Uzman çavuşlar Ferruh Dikmen ve Asım Türkel, 22 Ekim’de, Tunceli’nin Nazımiye ilçesi kırsalında donarak donarak şehit olmuştu.
TBMM’de, Tunceli’nin Nazımiye İlçesi’nde olumsuz hava koşullarından 2 askerin donarak şehit olmasıyla ilgili iktidar partisi AKP’ye tepkiler dinmiyor. TBMM Genel Kurulu’nda, İyi Parti’nin dün gündeme alınması reddedilen araştırma önergesinden sonra devam eden 2 askerin şehit olması olayı bugün de ana gündem konusu oldu. CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, şehit evinde yaşananları kürsünden anlattı. Başarır “Neden hep sıvasız, boyasız evlerdeki insanlar, çocuklarımız ölüyor? Neden saraysız, villasız, yalısız evlerdeki çocuklarımız ölüyor” diyerek yaşananlara tepki gösterdi. AKP’lilerin oturdukları yerden konuşmasına müdahale ettikleri Başarır, ”O babayı İçişleri Bakanı aramıyor, Millî Savunma Bakanı aramıyor, vali gelmiyor, kaymakam gelmiyor, en azından yarbay, binbaşı, albay rütbesinde bir asker ambulansla gelip durumu açıklamıyor. 21’inci Yüzyılda, ekim ayında 2 evladımız, canımız donarak ölüyor. İçişleri Bakanı çıkıyor ‘Biz 1 Ekimde kışlık kıyafetleri dağıttık diyor'” diye konuştu.
Başarır, dedesinin askerlik kaytılarını basınla paylaşan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a tepki göstererek “Belki o bir bakan olmuş ama asla bir asker olamamış” dedi.
Genel Kurul’da konuşmalar şöyle:
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sayın milletvekilleri, biz olayı cuma günü akşam saatlerinde öğrendik. 27 Ekim Cumartesi günü şehitlerimizi sonsuzluğa uğurladık. Akşam şehidimizin evine geçtik, oturduk. Genel Başkanımız aradı, taziyelerini bildirdi, sohbet etti. Şehidimizin babası ağlamaya başladı. Şunu söyledi: “Oğlumun şehit olmasından mutluluk duyarım ama bir şeyi kabullenemiyorum. Cuma günü 21.30’da telefonum çaldı. Telefonu açtım. Mersin Büyükşehir Mezarlıklar Müdürlüğünden bir memur bana mezar yerini sordu ‘Köyde mi defnedeceksiniz, şehitlikte mi?’ Tabii, baba şok. Ne dediğini bilmiyor, ne konuştuğunu da bilmiyor herhâlde adam. ‘Ne diyorsun?’ diyor. Ve oğlunun şehit olduğunu o an öğreniyor. Yazıklar olsun, gerçekten yazıklar olsun. O babayı İçişleri Bakanı aramıyor, Millî Savunma Bakanı aramıyor, vali gelmiyor, kaymakam gelmiyor, en azından yarbay, binbaşı, albay rütbesinde bir asker ambulansla gelip durumu açıklamıyor. 21’inci Yüzyılda ekim ayında 2 evladımız, canımız donarak ölüyor. İçişleri Bakanı çıkıyor ‘Biz 1 Ekimde kışlık kıyafetleri dağıttık’ diyor. Güzel. Sonra, sonra, Jandarma Genel Komutanlığından açıklama yapılıyor, deniliyor ki: ‘Hayır, geçen hafta dağıttık.’ Çok ciddi bir ihmal var. Bakan dün, en sonunda, dedi ki: ‘Sorumluluk hissediyorum.’ Sorumluluk hissediyorsa gereğini yapsın ve istifa etsin. (CHP sıralarından alkışlar) Beklenen açıklama da dün geldi Cumhurbaşkanından, gerçekten aydınlandık, çok güzel bir şey söyledi, dedi ki: ‘Ne yapayım canım, benim dedem de Sarıkamış’ta donmuştu’ dedi. Sosyal medyadan binlerce, milyonlarca tepki geldi. Bugüne kadar konuşmayan Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar çıktı, bir açıklama yapması gerekirken, dedesinin askerlik kayıtlarını basınla paylaştı. Çok yazık. Belki o bir bakan olmuş ama asla bir asker olamamış. İnanmıyor