İşadamı Tacettin Akkuş, “Benim evimede biri kadın olmak üzere yedi polis geldi. 3 saatlik bir aramadan sonra sadece Kur’an hatim seti bulundu diye tutanak tutup gittiler. Ama evde özelimiz dahil aranmayan hiçbir nokta kalmamıştı. İllaki bir şeyler bulmak için geldikleri belliydi. Bayramlarda yardım paketleri ve kurban etleri dağıtıyorduk. Bizler terörist ilan edildik. Fakat hemen her ay çıkardıkları belediye bülteni adını verdikleri (Kepez Bülteni) dergide bizim faaliyetlerimizden övgüyle bahseden belediye başkanı hala görevini sürdürmekte ve 3. dönem için adaylığını koymuş bulunmaktadır.”
BASRİ DOĞAN – AMSTERDAM, Tr724
15 Temmuz kurgusunun ardından, darbe girişimiyle ilgisi olmayan onbinlerce insan hapislere atıldı, ekmeğinden edildi. Binlerce işadamının emekleriyle kurduğu işyerlerine çöküldü. Zulümden kaçan binlerce masum vatandaş başka ülkelerde hayatta tutunmaya çalışıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan son Uluslararası Göç İstatistikleri’ne göre, 2017 yılında ülkeyi terk edenlerin oranının bir önceki yıla göre yüzde 42 oranında arttı. Bu işadamlarından birisi de Tacettin Akkuş. 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde Mozambik’te olduğunu belirten, Akkuş, kendisinin darbeyle ne alakası olduğunu sormadan edemediğini söylüyor. Evine yapılan baskında 3 saat arama yapıldığını ve sadece Kur’an-ı Kerim hatim seti bulduklarını hatırlatan Tacettin Akkuş, ilerleyen günlerde hakkında yakalama çıkarılacağı çğrenince, ‘17 Kasım 2015 günü çok sevdiğim ülkemden ayrılmak zorunda kaldım.’ diyor. İşadamı Tacettin Akkuş, üç yıl kaldığı Mozambik’ten Hollanda’ya gelişi ve cadı avı sürecinde Türkiye’de yaşadıklarını Tr724’e anlattı.
Elmalı-Antalya doğumluyum. İlk orta ve lise öğrenimimi Antalya’da tamamladıktan sonra 1985 yılında İTÜ Sakarya Mühendislik Fakültesi Endüstri Mühendisliği’ni bitirdim. Ama Türkiye’de insanların çoğunda olduğu gibi kendi mesleğimi çok yapamadım. Yaklaşık 30 yıl tarım sektöründe örtü altı (sera) sebze üretimi yaptım. Hizmet hareketini 1978 yılında tanıdım ve Allah nasip etti 1979-80 yıllarında 2 yıl İzmir’de membaında kaldım. 1986-1990 yılları arasında devlet sektöründe çalışmam oldu. İş hayatına atılınca geçmişimi unutmadım ve kendim zorluklar içerisinde okuduğum için hep maddi durumu zayıf olan öğrencilerin yanında olmak istedim. 1993-2013 yılları arasında Antalya’daki Turgut Reis Dershanelerinin (FEM) yönetiminde bulundum.
BİZİ TERÖRİST İLAN ETTİLER AMA FAALİYETLERİMİZİ ÖVEN BAŞKAN HALA GÖREVDE
2009 yılında fakir olup, eğitim için dershaneye gidemeyen öğrenciler için arkadaşlarla bir proje geliştirdik. Hamle-Der Eğitim Faaliyetleri adı altında bir dernek kurduk. Kurucusu ve başkanı olduğum Hamle-Der öncülüğünde, Antalya-Kepez Belediyesi ve Milli Eğitim Müdürlüğü ile birlikte eğitim merkezleri kurduk. Kepez Belediyesi’nin gösterdiği yerlere Hamle-Der’in bulduğu hayırseverler aracılığı ile buralara binaları yaptık. Öğretmenler ise Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından atanıp ücretlerini de müdürlük ödüyordu. Kısa bir zaman içinde 9 adet şubeye ulaştık. Yılda yaklaşık 3.000-3.500 öğrenciye hizmet vermekteydik. Eğitim hizmetinin yanında ayrıca öğrencilerin kendilerini ve ailelerini sağlık taramasından geçiriyorduk. Bayramlarda yardım paketleri ve kurban etleri dağıtıyorduk. Bu faaliyetler başta belediye olmak üzere halk tarafından çok takdir ediliyordu. Ta ki 2013 yılına kadar. Ne olduğunu anlayamadığımız bir kararla derneğin kira kontratları belediye tarafından sonlandırılıp Milli Eğitim tarafından da eğitim merkezleri kapatılmaya başlandı. Bizlerde terörist ilan edildik. Fakat hemen her ay çıkardıkları belediye bülteni adını verdikleri (Kepez Bülteni) dergide bizim faaliyetlerimizden övgüyle bahseden belediye başkanı hala görevini sürdürmekte ve 3. dönem için adaylığını koymuş bulunmaktadır.
EVİMİ BASTILAR, 3 SAAT ARAMA YAPTILAR HATİM SETİ BULDULAR!
