Venezuela’da, 12 bin km ötede, yaşananlar Türkiye’yi germiş görünüyor.
Düne kadar ‘ABD’nin Suriye’de ne işi var?’ diyenler, şimdi Venezüela’da olanlarla meşgul!
Dünya döndükçe, siyasi devran da değişiyor!
***
Türkiye, Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun muhalifi Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido’nun ABD ve bazı ülkeler tarafından ‘meşru başkan’ olarak tanınmasını ‘darbe’ olarak niteliyor.
Klasik söylem devrede; ‘Seçimle gelen seçimle gider… Sandıkla gelen sandıkla gider…’
AKP ve siyasal İslamcılar, ne zaman işin ucu kendilerine dokunsa bu söyleme sağınıyorlar.
Oy sandığı değil sanki ‘kutsal sandık’…
***
Önce şu soruya cevap arayalım; Maduro meşru bir başkan mıdır?
Gönül rahatlığıyla söyleyebilirsiniz, HAYIR…
Seçilmek, halkın iradesi, yöneticiler için meşruiyet kaynağıdır.
Ancak seçim ‘adil, şeffaf ve eşit şartlarda’ geçiyorsa meşrudur. Aksi halde göz boyama, aldatmadır. Diktatörlerin, tiranların halkına zulmetmesinin bir aracıdır…
***
Venezuela’da durum tam da böyle.
Maduro, muhalif liderlerin seçimlere katılmasını engelledi.
Muhalif liderler ya hapiste ya da ev hapsinde.
Özgür medyanın kapısına kilit vurdu, muhalif gazetecileri tutukladı…
Seçimlerin şeffaf ve adil olmadığı, uluslararası gözlemciler tarafından ilan edildi.
Muhaliflerin çoğunlukta olduğu Meclis’i lağvetti.
Muhalefet son genel seçimleri protesto edip katılmadı.
Muhalefetin yaptığı sembolik seçime katılıp oy kullananlar Maduro’nun resmi seçiminde oy kullananlardan fazlaydı…
***
Venezuela’da muhalifler yurt dışına göç etmek zorunda kaldı. Mallarına el konuldu…
Kamu imkanlarının Maduro iktidarı tarafından keyfi kullanımı var. Açlığa mahkum vatandaşı iktidara ‘kamu yardımları’ üzerinden bağlayıp, biata zorluyorlar.
Enflasyonun 1 milyonu gördüğü ülkede, ilaç bile temin edilemiyor ve halk artık kitleler halinde komşu ülkelere göç ediyor.
Yurt dışına çıkan Venezuela vatandaşı sayısı 4 milyonu geçmiş durumda…
Venezuela’da, iktidar darbe girişimlerini bahane ederek, orduyu tamamen kontrolü altına almış durumda.
Yargı da iktidarın denetimi altında…
(Tüm bu süreçlere ait detayları tekrara düşmemek için kapsamlı kaleme almıyorum. Arzu edenler, daha önce yine tr724.com da kaleme aldığım şu yazımı okuyabilirler;
http://test.tr724.com/ekonomik-krize-ragmen-bir-tek-adam-neden-devrilmiyor/ veya MoonStar TV’de yayınlanan bu programı https://www.youtube.com/watch?v=dVIlYECyuMAizleyebilirler…)
Yani ülkede denge ve denetim, kontrol mekanizması, iktidar için hesap verilebilirlik söz konusu değil…
***
Şimdi bu bilgilendirmelerin ışığında ‘kutsal sandıkçılar’a iki hatırlatma yapalım.
Birincisi, bir ülkede seçimler adil, eşit şartlarda ve şeffaf değilse o sandıktan çıkan sonuç meşruiyet kaynağı olamaz.
İkincisi, bir ülkede denge ve kontrol sistemleri yok edilmişse, iktidar hesap vermenin önünü tıkamışsa, hukukun üstünlüğü yok edilmişse sandıktan çıksa da o lider demokratik meşruiyet sahibi değildir.
Bunun aksini iddia etmek demek, ‘seçilmiş tiranlara’ ya da seçimle iktidara gelmiş gibi göz boyayan diktatörlere yeşil ışık yakmak ve halkların zulme uğramasına onay vermek olur.
***
Biraz daha açalım, Tunus’ta Bin Ali, Mısır’da Mübarek, Irak’ta Saddam, Suriye’de Esed de sandıktan çıktı. Türkiye, bu diktatörlere karşı haklı olarak muhalefet eden halkları destekledi. Arap Baharı’nı destekledi.
Şayet sandık kutsalsa, Türkiye kutsalını neden çiğnedi?
Acıkıncaya kadar tapılan put mu sandık sizin için???
***
AKP iktidarı gerçekten sandığa bu kadar saygılı ise, sandıktan çıkan HDP’li vekillere ve seçilen belediye başkanlarına tavrını nasıl açıklayacağız?
AKP için sandık sadece kendisini, demokratik dışı saldırılardan korumak için sığınılan bir liman.
Ancak başkalarının sandığa yansıyan iradesi, Türkiye için de bile bir anlam ifade etmiyor.
HDP’li ve CHP’li vekiller hapiste… AKP’den seçilmiş belediye başkanları bile ‘tehdit’ edilerek istifa ettirildi. Siz hangi sandıktan dem vuruyorsunuz?
Sandıktan çıkan Maduro karşıtlarının desteklenmesini ‘darbe’ olarak niteleyen iktidarın yayın organı Sabah 29 Ocak tarihinde manşetten ‘PKK temsilcisi HDP’ ve 30 Ocak tarihli manşetinde de ‘CHP yontulmamış faşist zihniyet’ ifadelerini kullanıyordu.
***
Gelelim gerçeğe, Türkiye’nin Maduro aşkının altında demokratik kaygılar değil 3 gerçek yatıyor.
Birincisi, Türkiye artık uluslararası yalnızlık yaşıyor. Kendisi gibi rejimlerle dost. Devrilmelerini istemiyor.
İkincisi, Venezuela’da muhaliflere verilen desteğin benzerinin şartlar oluşması halinde Türkiye’de tekrar edilmesinden endişeliler ve kendilerini koruma dürtüsü içinde hareket ediyorlar.
Üçüncüsü, Maduro yönetimi ile kurulan ‘altın köprü’ söz konusu. Tıpkı İran’ın uluslararası ambargoyu ‘komisyon’ karşılığı delmesi sağlandığı gibi, ‘altın yumurtlayan tavuk’ kesilsin istenmiyor.
***
Sonuç olarak, Venezuela’da bir dış müdahalenin desteklenmesi söz konusu olamaz. Ancak Maduro’nun barışçıl yollarla ve uluslararası baskı ile görevden uzaklaştırılması darbe değildir.
Aksine sandıkla iktidara gelip, seçilmiş tiran yönetimi kuranlara da caydırıcı bir mesajdır. Hepsinden önemlisi de perişan haldeki Venezuela halkının faydasınadır.
Türkiye’de Maduro aşıklarının derdi de ‘kutsal sandık’ değil aslında, ‘altın buzağı’…TR724.COM