Leyla Şahin denen bir zamanların “mağdure” starı, bu mağduriyetini yıllar içinde aynı bizim Diktoş gibi ranta çevirip siyasete girince hızlı yükseldi. Hepimiz onu “başörtüsü” nedeniyle 28 Şubat dönemi zebanileri tarafından Cerrahpaşa Tıp’tan atılmasıyla hatırlıyoruz.
Daha sonra eğitimini Viyana’da tamamlayıp doktor olmuş ve siyasete atılana kadar iş hayatına Türkiye’de devam etmişti. Az bilinen durum ise tarihe “AİHM Leyla Şahin kararı” olarak geçen hüküm yüzünden Türkiye’de başörtüsü yasağı kanunlaşmıştı.
Leyla Şahin AİHM’e o kadar zayıf ve uyduruk bir dosyayla başvurmuştu ki haklı olduğu davayı kaybetmiş ve onun kaybettiği bu dava yüzünden Türkiye’deki naftalinli Kemalist dinazorlar mal bulmuş mağribi gibi sevinmiş ve yaptıkları zulme kılıf olarak bu kararı uzun yıllar kullanmışlardı.
Yıllardır bu dava danışıklı dövüş müydü yoksa sadece o dönemin hukuk acemiliklerinden biri miydi, kafamda hep bir soru işareti kalmıştır. Ama Leyla kızımız bu mağduriyetin ardından AKP’de siyasete girmiş ve arka arkaya milletvekili olarak aynı ustası Diktoş gibi mağduriyet sakızını yıllarca sündüre sündüre çiğnemişti.
AKP Genel Başkan Yardımcısı olan Mağdure Leyla geçende yaptığı bir açıklamada “Türkiye’de insan hakları ihlali diye bir şey yoktur, varsa iki örnek göstersinler.” diye atarlanmış. Bu beyinsizin ne demek istediğini anlamak için meseleye biraz onun gibi bakmak gerekir.
Bu ve onun gibi pespaye AKP’lilerin gözünde onlardan olmayan insan değildir. Rüşvet yemez, kul hakkına girmez, devleti soymaz, akrabalarını işe almaz, Diktoşa yalakalık yapmaz ve ballı ihalelere fesat sokmazsan elbette onların gözünde insan değilsin.
İster gazeteci Büşra Erdal gibi çıplak aramaya maruz kal, ister Gökhan Açıkkollu gibi nezarette işkence görüp şehit ol, ister Halime Gülsu gibi cezaevinde ilaçların verilmediği için hayatını kaybet ya da Mustafa Kayapalı gibi balkonlardan atılıp sonra düştü denerek öldürül, hiçbir kıymeti olmaz. Buların hiçbiri insan hakları ihlaline girmez. Çünkü sen onlar gibi “şeref yoksunu mahlukat” olmadığın için bir hakkın da yoktur zaten.
O yüzden bu pespaye Leyla gibi beyinsiz bir mağdure olmaktansa zulüm yamaçlarından cennete yuvarlanıp gitmek elbette evladır.
Leyla’dan sonra “Kabataş Yalancısı Elif Çakır“a geçelim. Bu ikinci beyinsiz dümbelek ise “Neler oluyor ayol, insanlar Türkiye’den niye göçüyor, beyin göçünde %42 artış var, buna bir çözüm bulunmalı.” diye bi yazı çiziktirmiş.
Çok merak etmesin biz cevabını verelim. Türkiye Diktoş sayesinde o kadar özgür, o kadar müreffeh (hastasıyım bu kelimenin) o kadar yaşanası bir ülke oldu ki insanlara rahat batmaya başladı. Ekonomi desen dümdüz, enflasyon desen sıfırın altında, dolar desen tuvalette kullanıyoruz, bolluk, bereket her yanda zibil gibi. Özgürce yazan kalemler, istediğini ekranda istediği gibi söyleyen televizyoncular, kılı kırk yaran hukuk, adil yargılamalar, insan haklarına sonuna kadar saygılı polis ve askerler, halkların eşitliği, akademik özgürlük daha neler neler…
Halkımız bu güzelliklere bir türlü alışamadı, hala CHP’nin tek partisi altında yönetildiklerini zannediyorlar, alışmadık kıçta don durmaz misali bunlar da buldukça bunamaya başladılar, işin içine biraz da merak girince sanki matah bir şeymiş gibi Almanya’ya, Amerika’ya falan gidiyorlar. Halbuki kaç defa dedik, onlar bizi kıskanıyor, diye ama anlatamadık zaar.
O yüzden Kabataş Yalancısı Elif beyinsizinin hayretler içinde şaşkınlığını ifade etmesi normal. Benim tavsiyem Diktoş patronuna gidip “Bu böyle olmaz patron, bu kadar özgürlük, demokrasi, zenginlik fazla. Bu gidişle ülkede bizden başka beyinsiz kalmayacak. Kafası çalışan ya dışarıda ya içeride. Bir biz kaldık sap gibi ortalıkta. Lütfen bir el at şu işe.” falan demeli.
Bugünkü son beyinsiz “gacı“mızsa Fatma Betül Sayan. Kendisi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı. Geçenlerde o da “Bizim partimizde asla makam sevdalısı olmaz. Bu işler gönülden yapılacak işler.” demiş. Elbette doğru söylemiş, kendisi Aile’den sorumlu bakan olduğu için maaile devlete çöreklenmiş durumdalar.
Kadının erkek kardeşi Ulaştırma Bakan Yardımcısı, kız kardeşlerinden biri Kuveyt Büyükelçisi, bir diğeri İBB meclis üyesi, diğeri ise müsteşar yardımcısı. Ha sonuncusu bir süre sonra istifa etmişti. Yakında yeni bir arpalığın başına geçer ne de olsa. Allah’tan daha fazla kardeşi olmamış, maazallah devlette bunlar yüzünden makam kalmayacaktı. Ama bunlar hep gönülden yapılan işler, maksat halka hizmet, yoksa karın tokluğuna yapılacak iş değil, yersen tabi…
Zaten aile deyince Türkiye’de akla bir Sayanlar, iki Kavakçılar bir de Palu ailesi geliyor. Palular bile bunlar kadar girift işlere girmemişler. Şu Müge Anlı bir de şunlara mı el atsa, magazine meze yapsa acaba, kim bilir neler bulur neler?yilmazhepcakar@gmail.com