HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belediyelere ‘kayyım atarız’ açıklamasına tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘kayyım atarız’ sözleri kendisine sorulan Temelli, Erdoğan’a tepki gösterirken “Bir saatliğine dahi olsa o belediyeleri alacağız. Tel örgüler, beton duvarlar ve TOMA’ları oralardan uzaklaştıracağız” dedi.
Rahip Brunson’un cezaevinden çıkmasıyla ilgili yaptığı değerlendirmede Temelli, ‘yargıya müdahale edildiğini belirterek hükümeti eleştirdi. Temelli, “Cezaevinden çıkmak için yargı değil, devlet başkanı ricası gerekiyor” dedi. Mezopotamya AJjansı’nın haberine göre HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, basın özgürlüğünün olmadığı ülkede demokrasi ve özgürlükten bahsedilemeyeceğini belirtti.Van milletvekili ve HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli Van’da basın mensuplarıyla bir araya geldiği kahvaltıda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“YARGIYA MÜDAHALE EDİLİYOR”
Temelli, Amerikalı Rahip Brunson’un serbest bırakılmasına ilişkin de, “Yargı bağımsız ve tarafsız olmadığı sürece bu ülkede adaletten söz etmek mümkün değil. Rahip Brunson örneğinde olduğu gibi hepimiz izledik. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, ‘Bu can bu bedende olduğu sürece bu konu söz konusu bile olamaz’ diyerek aslında yargıya müdahale etmiştir. Yargının bağımsız ve tarafsız çalışmasına müdahale etmiştir. Bununla kalmayıp bunun üzerine yargıya bir kez daha müdahale ederek Rahibin özgür kalmasına yol açmıştır” diye konuştu.
“ADALET MAHKEME SALONLARINI TERK ETTİ”
“Adaletin mahkeme salonlarını terk ettiğini” belirten Temelli, “Yargıçlar siyasi vesayet altındadır, Saraydan gelen talimatlar doğrultusunda hareket etmektedir, operasyon yapmaktadır. Son örneğini Diyarbakır’da yaşadık. 130’dan fazla arkadaşımız gözaltına alındı. İnanılmaz bir saldırganlıkla, şiddet yöntemi ile arkadaşlarımız gözaltına alındı. Gözaltına alınırken bıçakla yaralanan arkadaşlarımız var. Kelepçeyi keserken arkadaşımızı sırtından yaralayacak kadar bir saldırganlığın sahnelendiğini gördük.
Bu arkadaşlarımızdan 26 arkadaşımız maalesef tutuklandı. Çünkü yargı o denli tarafsızlığını yitirmiş ki bir tek suç delili olmamasına rağmen sadece gizli tanık ihbarına dayalı olarak arkadaşlarımız tutuklandı. Bu gizli tanığın elinde belge var mı? Bir suç delili var mı yok. Çünkü ortada suç yok. Bu arkadaşlarımızın suçu 24 Haziran seçim çalışmalarına katılmış olmaları. 24 Haziran seçimlerinde görev almış arkadaşlarımız bu kampanyadan dolayı şuanda tutuklular. Diyarbakır İl Eşbaşkanımız tutuklu. Bir partinin il eşbaşkanının seçim kampanyası sürdürmekten daha doğal hangi görevi olabilir. Altını kalın çizgilerle çizmek istiyorum. AKP’nin meşru bir seçim kampanyası yoktur. AKP’nin seçim kampanyası, Cumhurbaşkanı’nın seçim kampanyası, kolluk güçleri ile savcılar, yargıçlarla, valilerle, kaymakamlarla yürümektedir. Yargılamalarla, suçlamalarla sürmektedir. AKP’nin propaganda dili nefret suçudur. Seçimleri kaybedeceğini anladığı andan itibaren de bunun dozunu yükseltmektedir. Bugün Türkiye’nin 96 belediyesi kayyumla yönetilmektedir. Bağımsız yargının, tarafsız yargının olmaması, özgür basının olmamasıdır” dedi.
“BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN BAHSEDEMİYORUZ”
Mağduriyetler ülkesinde yaşandığını ifade eden Temelli, bu mağduriyetlerin en önemli nedenlerinden birinin iktidarın uygulamakta olduğu politikalar olduğunu kaydetti. “Bugün bu ülkede maalesef basın özgürlüğünden bahsedemiyoruz” diyen Temelli, “200’den fazla basın emekçisi arkadaşımız tutsak. Sadece mesleklerini yaptıkları, halkın haber alma hakkını gerçekleştirmeye çalıştıkları için bugün cezaevinde tutuluyor. Cezaevlerinden çıkmalarının artık bir tek yolu kalmıştır. Yargı değil bir başka ülkenin devlet başkanı ya da başbakanı eğer o gazeteci hakkında bir ricada bulunursa yargıya müdahale etmesiyle meşhur hale gelmiş bu ülkenin Cumhurbaşkanı yargıya müdahale eder, o gazeteci özgür bırakılır. Tabi o gazeteci yurtdışında yaşayan bir gazeteci olduğu için de ülkeden çeker gider, tıpkı Deniz Yücel örneğinde olduğu gibi. Ama eğer böyle bir torpiliniz yoksa bu ülkenin gazetecisiyseniz, bu ülkenin halkın haber alması için emek veriyorsanız, cezaevinde tutsak kalmaya devam edersiniz” diyerek basına uygulanan ayrımcılığa dikkat çekti.
“ÜLKEYİ KAYYIM CUMHURİYETİNE ÇEVİRDİLER”
İktidarın bu ülkeyi “Kayyım cumhuriyeti”ne çevirdiğini söyleyen Temelli, bunun herkesin ortak utancı olduğunu ve bu utançtan kurtulmak için mücadelenin yükseltilmesi gerektiğini belirtti. Temelli, “Bu iktidar, bu ülkeyi kayyımlarla yönetmek için baskısıyı, zulmü, şiddeti arttırıyor, elinden gelse Türkiye’nin her yerini kayyımlaştıracak. Sadece merkezi yöneticileri değil, idareyi, teşkilatlanmayı da kayyumlaştırma peşindedir. Ülkede o denli trajik sahneler yaşıyoruz ki artık o trajik sahneler bir yerde kara mizaha dönüşüyor. Merkez Bankası’nın enflasyon ile mücadele etmesi gerekirken, bugün zabıtalar çarşı pazarda bibere, domatese müdahale ederek enflasyonu düşürmeye çalışan bir zihniyet var karşımızda. Bütün dünyaya alay konusu olmuşuz. O zaman Merkez Bankası Başkanı’nı Zabıta Müdürlüğü’ne atayın. Hiç olmazsa çalıştığı yer, yaptığı işe denk gelsin. Durum bu denli vahimdir. Bu zihniyet kayyımcı zihniyettir, her şeyi tekleştirme derdinde. Özgürlüğe, bağımsızlığa, adalete tahammül edemez. Mahkemeler ve basın, bu kayyumcu zihniyetin etkisi altındadır. Bu kayyımcı zihniyet devam etsin diye HDP’ye yönelik saldırılar, zulüm ve şiddet artmaktadır” dedi.
