‘Erdoğan Türkiye’sinde Hapis’ (Fængslet i Erdogans Tyrkiet) adlı kitapta Avrupa’da yaşayan bir gazeteci olarak gördüğü baskıları ve başından geçen film gibi olayı anlattı Hasan Cücük.
‘Erdoğan Türkiye’sinde Hapis’ (Fængslet i Erdogans Tyrkiet) adlı kitapta Avrupa’da yaşayan bir gazeteci olarak gördüğü baskıları ve başından geçen film gibi olayı anlattı Hasan Cücük. Kitapta, Aslı Erdoğan, İdil Eser, Nuriye Gülmen, Roger Caxer ve Hasan Cücük’ün 15 Temmuz öncesi ve sonrasında yaşadıkları ele alınıyor.
6 Ocak 2017’de Danimarka’da yaşayan gazeteci Hasan Cücük ve ailesinin hayatında önemli bir kilometre taşı olacaktı. Yeni yılın ilk hafta sonuna hazırlanan aile gelen bir telefonla film sahnesini aratmayacak bir 14 gün yaşayacaklarının farkında değildi.
Saat 18:15 sularında telefonu çalan Hasan Cücük, kendisini Kopenhag polisinden olduğunu tanıtan bir kişinin sorularına muhatap oluyordu. ‘Önemli bir konu var, seninle görüşmemiz lazım. Neredesin?’ sorusuna ‘Evdeyim’ cevabını verince ‘5 dakika sonra sendeyiz’ diyordu karşıdaki ses. Tam 5 dakika sonra zil çaldığında karşısında istihbarattan (PET) gelen iki sivili buluyordu. Kimlikleri gösterip kendilerini tanıtan polislerle evin salonuna geçtiklerinde koruma bölümünden olan ‘Birileri hafta sonu seni ortadan kaldırmayı planlıyor. Seni güvenli bir yere almak zorundayız’ dediğinde Hasan Cücük, gayri ihtiyarı ‘Şaka mı bu?’ diyordu. ‘Şaka olmayacak kadar ciddi’ cevabını aldıktan sonra, ‘Ailem olmadan gitmem’ cevabını veren Hasan Cücük’e ‘Tabiki aileni de alabilirsin’ karşılığı verildi.
15 Temmuz’un hayatını olumsuz etkilediği isimlerden biri olan gazeteci Hasan Cücük, 1990’lı yılların başından itibaren Danimarka’da yaşamaya başladı. Uzun yıllar boyunca Zaman gazetesinin Danimarka muhabirliğini yaptı. 2009’dan itibaren Danimarka, İsveç, Norveç ve Finlandiya’ya yöneik çıkan Zaman İskandinavya’nın genel yayın yönetmenliği yanı sıra 2000 yılından itibaren Danimarka’nın ilk Türkçe aylık gazetesi Bahar’ı çıkarmıştı.
EVDE BİLE GÜVENLİ DEĞİL
İki gün için güvenli bir yere gidilecekti. Eşi hazırlık yaparken, Hasan Cücük komşusunda olan oğlunun eve gelmesi için arıyordu. Aile yola çıkmaya hazırdı. Nereye gittiklerini bilmiyorlardı. Tüm elektronik aletler iPhone, iPad ve bilgisayarlar evde bırakılacaktı. Kimseye haber verilmeyecekti. Aile hazırız deyince polisler, kulaklıktan ‘iniyoruz’ komutunu veriyordu. Apartman girişinde iki, park yerinde minibüsün yanında iki ve park çıkışında yine iki polis vardı. Aile minibüse binerken, istikameti meçhul olan bir yolculuk başlıyordu. Eve gelen polisler eskortluk yapıyordu. Farklı bir rotadan otoyola düşen araç, takip edilmediğinden emin olmak için manevralar yapıyordu.
‘ANNE MERAK ETME BİZ TATİLDEYİZ’
Bir otelin önünde duran araçtan indiklerinde, kendi adına otelde rezervasyon yapıp Cücük ailesini karşılayan polisin rehberliğinde kalacakları odaya gidiyorlardı. Otel odasında kısa bir durum değerlendirmesi yaptıktan sonra her iki günde mutat aradığı annesine haber vermesinin iyi olacağını düşünen Hasan Cücük, annesini arayıp yurt dışına tatile çıktıklarını, bulunduğu ortamda telefonların iyi çekmediğini annesine söyledi. Polisler, sadece kendileriyle iletişim için eski nir Nokia telefon ve ihtiyaçları için 4 bin kron bırakıyorlardı. Zira kredi kartını kullanmasını istemiyorlardı.
