Yakınları tutuklu ve KHK’lı aileler için içli köfte yaptığı gerekçesiyle tutuklanan ve cezaevinde öldürülen Halime Gülsu’nun ölümünden dört gün önce kendi cinayetini yazdığı son mektup…
Halime Gülsu ve bir grup kadın arkadaşı 20 Şubat 2018’de içli köfte yaparken gözaltına alındılar. İçli köfteleri yakınları tutuklu, ekonomik sıkıntıdaki aileler ve KHK’lılar için yapıp satarak “örgüte yardım ve yataklık” suçlamasıyla Hizmet Hareketi’ne yönelik davalar kapsamında tutuklandılar.
Gözaltına alınan kadınlara Mersin Emniyeti’nde başlayan işkence, hızla tutuklanmalarının ardından kötü muameleyle devam etti. Ancak ciddi hasta olan ve ilaçlarını aksatmaması gereken Halime Gülsu için bu süreç ölüme sürüklenme halini aldı. Doktor raporlarına rağmen ilaçları verilmeyen ve hastaneye sevkedilmeyen Halime Gülsu, 1 Mayıs 2018’de cezaevinde hayata gözlerini yumdu.Gülsu’nun ölümünden 4 gün önce BİMER’e gönderdiği dilekçeyi Halkların Demokratik Partisi Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, yayınladı.
HALİME GÜLSU’NUN SON MEKTUBU
Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER)
20.02.2018 günü Mersin’de bulunan ikametimden, Mersin Emniyeti’nde çalışan sonradan TEM Şube Müdürlüğü’nde çalıştıklarını öğrendiğim polis memurları beni gözaltına alacakları zaman acele ettirdiklerinden sadece 1 haftalık kalan sistemik LUPUS teşhisi sebebi ile kullandığım ilaçlarımı zorla alabildim. Acele ettirildiğim için aileme bitmek üzere olan ilaçlarımı derhal temin etmeleri için bilgi veremedim. Hatta ana ilacımı da yanıma alamadım.
Sistemik LUPUS hastalığı; bağışıklık sistemi kendi vücut dokularını tanımayarak yabancı bir madde olarak görüp saldırmaktadır. Vücudum aşırı derecede antikor (beyaz küre) üreterek savunma sistemi ile kendi kendisini öldürmektedir. Bu durum öncelikle kan seviyesinin hızlı bir şekilde düşüşüne sebebiyet vermekle birlikte, eklem ağrıları, halsizlik, yorgunluk, güçsüzlük, kendi başına hayatımı minimum düzeyde dahi idame ettiremeyecek düzeye getirmektedir. Teşhis sonrası ilaç tedavisi başladığında ise düzenli olarak haftalık ve günlük olarak kullanılması gereken ilaçlardır. Yine hastalığın sürekli doktor kontrolünde olup, tetkikler ile değerlerin karşılığında ilaç etken maddeleri ve dozajlarında değişiklikler yapılması gerekmektedir. Söz konusu, hastalık sadece Romatoloji doktorları tarafından takip edilerek tedavi ettirilmesi gerekmektedir. Ayrıca tedavi aşamasında vücudun antikor (beyaz-küre) üretimi ilaçlar ile baskılandığından, dış dünyadaki gerçek mikrop ve virüslere karşı vücut gerçekten tehlike altına girmektedir. Steril ve sürekli kontrol altında tutulması gerekmektedir. Hastalığın tedavi aşaması ciddi bir prosedür ve süreç gerekmektedir.
15 yıldır Sistemik LUPUS hastasıyım. Uzun prosedür ve süreç sonunda hastalığım baskılanarak pasif hale gelmişti. Ancak ilaç tedavim devam etmekteydi. Gözaltına alındığım günden itibaren ancak günlük kullandığım ilaçlara devam edebildim. Tedavinin ana ilacı olan ve haftalık kullandığım ilacı, ilk bir hafta aileme nerede olduğum bilgisi dahi polisler tarafından verilmediği için kullanamadım. Görevli polisler tarafından ailemi aradıkları yönünde verilen bir kağıdı imzaladım. Ancak tutuklanarak cezaevine gönderildikten sonra abim ile görüşüm esnasında ‘O dönem aranmadığımı hatta ilaçlar ile ilgili bir bilgisinin olmadığını’ söyledi. Gözaltındayken bir hafta sonra günlük olan ilacın sonra yazılı bir kağıt ile gönderemediğim için görevli polisler yüzünden tarafıma ulaştırılamadı. Evde bulunduğu halde ilacımın iki haftalık iki dozunu gözaltındayken alamadım.