“BU GİDİŞATA DUR DEMELİYİZ”
“Türkiye’deki tüm toplumsal kesimlere sesleniyoruz, bu gidişata dur demek, yan yana gelmekle mümkündür. Farklı düşüncelere ve ideolojilere sahip olabiliriz, bundan daha doğal bir şey olamaz. Farklı inançlardan olmamız, farklı kültürlere sahip olmamız aslında bizi güçlü kılandır. Yeter ki bu farklılıklara uygun bir yönetim biçimini hep birlikte hayata geçirebilelim. İktidarın tekçi anlayışı bütün farklılıkları yok sayarak bu ülkeyi çölleştirmektedir. HDP olarak bu çağrıyı sadece Van’da değil her yerde yapıyoruz. Yerel seçimlere giderken İstanbul’da, İzmir’de, Adana’da, Karadeniz’de ve tüm Türkiye toplumuna çağrı yapıyoruz; gelin güç birliğini var edelim, gelin yan yana mücadele edelim, bu halka bu topraklara yakışan yerel yönetimleri hayata geçirelim. Adaylarımızı hep birlikte, tüm toplumsal kesimlerle, tüm yerel dinamiklerle belirleyelim. Böylece bu saldırılara karşı, halkın özgürlüğüne emeğine karşı yan yana duralım. Kentimizi de kendimizi de biz yönetelim. Bu kentlerimizi kadınların kenti yapalım, kadına yönelik şiddet, kadınlar siyasette eşit temsiliyetle var olsun. Emekçilerin kendi emekleri ile var ettiği bu kentleri emekçilerin kenti yapalım.”
“KAYYIMLARI ATAYANLAR BELEDİYELERİN BORCUNU ÖDEYECEKTİR”
Kayyımlar bu belediyeleri devraldıklarında belediyelerin hiç borcu yoktu. Bu belediyeler Sayıştay’ın ve İçişleri Bakanlığı’nın sıkı denetimi altındaydı. O denli bir sık denetim vardı ki bir lira borç yoktu, ama bugün bütün kayyımlar belediyelerde yolsuzluk yapmaktadır, borçlandırmaktadır. Bu kayyımlar gittikten sonra , borçlarını da alıp gidecekler. Sanmasınlar ki biz belediyeleri borçlandırdık, bizden sonra HDP ödeyecek. Hayır! Belediyeler seçildiği sürece halk adına tasarrufta bulunabilir. Atanmışların borçlarına katlanacak olan onları atayanlardır. Madem siz atadınız, bu borçları da siz ödeyeceksiniz, bu suçların hesabını da kayyımlar ile siz vereceksiniz” dedi.
“BELEDİYELERİ ALACAĞIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘kayyum atarız’ sözlerini hatırlatan gazeteciye yanıt veren Temelli, “Rahip meselesi üzerinden uzun süren algı bir anda çökünce herkes gözünü İdlib’e çevirsin diye yeni bir algı yönetimi başladı. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Yalan iktidarı ile karşı karşıyayız, halk nezdinde hiçbir güvenilirliği yoktur. Türkiye dış politikada bütün itibarını yitirmiştir. Zabıta örneğini verdim, bütün dünyada alay konusuyuz, rahip örneği yine öyle. Bu siyasi krizin yol açtığı bir diplomasinin çürümesidir. Tehditlerine devam ediyor, diyor ki ‘biz belediye başkanlarını beğenmezsek yeniden kayyum atarız.’ Bildiğiniz gibi aday başvurularını YSK inceliyor. Eğer bir aday olamama meselesi varsa o devreye giriyor. Ama mesele bu değil, mesele halka gözdağı vermek.
Suçlu arıyorlarsa kendi belediyelerine baksınlar. Melih Gökçek nerede, Kadir Topbaş nerede? Biz hodri meydan dedik, gelin inceleyin dedik, bir suç buldular mı? Yok. Bizim belediye eşbaşkanlarımız aslı astarı olmayan suçlamalarla cezaevinde tutuluyorlar. Gidin kayyum atanan belediyelerin fotoğrafını çekin, belediye mi garnizon binası mı belli değil. Biz senin ne yapacağınla ilgilenmiyoruz, biz sana karşı bir barış ve demokrasi mücadelesi koyuyoruz, bizler o belediyeleri bir saatliğine dahi olsa alacağız. O tel örgüleri, o beton duvarları, TOMA’ları binalardan uzaklaştıracağız, halk belediyesine kavuşacak.”