Günümüz AKP iktidarını pek çok alandaki uygulamaları ve takip ettikleri siyaset açısından Cahiliye dönemine veya Emevi dönemi rejimine benzetebiliriz. Bu benzerliklerin başında ise Nepotizm denen “akraba-eş-dost kayırmacılığı” geliyor.
Şu an Türkiye’de AKP üyesi olmayan ya da en azından partili bir tanıdığı ya da akrabası bulunmayan hiç kimsenin devletin sağladığı iş imkanlarından faydalanması mümkün değildir. Devlet organları adeta bir partinin teşkilatı gibi çalışırken akrabalık ilişkileri liyakatın önüne geçerek temel kriterlerden biri haline gelmiştir.
Hz Peygamber ve ondan sonraki halifeleri Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer döneminde Cahiliye döneminin en temel özelliklerinden olan “asabiyet” duygusu, etkili bir şekilde mücadele edilerek önemini kaybetmişti. Özellikle Nisa Suresi 58. Ayetteki “Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve adaletle hükmetmenizi emrediyor…” düsturlarıyla hareket eden idareciler hiçbir şekilde kayırmacılığa müsade etmiyorlardı.
Hz. Ömer’in halife olduktan sonra yaptığı ilk icraatlarından biri idareci olan akrabalarını vazifeden almak olduğu gibi şehit edilene kadar geçen halifelik sürecinde akrabalarına karşı çok sert bir tavır tutunduğu görülmüştür.
Bir gün yanında oğlu Abdullah ve Hz. Hasan olduğu halde Medine sokaklarında gezerken oldukça bakımsız ve cılız bir çocuk gördüğünde “Bunun kimsesi yok mu? Nasıl insanlar ki bunlar çocuğu aç bırakmışlar?” deyince oğlu Abdullah “Baba tanıyamadın mı, o senin torunun, benim de kızımdır.” cevabını vermişti. Oldukça öfkelenen Hz. Ömer’den “Yazıklar olsun sana!” mukabalesini alan Abdullah “Baba ne yapayım, sen halifesin, bana biraz daha imkan versen çocuğa daha iyi bakardım. Bana fırsat vermiyorsun ki!” deyince Halife “Vallahi oğlum, diğer müslümanlara yaptığımdan daha fazlasını sana yapamam. Onlara ne yapıyorsam sana da ancak o kadar yapabilirim.” demiş ve sorumlu idareci tavrından asla taviz vermemiştir.
Aynı Ömer, ölüm döşeğindeyken yerine halife olarak oğlu Abdullah’ı bırakması tekliflerine de “Bir aileden bir kurban yeter, ben akrabama çok çektirdim. Bu işte fayda varsa kabileme bu yeter, yok zorluk varsa bu da yeter.” diyerek karşı çıkmıştır.
Onlardan sonra halife olan Hz. Osman ise farklı bir içtihatla hareket etmiş ve içlerinde Sa’d bin Ebi Vakkas, Ebu Musa El Eş’ari, Amr bin As gibi bazı valilerle Abdullah bin Mesud gibi devlet vazifesi gören önemli sahabeleri yakın akrabaları ile değiştirmiştir.
Hz. Osman Küfe valiliğine anne bir kardeşi Velid bin Ukbe’yi, Mısır valiliğine sütkardeşi Abdullah bin Sa’d’ı, Basra valiliğine de dayısının oğlu Abdullah bin Amir’i atarken amcasının oğlu Mervan bin Hakem’i de devlet katipliğine getirmişti. Şam valisi Muaviye ise zaten yakın akrabasıydı.
Süleymen Nedvi‘nin ifadesiyle “İdarede birlik ve beraberliği daha kolay sağlama” ve halifeye itaati kolaylaştırma adına yapılan iyi niyetli bu değişiklikler ne yazık ki zamanla Hz. Osman’ın şehit edilişinde önemli etkenlerden biri olmuştur.
Ümeyye (Emevi) oğullarının devletin her kademesinde önemli mevkilere gelmesi Haşimoğulları ile olan rekabeti körüklemiş ve Hz. Ali döneminde yaşanan iç karışıklıkların ardından Muaviye’nin saltanatını ilanıyla da Emevi asabiyeti tamamıyla devlete hakim olmuştur.
Günümüzde ise AKP iktidarı kendinden olmayanlara çalışma hatta yaşam hakkı bile tanımazken pek çok devlet kurumunu aile çiftliğine çevirmiştir. Eski Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in, dayısının oğlunun ilçe milli eğitim müdürü yapılmasıyla ilgili sorulan bir soruya “Her Cuma namazında dinlemiyor musun, ayet akrabanı koru kolla, diyor.” diye cevap vermesi yapılan işe bir de din kılıfı uydurmanın en güzel örneklerinden biridir.
Mesela Türkiye’nin yeni ve küçük üniversitelerinden biri olan Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi’nin rektörü Prof. Dr. Murat Türk, eşini dekan vekili yaparken akrabası Prof. Dr. Salih Ulukanlı’yı rektör yardımcısı, Ulukanlı’nın biyolog eşini Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Vekili, bir diğer akrabası Doç. Dr. Bülent Öz’ü Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü, Öz’ün Gıda Mühendisi eşini de Sağlık Bilimleri Yüksek Okulu Müdürü olarak atadı. Eşinin dayısı Savaş Dündar Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanı yapılırken kuzeni de Erzin Meslek Yüksekokulu Müdürü olarak görevlendiriliyordu. Küçük çaplı bir müessesede bile bu kadar akraba kayırmacılığı yapılıyorsa daha büyüklerini siz hayal edin.
Hizmet hareketine KPSS sorularını çaldılar, iftirası atarak bu sınavı işlevsiz hale getirip sözlü mülakatla işe alım yapan AKP, bu tip kadrolaşmanın önündeki en büyük engel olan KPSS’yi de böylece by-pass yapıyordu.
2016 yılında The Economist dergisinin 22 ülkeyi kapsayan “Crony Capitalism Index” çalışmasında Rusya, Malezya ve Filipinler dünyanın en çok “ahbap-çavuş” ilişkisine sahip ilk 3 ülkesi olarak sıralanırken Türkiye 8. olmuştu. Aynı çalışma şu an yapılsa sonuçların daha kötü çıkacağı bir gerçek.
Liyakatın ve hesap verilirliğin ortadan kaldırılarak yakınlarına imkan sağlayıp devleti sövüşleme politikalarının ön plana çıkarıldığı toplumlar, hızlı bir çöküş ve yıkılışa mahkumdurlar. Tarihi örnekleri iyi okuyup gereken dersler alınmadıkça ne yazık ki bu gidişatın sonu hiç de iyi olmayacaktır.
fsemih.yilmaz@gmail.com