Türkiye Gazetesi ve Sözcü Gazetesi arasında bir süredir ağır bir kavga yaşanıyor.Bab-ı Ali tarihinde basın kavgaları çoktur ancak bu kadar iğrençleşen azdır.
***
Kavganın nedenleri ve perde arkasına değineceğim. Ancak önce Türkiye Gazetesi’nin şahsımı da içine kattığı ve manşetten verdiği iğrenç iftirasına cevap vereceğim.
Türkiye Gazetesi dün birinci sayfasının neredeyse tamamını bu iftira ve düzmece haberine ayırmış.
Diyor ki;
‘’Sözcü’nün ‘Gölge’ patronu darbe gecesi FETÖ’cülerle yazışmış
İşte 15 Temmuz’da FETÖ SÖZCÜ İttifakının belgeleri…’’
Gazetenin logosunun hemen yanında da bir patlak içinde traji-komik biçimde ‘’BAKALIM ŞİMDİ NE YALAN UYDURACAK’’ diyorlar…
Haberde, ‘’Savcılığı da gönderilen belgelere göre’’ denilerek, 15 Temmuz gecesi 23.14’te benim Sözcü’nün sahibi Burak Akbay’ın babası Ertuğrul Akbay ile facebook üzerinden yazıştığım iddia olunuyor.
***
Gelelim gerçeklere…
***
Birincisi, Ertuğrul Akbay ile de Burak Akbay ile de hayatım boyunca tanışmadım.
Bundan sonra yalan ve düzmece belge üreteceklere şimdiden belirteyim, tanışıklığım ve temasım olan tek medya patronu 9 yıl birlikte çalıştığım Akın İpek’tir.
7 yıl Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yapmama rağmen, medya patronlarıyla ilişki kurmamak gibi bir prensibim vardır… Aynı şekilde patron olarak Ören’lerle de bir tanışıklığım mevcut değildir.
***
İkincisi, değil Ertuğrul Akbay ile hayatım boyunca kimse ile facebook üzerinden yazışmadım. Akbay Ailesi ile ne facebook ne twitter ne de başka bir sosyal medya haberleşme programı üzerinden tek satır yazışmam olmamıştır. Tek saniye telefon görüşmem mevcut değildir…
***
Üçüncüsü, ben hakkımdaki FETÖ İddianamesi nedeniyle yurt dışına firar etmedim. İpek Medya’ya el konulup, özgür çalışma imkanlarımız elimizden alındığı için, mesleğimi sürdürebilmek için 5 Nisan 2016’da yurt dışına çıktım. O dönemde ‘FETÖ’ diye bir örgüt henüz uydurulmamıştı…
15 Temmuz hain darbe girişimi gerçekleştiğinde, yurt dışındaydım. Yaşananları sosyal medya ve televizyonlardan takip ettim. 15 Temmuz gecesi değil Akbay ile hiç kimse ile bir satır facebook yazışmam da olmamıştır.
***
Türkiye Gazetesi’nin, düzmece, montaj bir yazışma hazırlayıp, iftira atıp sonra da ’’BAKALIM ŞİMDİ NE YALAN UYDURACAK’’ demesi abesle iştigal. Son derece iğrenç… ‘’BAKALIM BU İFTİRAMIZA NE CEVAP VERECEKLER’’ diye yazsa daha doğru olurdu.
Şayet bu ‘’düzmece yazışmalar’’ iddia edildiği gibi gerçekten Savcılığa iletilmiş ise, Sümeyye Erdoğan’a suikast iddiasında olduğu gibi açık bir kumpasın işaretidir.
Birileri oturup bir merkezde, sahte ve düzmece belgeler üretip, masum insanlara suç atmak ve iktidar adına linç etmek için çabalıyor demektir. Savcılar, bu belgelerin kaynağını deşifre edip, bu sahte belge üretip suç işleyen merkezi ortaya çıkarmalı…
***
Bu düzmece belgeler şayet savcılık dosyasında yok ise ve Türkiye Gazetesi kendisi üretmişse bu da ayrı bir suçtur. Türkiye gazetesi iftira atabilmek için düzmece belge üretmiş ve katmerli suç işlemiş demektir…
***
Türkiye Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kapan ile 20 yılı aşkın süredir tanışırım. Muhabirlik ve yazarlık dönemlerimde, bir çok ortak haberi takip etmişliğim ve gezilere katılmışlığım vardır. İsmail Kapan, o dönemde ‘ihlaslı bir Müslüman’ olarak zihnimde yer etmişti.
Manşete çektikleri haberin düzmece ve iğrenç bir iftira olduğunu ben de Akbay da ifade ediyor. Şayet siyasal İslam ve koltuk fıtratını bozmamış ise, kendisinden düzeltme ve özür bekliyorum. Unutmasın ‘Mutlak Adl’ günü gelecek…
***
Gelelim, Türkiye Gazetesi ve Sözcü Gazetesi kavgasına…
Sözcü Gazetesi’nin yazarları Emin Çölaşan, Necati Doğru ve Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz’a, ‘’FETÖ’cü olmamakla birlikte, FETÖ’nün çıkarları uygun yayın yapmak’’ gibi saçma bir suçlama ile dava açıldı.
Daha önce de Sözcü Gazetesi’nin sahibi Burak Akbay hakkında bir dava açılmıştı…
Her iki davada Türkiye Gazetesi yazarları Cem Küçük ve Fuat Uğur ‘tanık’ olarak Sözcü Gazetesi ve yazarları aleyhine yer alıyorlar.