‘HER GÜN KONTROL’
İki gün sürecek diye düşündüğü için otelden çıkmadan geçer diye düşündü. Otelin bulunduğu şehirde çok sayıda Türk yaşıyordu ve en az yarısı tarafından tanınıyordu. Günde mutat iki kez polisler arıyor, durum hakkında bilgi veriyordu. Pazar günü saat 11 sularında yapılan görüşmede ‘Maalesef süre biraz uzayacak’ cevabını alıyordu. Bulunduğu şehirde çok sayıda Türkün olduğunu söyleyince ‘Hazırlanın akşam sizi başka bir adrese alacağız’ diyorlardı.
‘EVDEN DAHA GÜVENLİ EV’
Akşam saat 18’de yine benzer güvenlik önlemleriyle yeni yolculuk başlıyordu. Bu kez başka bir adada bulunan yazlık ev adresleri oluyordu. Bu küçük sahil kasabasında Türk vatandaşı bulunmuyordu. Yine plan iki gün kalacaklarıydı. Ancak süre sürekli uzuyordu. Gerekçe, her soruşturma yeni bir adrese işaret ediyordu. Kimse ile irtibatları yoktu. Sadece annesi ve eşinin çalıştığı okulun müdürü tatilde olduklarını biliyordu.
‘TEHDİT ŞİMDİLİK ORTADAN KALKTI’ HABERİ
6 Ocak’ta başlayan güvenli ev ortamı 20 Ocak’a kadar sürüyordu. Günlerdir bekledikleri sevindirici haberin telefonu 20 ocak Cuma günü saat 08:05’te geliyordu. Hazırlanın evinize dönüyorsunuz cümlesi sevinç dalgası oluşturuyordu. Polisler ‘Sana karşı olan tehdit ortadan kaktı artık normal hayatınıza dönebilirsin diyorlar, tehdidin ‘politik kaynaklı’ olduğunu ilave ediyorlardı. Polis detay vermiyor, bir çok sorusu cevapsız kalıyordu. Aile yeniden eve doğru güvenlik ortamında hareket ediyordu.
Film gibi geçen 14 gün bitiyordu. İletişim yok. Sosyal medya yok. E-postalara bakmak yok. Kredi kartı kullanmak yok. Kimse ile iletişime geçmek yok. Bütün bu yoklar arasında geçen 14 gün. Mutat polislerle günde iki kez verilen Nokia telefonla görüşme, iki günde bir yüz yüze görüşme. Güvenli eve alınma kararının en üst düzeyden verildiği ortaya çıkıyor. Bu aynı zamanda tehdidin boyutunuda gösteriyordu. Hasan Cücük ve ailesi yeniden 15 Temmuz’dan sonra normal olmayan yaşamına dönüyordu.
Geriye yaşananlar ve kafadaki sorular kalıyordu. ‘Sıradan biriyim. Beni ortadan kaldırsan eline ne geçecek’ sorusunu soran Hasan Cücük en çok ülkesi Türkiye’nin düştüğü duruma üzülüyordu.
‘ERDOĞAN TÜRKİYESİ’NİN KİTABINDA ANLATTI
Hasan Cücük, yaşadıklarıyla ilgili detaylı bilgileri ilk kez 20 Kasım’da piyasaya çıkan Erdoğan Türkiye’sinde Hapis (Fængslet i Erdogans Tyrkiet) adlı kitapta dile getirerek, güvenli eve alınan Türk ailenin kendileri olduğunu açıkladı.
Kitap, Aslı Erdoğan, İdil Eser, Nuriye Gülmen, Roger Caxer ve Hasan Cücük’ün 15 Temmuz öncesi ve sonrasında yaşadıkları ele alındı.
‘TARİHE NOT DÜŞMEK İSTEDİM’
“Bütün bunları tarihe not düşmek için yazdım.” diye anlatan Hasan Cücük, “Bu süreçten bizim de nasibimize bu düştü. Mayıs ayının sonunda kayınvalidemi, Temmuz başında biraderimi kaybettim. İkisinin de cenazesine gidemedik. Bir bedel ödediğimi düşünmüyorum. Zira çok ağır bedel ödeyenler var. Benim de bu süreçte bir hikayem olduğu için kendimi o mazlumlar arasında sayabiliyorsam ne mutlu.” dedi.
Danimarka’da yaşayan 60 bin Türkün büyük çoğunluğu tarafından tanınan Hasan Cücük, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası hedef isimlerden biri oldu. Çok sayıda tehdit aldı. Türklerin yoğun yaşadığı bir bölgede ikamet ettiği için günlük yaşamında radikal değişiklere gitti. Artık, Cuma namazı için Diyanet’e bağlı camilere gitmemeye başladı. Tehditlerin ardı arkası kesilmeyince, polise ihbarda bulundu. 30 Ağustos 2016’da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ‘F…. medya yapılanması’ olarak verdiği gözaltı listesinde adı vardı. Danimarka’da yaşayan AKP yanlılarının gözünde hem darbeci hem de vatan hainiydi çünkü. Oysa o sadece bir gazeteci.