Bunların sonucunda 21 Ekim 2015 tarihinde benim ve dernek yönetiminde bulunan tüm arkadaşlarımızın evlerine sabah saatlerinde polis baskını ile arama yapıldı. Benim evimede biri kadın olmak üzere yedi polis geldi. 3 saatlik bir aramadan sonra sadece Kur’an hatim seti bulundu diye tutanak tutup gittiler. Ama evde özelimiz dahil aranmayan hiçbir nokta kalmamıştı. İllaki bir şeyler bulmak için geldikleri belliydi. Bu olay beni ve ailemi çok etkiledi. Oturduğum apartmanda oturanların gözünde suçlu psikolojisi altına girdik. Ben psikolojik olarak ciddi yıpranmıştım.
PSİKOLOJİK OLARAK YIPRANDIM
Çünkü kendim okuyabilmek için yazları çalışmak zorundaydım. Ondan dolayı parasızlığın ne demek olduğunu biliyordum. Bu zorlukları kendim unutmadığım için daha sonra durumum elverdiği ölçüde bu yaşıma kadar öğrencilere hep yardım etmek istemişimdir. Ve kendi çocuklarımın da iyi bir eğitim almaları için uğraşmışımdır. Ülkemin ilerlemesinin ve geleceğinin eğitim yoluyla olacağına inanan birisiyim. Ev baskınından sonra bu konuları bilen bir arkadaşıma durumumun ne olabileceğini sordum. Benim ve arkadaşlarımın hakkında fezleke hazırlanacağı ve yakalama kararının çıkartılacağını öğrendim.
17 KASIM 2015 TARİHİNDE MOZAMBİK’E GİTTİM
17 Kasım 2015 günü çok sevdiğim ülkemden ayrılmak zorunda kaldım. Vize istemeyen ve daha önce eğitim faaliyetleri için birkaç defa gittiğim Mozambik’in yolunu tuttum. Çünkü orası işim olan seracılık için de uygundu. Mozambik’te tam 3 yıl kaldım. Bir Afrika ülkesinde nasıl yaşanır çoğumuz bilemeyiz. Dilini örfünü ve adetlerini bilmediğin bir ülkeye gidiyorsun ve yaşam savaşı veriyorsun. Üstelik derdimi anlatabilecek kadar İngilizce bilmeme rağmen Mozambik’in dili Portekizceydi. Ve yanımda Türk ehliyetim de yoktu. Arabaların direksiyonu sağda olup trafikte sağdan akıyordu. Bize göre çok tersti. Yani hiç alışmadığımız bir ortam vardı. Son zamanlarda dünyanın çeşitli ülkelerinde hizmet mensuplarının kaçırılma haberleri ve bu olayların Mozambik’te de gerçekleşeceği duyulmaya başlanmıştı. Nitekim 8 Ekim’de Mozambik basını bunu yazdı. Tam alışamadığım Mozambik’ten 16 Eylül 2018 tarihinde ayrıldım. (bu arada çok defa yemeğini yediğim çayını içtiğim dünya iyisi biri olan Ayşe Çoban ablamızın Mozambik’de ilk muhacir şehidi olarak 2 hafta önceki vefatı beni çok etkiledi. Buradan eşi Süleyman abime ve çocuklarına başsağlığı dilerim. Allah Ayşe ablamıza mağfiretiyle muamele eder inşallah.)
HOLLANDA HALKININ BAKIŞI SON DERECE OLUMLU
18 Eylül’de Amsterdam havaalanında iltica ettim. Hollanda’ya 2014 yılında daha önce gelmiştim ve çok sosyal ve demokratik bir ülke olduğunu fark ettim. Onun için burayı tercih ettim. 8 gün Schippol’de kaldıktan sonra şimdiki bulunduğum kampa geldim. Burada Hollanda halkının bize bakış açısı oldukça güzel ve olumlu. Bende bunu fırsat bilip bu hafta yılbaşı bayramlarını kutlamak için onlara kart attım ve çok olumlu tepkiler aldım. Tüm arkadaşlarıma tavsiye ederim. Bu arada iş buldum ve oturum gelir gelmez bir tarım firmasında işe başlayacağım İnşallah.
TANIYANLAR, AKRABALARIM BENİ ARAMADI
20 yılı aşkın bir süredir içinde bulunduğum eğitim faaliyetlerinde hasbelkader benden fayda gören (telefon açıp çocuğu için indirim ve burs isteyen vs.) onlarca kişinin ve en yakın akrabalarımın bir kez olsun aramaması çok acı veriyor. Eşimin İstanbul Havalimanında 6 saat çocuklarımın yanında sorgudan geçirilmesi psikolojisini derinden etkiledi ve bana boşanma davası açtı. 3 yıldır çocuklarımdan eşim ve sevdiklerimden ayrı gurbetlerde yaşıyorum.
BU KADAR ZULMÜN HESABINI NASIL VERECEKLER?
15 Temmuz’da ben Mozambik’teydim. Darbeyle ne alakam olabilirdi. Bu kadar zulmğn hesabını, psikolojik yıpranmanın bedelini kim, nasıl ödeyecek. Hiç bir arkadaşımın suçlu olmadığına inandığım bu süreçte beni en çok üzen şu anda Türkiye’de anne ve çocuklarının cezaevlerinde olmasıdır. Bir bahane uydurup işinden atılmış açlığa mahkum edilmiş binlerce masum insanı düşünüyorum. Ülkemizin eğitilmiş hizmet insanları ülkeyi terk etmek zorunda kaldı ve ülkemiz bilerek cahilliğe itiliyor.