Dünyanın öbür ucu Venezuella’da bir gelişme olunca bile bakın nasıl müdahil oluyoruzun sebebi lider bir dünya ülkesi olmamızdan değil tam aksine Venezuella’nın da bizim gibi diktatörlükle yönetiliyor olmasından kaynaklanıyor.
Mağduro için de Erdoğan’ın bir şey yapabileceği değil ama geçmişte ne yaptığının önemi var. Büyük ihtimalle bizimkisi Cezayir’de duyduğu ve Gezi olaylarında uyguladığı, kalabalıkların karşısına kendi kalabalıklarını çıkarma önerisinde bulunmuştur hatta şimdiye kadar Mağduro’nun neden çakma bir darbe planlamayarak bu hale düştüğünü bile sormuş olabilir. Gerçi bu fikir için Mağduro’nun Erdoğan’a ihtiyacı yok. Halefi Chavez’in sahte darbe konusunda bıraktığı müktesebat epey yol gösterici. Geçen yıl Çin malı uyduruk dronela suikast girişimi denemesi nedense yeteri kadar işine yaramadı.
Venezuella’ya kadar uzanan aktif dış politikamızı kimden takip edelim derseniz orada bir sorunumuz var. Elbette Erdoğan ne derse o ama yine de Amerikan tarzı başkanın adamları olmayı nedense çok önemseyen, servis edilen Beyaz Saray fotoğraflarında başkanın yanındaki kilit adamların Türkiye versiyonu olduğunu sanan tiplemeleri de es geçmemek gerekiyor.
Türkiye’de dış politika olması gerektiği gibi dış bir mesele değil. İçerisi ile ilgili bir mesele. O yüzden memlekette dış politikacılık oynama herkes çok hevesli. İç kamuoyunun alkışlamasına yönelik bir politika ya da bir müsamere sergilendiği için de Batılılara, İsrail’e sesli ne kadar tepki konur kaba saba ne kadar hakaretamiz konuşulursa o kadar puan toplandığına yönelik bir şeyler işte. Elin adamları da bizimkilerin artistliğine hiç takılmıyor çünkü mikrofonlara yapılan giderlerin kapalı kapılar ardında tavizlere ve balans ayarına dönüyor olacağından eminler. Bir tweetle ekonomisi krize giren bir ülkeyle muhatap olduklarını biliyorlar çünkü. Arada bir istihbarat servislerinde ne olduğunun ucunu gösterince bizimkilerin nasıl hizaya girdiklerini bildikleri kadar.
Dışişleri bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu. Yalakalık gereği zoraki bıraktığı bıyıklar pek yakışmasa da Erdoğan’ın fedaisi tiplemesine uyuyor. Arada kesse de çok sürdüremiyor. Bakanlıktaki tek misyonu Erdoğan’a yaranmak. Yılda bilmem kaç kilometre yol gitmekle övünen, özel uçak resmi paylaşmakla övünen bir dışişleri bakanlığı yönetiyor. Tüccar olduğu için kendi alanına giren konularda Erdoğan’ın başka adamların ahkam kesmesine hiç takılmıyor. Zaten kimse de takmıyor. Saray’da kimse takmadığı gibi dışarıda da kimse ciddiye almıyor. Her ne kadar Erdoğan’ın selamını, mesajını, lafını, düşüncesini, getirdim dese de. Ağzına hiç yakışmayan İslamcı sloganlar ayetlerle arada bir Antalya’da kalabalıklara vaaz vermeyi denese de çok sakil kalıyor. Alanya başta olmak üzere eski tanıyan herkes içinden kıs kıs gülüyor.
Bir diğer dış politika paydaşımız İbrahim Kalın. Saray’ın sözcüsü. Ülkede yaşanan her zulmün bizzat içinde yer alan ve her açıdan giderek çirkinleşen bürokrat. Şimdilerde dış politikayı kendisinin yönettiğini hissettirmek için epey aktif. Trump’ın bizim saatle sabaha karşı attığı tweetlere anında cevap yazacak kadar da eli tetikte sorumluluk sahibi. Davutoğlu misali ne kadar entelektüel olduğunu pazarlamayı sevse de, saz çalıp onca eğitime kendi kültürümüzü de sığdırmış örnek insan tiplemesi görünse de son tahlilde rahmetli hırsız Tivnikli’nin iş takipçisi. Büyük kızının üniversite taksidi için haraç topladığı mesajlar bütün karizmayı bitiriyor. Seta isimli arpalıktan neleri söğüşledikleri ileride ortaya çıkacak.
Şimdilerde kafasını kaldırmaya başlayan bir diğer küçük enişte de Cumhurbaşkanlığı iletişim sorumlusu mudur müdürü müdür her ne ise Fahrettin Altun. Kitapçı vitrinlerinden kültür politikası tayin eden bu heyecanlı arkadaş, Suriye’de Amerikan çıkarlarını en iyi biz temsil ederiz başlıklı yazılarla ısınma turlarını geçti. Kuzey Irak’taki askeri üssümüze saldıranlara da esti gürledi. Kendi kendine gelin güvey olduğunu sanmam ama sırtını Saray’a ne kadar dayadığı yakında belli olur.
Bir de damat var tabii ki o bütün işlerden resen sorumlu ama onun işi Katar’la. O Katar’dan sorumlu dışişleri bakanı.
Sabah erken kalkanın dışişleri bakanlığı yaptığı memlekette, hiçbir bakanın hiçbir makamın zerre kadar bir haysiyetinin ve öneminin kalmamış olması da bir o kadar üzücü.