BÜLENT KORUCU-TR724.COM
Gençlik yıllarımın en favori metinlerinden biriydi, ‘Neredesin!’ Başlıklı yazı. Neredesin ifadesi ‘ne zaman geleceksin!’ sorgulaması tamamlıyordu. Şimdilerde iki ifade peşkeşe zihnime hücum ediyor.Bazı insan hakları oluşumlarından ‘şu konuya dair bir çalışma var mı?’ soruma verilen ‘Gündemimizde ama konuyu çalışacak insan bulamıyoruz.’ cevabını artık ezberledim.
Anayasanın bu kadar paspas edildiği, ceza yargılamasının engizisyona dönüştüğü bir ortamdayız; en azından tarihe not düşmek adına bunları raporlaştırmalıyız. Kim yapabilir? Kısa zihin tazelemenin ardından kapsamlı bir liste oluşuyor: Anayasa hukuku profesörü A. filan ülkede, ceza hukuku doçenti B. feşmekan şehirde… peki niye yazmıyorlar?
Ey hukuk hocası, neredesin ve ne zaman geleceksin!
Erdoğan ‘normal zamanlarda yapamayacağımız bir çok şeyi olağanüstü hal ile yapabildik’ diye övünerek anlatıyor. En basit hesapla 50 milyar dolardan fazla bir sermaye ve mal varlığına el konuldu. Ülkenin en gözde ve kârlı şirketleri yağmalandı, peşkeş çekildi, borca sokuldu. Bunun hem istatistiki analizini hem de hukuki yorumunu yazabilecek kimse var mı? Diye sağa sola bakınıyoruz, çıkan alternatifleri saymaya nefesimiz yetmiyor. Ancak ortada hiç bir çalışma bulunmuyor.
Ey işletme/iktisat/ticaret hukuku hocası…
Ey iş dünyasının temsilcisi neredesin ve ne zaman geleceksin!
Güvenlik bürokrasisi tarihin en aciz dönemini yaşıyor. Daha kötüsü bizzat kendi içinde yuvalanmış suç şebekeleri var ve bunların çok azı hasbelkader açığa çıkıyor. Hırsız, tarihi eser kaçakçısı, tecavüzcü emniyet görevlileri için haftalık dökümler tutulmaya başlandı. Güvenlik alanında akademik çalışmalar yapmış, sahada uygulamanın içinde olmuş kişiler bunu yazmalı. Pekala, kim yazacak! Kimse yok ortada…
Ey güvenlik bürokrasinin temsilcisi, neredesin ve ne zaman geleceksin!
Ülkenin diplomasi kanadı hem nicelik hem nitelik olarak çökertildi. Yetişmiş personelin önemli bir kısmı muhreç ya da tutuklu. Donanımsız tetikçiler her fırsatta Hariciye’ye yerleştiriliyor. Gittiği yerde bir ülkenin değil bir suç örgütünün temsilcisi gibi davranan diplomat kimlikli troller, uluslararası hukuku hiçe sayıyor. Adam kaçırarak göze girmenin planını yapıyor. Suçüstü yakalanınca apar topar Türkiye’ye kaçıyor. Hariciye’yi bilen birileri bunun röntgenini çekse fena mı olur?
Ey Hariciye koridorlarını avucunun içi gibi bilen gerçek diplomat; neredesin ve ne zaman geleceksin!
Basın ve haberalma özgürlüğünün ihlalinde açık ara önde giden bir ülkenin gazetecileriyiz. Konunun hukuki boyutu başlı başına ve kapsamlı ele alınmalı. Bunun yanında sahada bir aktivist olarak yapabileceğimiz onlarca şey var. Meslek örgütlerine ve basın özgürlüğüne duyarlı meslektaşlarımıza ne kadar ulaşabildik. İğne ile kuyu kazarak, çıldırtıcı sessizliği bozmaya çalışan bir kaç televizyoncu, bir kaç gazeteci var. Neden bunlara yeterince omuz vermiyoruz? Sahi biz neredeyiz ve ne zaman geleceğiz!
“Kim var diye sorulduğunda, sağına ve soluna bakmadan ben varım’ diyecektik hani… Dünyada hakları ihlal edilen böylesine donanımlı bir kitle olmamıştır herhalde. Ancak varlık içinde yokluk çekip hakkını savunamayan başka bir zümre de bulunamaz. Herkes kendi hakkını, kendi alanını savunsa bu problem aşılacak. Bir çoğumuzun sessizliğini haklı çıkaracak mazeretlerimiz var belki ama hepimizin değil.
Biz aslında yok muyduk, yoksa!
NOT: Biz yapıyoruz ya! tepkisini göstermeden önce iki dakika ‘gerçekten hakkını vererek yapıyor muyum?’ diye kendinize sorun. Cevabınız evet ise ben haksızlık yapmış olmayı kabul edeyim.