Cem Küçük, 13 Ocak 2019’da ‘’Sözcü, Terörizmin Finansmanı Yasası’nı nasıl ihlal etti?’’ başlığıyla bir yazı kaleme aldı;
‘’Sadece Emin Çölaşan ve Necati Doğru değil neredeyse tüm Sözcü yazarları 17-25 Aralık darbe teşebbüsünü destekleyerek FETÖ’ye yardım ve yataklık etti…
Soner Yalçın ve tetikçisi Oray Eğin’in 17-25 Aralık darbe teşebbüsünü destekleyen Sözcü yazılarından suç örneklerini bu köşede daha evvel yazmıştım…’’
Küçük iddialarını, 14 Ocak’ta yazdığı ‘’Sözcü’ye kayyım nasıl gelecek?’’ başlıklı ikinci bir yazı ile sürdürdü.
Küçük, Sözcü Gazetesi’ne ‘terörün finasmanı’ gerekçesiyle kayyım atanacağını iddia etti. Gazete de birinci sayfasından bu yazıya yer verdi.
Cem Küçük yaklaşık iki haftadır Sözcü ve yazarlarına saldırı yazıları kaleme alıyor.
Fuat Uğur da 21 Ocak 2019’da ‘’Baştan alalım, bu ‘kavga’nın sebebi ne?’’ başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Sözcü başyazarı Rahmi Turan için ‘pornocu’, Uğur Dündar için de ‘‘Gardırobundaki cesetler rüyana giriyor mu?’’ tarzında belden aşağı vuran yazılar kaleme aldı…
***
Sözcü Gazetesi, yazarlarının yargılandığı günün ertesinde 19 Ocak 2019’da‘’Hukuk varsa, İhlas’ın peşine düşülmeli’’ manşetiyle çıktı.
Sözcü başyazarı Rahmi Turan 20 Ocak 2019’da şöyle yazdı;
‘’67 bin kişinin 400 milyon dolarını hortumlayan ve Yargıtay tarafından nitelikli dolancılık suçuyla mahkum edilen İhlas Finans’ın sahibi Mücahit Ören, kapağı Amerika’ya atıp Amerikan vatandaşı olurken… Türkiye’deki köpeklerini mağdurları savunan Sözcü’nün üzerine salıyor…’’
21 Ocak 2019’da Sözcü Gazetesi yine sürmanşetten, ‘’İşte korktukları bu!’’ diyerek, onbinlerce İhlas Finans mağdurunun parasını alabilmesi için hazırlanan yasa tasarısının Şubat ayı başında TBMM’de görüşüleceğini ve alacaklılara yıllardır ödenmeyen paralarının iade edilmek zorunda kalacağını yazdı…
22 Ocak’ta Sözcü’nün sürmanşeti, Soner Yalçın imzalı ‘’İhlas’ın arkasındaki güç’’ idi. Türkiye Gazetesi’nin sahibi Mücahit Ören’in ABD vatandaşı olması üzerinden saldırıyordu.
Türkiye Gazetesi’nin iftira manşetiyle çıktığı dün Sözcü’nün sürmanşetinde de ‘’İşte devletin batık ihlas dosyası’’ ve Soner Yalçın’ın ‘’İhlas derken karşımıza PKK çıkıyor… İhlas derken karşımıza FETÖ çıkıyor…’’ yazılarıydı. Haberde, İhlas Finans’ın vatandaşa halen 987 milyon lira, devlete de 546 bin lira borcu olduğunu ve 19 yıldır ödenmeyen borçların bir yıl sonra zaman aşımından düşeceği bilgisi vardı…
***
Sonuç olarak, Türkiye Gazetesi yazarları Cem Küçük ve Fuat Uğur ile Sözcü Gazetesi yazarları, hassaten Soner Yalçın, arasında sürüp giden ve gazetelerin yayınlarını da içine çeken bir tartışma var.
Kayyım zulmünü İpek Medya’da yaşamış bir gazeteci olarak, Sözcü’ye de aynı kumpasın kurulmaya çalışıldığını ve bir muhalif gazetenin daha susturulmaya çalışıldığını rahatlıkla söyleyebilirim. İpek Medya’ya nasıl iftira ve düzmece raporlarla el konuldu ise, aynı oyunu şimdi de Sözcü için sergiliyorlar… Emin Çölaşan’ın bile FETÖ’cülükle suçlandığı bir davanın absürd olduğu apaçık ortada…
Medya özgürlüğünü bizleri de alet ederek, düzmece belge ve iftiralarla yok etmeye kalkmak tasvip edilemez. Sözcü’nün mağdurlara tavrı ve bizlere yönelik geçmişteki haksız nitelemeleri evrensel gazetecilik kriterleri ölçütünde kabul edilemez ama bu, bizlerin de bir kumpasın ve iftiranın parçası haline getirilmemizi mazur kılmaz…
Cem Küçük, uzun süredir ‘devlet adına hareket ediyorum’ diyerek, medyada linçler gerçekleştiriyor. Fuat Uğur ve Hüseyin Gülerce ile birlikte meslektaşları aleyhine tanık olmaları, sosyal linç kampanyası yürütmeleri zaten medyadaki gerçek misyonlarını gösteriyor.
Türkiye Gazetesi, İhlas Finans mağdurlarının alacaklarını ödememek bir yana, her gün yeni yalan ve iftiralarla yayın yapıyor, yeni mağduriyetlere imkan sağlıyor. Gazetecilik değil, tetikçiliktir bu yapılan…
***
Hiç ilgim olmayan bir kavgaya dahil edilmeye çalışılmam ve iğrenç bir düzmece belgeyle iftiraya maruz kalmam şahsım ve mesleğim adına oldukça üzücü… Yasal yollara başvurmadan önce Türkiye Gazetesi’nin daha da özel de İsmail Kapan’ın bir düzeltme ve özür yayınlamasını bekliyorum… İftira ve tetikçilik ‘ihlas’ sahibi insanların yanından bile geçmemeli değil mi, Sayın İsmail Kaplan?