insanlar, Cumhurbaşkanının bu açıklamasına inanmıyor. Haklı; 1982 yılında kurulan Marmara Üniversitesinden 1981 yılında mezun olan bir Cumhurbaşkanının bu dediklerine inanmıyor, inanmak istemiyor. Bakın, bu, Mersin şehidimizin evi, baba evi. Bekçilik yapıyor bir fabrikada, bu şartlarda bu çocuğu büyütüyor. Sayın Cumhurbaşkanı dedesinden örnek vereceğine iki evladının nerede askerlik yaptığını söylesin. (CHP sıralarından alkışlar) Neden hep sıvasız, boyasız evlerdeki insanlar, çocuklarımız ölüyor? Neden saraysız, villasız, yalısız evlerdeki çocuklarımız ölüyor? Biz bunun hesabını bu çocuklara vereceğiz mi? İkinci şehidimiz de Silifke’den. Altı aylık Yağız Efe kucağımızdaydı. Biz o çocuğa ne diyeceğiz? O çocuk bize bunun hesabını sorduğu zaman, büyüdüğü zaman, aklı erdiği zaman ne diyeceğiz? ‘Ekim ayında baban donmuş’ mu diyeceğiz? ‘Babana bu devlet 50 lira değerindeki bir termal içliği alamadı’ mı diyeceğiz? Ama işte olaydan sonra Tunceli’de gezen Bakan Yardımcısı. Bakın…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ama bu yakışmıyor. Bu adam izah etti, açıkladı bunu.
BAŞKAN – Sayın Başarır, toparlayın.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Toparlıyorum.
10 bin liralık atkıyla geziyor, bunu mu açıklayacağız o çocuğa? Herkes vicdanına açıklama yapmak zorunda. Gerçekten ben Mersin halkına 2 tane şehidimin hesabını veremiyorum. Ama son olarak şunu söyleyeyim: 2 tane evladını askere yollamayan Cumhurbaşkanı sürekli Genel Başkanımıza davalar açıyor. Benim Genel Başkanımın oğlu Türkiye’nin en ucuz uçak şirketiyle, tarifeli uçakla gitti; aslanlar gibi askerliğini yaptı ve geldi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Niye otobüsle gitmedi ya?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Recep Tayyip Erdoğan’ın… Aslanlar gibi işte, geliyorlar, sarayda yaşıyorlar. Nerede askerlik yaptı? Ya söyleyin bunu, söyleyin.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yürüyerek gitseydi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Niye otobüsle gitmedi, uçakla gitti?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Yürüyerek de gider.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Oraya gemi gitmiyormuş, gemiler gitmiyormuş oraya.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Söyleyin bunu, bunu açıklayın. Neden bu ülkede köylüler ölüyor, işçiler ölüyor, şehit oluyor?
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Ya, bırakın bu ajitasyonu ya!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Hepinizin çocukları yurt dışında okuyor, askerlik yapmıyor, saraylarda yaşıyor. Neden benim 2 tane köyümden şehit veriyoruz, donarak ölüyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Lütfen herkes açıklama yaparken davranışlarına, kendine bir baksın, kendine bir baksın! (CHP sıralarından alkışlar) İnsanlar aç!
MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Şovmen!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – İnsanlar aç! Ama saraya bakın, sarayın mutfağına bakın.
BAŞKAN – Selamlayın lütfen Sayın Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Toparlıyorum.
Lütfen, Sayın Cumhurbaşkanının damadının Esenboğa Havaalanı’na bir gelişine bakın; yüzlerce araba karşılıyor.
Bizim açıklamamız Yağız Efe’ye yıllar sonra net: