
hatırlamak, hatırlatmak ve yeniden bu türlü acıların yaşanmaması için yeni
nesli uyanık tutmaktı.
1998 yılından bu yana
Avustralya “National Sorry Day” yani Ulusal Özür Günü’nü olarak
karşılanıyor. 26 Mayıs 1997 tarihinde Başsavcı Michael Lavarch, Avustralya
Parlamentosu’na bir araştırma raporu sunar. Bu rapor ile, Aborijinler ve Torres
Strait Adalıların çocuklarının ailelerinden nasıl zorla koparıldığı belgelenir.
Dolayısıyla, ‘Özür Günü’ne bu rapor vesile oldu.
Bir ırkın diğer ırka
üstünlüğü, bir ırkın değerleri, 60 yıl devam eden bir mühendislik,
Tüm devlet kurumları ve
kilisenin yol açtığı travmalar…
Ailelerinden kopan 100 bine
yakın yerli çocuk…
Güya iyi niyet: Bu
mühendislikle ‘düşük ırk’ yok olmaktan kurtulacak.
Neticede kaba bir toplum
mühendisliği…
2008 yılı.
Özür içerikli
önerge, Avustralya Parlamentosu’nda görüşülür ve bu görüşme tüm ülkede canlı
yayınlandı.
Yanlışın neresinden dönersen
kâr hesabı: Rapor sunulduktan 10 yıl sonra, devletin başbakanı özür diledi. Hak
ihlalleri dile geldi-getirildi.
Dönemin Federal Başbakan’ı Kevin
Rudd, Avustralya Parlamentosu’ndaki konuşmasıyla pişmanlıklarını tüm dünyaya
ilan ederek, ‘Aborjinler’den özür diledi.
Bu tablo, Parlamentoda duygusal anlar
yaşattı.
Böylece özrü içeren yasa oybirliğiyle kabul edildi.
Avustralyalılar olap
biteni canlı ve heyecanlı bir şekilde takip etti. Öyle ki kentlerin önemli
noktaları ve okul salonlarına dev ekranlar yerleştirildi, kalabalıklar olayı
tarifsiz bir merakla izlediler.
Pişmanım diyen, samimiyetini
ortaya koyup, hatasını telafi etme çabasındadır.
Böylesi bir duruştan ötürü,
Eski Başbakan Kevin Rudd’a karşı ayrı bir sevgim var. Çünkü, Liberal partili
Jhon Howard, devlet özrünü reddetmiş, İşçi Partili Rudd’ın parlamentodaki bu
özrü 10 yıl önce dile getirmiş oldu. Ve bu erdemli adım sayesinde, Kıta ülkesinde apayrı bir etki oluşturmuştu.
Sergilenen bu samimi tavrın dünya genelinde tesirleri, adeta dalga dalga yayılmıştı.
Dönemin Başbakanı Rudd’ın
Aborjin temsilciler önünde, hükumet, devlet ve parlamento adına “Avustralya’da
birbiri ardına gelen hükümetlerin derin üzüntü, acı ve kayıplara neden olan
yasaları ve politikaları nedeniyle bu Avustralyalı vatandaşlarımızdan özür
diliyoruz” demişti.
Aborjinler’den dilenen özürle,
Avustralya ‘erdemli ülke’ olurken, dönemin Başbakanı ‘erdemli ülke lideri’
olarak tarihe geçti. Tarihe geçme, böylesi an ve fırsatlarla mümkün işte.
BAŞBAKAN MORRISON’DA
ÖZÜR DİLEDİ
Bugünler ve başka bir olay:
Geçen gün, Avustralya Parlamentosu’na yine tarihi bir özür geldi. Bir utanç
dile getiriliyordu.Bu defa Liberaller iktidar. İşçi Partililer destek verdi. Liberal Partili Başbakan Scott Morrison ile Ana Muhalefet
İşçi Partisi Lideri Bill Shorten, ortak bir özür için bir araya geldi ve kendilerinden
önceki siyasilerin attığı erdemli adıma benzer bir adımı atmış oldular.
Hem de başta Türkiye olmak üzere başka devletlere ve liderlerine ders niteliğinde bir adım ve özür…
Peki kim ve kimlerden mi özür dilendi?
Çocuklardan…
Hangi çocuklar bunlar?
Kiliselerde ve eğitim
kurumlarında istismara uğramış yavrular ve maruz kaldıkları iğrençlikler…
Başbakan Morrison, 5 yıl süren
araştırmada, on binlerce çocuğun kiliselerde cinsel istismara uğradığının
tespit edildiğini söyledi.
Bu nedenle, kurbanlardan ve
ailelerinden özür dilendi.
Kiliselerdeki çocuk istismarı
üzerine araştırma yapan ekip, 15 bin kişi ile görüşmüş.
Tacizin uygulandığı mekanlar
ise kilise, okul ve spor tesisleri olarak raporlaştırıldı.
Bu çerçevede 4 bin kuruluş
incelendi. İstismarın daha çok Katolik kiliselerinde papazlar, okullarda ise
öğretmenler tarafından gerçekleştirildiğine dikkat çekiliyor.
NİÇİN BU
ÇIĞLIKLARA KULAK TIKANDI?
Parlamentodaki
konuşmalarda, 5 yıl süren ve geçen sene Aralık ayında biten soruşturmada 8
bin mağdurun dinlendiği ifade ediliyor.
Günahsız yavrular için özür
dileyen ülkenin Başbakanı, bu ayıbı örten Avustralya’nın özelinde adeta tüm
dünyaya, tarihe geçecek şu cümleleri kurdu: “Bugün nihayet çocukların çığlığıyla yüz yüze geliyor ve kabul
ediyoruz. Çocukların ve ebeveynlerinin çığlıklarına niçin kulak tıkandı?
Niçin bizim adalet sistemimiz
adaletsizliğe karşı kör kaldı?
Harekete geçmek niçin bu kadar
zaman aldı?” derken, zaman zaman duygulandı.
Konuşmaların ardından,
parlamentoda mağdurlar için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
Kurbanlara hükumet tarafından
mağdur başına 106 bin dolar tazminat verilmesi kararlaştırıldı.
Ayrıca, taciz mağdurları için
bir müze açılmasının sözü de verildi.
Bu utancın tekerrür etmemesi
adına bu müze çalışmasının önemine vurgu yapıldı.
SESSİZ KALAN GENEL
VALİ’NİN TÜM HAKLARI ELLERİNDEN ALINSIN
Bu arada, altı farklı Sivil Toplum
Örgütü de Başbakan Morisson’a hitaben ortak bir mektup yazdı. Eski Genel Vali
Dr. Hollingworth’un, Brisbane’deki rahip ve öğretim görevlileriyle ilgili
cinsel taciz iddialarına sessiz kaldığı, bu nedenle devlet tarafından tüm
harcamalarının ve emekli maaşının durdurulması istendi. Zira, 2001’de Genel
Vali olan Dr. Hollingworth; 1990’lı yıllarda Anglikan Kilisesi’nde Brisbane
Başpiskoposu olarak görev yaptığı dönemde, rahip ve öğretim görevlileriyle
ilgili cinsel taciz iddialarına sessiz kalmış. Genel Valiye yapılan ödemelerin
“utanç verici” olduğu hatırlatıldı mektupta. Bir asır önce Aborjin
çocuklar ve yakın geçmişte masum yavrulara musallat olanlara ne ceza verilir
hep beraber göreceğiz. Ama sessiz kalan, konuyu kapatan ve görevini yerine
getirmeyen devlet, özür diledi.
BU İĞRENÇLİKTE
TÜRKİYE DÜNYA ÜÇÜNCÜSÜ
Çocuk istismarı, tüm dünyanın
da problemi.
Ne yazık ki, Türkiye ilk üçte.
Son yıllarda her kategorinin
sondan geleni Türkiye, bu konuda da sabıkalı.
Çocuklara değer verip, onlar
için bayramlar yapan ülkemizdeki çocukların, araştırmalara göre %33’ü istismar
iğrençliğine maruz kalıyor. Dahası her üç çocuktan biri, iğrençlikle yüz
yüze…
‘Bir kereden bir şey olmaz’
çiğ edebiyatı. Yandaş Ensar Vakfı yurtları, yaşanan rezaletleri karartmaya
çalışan dönemin Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanı. Ayyuka çıkan tiksindirici
tablolar ve gizlemeler…Bir başka utanç verici adım, İlahiyat ve Hukuk kökenli
dönemin Adalet Bakanı’nın dilinden dökülen ‘küçüğün rızası’ çirkinlikleri…
Namlı şanlı 16 yıllık
iktidarın sundukları: Son 10 yılda çocuk istismarı vak’aları yüzde 700 arttı.
Tecavüzcülerin yüzde 5’inin
tesbiti yapılırken, yüzde 95’i ustalıkla halı altına süpürülüyor.
Çocuk istismar vak’aları sayı
olarak; 10 yılda 300 bini geçmiş.
Peki,
dünyadaki tablo nasıl?
Dünya genelinde ise son 10
yılda istismara uğrayan çocuk sayısının 250 bin civarında olduğu ifade
ediliyor.
Araştırmalara göre; dünyada
her 5 çocuktan 2’si fiziksel, duygusal ya da cinsel istismara uğruyor.
Çocuk istismarı konusunda ilk
10’da Güney Afrika, Bangladeş gibi ülkeler başı çekerken, ardından Türkiye,
İngiltere, ABD, Rusya ve Avustralya geliyor.
Yine, dünyada en çok çocuk
istismarı içerikli yayın yapan internet siteleri Avrupa’da.
Hollanda bu utanç verici
ayıpta, ilk sarayı işgal ediyor.
Ülkelere bakıldığında, bu
hastalığın aslında ekonomik veya refah seviyesiyle ilgili olmadığı da
gözüküyor.
ERMENİLER,
KÜRTLER, ALEVİLER…
Hasılı: Hatalarıyla
yüzleşmeyenler, ileriye doğru adım atamazlar. Günahlarını ikrar edip, özür
dilemesini bilmeyenler mesafe alamazlar.
Sabıkalı ülkem: Ermeniler özür
bekliyor,
Kürtler özür bekliyor,
Rumlar özür bekliyor,
Aleviler özür bekliyor.
Cumartesi anneleri özür
bekliyor.
Dahası, anneleriyle zindanlara
tıkanan 700’den fazla günahsız yavru, ülkesini terk etmek zorunda kalan ve
Meriç’in, Ege’nin derinliklerinde balıklara yem olan masum çocuklar, özür
bekliyor.
Ama bizim efendilerin oralı
olduğu yok. Günah defterleri kabarıp duruyor.
Özür listesi uzayıp gidiyor.
Her gün yeni gaileler, yeni
hatalar, sonu gelmez günahlar ve cinayetler.
Bu kafayla iflah olup, gün
görmemiz mümkün mü Allah aşkına?
Ve en can alıcı soru, ders çıkarılması gereken sonuç şu:
Parlamento kürsüsünden canlı yayınlar eşliğinde ve gözyaşları arasında özür
dileyenler mi, yoksa ‘bir defadan bir şey olmaz’ diyerek, bu utancı halı altına süpürenler mi daha medeni ve daha
mümince sıfat taşıyor, sergiliyor? e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au