ERHAN BAŞYURT-TR724.COM
İngiliz The Times Gazetesi’nin hafta sonu ekinde ilginç bir makele yayınlandı ünlü yazar Arthur Miller hakkında.Miller, International Pen’in eski başkanı olarak 1985’te, Harold Pinter ile Türkiye’ye geliyorlar.
Miller, ünlü aktrist Marilyn Monroe’nin eşi. 1961’de intihar ettiğinde Miller ile evliydi.
ABD’de McCarthy’nin ‘komünist’ olmakla suçladığı, ‘cadı avı’nın anlatıldığı The Crucible romanın yazarı… Pulitzer Ödüllü… Bütün Oğullarım, Satıcının Ölümü gibi filmlere de uyarlanan romanların yazarı…
Amerika’nın son yüzyıldaki en önemli dram yazarlarından kabul ediliyor…
***
Pinter da Türkiye’de tanınan bir yazar. Nobel Ödüllü… Çok sayıda tiyatro eserine imza atmış bir isim. 2004’te Hasankeyf için Ilısu Barajı’na karşı uluslararası kampanya başlatan bir isim…
***
Miller ve Pinter, 1985’te Türkiye’ye geliyorlar. Fikirlerinden dolayı hapis yatan ve işkencelere maruz kalan aydınlarla görüşüyorlar.
Cinsel organına elektrik verilerek işkence edilen bir aydın kendisini çok etkiliyor.
ABD Büyükelçisi’nin kendileri için verdiği akşam yemeğinde iken, apar topar bir uçağa binip Türkiye’den uzaklaşıyorlar.
Kaçar gibi gidişin nedeni, ikili hakkında gıyaplarında verilen tutuklama kararı.
The Times, bu utanç verici olayı Miller hakkındaki dosyada anlatılıyor…
***
Düşünün, bu olayın üzerinden tam 40 yıl geçmiş.
Türkiye, yeniden 1980 darbesi günlerine, hatta ondan daha kötü bir döneme şahitlik ediyor.
Dünyada tutuklu gazetecilerin yarıdan fazlası Türkiye’de!
Dışardakiler de ‘oto-sansür’ kurbanı…
Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Gültekin Avcı, Hidayet Karaca, Nuh Gönültaş, Mehmet Gündem, Mümtaz’er Türköne, Sedat Laçiner, Mustafa Ünal, Ufuk Şanlı, Ali Ünal gibi çok sayıda yazar tutuklu. İçlerinde müebbet hapis cezasına çarptırılanlar bile var.
Tutuklu gazetecilerin sayısı 200’e yaklaşıyor.
El konulan ve kapatılan medya kuruluşu sayısı da 200’e yakın.
Gazeteciler arasında işsizlik en yüksek oranında.
Yalan ve iftira girdabındaki ‘yandaş havuzu’ sayesinde medyanın itibarı dibe vurmuş durumda…
***
Sorun Miller ve Pinter çapında duyarlı uluslararası gazetecilerin sayısının az olması.
Türkiye’de gazetecilere, baskı ve zulmün bu kez sivil iktidar eliyle icra ediliyor olması.
Bir de, ‘gazeteci’ kisvesinde yazılarını sürdüren bir çok gazetecinin sanki hiçbir şey olmamış gibi, meslektaşlarının ifade ve fikir hürriyetleri çalınmamış, basın hürriyeti varmış gibi aymaz tutumları…
***
AKP Türkiye’yi, 40 yıl hatta çok daha geriye götürmüş durumda.
Türk basını tarihinin en karanlık ve utanç verici günlerini yaşıyor.
Vicdanını ve kalemini bu zulme satmış olanlar utansın!
Bu zulmü icra edenler, ‘cadı avı’ yürütenler tarih önünde hesap vermeyeceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar.
Bu hesap ‘imhal’ olabilir (ertelenebilir, gecikebilir) ancak asla ihmal olmaz!
Bir gün mutlaka zulümlerinin hesabını verecekler ve kınanarak anılacaklar…