Gazeteci Yazar Hasan
Cemal, t24.com’daki köşesinde, Demirören Medyasına ağır bir cevap yazdı.
Medyanın tiraj kaybetmesine ve güven erozyonuna uğramasının tek sebebinin Saray
şakşakçılığı ve tetikçiliği olduğunu hatırlatan Cemal; “Siz önce gazeteciliği, gazete
yapmayı öğrenin, sonra medya üzerine ahkâm kesin!” dedi.
İşte
Cemal’in o yazısı:
Saray medyası’nın tepelerine paraşütle gelmiş kimileri, bakıyorum, son zamanlarda sürekli medya üzerine ahkâm kesiyor.
Tirajlar neden düşüyormuş?
Geleneksel medya niye başaşağı gidiyormuş?
Sosyal medya nasıl adam olurmuş?
Bir sürü boş laf…
Eski deyişle laf-ı güzaf…
Evet, ağız torba değil ki büzesin.
Ama insanın tepesi atıyor.
Yahu, siz önce gazeteciliği öğrenin.
Önce haberciliği öğrenin.
Önce gazete yapmayı öğrenin.
Sonra ahkâm kesin!
Sansürcülük gazetecilik değildir.
Rahip Brunson röportajını gazeteye koymayacaksın.
Taha Akyol’a yazı yazdırmayacaksın.
Mehmet Yılmaz’a yazı yazdırmayacaksın.
Uğur Gürses’e yazı yazdırmayacaksın.
Şirin Payzın’a kapıyı göstereceksin.
Yazgülü Aldoğan’ın, Nuray Mert’in köşelerini kapatacaksın.
Murat Yetkin’le Deniz Zeyrek’e güle güle diyeceksin.
Fikret Bila’yı, Ferhat Boratav’ı işsiz bırakacaksın.
Süleyman Sarılar ve haber merkezinde birlikte çalıştığı ekibi, Ebru Baki’yi, Serpil Çevikcan ve yardımcısı Tolga Şardan’ı kapının önüne koyacaksın.
Yönettiğin grup gazeteleri, televizyonları ve internet sitelerinde yüzlerce gazeteciyi “bizden değildir” diye işsiz bırakacaksın.
Son olarak, Şükrü Hanioğlu’nu pazar günü bir veda yazısı yazmak zorunda bırakacaksın.
Türkiye dünyanın en büyük gazeteciler hapishanesinedönüşürken Allah için hiç ses etmeyeceksin.
Bir başka deyişle:
“Aman beyefendi rahatsız olmasın” gazeteciliğinin en rezil örneklerini vereceksin, sonra da kalkıp medya üzerine ahkâm kesebileceksin…
Hiç mi utanmanız sıkılmanız kalmadı?..
Sansürcülüğün dik âlâsını yapıyorsunuz.
En ufak bir eleştiriye tahammülünüz yok.
Köşeler eleştiriden temizleniyor.
Haberler eleştiriden temizleniyor.
Hem gazeteleriniz hem televizyonlarınız öyle.
Neymiş?
Aman beyefendi rahatsız olmasın!
Bu kafayla gazetecilik olur mu?
‘Beyefendi hazretleri’ rahatsız olmasın diye yapılan gazeteye hiç gazete denir mi?
Böyle gazete hiç satar mı?
‘Beyefendi’ye eleştirel soruyu yasakla.
‘Beyefendi’nin huzuruna eleştirel soru soracak gazeteciyi sokma.
‘Beyefendi’yi rahatsız edecek konulara uzak dur.
‘Beyefendi’nin huzurunu kaçıracak konuları gazete manşetlerinden, televizyon programlarından uzak tut.
Sonra da gazetecilik üzerine ahkam kes…
Hadi ordan, başka kapıya!
Şunu iyi bil:
Saray gazeteciliği yaptığın sürece…
“Saray borazancılığı”nı gazetecilik sandığın sürece…
Medyayı “beyefendinin biat organı” halinde tuttuğun sürece…
Tekrarlıyorum:
“Beyefendiyi koruma ve kollama”yı gazetecilik diye yutturmaya kalktığın sürece, en ufak bir inandırıcılığın olmaz.
En ufak bir güvenilirliğin olmaz.
En ufak bir saygınlığın olmaz.
Ve inandırıcılık, güvenilirlik, saygınlık kalmadı mı, tirajlar da, satışlar da, reytingler de tepetaklak gider.
Müşterinin, yani okurun ve izleyicinin ‘güven’ini bir kere kaybettin mi, iş biter.
“Beyefendinin partisi”ni tutanlar da, “Beyefendiyi sevenler” de, gün gelir, gerçeği öğrenmek için başka yerlere, başka mecralara dönüp bakmaya başlar.
Kısacası:
Saray şakşakçılığı da, Saray tetikçiliği de çıkmaz yoldur.
Yazın bir kenara:
İfade özgürlüğünün ezildiği yerde, hukukun hiçe sayıldığı yerde gazetecilik yoktur, iktidar borazancılığı vardır.