Mersin 4. Sulh Ceza Hakimliği’nce tutuklandığım duruşma esnasında da ne görevli Cumhuriyet Savcısı ne de Sulh Ceza Hakimi hastalığım ile ilgili bir işlem yapmadılar. Tutuklanarak Tarsus Kadın Kapalı C.İ.K Müdürlüğü’ne gönderildim. Burada günlük aldığım ilaç bitti ve haftalık olan ilacımı hala alamamış durumdayım. Cezaevi kuralları gereği revire çıkmak için defalarca sayısını dahi hatırlayamadığım ve üzerine ‘Acil’ ibaresi düştüğüm dilekçelerime cevap verilmedi ve revire de götürülmedim. Gözaltına alınmamdan tutukluluğum süreci dahil bir ay sonra Tarsus Devlet Hastanesi Dahiliye servisinde götürüldüm. Doktora hastalığımı anlattım. Tüm tetkikleri yaptırmasını istedim. Ancak sadece hemogram, karaciğer enzim testi, TSH, ferritin değerlerime bakılıp, asıl test olan anti-DSDNA, C3,C4 ve ANA değerlerime bakılmadığını sonradan öğrendim. Bu arada hastalığa dair sağlık raporumu TEM Şube Müdürlüğü kaybettiği için, abimin de haberi olmadığı için cezaevi reviri de görevli memurlar ve doktor hastalığımın tedavisi için herhangi bir girişimde bulunmadılar. Dahiliye doktoru eksik tetkik yaptırması ve asıl hastalık değerlerini gösteren tetkiklerin yapılmaması sebebi ile cezaevi görevlilerine sağlıklı olduğumu söylemiş. Bunun üzerine cezaevi revir görevlisi bana şifai olarak ‘Bir şeyin yokmuş.’ Şeklinde ifadeler kullandı. Bunun üzerine ben de baş memur görüşü için dilekçe yazdım. Görevli baş memur benimle ilgilenerek revir görevlisine Romatoloji bölümüne sevk edilmemi söyledi. Abimle kapalı görüş sonrasında ilaçlarımı ve sağlık kurulu raporumu getirmesini istedim. Abim bir hafta sonra ancak bana ulaştırabildi. Toplamda iki ay boyunca ben ilaçlarımı kullanamadım.
Bu arada hastalığım tekrar nükset etti. Halsizlik, yorgunluk ve eklem ağrılarım tekrar başladı. Ayrıca mide bulantılarım da başladı. Revire tekrar dilekçe yazdım ve revir görevlilerince Dâhiliye Servisi’ne tekrardan sevkim yapıldı. Tarsus Devlet Hastanesi’nde Romotoloji servisi bulunmadığı için yine Dâhiliye servisine götürüldüm. Durumumu doktora anlatınca hastalığımın tekrardan nüksedebileceğini söyledi ve Şehir Hastanesi Romotaloji servisine sevk yaptı. 23.04.2018 tarihinde halen bu bölüme götürülmedim.
İlaçlarımı kullanmama rağmen bir türlü kendimi iyi hissedemiyorum. Zaten prosedür ve süreç açısından zor bir hastalık olduğu için herhangi bir hastalık gibi ilaç kullanımı ile beraber iyileşme süreci doğru orantılı olarak başlamıyor. Bu sebeple kötü olduğum kan değerlerimin bir an önce tespit edilmesi gerektiği için cezaevindeki görevlilere durumu anlattım. 20.04.2018 günü 112 acil servisten ambulans geldi. Ambulans görevlilere hastalığımı anlattığım halde tansiyonumu ve nabzımı ölçerek ‘inşallah bir şey olmaz diyerek’ beni koğuşuma geri gönderdiler. Hastalığım fiziki olarak bir etki göstermediği için cezaevinde görevli İKM’ler yalan söylediğimi düşünmekteler ve beni azarlamaktalar. Hastalığım son derece ciddi ve ölümcül bir hasatlık olup, gözaltına alındığım günden itibaren tutuklu bulunduğum ve dilekçeyi yazdığım bu güne kadar, dilekçe içerisinde bahsettiğim olayda, görevini ihmal eden, savsaklayan sıralı tüm görevliler için Mersin Emniyet Müdürlüğü (TEM Şube Müdürlüğü), Tarsus Kadın Kapalı C.İ.K, Tarsus Devlet Hastanesi’nde gerekli işlemlerin başlatılmasını talep ediyorum.
Söz konusu yasal işlemlerin makamınızca başlatılmasını, bu dilekçeler ile ilgili evrak kayıt sayısının ve işlem tarihinin tarafıma Tarsus Kadın Kapalı C.İ.K Müdürlüğü İnfaz Birimi görevlilerince bilgi olarak verilmesini, yasal işlemler ile ilgili tarafıma bilgi verilmesi hususunun anayasal hakkım olup, bilgi verilmemesi halinde yasal haklarımın saklı olduğunun bilinmesini hususunda gereğini arz ederim. 24.04.2018
Kadın Kapalı C.İ.K Müdürlüğü A-7 Tarsus/MERSİN Halime Gülsu